• Sonuç bulunamadı

1.5. SINIRLILIKLAR

3.1.1. Çalışan Kadının Sorumlulukları

3.1.1.1. Ev İçi Görevler

Cinsiyet rollerinde görülen kırılmaların en önemli göstergelerinden birisi eşler arasında ev içi sorumlulukların paylaşılmasıdır. Henüz davranışsal boyutta sınırlı olan ev içi sorumlulukların paylaşılması konusunda, tutumsal boyutta değişmeler olmuştur. Halen ev içi işlerin büyük çoğunluğu kadın tarafından yapılmasına karşın ev içi sorumluluklarda erkekler de yer almaya başlamışlardır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda; katı cinsiyetçi rol yaklaşımlarında kırılmalar olduğu kentleşme,

endüstrileşme ve göç gibi sosyal olguların bu değişimi hızlandırdığı görülmüştür (Ersöz, 1999:36). Ve erkeklerin bu yardımlaşmayı meşrulaştırmak için sıkça kullandıkları bir söylem dile gelmiştir. “Hayat Müşterektir”.

Kadın çalışmalarında sık sık gündeme getirildiği üzere, ev işleri bir görünürlük arzetmiyor, eş tarafından ya da devlet tarafından ücretlendirilmiyor. Ve evin içinde aynı ortamı paylaşan diğerleri tarafından kadının yaptıkları takdir edilmiyor. Bazı işler “adam gibi” para ve mevki kazandırırken, evinde çocuğuna bakan, hastasıyla yaşlısıyla ilgilenen, evi çekip çeviren, düzene koyan kadın, sanki hayatında hiçbir işe yaramamış gibi muamele görüyor sonunda (Zeybek, 2013:121). Kadının ne kendi adı var, ne de üretip ortaya koyduklarının. Bunun nedeni, kadının bunları yapmaya mecbur olarak algılanmasından ötürüdür.

İşten geri kalan zamanının önemli bir kısmını kendi ev işlerine ayırmak durumunda kalan ve aşırı yorulan annenin, çocuğuna ayırabileceği zaman daralır. Yorgun anne ve çocuk başbaşa kaldıklarında, bu dar zamandan yeterince yararlanamazlar. Anne kendini yetersiz hisseder (Paktuna Keskin, 2009:17). Bu yetersizlik hissi çalışan annenin stresinin daha da artmasını neden olur.

Kadın ve erkeklerin ev içi faaliyetlerde sorumluluk paylaşımı ile ilgili en belirgin eşitsizlik, erkeklerin devamlılık arz etmeyen işlerden sorumlu olmalarıdır. Oysa kadın, yemek pişirme ve temizlik gibi günlük, yapılması zorunlu olan tüm faaliyetlerden sorumludur. Bu durum sorumluluk paylaşımındaki eşitsizliğin bir başka yönüne işaret etmektedir (Ersöz, 1999;15). Kadının devamlılık arzeden işlerden sorumlu olması, onun yapıp ettiklerinin daha göz önünde olmasına neden olmuştur. Ve bu doğtultuda kadından beklentilerin çıtası yükselmiştir.

Kırda, tarım sektöründe, yoğunlukla aile işletmelerinde ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadın, göçle kente geldiğinde, kent işgücü piyasasına girememekte, işgücü dışında kalarak genellikle ev kadını olmaktadır. Bu olgu hem kırda, hem de kentte kadının işgücüne katılımını azaltmaktadır. İşgücüne katılmayan 14.092.000 kadının 10.415.000’i (%73.9) işgücüne katılmama nedeni olarak “Ev Kadını” olmalarını göstermektedir (Ersöz, 1999:51). Çünkü “Ev Kadını” olmak başlı başına bir kadının bütün gününü dolduracak yoğunluğa sahiptir. Bir meslek olarak değerlendirilebilir.

Yemek tarifleri, bebek bakımı, çiçek bakımı, eşyaların korunması ve bakımı… Sanki kadınların hayattaki tek vazifesi birilerine, bir şeylere bakmak (Karamanlı, 2003:111). Şeklinde itiraz edilse de, kadınlar bakım işlerini o kadar benimsemişdir ki başka birinin yaptığı bakımı beğenmezler. İllaki bir kadın elinin yani kendi elinin değdiği belli olacak yapılan işlerde.

Gupta (1999), insanların çift olmadan önceki ve sonraki davranışlarını karşılaştırarak, evlilik sonrasında erkeğin ev işinde düşüş, kadınınkinde artış olduğunu saptadı (Esping-Andersen, 2011:50). Yine geleneksel anlayışın bariz bir şekilde ağırlığı görülmektedir. Bekarken annesine sadece yardım eden kadın, evlendikten sonra kendi evinin bütün sorumluluğunu almaktadır.

Babaların çocuk bakımına ve böylelikle ev işlerine katkısı eğitim düzeyine göre çok değişiyor. Eğitim düzeyi düşük erkekler geleneksel toplumsal cinsiyet normlarına çok daha sadık kalıyor. Ayrıca, erkeklerin kendini çocuk bakımına adaması dışarıdan bakım hizmetlerinin varlığından doğrudan ve olumlu yönde etkileniyor; yani babalar, ailenin paralı dışarıdan bakım hizmetine ya da bakım emeği sağlayan aile üyelerine erişimi varsa, bakım işine daha fazla zaman ayırıyor (Esping-Andersen, 2011:120). Eğitim düzeyinin yükseldikçe sorumluluk paylaşımlarının artıyor olması, verilen eğitimin eşitlikçi yönde işe yarar düzeye ulaştığının kanıtı olarak yorumlanabilir.

Eşler arasında sorumluluk paylaşımı kadının çalışma hayatına girmesi ile görülmeye başlanmıştır (Ersöz, 1993:46). Bu ifade eksik bir ifadedir. Dünya kurulduğundan bu yana zaten eşler arasında bir sorumluluk paylaşımı mevcuttur. En kaba taslak ifade ile, erkek evin dışındaki işleri hallederken kadın da evin içindeki işlerden sorumlu olmuştur. Buradaki eksik ifade, “kadınların çalışma hayatına girmesiyle sorumlulukların paylaşım şekli değişmiştir” ifadesi olacaktır.

Yapılan araştırmalarda erkeğin ev işlerine dahil olmasında tutumsal değişim görüldüğü, ancak kadının hastalık nedeniyle iş yapamadığı durumlarda yapılan yardım oranının yükseldiği tesbit edilmiştir. Yani erkek zorunlu kalmadığı durumlarda eşe ev işlerinde yardımcı olmuyor.

Zafer Okumuş’un tez çalışmasında, ev işlerinin sorumluluğunun kime ait olması gerektiği hususunda da sayısal veriler yer almaktadır. Ev işlerini karı-kocadan hangisinin yapması gerektiğinin sorulmasında alınan cevaplar:

Evli kadınların cevapları;

% 61.5’i ev işlerini kadınlar yapmalıdır,

% 38.5 ev işlerini her ikisi de birlikte yapmalıdır şeklinde cevap verirken, ev işlerini erkek yapmalıdır diyen evli kadına rastlanmamıştır.

Bekar kadınların cevapları;

% 44’ü ev işlerini kadınlar yapmalıdır,

% 56’sı ev işlerini her ikisi de birlikte yapmalıdır şeklinde cevap verirken, ev işlerini erkek yapmalıdır diyen bekar kadına rastlanmamıştır (Okumuş, 2005:97). Türkiye’deki algı henüz ev işlerini erkeklerin sorumluluğunda görecek kadar değişmemiştir.