• Sonuç bulunamadı

4.1. MEDENİ DURUMUNA GÖRE ÇALIŞAN KADINLARIN ALGILARI

4.1.3. Boşanmış Çalışan Kadının Algısı

Aile kurumunu ortadan kaldırdığı ve aileyi temel toplumsal işlevlerinden uzaklaştırdığı için boşanma istenmeyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır (Timurturkan, 2012:203). Ve toplumumuz hala boşanmış kadın hakkında çeşitli önyargılara sahip durumdadır. Bu durumu en net şekilde ifade eden katılımcılardan M.A. olmuştur. “Eşi ölmüş bir kadın toplum tarafından saygı görür. Ve çoğu zaman etrafındakiler ona yardımcı olurken, kocasından boşanmış kadına saygı duyulmaz. Ve onun herhangi bir yardıma layık olmadığı düşüncesi yaygındır. Çünkü o kocasından boşanarak yanlış bir şey yapmıştır. Toplum nezdinde suçlu olarak değerendirilir.”

Bekar anneliğin sebebi genellikle babanın ölümü ya da ortadan kaybolmasıydı. Bugün tipik olan sebepler boşanma ya da, bilinçli bir şekilde birliktelik dışı çocuk sahibi olmadır. Değişen ise, evlenme ya da çocuk sahibi olma arzusundan ziyade, karar alma biçimleridir (Esping-Andersen, 2011:43). Teknolojinin ilerlemesi, çocuk doğurma hususunda kadınlara bir eşe ihtiyaç duymaksızın çocuk sahibi olma imkanı sağlamaktadır. Böylece değişen karar verme biçimleri olmuştur.

Tek ebeveynli ailelerin artmasının nedeni, sadece boşanma oranlarının artması değildir. İnsanların tek başlarına aile kurmayı seçmelerinde, sanayi sonrası toplumunda ilişkilerden kurtulup atomize bir hayat yaşama isteklerinin de etkisi vardır (Şişman, 2006:56). Bunun bir diğer şekli bireyselleşme olarak karşımıza çıkar.

Boşanmanın yaygınlaşması da ailenin aşındığının bir göstergesi olarak sıklıkla dile getirilir (Esping-Andersen, 2011:40). Artık günümüzde “Aile” kavramının yeniden tanımlanmasına çalışılmaktadır. Farklı yaşam tarzları ailenin tanımının değişmesine

neden olmaktadır. Her şeyin hızla değiştiği bir dünyada, “aile” kavramının içeriği ve kapsamının değişmesi de gayet doğal karşılanmalıdır.

Günümüz toplumlarında hızla yaygınlaşan yeni bir aile türü olarak tek ebeveynli aileler karşımıza çıkmaktadır. Artan boşanma oranları, eşlerden birinin kaybı, artan evlilik dışı birliktelikler ve bu birlikteliklerden doğan çocuklar, evliliğin sorumluluklarından kaçma isteği gibi nedenler tek ebeveynli aileleri meydana getiren çeşitli etkenlerdir. Bu ailelerin büyük çoğunluğunda aile reisi olarak çocuklarıyla birlikte yaşam mücadelesi veren anneler karşımıza çıkmaktadır (Zeybekoğlu Dündar, 2012:53). Hem çocuğuna bakmak zorunda olan, hem de evin geçimini sağlamak zorunda olan annenin yükü oldukça ağırdır. Bu yükü hafifletmek için çalışan kadın genellikle kendi ebeveynlerinden yardım almaktadır.

Kadınlar düşük ücretlerden şikayet etmektedirler; herkesin paraya ihtiyacı olması nedeniyle, arka arkaya mümkün olduğu kadar çok gün ve mümkün olan sıklıkta çalışmak istemektedirler (Rıttersberger ve Kalaycıoğlu, 2012:319). Katılımcılardan K.D. evin geçimini kendisi sağladığı için bir işten ayrılmak zorunda kaldığında derhal yeni iş aramaya başlamaktadır. Onun boşa geçirecek kadar çok vakti yoktur.

K.D. 27 yaşında, bir çocuk annesi. Altı yıl evli kaldıktan sonra boşanma kararı

almış. On yaşındaki çocuğun velayetini K.D. almış. Boşandığında oğlu 4 yaşındaymış. Anne-babasıyla beraber 1+1 Toki dairelerinde yaşamaktadır. Bu beraberliğin bir sebebi de kendi çalıştığı saatlerde çocuğuna annesi tarafından bakılıyor olması. Hiç değilse çocuğu için endişelenmiyor.

“Biz altı kardeşiz. Ortaokulu bitirdim. Ailem ilgilenmediği için okula devam etmedim. Çocuğun üzerinden nafaka alıyorum. Bin beşyüz tl mahkeme masrafı yapıp, nafakayı ancak yirmi beş tl yükseltebildim. Şu an iki yüz tl alıyorum. Üç çocuk ideal sayı aslında. Boşanmamış olsaydım üç çocuğum olurdu. Eşim sorumsuzdu. Evlendikten iki ay sonra hamile kaldım. Kaynanam tekrar çocuk istediler, eşim istemedi. Vergi indirimini duymuştum. Her çocuğun başına sigorta yapılıyor diye duydum. Herkesin sigortası olsun. Çok sigortasız var. Çalışma hayatında 100 kişi tanıdım, çoğu sigortasız. Sigorta yapınca 30 tl olan günlüğümü 20 tl yaptı. Zoruma gitti, ben her gün ağlardım. Kendi

sigortamı kendim ödedim. Evleneceğim inşallah, çünkü daha yaşım genç. Çok şeylerde hevesim kaldı. İstediğim sadece huzur. Eşim sabah işe gitsin akşam eve gelsin. İstediğim bir şey yok. Çocuğumun da kardeşleri olsun istiyorum. Çocuğum ağlar bazen benim niye kardeşlerim yok diye. Önce oğlum, sonra kızım olsun çok isterdim. Normalde çocukları çok severim. Yurt dışındaki gibi her çocuk için ödeme yapılırsa ben de çocuk doğurabilirim.”

Ş.Y. 37 yaşında, ilkokul mezunu. Üç çocuk annesi. Küçük yaşta evlendiği için

çocukları 22, 19, 17 yaşlarında. Altı senedir eşinden boşanmış durumda. Haftanın altı günü sabah 7:00-15:00 saatleri arasında çalışmakta. Özel sektörde olmasına karşın günlük çalışma saati uygun.

“Benim için ideal çocuk sayısı bir kız, bir oğlan. Sağlıklı olsun da… Kız iyidir ama. Birbirlerine arkadaş olurlar. 15 senedir çalışma hayatının içindeyim. Evliyken kaynanamla beraber kalıyorduk. Çocuklarıma dokuz sene babaanne baktı. Eşim çocukları hiç sevmezdi. Biz bilinçsiz anne-baba olduk. Ben 14 yaşında, o 16 yaşındaydı. Bu şartlar altında üç çocuk yetiştirmek çok zor. Şartlar düzeltilsin, maaşlar artırılsın. Şu an Suriyeli’ler var, İranlı’lar var. Kiralar yükseldi, işler azaldı. Devletin imkanları iyileştirmesi lazım. Tekrar evlenmek, yuva kurmak kısmet işi. Bundan sonra çocuk biraz zor. Aslında karşı tarafa da bağlı. Ben bebekleri severim, karşı taraf istemezse nasıl olsun ki. Şu anda geçinmek çok zor. Devlet yardım etmeli. Doğum iznini artırabilir, süt iznini artırabilir. En aşağı 2-3 sene olmalı. Çünkü çok küçük oluyor bebekler. Anneler çocuklarını yanında çalıştıkları işyerlerine götürebilmeli. Oralarda kreş bulunmalı. Anne gün içinde istediği zaman çocuğunu görebilmeli. Buna da imkan sağlanmalı. Türk kadını olarak biz çocuk seviyoruz. Şartlar iyileştirilirse, yaşam şartları iyi olursa ben dördüncüyü de düşünürüm. Çocukları çok seviyorum, içime koyasım geliyor. Annelik içgüdümüz çok fazla.”

M.A. 44 yaşında. Lisans mezunu, özel sektörde mağaza müdürü olarak çalışmış.

Çalıştığı dönem kızının büyüdüğü döneme denk geldiğinden kendisi için sıkıntılı bir süreç olmuştur. Kendisi 3 kardeş. Boşandığında kızı 4 yaşındaymış.

“Mağaza müdürü olarak çalıştığım dönem günde ortalama 10 saat, kimi zaman da 14-15 saati buluyordu. Çocuğumu büyütürken çalıştığım dönem aile desteği görmedim. Çocuğum tam gün okuldaydı. Okul çıkışı benim işyerime gelir, akşam beraber çıkardık. Çocuğuma yeterince vakit ayıramıyordum. Hiçbir şeye vakit ayıramıyordum. Bu da ben de vicdan azabına neden oluyordu. Özellikle o yıllarda çocuğumla ilgilenememek ben de vicdan azabına neden olurken, bugün de o zaman kuramadığım iletişimin sıkıntısını çekmekteyim. Çocuğum, o yıllarda atladığım, göremediğim şeyleri bugün sürekli söyleyerek aramızda tatsızlıklara neden oluyor. Bugün olsaydı çalışma hayatına hiç girmezdim. Vaktimi çocuğuma ve yarım bıraktığım eğitimime ayırırdım. Bir aile için ideal çocuk sayısı dört olmalı. Eğer maddi durum iyiyse sayı artırılabilir. Çocuğa bakabilmek önemli. Bakabilmenin anlamı; çocuğun psikolojisini iyi tutmak, ona sabretmek, eğitimine dahi yardımcı olmak. Bu yönüyle çocuğuma çok yardımcı olduğumu söyleyebilirim. Üç çocuk söylemini duyduğumda ‘eksik olmuş’ dedim. Daha fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Nüfus artış hızının düşük olduğunu düşünmüyorum. Doğuda kürtlerin, burada abdalın ve çingenenin çocuğu çok. Bir de bana göre çocuk sayısı bir yana herkes ana-baba olamaz. Çocukluğunu yaşamamış, sevgi görmemiş insan ana-baba olamaz. Bugün bir Avrupa ülkesinde boşanmış bir kadın olsaydım, durumum çok daha iyi olurdu. Devlet çalışan kadından üç çocuk istiyorsa, kadının çalışacağı işleri iyi belirlemeli. Bayanların erkeklere oranla çok daha güzel yapacakları işlere yöneltmeli. Üç çocuk söyleminin gerçekleştirilmesi için evlerin de uygun olması gerekiyor. 1+1 evlerde oturan aileler için değil üç çocuk bir çocuk bile çok sakıncalı durumlar doğurabilir. Çocukların ayrı odası olmalı. Her şeye rağmen ikinci evliliğimi yaparsam, sağlığım elverirse çocuk doğurmayı düşünürüm. Çünkü çocuğumun kardeşi olsun istiyorum.”

4.2. SAHİP OLDUĞU ÇOCUK SAYISINA GÖRE ÇALIŞAN KADINLARIN