• Sonuç bulunamadı

1.11. Ç EVRE E TİĞİNİN T ARİHSEL G ELİŞİMİ VE K ENTSEL D ÖNÜŞÜME E TKİLERİ

2.1.13. Türk Ceza Kanunu

Türk Ceza Kanununda çevre suçları Topluma Karşı Suçlar kısmında Çevreye Karşı Suçlar bölüm başlığı altında düzenlenmiştir. 2004 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanunda çevreye karşı suçların en önemli niteliği suç niteliğindeki eylemlerden diğer insanların doğrudan ya da dolaylı olarak zarar görmesi veya tehlikeye girmesi koşulu aranmaksızın, çevreye yönelik genel veya somut eylemlerin suç olarak belirtilmesidir.

Özellikle sanayi ve teknolojik gelişme sayesinde büyük yerleşim yerlerinin çevresinde bulunan çok sayıda endüstri tesisinin üretim sürecinde ortaya çıkan atık ve artıkların çevreye mümkün olduğunca zarar verilmeden bertaraf edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bunun için söz konusu atık ve artıkların ne şekilde bertaraf edileceği detaylı bir şekilde mevzuatta yer almaktadır. Kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya veren kişi 181.

maddenin birinci fıkrası hükmü uyarınca altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla

157 cezalandırılacaktır. Fakat bu eylemin suç teşkil edebilmesi için çevreye zarar verecek boyutta olması gerekmektedir. Çevreye zarar verecek atık veya artıkların alıcı ortama verilme yöntemi veya atılanın miktar ve niteliği önem kazanmaktadır. Bu ise teknik bir konudur. Ayrıca Atık kavramının tanımı da gereklidir. Bu tanımı ise 2872 sayılı Çevre Kanununun kavramları tanımlayan 2. maddesinde bulabilmekteyiz. Atık;

herhangi bir faaliyet sonucunda çevreye atılan veya bırakılan zararlı maddeler olarak tanımlanmıştır. Artık ise Türkçe sözlüklerde “içildikten, yenildikten ya da kullanıldıktan sonra geriye kalan”, “kalan ya da artan bölüm” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 1983, s. 72).

Aslında birinci fıkrada öngörülen eylem Çevre Kanunun 8. maddesinde de düzenlenmiştir. Kirletme yasağı başlıklı 8. maddesi “Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.” hükmünü havidir. Çevre Kanununda da bu yasağa uymayanlara idari para cezası verileceği öngörülmektedir.

Türk Ceza Kanunun 181. maddesinin ikinci fıkrasında, atık veya artıkların izinsiz olarak ülkeye sokulması, suç olarak tanımlanmıştır. Çevre Kanunun 12 ve 13.

maddelerinde her türlü atık ve artığın veya zehirli maddelerin ithalinin Çevre Bakanlığının onayına tabi olacağı, buna dair usullerin tespiti için yönetmelik düzenleneceği belirtilmektedir. Bu maddeye göre atık ve artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan fail bundan böyle bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

158 Üçüncü fıkrada birinci ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların konusunu oluşturan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde failin cezası iki katı kadar artırılacaktır.

Dördüncü fıkrada ise zararları bakımından nitelikli atık veya artıkların alıcı ortama atılması veya bırakılmasını daha ağır bir müeyyideye bağlamaktadır. Bu hükmün uygulanabilmesi için, söz konusu atık veya atıkların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olması gerekmektedir. Bu durumda faile beş yıldan az olmamak üzere hapis cezası öngörülmektedir.

Beşinci fıkrada, iki, üç ve dördüncü fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir. Kanunun Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri başlıklı 60. maddesi uyarınca fiilin niteliğine göre ilgili tüzel kişiliğin faaliyet izninin iptalinden müsadereye varan güvenlik tedbirleri uygulanabilecektir.

Türk Ceza Kanunun 182. maddesinde çevreyi taksirle kirletme suçu tanımlanmıştır. Kanunun 182. maddesine göre; çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya verilmesine taksirle neden olan kişi, adli para cezası ile cezalandırılacaktır. Bu atık veya artıkların, toprakta, suda veya havada kalıcı etki bırakması halinde ise hapis cezası öngörülmektedir.

İnsan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıkların toprağa, suya

159 veya havaya taksirle verilmesine neden olan kişiye hapis cezası verileceği belirtilmiştir.

Türk Ceza Kanunun 183. maddesinde, gürültüye neden olma fiili suç olarak belirlenmiştir. Fakat gürültünün başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine neden olacak şekilde yüksek olması gerekmektedir.

Bu konuyla ilgili başka bir düzenlemeye Çevre Kanununda yer verilmiştir.

Çevre Kanunun 14. maddesiyle, “Kişilerin huzur ve sükûnunu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır. Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlara indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır.” hükmü getirilmiştir. Bu yasağa aykırı hareket edenler hakkında ise idari para cezası öngörülmüştür.

İmar kirliliğine neden olma suçu Türk Ceza Kanunun 184. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasına göre yapı ruhsatı almadan ya da alınan ruhsata aykırı olarak yapı yapan ve yaptıran kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Bu fıkradaki suç, yapı ruhsatı alınmadan veya ruhsata aykırı olarak yapı yapmak veya yaptırmakla oluşmaktadır. Böylece, sadece yapıyı inşa eden yüklenici, taşeron, usta veya kalfa değil, inşaat sahibi de bu suçtan dolayı fail olarak sorumlu tutulacaktır. Ayrıca, bu tür inşa faaliyetlerine kontrol ve denetim hizmeti veren teknik kişiler de bu suçtan dolayı fail sıfatıyla cezalandırılacaktır. Yapı ruhsatı almanın koşulları ise imar mevzuatında belirtilmiştir.

160 İmar Kanununda öngörülen ruhsat koşullarına aykırı yapı yapmak ve yaptırmak artık adli suç haline gelmiştir. 184. madenin ikinci fıkrasında ise yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması ya da bu hizmetlerden yararlanılmasına müsaade edilmesi eylemi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu fıkra ile kaçak yapılaşmaya herhangi bir sebeple göz yuman ya da bu tip yapılara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına izin veren kişilerin cezalandırılması öngörülmüştür. Maddenin üçüncü fıkrasında ise yapı kullanma izni alınmamış yapılarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade edilmesi eylemi ayrı bir suç olarak öngörülmüştür.

Maddenin dördüncü fıkrasında bu madde hükümlerinin uygulanma alanı ile ilgili sınırlama getirilmiştir. Buna göre maddenin üçüncü fıkrası hariç diğer hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanabilecektir. Örneğin SİT alanları özel imar rejimine tabi bölge niteliği taşımaktadır. Beşinci fıkrada ise ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan veya yaptırılan yapının imar planına ve ruhsatına uygun hale getirilmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davasının açılmayacağı ya da açılmış kamu davasının düşeceği, mahkum olunan cezanın ise bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağı öngörülmüştür.

Türk Ceza Kanununun 184. maddesinin yapı ruhsatı alınmaksızın ya da ruhsata aykırı bina inşa etmek veya ettirmek suçunu düzenleyen 1. fıkrası ile bir etkin pişmanlık hükmü olarak nitelenen sonuncu fıkrası birlikte değerlendirildiğinde (Özgenç, 2004: 288; Katoğlu, 2005: 145);

161 Birinci fıkrada düzenlenen suç, yapı ruhsatı alınmaksızın ya da ruhsata aykırı bina inşa etmek veya ettirmek ile oluşacaktır. Ruhsat olmaksızın ya da ruhsat bulunsa bile imar mevzuatında öngörülen koşul ve usullere aykırı bina inşa etmek ya da ettirmek fiillerinden birinin gerçekleştirilmesi suçun maddi unsurunun oluşması için yeterli olmaktadır. Bu durumda suçun kasıtlı bir suç olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Suçun unsurları fail tarafından bilinmeli ve istenmelidir. Yani genel kastın varlığı yeterlidir.

İmar kirliliğine neden olma fiiline topluma karşı suçlar arasında yer verilmiştir. Kentsel çevre ve yerleşim alanlarının imar hükümlerine uygun gelişmesine ilişkin toplumsal menfaat korunmaktadır. Maddenin son fıkrasında ruhsatsız ya da imar mevzuatında yer alan esaslara aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planı ya da ruhsata uygun hale getirmesi durumunda kişi hakkında kamu davası açılmayacağı, açılmış olan kamu davalarının düşürüleceği, mahkûm olunan cezaların ise tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemenin af niteliği taşıyıp taşımadığı kamuoyunda tartışılmış ve kentsel çevrenin korunması bakımından zaaf yaratacağı yönünde kaygılar dile getirilmiştir (Katoğlu, 2005).

Benzer Belgeler