• Sonuç bulunamadı

1.11. Ç EVRE E TİĞİNİN T ARİHSEL G ELİŞİMİ VE K ENTSEL D ÖNÜŞÜME E TKİLERİ

2.1.21. On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile

173 Koruma Kanunu, tarım arazilerini koruyan hükümler içeren Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, kıyıları koruyan hükümler içeren Kıyı Kanunu, İstanbul Boğazı geri görünümünü koruyan hükmü bakımından Boğaziçi Kanunu, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmayacaktır. Çevresel değerleri koruyan bütün kanunlar bu Kanunun uygulanmasında hükümsüz kalmaktadır. Kanundaki bu düzenleme çevrenin tahrip edilebileceği şeklinde çıkarsama yapılmasını kendiliğinden doğurmaktadır. Bu durum ise beraberinde çevre etiği tartışmalarını getirmektedir. İnsanı merkeze koyan bir anlayışla çevrenin ve çevresel değerlerin korunması yasal düzeyden yönetsel düzeye indirgenmiş olmaktadır. Bu indirgeme insanlar için afete dayanıklı yerleşmeler üretmek amacıyla yapılmaktadır.

2.1.21. On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması

174 büyükşehir belediyelerinin sınırları ise il mülki sınırlarına kadar genişletilmiştir. Bu durumda, Türkiye’de büyükşehir belediyesi sayısı 30’a ulaşmaktadır.

Yukarıda isimleri sayılan 28 il ile birlikte İstanbul ve Kocaeli illerinde il özel idarelerinin tüzel kişiliği kaldırılmıştır. Ayrıca, bu illerde köy ve belde belediyelerinin de tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalle olarak geçmişte bağlı bulundukları ilçenin belediyesine bağlanmıştır. Bu durumda büyükşehir belediye yönetimi, şehir yönetiminden, alan yönetimine doğru bir genişleme göstermektedir (YYÖİKR, 2013: 146-150).

6360 sayılı Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülen köylere yönelik mahalli müşterek nitelikteki hizmetler, diğer mahallelerde olduğu gibi ilgisine göre, büyükşehir belediyeleri, bağlı kuruluşları veya ilçe belediyeleri tarafından yürütülecektir. Mahalli müşterek nitelikte olmayan diğer kamusal hizmetler ise ilgisine göre kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilecektir.

Kanun’un 2014 yılında yapılacak olan mahalli idareler genel seçiminden sonra tamamen yürürlüğe girmesi ile birlikte Türkiye’de, 51 il özel idaresi, 1.395 belediye, 17.722 köy bulunacaktır. Toplam 1.395 belediyenin 30’u büyükşehir belediyesi, 51’i il belediyesi, 519’u büyükşehir ilçe belediyesi, 400’ü ilçe belediyesi ve 395’i ise belde belediyesidir. Demografik açıdan ise, ülke nüfusunun yaklaşık

%93’ü belediye sınırları içerisinde, %7’si ise belediye sınırları dışında yaşayacaktır.

Söz konusu illerde merkezin taşra teşkilatı ile mülki idare sisteminde önemli değişiklik yapılmaktadır. Nüfusun yaklaşık %76’sı (57 milyon kişi) bu illerde yaşamaktadır. 51 ilde ise mevcut yönetim sistemi devam edecektir. Alan yönetimi olarak il özel idaresi; kentsel yerleşme modeli olarak il belediyesi, ilçe belediyesi,

175 belde belediyesi; kırsal yönetim modeli olarak köy muhtarlığından oluşan yerel yönetim sistemi devam edecektir. Bu illerde il özel idaresi, belde belediyesi ve köy tüzelkişilikleri varlığını sürdürmektedir. Ayrıca, il mülki sınırı ile belediye sınırı ayrımı da devam etmektedir. Merkezin taşra teşkilatı ve mülki idare sistemi de mevcut yapısını korumaktadır. Merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkisi iki farklı model içinde ayrı ayrı tanımlanmakta; il özel idareleri, belde belediyeleri, köy yönetimleri ilkinde ortadan kalkarken; ikincisinde varlığını korumaktadır.

Türkiye’de 30 ilde köylerin 6360 sayılı Kanun ile mahalle statüsüne dönüştürülmesi sonrasında kırsal yerleşim yerlerinin kırsal karakterinin ve sosyo-kültürel yapısının değişeceği belirtilmektedir. 2004 yılında yürürlüğe konulan 5216 sayılı Kanun kapsamında; büyükşehir belediyesi sınırlarının genişletilmesi ve İstanbul ve Kocaeli büyükşehir belediyelerinin sınırlarının il sınırlarıyla örtüştürülmesine ilişkin 8 yıllık tecrübe belli ölçütlere göre nesnel olarak değerlendirilerek, yerel hizmet sunumunda başarılı olunup, olunmadığı ortaya konulmamıştır. Büyükşehir belediyelerinin sınırları genişleyen illerde bir yandan hizmete ulaşmak zorlaşırken, diğer yandan alınan hizmetler (su, kanalizasyon vb.) pahalanmaktadır. Geçmişte köylerde yaşayanlar ile küçük beldelerden mahalleye dönüştürülen yerlerde yaşayanlar açısından göreli yoksullaşma söz konusu olacaktır (YYÖİKR, 2013: 147).

Kanun’un bütün hükümlerinin yürürlüğe girmesinden sonra, yerel yönetimlere ilişkin değişim alanları farklı başlıklar altında incelenmiştir. Bu değişimin başlıkları köy ve beldelerin mahalleye dönüşmesi, köylerdeki mevcut

176 yapıların ruhsatlandırılması; yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun mimari projelerin üretilememesi olarak başlıklandırılmıştır.

Köy ve Beldelerin Mahalleye Dönüştürülmesi

6360 sayılı Kanun’un yayımı tarihinde ve ilk mahalli idareler genel seçiminde yürürlüğe girmesi durumunda büyükşehir belediyesi olan illerde bütün belde belediyeleri, diğer illerde ise nüfusu 2000`in altına düşen belde belediyeleri kapatılmaktadır. Sadece nüfus ölçütünü esas alan bir düzenleme yapılmakta, hizmetin yerelden sağlanması ve toplumun kararlara katılması açısından büyük dengesizliklere neden olunmaktadır. Kanun ile büyükşehire dönüşen illerin sınırları içindeki köy ve beldelerin mahalleye dönüştürülmesi, yerel yönetim kültürünün birçok yerleşmeden silinmesine ve ortadan kalkmasına neden olabilecektir. Bir yerel yönetim birimi ortadan kaldırılırken, o yerde yaşayanlara hiç söz hakkı verilmemesi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı`nın "yerel yönetimlerin sınırlarında, bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz" ilkesine aykırı olduğu düşünülmektedir (YYÖİKR, 2013: 148).

Diğer yandan, beldelerin kapatılması sonucunda en yakın belediye hizmetinin ilçe merkezinden karşılanacak olması nedeniyle, hizmete erişimde ve kararlara katılımda, ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durumun Anayasa`nın 127. maddesinde yer verilen "yerinden yönetim" ilkesi ile bağdaşmadığı düşünülmektedir. Özellikle turizm açısından önem taşıyan bazı yerleşim yerlerinde belediye teşkilatının kapanması, hizmetin daha uzak bir merkezden verilmeye çalışılması hizmetlerde büyük aksamalara neden olabilir.

177 Ülkenin büyükşehire dönüştürülen bazı illerinde İl Özel İdareleri kapatılırken, bazı illerinde ise tam tersine daha da güçlendirilmekte, görev ve sorumluluk alanı genişletilmektedir. Böylece büyükşehir olan iller ile diğer illerde farklı yerel yönetim yapılanması oluşturulmaktadır.

Köylerde Bulunan Yapıların Ruhsatlandırılması

6360 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin 14. fıkrasında; köy tüzel kişiliği ortadan kaldırılarak, mahalleye dönüştürülen yerleşim yerlerindeki mevcut yapıların ruhsatlandırılmasına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu maddede; "Bu Kanunla mahalleye dönüşen köylerde, bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan Ulusal Adres Bilgi Sistemine kayıtlı veya Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uydu fotoğraflarıyla tespit edilen, entegre tesis niteliğinde olmayan tarım ve hayvancılık amaçlı yapılardaki işletmeler ile bu yerlerde oturanların ihtiyaçlarını karşılayacak bakkal, manav, berber, fırın, kahve, lokanta, pansiyon, tanıtım ve teşhir büfeleri, yerleşim yeri halkı tarafından kurulan ve işletilen kooperatifler işletme ruhsatı almış sayılır. Bu işletmelerin bulunduğu binalar ile konutlardan, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar bitirilmiş olanlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya belediye ya da üniversiteler tarafından fen ve sanat kuralları ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun yapıldığı tespit edilenler ruhsatlandırılmış sayılır. Ayrıca bu yapılar elektrik, su ve bunun gibi kamu hizmetlerinden yararlandırılır. Ancak; bu fıkranın öngördüğü uygulamaların özel kanun hükümlerine aykırı olması durumunda, özel kanun hükümleri geçerlidir." denilmektedir.

178 Mahalleye dönüşen köylerde bulunan ve Ulusal Adres Veri Tabanına kayıtlı veya uydu fotoğraflarıyla tespit edilen yapıların fen ve sanat kuralları ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun yapıldıkları tespit edilirse ruhsatlandırılmış sayılacaklardır. Bu Kanun maddesiyle, köyleri yozlaştıran, kıyı alanlarını işgal eden, sit alanlarını ve korunması gereken doğal değerleri tahrip eden ve aslen yıkılması gereken tüm yapıların bir anda affedilerek, bunları yapanların ödüllendirilmesi söz konusu olabilecektir.

Diğer yandan, bu düzenleme büyükşehir belediyesi olan 30 il sınırları içinde geçerli, diğer illerde geçerli olmayacaktır. Ayrıca, düzenleme ile yalnızca "bu kanunla mahalleye dönüşen köyler" tanımlaması yapıldığı dikkate alındığında, bu Kanundan önce mahalleye dönüştürülen köylerdeki yapıların ruhsatlandırılması mümkün olamayacaktır. Diğer taraftan, büyükşehir olan iller ile büyükşehir olmayan illerde bulunan ve günümüzde yasal açıdan durumları aynı olan köylerdeki yapıların statüsü arasında farklılık ortaya çıkmaktadır. Örneğin; Büyükşehir haline gelen Trabzon’da köylerde bulunan yapılar ruhsatlı sayılırken, komşu il Rize’nin köyleri açısından bu uygulama söz konusu olamayacaktır.

Kapatılıp mahalleye dönüştürülen beldelerin bir bölümü geçmişte köy statüsüne sahipken yakın dönemde belediye olmuştur. Bu yerleşim yerlerindeki yapılar da kapsam dışı kalmaktadır. Ortaya çıkan adaletsizliğin giderilmesi amacıyla, ruhsatlı sayılma durumunun genişletilmesi, düzensiz ve niteliksiz yapı stokunun yasallaştırılarak yaygınlaştırılması anlamına gelecektir (YYÖİKR, 2013: 150).

Yörenin Geleneksel, Kültürel ve Mimari Özelliklerine Uygun Mimari Projelerin Üretilememesi

179 Mahalle, meydan, sokak, avlu ve yapı kimlikleri ile kentsel dokunun yok olması ülkedeki insan yerleşmelerinin en önemli mekânsal sonucudur. Bu deformasyon mekânın dönüşümü ile elde edilen haksız kazanç nedeniyle artarak devam etmektedir. 6360 sayılı Kanunla tüzel kişiliği kaldırılan ve mahalleye dönüştürülen köylerde "yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler" yapılması ve bu projelerin uygulanması öngörülmüştür.

Mahalleye dönüşen ve "ruhsatlı yapılaşma" kavramı ile tanışacak olan köylerde kısa süre içinde ortaya çıkacak olan karmaşanın giderilmesi açısından bir çözüm arayışı gibi düşünülmüş olan bu düzenleme ile köylerimizin tek tip yapılarla donatılması riski ortaya çıkacaktır. Ayrıca, bu yönde çalışmalar yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün ilgili birimi kapatılmış ve bu kapsamdaki projeler sonlandırılmıştır (YYÖİKR, 2013: 150). Köy tüzel kişiliğini yitiren köylerin sosyo-kültürel ve mekânsal kimliğinden uzaklaşması sonucunda yerleşme sakinleri kendi kültürüne yabancılaşma riski ile karşı karşıya kalacaktır.

Her ne kadar düzenlemede "yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun tip mimari projeler" tanımlaması getirilmişse de, özellikle belediyelerin teknik, mimari ve sanatsal kapasitesi düşünüldüğünde, projelerin oluşan iş yükü nedeniyle hazırlanması uzun süre alacağı ve belediyenin teknik desteği olmadan uygulanamayacağı belirtilmektedir. Tek tip mimari proje uygulanması sonucunda, yerel kimliğini bugüne kadar koruyup, sürdüren bazı köylerin tek tip yapılardan oluşmasına, özgün kimliğinden uzaklaşmasına neden olabilecektir.

Bu Kanun yürürlüğe girdikten sonra, 30 ilde kentsel alanlarla kırsal alanların birleştirildiği dikkate alındığında, Büyükşehir belediyelerinin, kuramsal olarak kırsal alanlarda da kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirmekle yetkilendirildiği sonucuna

180 varılmaktadır (Keleş, 2012: 3). Kentsel dönüşüm kapsamında, TOKİ tarafından üretilen tek tip tasarım ve projelerin devam edeceği varsayıldığında, kentlerde başlayan tek tip mimari proje üretim sürecinin kırsal alanlara doğru hızla yayılacağı öngörülebilir. Metropoliten kentlere yakın köylerde başlayan tek tip çok katlı yapılaşma bu düşünceyi doğrular niteliktedir. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un kentsel alanlarda neden olduğu çevre etiği sorunlarını kırsal alanlara doğru yayması bakımından bu Kanun çevre etiği açısından sorunlu bir Kanun olarak değerlendirilebilir.

2. 2. Kentsel Dönüşümle İlgili Kurum ve Kuruluşlar

Kentsel dönüşüm, literatürde birçok tanım bulunmakla birlikte, kent içinde var olan sorunlu alanların günün koşulları doğrultusunda yeniden yapılandırılması ve kentte kazandırılması faaliyeti olarak tanımlanabilir. Bu süreçte 1980’lerde koruma ve yenileme bilincinin gelişmesiyle önem kazanan, bilim ve entelektüel çevrelerde etraflıca tartışılmaya başlanan kentsel yenileme, Narlı’nın (2006: 114) ifade ettiği gibi terkedilmiş, köhnemiş, kentsel mekânların sosyal, kültürel, ekonomik ve fiziksel açılardan yeni bir kimlikle ve işlevle kente kazandırılmasıdır.

Türkiye’de kentsel dönüşüm uygulamalarında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi, Büyükşehir belediyeleri, Büyükşehir ilçe belediyeleri, İl belediyeleri ve büyük bazı ilçe belediyeleri vb. kurum ve kuruluşlar önemli aktörlerdir. Bununla birlikte, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında yasal çerçevede yetki paylaşımı konusunda hala net olmayan noktalar bulunmaktadır.

181

Benzer Belgeler