• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DAĞLIK KARABAĞ ÖZERK VİLAYETİ VE SORUNUN ORTAYA ÇIKIŞ

3.4. DAĞLIK KARABAĞ’A İLİŞKİN ERMENİ TEZİ 1 Ermenilerin “Soykırımı” İddiaları

3.4.2. Ermenilerin Toprak Talepler

Ermeni tarihçileri kendi aralarında bile Ermenilerin kökenleri konusunda fikir birliği içinde değillerdir. Bu da Ermeni anayurdunun neresi olduğunu tartışmalı kılmaktadır. Bu konuda Ermeni tarihçileri çatışan ve çelişen görüşlerini şöyle sıralayabiliriz:

242 www.eurasianet.org/resorce/cenasia/200011 0063, 20.06.2003 243www.eurasianet.org/resorce/cenasia/200011 0063, 20.06.2003

1. Ermenileri Nuh Peygambere dayandıran görüş: Bu düşünceye göre Ermeniler Nuh’un torunu olan Hayak’tan gelmektedir. Nuh’un gemisi Ağrı Dağına oturduğundan Ermenilerin yurdu Doğu Anadolu’dur. Üstelik Hayak 400 yıl yaşamış ve yurdunu Bahil’e kadar genişletmiştir. Tarihçiler bu görüşlerin üstünde pek durmazlar. Tarihçi Auguste Carriere de bu hususu vurgulamakta ve “eski Ermeni tarihçilerinin verdikleri bilgilere güvenmenin büyük gaflet olacağını, çünkü verdikleri bilgilerin çoğunun uydurma olduğunu” kaydetmektedir...

2. Ermenileri Urartu bölgesini işgal eden bir Trak-Frig soyuna dayandıran görüş: Ermeni tarihçileri arasında en çok benimsenen bu teoriye göre, Ermeniler Balkan kökenli ve Trak-Frig soyundandır. Bölgedeki baskılar sonucu MÖ 6. Yüzyılda Doğu Anadolu’ya göç ederek yerleşmişlerdir. Ermenilerin adına ilk kez MÖ 521 yılında Pers İmparatoru Dara’nın Behistun yazısında “Ermenileri yendim” demesinin bunu doğruladığı ileri sürülmektedir. Bu görüş Nuh ve Urartu teorilerini de kendiliğinden çökertmektedir.

3. Ermenileri Güney Kafkas ırkı olarak kabul eden görüş: Buna göre Ermenilerin anayurdu Güney Kafkasya’dır. Kafkas boylarıyla yakınlıkları ve kültür akrabalıkları bu teoriye gerekçe olarak gösterilmektedir. Ne var ki Ermenilerin diğer Kafkas ırkları ile ilgisi yoktur.

4. Ermenileri bir Turan ırkı olarak kabul eden görüş: Bu teori ise Ermenilerin bazı Türk ve Azeri boylarıyla kültür ve gelenek akrabalığına, dildeki benzerliklere dayandırılmaktadır. Görüldüğü gibi Ermenilerin kökeni ve anayurdu kendi aralarında bile tartışımı komşudur. Böylesine çelişkili görüşler karşısında Ermenilerin bölgede 3-4 bin yıldan beri yaşadıkları söylenemeyecektir. Ermeni çevrelerinin bu iddialarının altında bölgedeki Ermeni varlığını mümkün olduğu kadar eskilere götürmek, bölgeye bir anayurt olarak sahip çıkabilmek ve üstelik bunu eski bir kültür varlığı olarak sunmak hevesi yatmaktadır. Böylece Türklerin binlerce yıllık Ermeni topraklarını işgal ettikleri ileri sürülmek istenmektedir. Bölgeye başka yerlerden ve nispeten yeni gelmiş kavimlerden biri olan Ermenilerin Doğu

Anadolu’ya tek başlarına ve yurt olarak sahip çıkmaları söz konusu olamaz.244

Bazı Ermeni tarihçisi ve “bilim adamları” da Nahçivan’ın Ermeni toprağı olduğunu iddia ediyor. Hıristiyan yazarları, o cümleden kilise edebiyatının üyeleri son zamanlar sık sık makaleler yazarak, Nahçivan’ı Nuh Peygamberin ismine bağlıyorlar. Ermeni tarihçileri, dünyayı su bastığı zaman Nuh Peygamber gemi ile Ağrı dağına çıkmış, daha sonra sular çekildikten sonra Nuhçivan yani Nahçivan denilen araziye yerleşmişlerdir. Ermeni dini edebiyatında, Nuh’un evlatları büyüdükten sonra dünyayı kendi çocukları arasında paylaştırdığı iddia edilmektedir. Ermeniler bu mitolojik rivayetleri kendi yararlarına göstermeye çalışarak Nahçivan’ın onlara ait olduğunu öne sürüyorlar.245

Efsaneye göre Nuh Peygamberin çocukları dünyanın en eski halklarının babası sayılıyor. Türk halkı da Nuh Peygamberin oğlu yani Valesin torunları sanılmaktadır. Bu halde neden Ermeniler Nuh’u kendi babaları ve yegane varis gibi bu toprakların kendilerinin toprakları olduğunu iddia ediyorlar? Peki Valesin torunları sanılan Türkler ve Azeriler neden bu “varislik oyunundan” kenarda kalmışlardır? Günümüzün Ermeni milli bilinci “Soykırıma” endekslidir. Bu tezin gündemden düşmesi de Ermenilerin komşularına karşı olan işgal politikalarının sonu demektir. Zira Ermenilerin geçmişten günümüze kadar süren yayılmacı eğilimleri, Türkiye’den toprak ve tazminat talepleri, Karabağ’ın işgali vs., bölgede özel bir konumda bulunmaları gerektiğine dair hayalleri bir tek bu “soykırım” tezine dayandırılmaktadır.246

Günümüzün en ağrılı problemine çevrilen Dağlık Karabağ probleminin kökleri 20. yüzyılın başlarına rastlamaktadır. Toprakların %17’si işgal edilmiştir. Bu haklı davasında Azerbaycan’a karşı iğrenç iddialar öne süren Ermenilerden bir kaçının görüşleri oldukça ilginçtir.

Arsen Melik Şahnazarov; “Azerbaycan Cumhuriyetinin her bir şeyi uydurmadır, hatta Azerbaycan’ın ismi bile Fars devletinin eyaletlerinden birinin

244 Ziya Bünyadov, a.g.e., s. 156 245 İsmayıl Veliyev, a.g.e., s. 118

değiştirilmiş formasıdır. Bu Kafkasya’da Pantürkizm ve Panislamizm gibi Türk politikası altında birleşmiş Lezgi Zaqatalasını, Ermeni-Tatar Bakü ve Gence Guberniyalarını ve de Rus Muğanını kucaklayan yapay bir arazidir.”247

Anton İvanoviç Denikin; “1918 yılında Türk Alman birleşmelerinin yardımıyla yapay biçimde kurulan Azerbaycan devleti, Bolşeviklerin hakimiyeti döneminde çiçeklenme dönemini yaşadı. Azerbaycan 1918-1921 yıllarında işgal ettiği Ermeni toprakların rahatça dolaşabiliyordu. Bu topraklardan ise, bu toprakların asıl sahipleri olan yüz binlerce Ermeni kovularak çıkartılmıştır. Eğer bu olaylar Sovyet senaryosu ile yapılsaydı Dağlık Karabağ’ın durumu da bu gün Ermenilerin tarihi toprakları olan Nahçivan’ın akıbetini yaşardı. Şimdi de bu işgalciler bağımsız bir devlet olan Arsak (Dağlık Karabağ) Cumhuriyetine yönelik işgalcilik planları hazırlıyorlar”.

Alla Ter Sarkisyan; 2001 yılının sonbaharında 14 yıllık bir aradan sonra Dağlık Karabağ’a, yani tarihi Arsak’a, Ermenilerin tarihi topraklarına gitmek bana nasip oldu. Dünya “Arsak Cumhuriyetini” 1988 yılında SSCB’de Yenidenkurmanın başladığı bir dönemde tanıdı. Fakat ben şunu önemle demek istiyorum ki, 1918 yılında Rus İmparatorluğu’nun dağılması ve üç tane Kafkasya devletinin kurulması ile birlikte bu dönemde Azerbaycan Ermenistan’ın ister etnik ister tarihi yönden olsun bir kaç vilayetine özellikle de Karabağ’a karşı toprak iddiaları öne sürdü. Sorun o zaman savaş haline dönüştü ki, 1920 yılının Mart ayında Azerbaycan ve Türk askeri birlikleri tarafından Şuşa işgal edildi ve yağmalandı.”

“1920 yılının Kasım ayının 30’da Ermenistan Sovyetlere katıldıktan hemen bir gün sonra Azerbaycan bütün çelişkili topraklardan özellikle de Dağlık Karabağ’a yönelik toprak iddialarından vazgeçtiğini ilan etti.”

1921 yılının 3 Temmuz’unda ise Merkezi Komitenin Kafkas Bürosunun toplantısında ise Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’ın arazilerine katılması kararlaştırıldı. 5 Temmuz 1921 yılında ise Kafkasya Bürosunun bu kararına Stalin ve N.Nerimanov itiraz etti. Bundan sonra Dağlı Karabağ problemine yeniden bakıldı ve Şuşa

başkent olmakla Karabağ’a yüksek Muhtariyat statüsü verilmek şartıyla yeniden Azerbaycan’a birleştirildi.

“Dağlık Karabağın Azerbaycan’a bağlanmasıyla Ermeni halkı uzun yıllar ekonomik ve kültürel gelişimden yoksun bırakıldı. Bu halkın hakları çiğnendi, tarihi abideleri bilinçli şekilde yok edildi, Ermeniler tarihi topraklarından tehcir edildi ve bu olaylar Ermeni halkına büyük felaketler getirdi. Sonuçta Ermeni ahalisi giderek azınlık durumuna düşmeye başladı.”248

“Dağlık Karabağ savaşı (1988) başladıktan sonra ise Ermeni savunma kuvvetleri ve Dağlık Karabağ’ın savunma kuvvetleri 1994 yılında Dağlık Karabağ’ın arazilerinin %85’ni işgalden kurtardı. Devrimden sonra Azerbaycan’a birleştirilen bu topraklar özellikle de Kelbecer, Kubadlı, Zengilan, Cebrayıl, Füzuli (Bu bölgelerde Karabağ dışında kalan tarihi Ermeni topraklarıdır) işgalden kurtarıldı.”

Levon Melik Şahnazaryan; “Bizim kutsal borcumuz “Vatanımızı” kaybedilmiş topraklarımızı evlatlarımıza geri vermektir. Onlar, bizlere babalarımızdan miras kalan Ganzak (Gence) da dahil olmakla tüm arazilerimizi geri iade etmelidirler. Bizler babalarımızın toprakları olan Dağlık Karabağ, Gandzak (Gence), Şamhor, Taşkesen ve başka topraklarımızın hayalleriyle yaşıyoruz. Bu topraklar bizim evlatlarımızın hasretiyle yanıp tutuşuyor.”249

Yukarıda verilen örneklerdeki ve onlar gibi düşünenler öyle zannediyorlar ki, Karabağ ve diğer topraklar Azerbaycan’a sonradan verilmiştir. Eğer böyleyse Sovyet Azerbaycan’ı Sovyet Ermenistan’ı kurulmamıştan önceki dönemlerin haritalarına dikkatle bakılması gerekiyor. Sovyet Azerbaycan’ı kurulduğu zaman hangi topraklar, kimlerin etkisiyle kimlere bağışlandığı konusunda tarihi belgelerin çok açık olduğu görülecektir. Bu iddiacılar Panislamizm ve Pantürkizm “antisosiyalist” geleneği sonucunda ve de Türklerin baskısıyla Ermenilerin kendi

248 Arsen Melik Şahnazaryan, a.g.m., s. 8 249 Arsen Melik Şahnazaryan, a.g.m., s. 10

tarihi topraklarına sahip olamadıklarını öne sürüyorlar.250

Geçmişten günümüze kadar bir çok yerler ve araziler değişmiş bir çok devletler kurulup ve tarih sahnesinden silinip gitmiştir. Eğer bu taleplere hak verecek şekilde yaklaşacak olursak, tarih’te en fazla arazi fetheden Makedonyalılar, Yunanlar, Hunlar, Moğollar, Türkler de “tarihi topraklarını” geri istemelidirler. Bu boş ve anlamsız arazi iddiaları ile dünyamız baştan sona kan gölüne batar ve bu iddialar yeni felaketlere neden olur. Aslında yukarıdaki örneklerden de anlaşıldığı gibi Ermenilerin böyle bir mantıktan ne kadar uzak oldukları da anlaşılmaktadır. Kaldı ki, iddia ettikleri konularda da ciddi anlamda hiçbir tarihi belge ortaya koyamamaktadırlar.

Nahçivan, Karabağ ve çevresindeki topraklar Azerbaycan topraklarıdır. Malesef bu topraklarda Ermeniler yaşasalar da bu böyledir. Ermeniler halen de şimdiki Türkiye, Azerbaycan ve Nahçivan arazilerine de sahip olma iddialarını sürdürmektedirler.

1920’li yıllarda Zengezur Ermenilere bağış olarak verilmesi ise Azerbaycan topraklarının kaybedilmesinde tarihi bir olay olmuştu. Bu bağış Azerbaycan’ın toprak kayıplarının başlangıcı idi ve Sovyetler Biriliği döneminde bu kayıplar azar azar olsa da devam etmişti.

3.5. TÜRKİYE’NİN KARABAĞ POLİTİKASI VE ERMENİSTAN’LA