• Sonuç bulunamadı

4.4 TÜRKÇE YAZAN ERMENİ YAZARLARDA TÜRK VE ERMENİ İMAJI 1 ZAVEN BİBERYAN’DA TÜRK VE ERMENİ İMAJ

4.4.1.2. Ermeni İmajı:

Türk imajı bölümünde Türklerin Ermenilere bakışlarıyla oluşan Türk imajı nispeten Ermenilerin imajını da tarif etmiştir. Bu bölümde Ermenilerin kendilerine bakışlarıyla oluşan imaj üzerinde durulup tekrara düşmekten kaçınılacaktır.

Eserde karşılaşılan Ermeni imgesi Türkçe yazan diğer Ermeni yazarların eserlerinde yansıtılandan farklıdır. Bunda en önemli faktör kahramanların İstanbullu olmasıdır. İstanbul Ermenileri Tehcir’de Anadolu Ermenileri kadar zor durumda kalmadıkları için kimliklerini vurgularken Tehcir’i kullanmazlar. Varlık Vergisi ile ilgili olarak yapılan uygulamaya da Ermeni ailenin oğlu Krikor maruz kalmamıştır. Bu da Ermeni imajının tarifinde kullanılmamıştır.

Eserde Ermeni imajı Türk imajında olduğu gibi daha çok sosyal boyutuyla işlenmiştir. Bu da aile içi ilişkiler ve Ermeni toplumunun değerlendirilmesi çerçevesinde gerçekleşmiştir. Yazarın sol eğilimli olması imajlara yaklaşımında belirleyici bir özelliktir. Ermenilerin kapitalistleşmesini hoş karşılamayan bir tavır içindedir ki bu eserin geneline yayılmış bir nazardır.

İmajlar açısından her iki tarafa olumsuz yaklaşmasına rağmen, yazar Türk karşısında ezilen bir Ermeni görmek istemez. Ermeniler eserde ‘Aret’ adlı gencin şahsında yüceltilirler. Aret azınlık psikolojisinin fevkinde her yönüyle başarılı, eğitimsel açıdan donanımlıdır. Akranı olan Türk genci Erol ise Aret karşısında siliktir ve bu durum onu çileden çıkarmaktadır. Erol’un tavırlarında ve düşüncelerinde ırka dayalı üstünlük sezilir.

A-ret A-ret’… Seyircilerin temposu kulaklarında çınladı. Anadolu yakasının basket yıldızı. Her atışı basket. Sihirli bir tebessüm, güzel siyah gözler, ısrarla bakan ve kendisini rahatsız eden gözler. Topu eline geçirdi mi ‘A-ret A-ret’; basket.

‘Bizimkiler de şımartıyorlar serseriyi. A-ret Aret…’

Erol’u en çok sinirlendiren bu değildi. Herifte geleneksel alaycı tebessüme neden olacak hiçbir şey yoktu. Ne vücudunda, ne hareketlerinde, ne de konuşmasında veya şivesinde…. Onunla bir Ermeni karikatürü çizmek mümkün değildi. Bari adı Hamparsum, Karabet veya Agop olsaydı. Belki seyircilerin ‘Aret’lerini bile hoş görecek, ferahlayacak, muazzam bir kahkaha atacak ve herkesin kendisiyle birlikte güldüğünü görüp

sevinecekti. O zaman ondan nefret etmeyecek ve içinde bastırılmış bir intikam duygusu büyümeyecekti. (Biberyan 2000:26-27).

Yazar Ermeniler arasında sınıf farkını yadırgar. Eserde kendilerini ve diğer insanları sınıflandıran, ekonomik ve kültürel açıdan öteleyen Ermeni imajı fark edilir.

“Ben evladımı cemaat mektebine, o pis çocukların arasına yollamam diyen ben değil miydim? Lord evladı gibi tahsil gördün.” (Biberyan 2000:32).

Herhalde siz bilmezsiniz kırk yıl evvelki Kadıköy’ü. Halis İstanbullular yaşardı. Entelektüeller vardı. Büyük saygı duyulan tağaganlar vardı. Bu taraflarda taşralı göremezdin. Olanlar da ya kapıcı ya da hizmetçiydiler. (Biberyan 2000:41).

Öyle şık bir kız olacak benim kızım! Bir tanecik olacak, parmakla gösterecekler. O pis sokak kızları, cici elbiseleri olmayan kızlar kıskançlıklarından çatlayacaklar. (Biberyan 2000:102).

Ermeni’nin Ermeni’yi doğrudan hor gördüğü bir imajla da karşılaşırız. Türkçe yazan diğer Ermeni yazarlarda gördüğümüz ustalıklarıyla temayüz etmiş Ermeni imgesinin tam olarak zıttının Yalnızlar romanında vurgulanması dikkati çekicidir. Bunun yanı sıra Ermenistan’ı beğenmeyen bir imgeleme de rastlanır.

Daima derim, Ermeni’yle iş yapmamalı. Hele o Artin Usta. Her çağırdığımızda böyle yaptı. (Biberyan 2000:47).

- Ne profesörü?

- Erivan Üniversitesi’nde.

Yernaik suratını ekşitti

- Haaa! Eh ne olacak oranın profesörü?

….

- Herif ömründe naylon çorap giymiş midir? Orada da (Erivan) eksikliğini hissetmez. (Biberyan 2000:48-49).

Türk ve Ermeniler açısından çarpık bir aile ilişkisi de vardır eserde. Birlikte yaşanır ama kimse diğerinden memnun değildir. Ermeni ailesinde anne ve evlat arasındaki diyalogla yazar bu memnuniyetsizliği dile getirir.

“Yeranik, Krikor’un gözlerinde bir düşmanlık ateşi gördü. Ondan ummadığı bu ateşten bayağı korktu.

‘Bilirim! Bana bir bisiklet bile almadın. O kadar yalvarmışımdır sana. Ben unutmadım. Unutmam!’

Sanki hâlâ bisiklet isteyen çocukmuş gibi dudakları titrerdi. Yeranik kızardı.

‘Salağın birisin, düşer bir yerini kırarsın diye…’

‘Bilirim! Bilirim… ‘Sen bisiklete binecek adam mısın? Sen şunu yapacak adam mısın? Sen salaksın, sen zayıfsın, yok üşürsün,

yok ısınırsın…’ neyimi beğendin ki? Her şeyime karıştın, her şeyime engel oldun. Bırakmadın istediğim gibi yaşayayım. On kuruş cep har.lığı verir miydin? Ta ki işe girdim. Millet gezmeye giderdi, ben param yok dememek için sıvışırdım.’

İçinden, nefretle ilave etti ‘millet karılara giderdi, ben gelir senin suratını seyrederdim.’

‘Boyun devrilsin! Dükkanının “Varlık’ını” ödeyen ben değil miydim? Ben olmasam Aşkaleler’de geberecektin!’

‘İyi ki söyledin! Evet, ödedin, sonra da geri aldın. Ne âlâ analık!’

Pupul’a döndü, fakat Pupul yerdeki çakılları saymaya devam ediyordu.

‘Parasını evladına ödünç veren ana!’

Yeranik dizini dövdü.

‘Budalalığımdan! Ne zorum vardı ödemeye? Böyle nankör evlada.’

‘Kimin parasını verdin? Babamın parası…’

‘Kendi param!’

‘Efendim? Babanın evinden mi getirdiydin?’

Pupul başını gizlice kaldırdı, ablasının yüzüne baktı. Yeranik vazgeçmedi.

‘Parasız kalıp sana muhtaç olmamı istersin, biliyorum. Allah göstermesin. Allah kimseye muhtaç etmesin. Evladına bile.’

‘Ya! Ben sana muhtaç olayım ki her şeyime karışasın.’ (Biberyan 2000:32-33).

Romanda Ermeni kadının portresi de çizilir. Ermeni ve Türk gözüyle aktarılan fiziki imaj, ortak noktalar içerir. Yazar Ermeni kadınını kırkını geçmiş ama hiç evlenmemiş Krikor’un ağzından aktarırken aynı zamanda Ermeni erkeğinin evlenmek istediği kadın tipini de verir. Burada kendi ırkının kadınlarını beğenmeyen, Avrupalı kadın tipini ideal bulan ve bu noktada bir aşağılık duygusu ve açmaz içinde bulunan Ermeni imajı ortaya çıkar.

…Kara kaş kara göz, yuvarlak surat al al yanaklar, kalın, biçimsiz bacaklar, iri kemikler, devasa kıç; Anadolu’nun ve ‘Ermeni karısı’nın bütün karakteristikleri. Sanki tipi farklı olamaz, evladını da köylü kalıbına uydurmadan edemezdi. Anası tipinde bir kadına tahammül edemeyeceğini bir kere daha anladı. Kendi istediği tip bambaşkaydı. Sarışın, narin, uzun boylu, güzel vücutlu, solgun tenli, şehirliye özgü nezaket sahibi. ‘Avrupalı tipi.’ Bu tip, çocukluğundan beri, insan denen yaratığın makbul modeli olarak konuşma konusu olmuştu evde. ‘Ermeni tipi’ ise aksine, beğenilmeyen, anası veya teyzesince hor görülenler için kullanılan sıfattı. (Biberyan 2000:46).

Adi bir kadın sesi camları titretiyordu. Gene Agavni’ydi. Şoförüne dolma pişirmenin usulünü öğretiyor, geçmiş aşklarını anlatıyor, dinleyicilerin hayalinde bir Ermeni karısının bütün karakteristiklerini canlandırıyordu; şişman

gövde, azıcık bıyık ve sakal, pis boğazlık, kendini beğenmişlik, yapmacık iffet ve malum şive…(Biberyan 2000:110).

Sonuçta Yalnızlar Türk ve Ermeni imajları açısından genel olarak olumsuz bir çizgi takip etse de yazarın Ermeni yanlısı tavrı gözden kaçmaz. Aile ilişkilerindeki negatif durumları, insanları sınıflandırmaları, ırkdaşlarına karşı güvensizlikleri ve varlık göstermeyen yılgın hallerinden dolayı olumsuz bir imgelem yaratırken ideal olarak da özellikle Aret şahsında başarılı, eğitimi diri bir Ermeni çizilir. Yazarın kapitalist dünyaya karşı öfkesi esere sinmiştir. Bu açıdan Ermenileri de Türkleri de hoş görmez. İnsani değerlerini kaybeden toplum yalnızlaşmaktadır. Bencil ve ölçüsüz derecede kullanıp tüketilen dünya doğru yolda değildir.

Eser Türk imajı açısından olumlu imajlar içermez. Bütün Türkler vasıfsız ve eğitimsizdir. Aile hayatı görünürde vardır. Baba metres hayatı yaşamaktadır. Bütün bireyler Avrupa özentisi içindedir. Zenginliklerinin kültürel boyutu yoktur. Hızla kapitalistleşmektedirler ve dünyaya hiçbir katma değer bırakmaya niyetleri olmayan bir imaj sergilerler.

Benzer Belgeler