• Sonuç bulunamadı

2. Kuramsal Açıklamalar ve İlgili Araştırmalar

2.2. Saldırganlık Kuramları

2.2.6. Engellenme-Saldırganlık Kuramı

Dollard ve arkadaşları saldırganlık için evrensel olarak kabul ettikleri: “Engelleme her zaman saldırganlığa yol açar, saldırganlık engellenme karşısında gösterilen tepkidir” görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bunun içinde bazı ilkeler ortaya atılmıştır. Birinci ilke engellemenin şiddeti, süresi ve sıklığı ile ilgilidir. Buna göre farklı şiddette, farklı sürede ve farklı sıklıkta engellenmeye maruz kalan bireylerde tepkiler de birbirinden farklı olur. Çünkü yaşadıkları engellenmenin meydana getirdiği gerginlik aynı düzeyde değildir. İkinci ilkeye göre ise saldırgan tepkiler sonucunda ceza görme, yeni bir engelleme ile yüz yüze gelme veya onaylanmama durumlarında ise, birey daha kabul edilebilir tepki biçimlerine yönelir. Üçüncü ilkeye göre ise, bireyler saldırgan tepkilerini her zaman engelleme kaynağına yönelmez veya hemen tepki vermez, çeşitli nedenlerden dolayı daha sonra ya da başka bir nesneye saldırganlık yönelebilir. Son ilkeye göre ise engellenmenin ortaya çıkardığı gerilim başka bir yaşantının ortaya koyduğu duygularla boşalıp birey tekrar denge kazanabilir (Gümüş, 2000).

Cüceloğlu (2003)’na göre, engellenme duygusuna yapılan en tipik davranışlardan birisi saldırganlıktır. Bireyi engelleyen nesne veya kişiye yapılan saldırganlık, bazen duruma uyum yapmaya, bazen de uyumsuzluğa götürür. Cüceloğlu’na göre insanı engelleyen kişi ya da olay insanın gücünün dışında ise, engellenme sonucu ortaya çıkan kızgınlık yer değiştirir ve kişinin gücünün yettiği kişi ve nesnelere yönelir.

Bir kişinin herhangi bir hedefe ulaşma çabası engellendiğinde engeli incitme davranışını güdüleyen bir saldırganlık dürtüsü ortaya çıkar. Bu önermenin iki önemli özelliği vardır. İlki, saldırganlığın olağan nedeninin engellenme olması diğeri ise, saldırganlığın temel dürtünün doğuştan gelen tepkiler gibi hedefe ulaşana kadar süren enerji biçimi özelliği taşımasıdır (Atkinson vd., 1995).

Engellenme sonucu meydana gelen saldırganlık, bazı durumlarda olanaksız olması sebebiyle ya da tehlikeli olmasından dolayı yön değiştirerek tahrik eden bireye veya farklı bir nesneye yönelebilir. Bazı durumlarda engelleyen kişi ya çok güçlü, ya ulaşılmaz, ya da engellenen, çok kaygılı ve çekingendir. Bu nedenle engellenen birey saldırganlığı gerçek hedef yerine farklı bir hedefe yöneltilebilir. Bu hedef insan olabileceği gibi bir havyan veya eşya olabilir. Gerçek hedefe ise, daha çok dolaylı ve pasif bir şekilde saldırgan davranılmaktadır (Dizman, 2003).

Araştırmacıların bu konuda yapmış olduğu bir çalışmada, ilk olarak okul öncesi çağdaki bir grup çocuğun çekici oyuncaklarla oynamasına izin verilmiştir. Daha sonra araştırmacılar çocuklarla oyuncaklar arasına bir perde indirmiştir. Çocukların çekici oyuncaklarla oynaması engellenmiş ve daha az çekici oyuncaklarla oynamasına izin verilmiştir. Araştırmacılar bu engelleme uyarıcısına çocukların vermiş olduğu tepkileri gözlemiştir. Sonuçta bazı çocuklar saldırganca davranmalarına (örneğin, deneyi yapan kişiye ya da perdeye vurma gibi) rağmen bazı çocuklar da geri çekilmiştir. Bu sonuçlar engellenmenin saldırganlıkla sonuçlanabilmesine rağmen her zaman saldırganlığa yol açmadığını göstermektedir (Moeller, 2001).

Engellenmenin kendisi değil, kişide yarattığı olumsuz duygular saldırganlığa neden olmaktadır. Engellenme, kişide öfke, düşmanlık gibi duygulara neden olacak ve bu duygular da saldırganlıkla ilgili önceki yaşantılarla, saldırganlığa eşlik eden tepkileri harekete geçirecektir. Fakat saldırgan davranış, çevresel koşullara bağlı

olarak gösterilebilir veya gösterilmeyebilir. Eğer ortamda, saldırgan davranan başka bir birey ya da saldırganlığı ifade edebilecek bir alet varsa saldırgan davranışın gösterilme olasılığı artacaktır (Feldman, 1998). Sonuçta, engellenme saldırganlık için ne yeterli sebep ne de gerekli bir neden olmamakla beraber bu eğilimi artırıcı önemli bir durumdur (Akt: Derman, 2011: 17).

Saldırganlığın dışavurumu, dürtüyü azaltmaktadır. Saldırganlık engellenme karşısında gösterilen baskın davranımdır; ancak eğer saldırganlık geçmişte cezalandırılmışsa, başka davranımlar da ortaya çıkabilmektedir. Bu varsayıma göre saldırganlık doğuştan gelen bir dürtü değildir. Ama engellenme neredeyse evrensel bir durum olduğuna göre, saldırganlık da her zaman çıkış bulması gereken bir dürtüdür (Atkinson vd., 1995).

Yapılan başka bir deneyde ise bir grup çocuğa bir oda dolusu çekici oyuncak gösterilmiş fakat içeriye girmelerine izin verilmemiştir. Çocuklar, dışarıdan oyuncaklara bakmışlar, oynamak istemişler fakat odaya alınmamışlardır. Bir süre bekletildikten sonra çocuklar, oyuncak dolu odaya alınmışlar ve oyuncaklarla oynamalarına izin verilmiştir. Diğer grup ise böyle bir engellenmeyle karşılaşmadan doğrudan oyuncaklarla oynamaya başlamışlardır. Engellenen gruptaki çocuklar oyuncakları yere vurmuş, duvarlara çarpmış ve yıkıcı davranmışlardır. Engellenmeden oyuncaklara ulaşan gruptaki çocuklar ise daha sessiz ve daha az yıkıcı davranmışlardır (Freedman vd., 2003).

Genel olarak değerlendirildiğinde, geçmişten günümüze kadar saldırganlık olgusu hep var olmuş, saldırganlık içeren davranışın, nereden kaynaklandığını ve nasıl oluştuğunu açıklamak için birçok görüş ve kuram ortaya konmuştur. Saldırganlığın kökenini araştıran kuramların en önemlileri Psikoanalitik Kuram, Biyolojik Kuram, Sosyal Öğrenme Kuramı ve Engellenme-Saldırganlık Kuramı olarak sayılabilir. İçgüdüyü ve kalıtımı öne çıkaran kuramlar, saldırganlığı içsel faktörlere, sosyal durumları öne çıkaran kuramlar ise saldırganlığı çevresel faktörlere bağlamaktadır.