• Sonuç bulunamadı

1.2. FİYAT İSTİKRARI HEDEFİNİ ÖNE ÇIKARAN TEORİK PRATİK

1.2.4. Enflasyonun Maliyetleri

Aktif para politikalarına karşı ileri sürülen entelektüel gelişmelerden bir diğeri ise, fiyat istikrarının olmadığı bir ortamda, enflasyon artacağından toplumun ciddi ekonomik maliyetlere katlanmak zorunda olmasıdır. Öyle ki yapılan akademik çalışmalar, fiyat istikrarını sağlayamamanın sonucunda oluşan maliyetlerin, enflasyon oranının yüksek olduğu ekonomilerde daha büyük olduğu, bununla birlikte küçük enflasyon oranların da dahi büyük maliyetlerin oluşabileceğini

62

Mishkin ,“Strategies for Controlling Inflation,” pp. 7-8. ve Mishkin and Posen, a.g.m., p. 3.

63

Büyükakın, Enflasyon Hedeflemesi Stratejisi ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme, s. 36.

64

Torsten Persson and Goido Tabellini, “Political Economics and Macroeconomics Policy” NBER Working Paper Series, No: 6329, December 1997, p. 15. ve Blackburn and Christensen, a.g.m., p. 2. ve Ireland, a.g.m. p. 31.

65

Bülent Usta, “Enflasyon Hedeflemesi: Gelişmekte Olan Ülkelerde Uygulanabilirliği ve Türkiye Örneği”,TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü Uzmanlık Tezi, 2003, s. 8.

66

göstermektedir.67 Kaldı ki teorik ve pratik kanıtlar işsizliği azaltıp, üretimi arttırmanın ve yaşam standardını yükseltebilmenin en etkili yolunun fiyat istikrarının sağlanmak olduğunu göstermektedir.

Enflasyonun maliyetleri, başta ekonomik ve sosyal hayat olmak üzere birçok alanda toplumun refahı ve huzuru üzerine olumsuz etkiler doğurmaktadır. Bu bakımdan enflasyonun maliyetleri, büyüme maliyeti, vergi maliyeti, kredi ve işgücü maliyeti, gelir dağılımı maliyeti bağlamında ele alınacaktır.

i. Büyüme Maliyeti

Yüksek enflasyon nedeniyle bireylerin ve firmaların fiyat algılamaları güçleşmektedir. Örneğin ölçü sistemleri sayesinde belli bir mesafenin uzunluğu hakkında fikir sahibi olabiliyorsa; para da, mal ve hizmetlerin değeri hakkında fikir sahibi olmamızı sağlamaktadır. Bu bakımdan bir metrenin uzunluğunun her yıl yüzde 10 kısaldığını düşündüğümüzde, mesafeler hakkında karar vermenin oldukça karmaşık bir hale geleceği ve ölçüm sistemine olan güvenin sarsılacağı açıktır. İşte yüksek enflasyonda bu örnekle aynı sonucu doğurmaktadır.68 Öyle ki paranın değeri hakkında karar vermenin zorlaştığı yüksek enflasyon ortamlarında merkez bankasına olan güvenin sarsılması şaşırtıcı olamamalıdır.

Yüksek enflasyon nedeniyle nispi fiyat değişimleri kolay ayırt edilememekte ve sağlıklı karar alabilmek zorlaşmaktadır. Fiyatlar genel düzeyi, bireyler ve firmaların ne kadar tüketip ne kadar tasarruf ve yatırım yapacaklarına dair karar vermelerine yardımcı olduğundan, enflasyonist ortamın getirdiği belirsizlik, bireylerin ve firmaların geleceğe ilişkin endişelerini arttırarak uzun vadeli kararlardan kaçınmalarına yol açmaktadır69. Örneğin fabrika kurmak, üretim yapmak ve kar elde etmek kısa sürede gerçekleşmez. Eğer gelecek beş-on yıllık dönemde ekonominin seyri yaklaşık olarak tahmin edilemiyorsa, bu tür uzun vadeli yatırımlar ertelenecek veya hiç gerçekleşmeyecektir. Böylece büyüme ve istihdam dolayısıyla ülke refahını olumsuz etkilenecektir.

67

Mishkin and Posen, a.g.m., p. 3.

68

TCMB, Enflasyon, İletişim Genel Müdürlüğü Yayını, 2004, s. 6.

69

Paul A. Samuelson and William D. Nordhaus, Economics, Fourteenth Edition, McGraw-Hill Publishers, 1992, p. 591. ve Mishkin and Posen, a.g.m., p. 4.

Ayrıca, uzun yıllar süren yüksek enflasyon sonucu bireyler karar alırken fiyatların yükseleceği yönünde beklentiye girmeleri enflasyonun kendi kendini beslemesine yol açarak, düşmesine engel olmaktadır.70 Bu nedenlerle; enflasyonun, belirsizliği arttırarak bireylerin sağlıklı yatırım ve üretim kararları almalarını engellediği ve uzun vadeli plan yapmaktan kaçınmalarına sebep olduğu anlaşılmaktadır.

Bireyler ve firmalar, birikimlerini enflasyondan korumak için üretken olmayan alanlara yöneltmelerine neden olmakta ve böylece yatırımların verimliliğini de olumsuz etkilemektedir71. Bir başka ifadeyle, yüksek enflasyon, işadamlarını ve üreticileri, yatırım ve üretim yapmak yerine tasarruflarını, enflasyondan daha fazla gelir getireceklerini düşündükleri etkin olmayan alternatif yatırım araçlarına kaydırarak yani üretim yapmadan kazanç elde etmeye yöneltmektedir.

Nitekim yapılan ekonometrik çalışmalarda, yüksek enflasyon oranına sahip ülkelerde kaynakların yani tasarrufların etkin kullanılmaması sonucu, büyüme oranlarının düştüğü tespit edilmiştir. Karşılaştırmalı olarak, ülkelerin zaman serisi analizleri yapıldığında, kesin olmamakla birlikte, genel kanı, enflasyonda ortalama %1’lik bir artışın, büyüme oranını %0,1 ile %0,5 oranında düşüreceği yönündedir. Yine enflasyon oranlarına göre çeşitlilik gösterse de, yüksek enflasyon oranlarında büyüme kaybının daha fazla olacağı öngörülmektedir.72

Robert Barro’nun (1999) 100 ülkenin 1960-1990 yıllarına ait zaman serileri verileri kullanarak yaptığı ekonometrik çalışmada, yıllık enflasyonda ortalama %10’lik bir artışın, kişi başına düşen GSYİH’yı %0,2 ile %0,3 oranında düşüreceği sonucuna varılmıştır.73 Buradan da anlaşılacağı gibi enflasyon, bir yandan yüksek faizler nedeniyle borçlanma maliyetini arttırırken diğer yandan tasarrufların verimsiz alanlara yönelmesine yol açarak yatırımları olumsuz etkilemektedir.

70

Samuelson and Nordhaus, a.g.k., p. 592.

71

Seyfettin Artan, “Türkiye’de Enflasyon, Enflasyon Belirsizliği ve Büyüme,” Türkiye Ekonomi Kurumu, Tartışma Metni, 2006/14, s. 2.

72

Mishkin and Posen, a.g.m., p. 4.

73

Robert Barro, “Inflation and Growth,” The Federal Reserve Bank of St. Louis Review, May/June, 1999.

ii. Vergi Maliyeti

Ilımlı seviyedeki düşük oranlı enflasyonun bile en açık maliyeti, enflasyon- vergi sistemi etkileşimiyle de ortaya çıkmaktadır. Vergi oranının enflasyon oranına endekslendiği uygulamalar olsa da, enflasyon nedeniyle vergi oranlarının artması, sermayenin getirisini azalttığı için yatırımların optimal düzeyinin altına düşmesine neden olmaktadır. Bir başka ifadeyle yüksek enflasyon nedeniyle, vergi oranları da yükselmekte, böylece yatırımcılar sermayeyi ekonomik açıdan etkin olmayan sektörlere kaydırarak sermayenin verimliliği düşürmektedir74.

Fischer (1994) ise, yıllık % 10 düzeyinde enflasyon oranının vergi sistemi üzerine vermiş olduğu zararın sosyal maliyetinin, GSYİH’ın yaklaşık % 2-3 kadarı olduğunu hesaplamıştır. Yakın zamanda Feldstein’in (1997) yapmış olduğu bir başka çalışma, bu maliyetlerin daha da fazla olabileceğini göstermiştir. Feldstein, % 2 düzeyinde gerçekleşen enflasyon oranının dahi getirdiği maliyetin, GSYİH’ın % 0-1 aralığında olduğunu hesaplamıştır.75

iii. Kredi ve İşgücü Maliyeti

Yüksek enflasyon, finans piyasalarının gelecekle ilgili öngörü yapabilmelerini zorlaştırarak kredi piyasasının verimliliğini azaltmaktadır. Böylece yüksek enflasyon, hem kullanılabilecek kredi miktarı azalmakta hem de tüketicilerin ve üreticilerin özellikle uzun vadelerde kredi alabilmelerini engellemektedir. Kaldı ki enflasyonist ortamlarda uzun vadeli yatırımları finanse etmede karşılaşılan güçlükler, iktisadi büyümeyi olumsuz yönde etkileyen en temel sebeplerdendir. Çünkü enflasyonist ortamlarda, kredi verme işlemlerinde daha çok kısa vadeler tercih edilmektedir. Uzun vadeli kredi verme işlemlerinde ise, yüksek risk primi yani yüksek faiz talep edilerek ödünç verilen fonların reel anlamda erimesi önlenmeye çalışılmaktadır. Ödünç verenler açısından rasyonel bir davranış olan bu durum, makro ekonomik performansı pozitif yönde etkileyen uzun vadeli yatırımların, finansman güçlükleri ile karşılaşmasına neden olmaktadır.76

74

Mishkin and Posen, a.g.m., p. 4.

75

Mishkin and Posen, a.g.m., p. 4.

76

Enflasyonun önceden tahmin edilemeyen değişikliklere neden olarak getirdiği belirsizlik, yatırımcının kendini garantiye almak ve riskten korumak için daha fazla bir getiri talep etmesine ve dolayısıyla reel faizlerin yükselmesine yol açmaktadır. Bu da borçlanma maliyetlerini arttırarak, üreticinin kredi taleplerini kısıtlayan ve yatırımı engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.77

Yine yüksek enflasyon işgücü piyasasının verimli çalışmasını engellemekte, enflasyon altında gerçekleşen dengesiz bir ekonomik büyüme işgücü talebinin de dengesiz olmasına yol açmaktadır78. Halbuki fiyat istikrarının sağlandığı bir ortam, işgücü piyasasının daha istikrarlı olmasını, işten çıkarmaların azalmasını ve istihdamın artmasını sağlayacaktır.

iv. Gelir Dağılımı Maliyeti

Enflasyonist ortamın getirdiği belirsizlik, ülkenin diğer ülkelerle rekabet edebilme gücünü zayıflatarak dış ticaret dengesini bozucu etki yapmakta, diğer yandan ülkeye gelen yabancı sermayenin ağırlıklı olarak kısa vadeli olmasına yol açarak ekonominin kırılganlığını arttırmaktadır. Sonuçta, büyümeyi ve istihdamı destekleyecek olan uzun vadeli doğrudan yatırımlar yerine kısa vadeli sermayenin ülkeye gelmesi, enflasyonun maliyetlerinin en nihai etkilerini toplumsal alanda ortaya çıkaracaktır.

Bunlardan ilki, yüksek enflasyonun neden olduğu belirsizlik, sosyal ve siyasal ilişkilerde kısa vadeli, çıkarcı ve ahlaki olmayan davranışların artmasına yol açmaktadır. Aslında enflasyon, sadece bireylerin birbirine olan güvenlerini değil, yöneticilere olan güveni de sarsarak, yönetime olan inancın azalmasına hatta kaybolmasına yol açabilmektedir. İkincisi, enflasyon toplumun düşük gelirli kesimine daha fazla zarar vermesi ve yoksulluğu arttırmasıdır. Çünkü düşük gelirli insanların, gelirinin büyük bir kısmı zaten tüketim harcamasına gitmekte, dolayısıyla enflasyon nedeniyle satın alma gücünün de azalması düşük gelirli insanların daha da fazla zarar görmesine neden olmaktadır. Enflasyonist ortamda, tasarruf edebilme imkanı olan kesim yüksek reel faizlerden yararlanırken, toplumun gelir düzeyi düşük kesminin bu imkanı olmadığı için gelir dağılımı, tasarruflarını reel faizde

77

Ben S. Bernanke, “The Benefits of Price Stability”, BIS Review, 13/2006, p. 1.

78

değerlendirenlerin lehine bozulmaktadır.79 Gelişmekte olan ülkelerin belirgin özelliğinden biriside toplumun genelinin tasarruf oranının düşük olmasıdır. Bununla birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkelerde artık insanlar günlük hayata daha az katılmaya başlar yani sosyal hayata katılım giderek azalır. Bunun sonucu toplumdaki insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlayıcı etkileşim azalması ve sosyal yoksunluğun artmasına neden olmasıdır.

Enflasyonist ortamda, aldatılma duygusu, toplumsal uyumun bozulması, yöneticilere olan güven unsurunun zarar görmesi, gelecekle ilgili kaygıların artması, bireylerin kendilerini toplumdan soyutlaması, gelir dağılımın bozulması ve adaletsizliğin artması gibi nedenlerle, toplumun her kesinini etkilediği gibi, özellikle ülkenin geleceği olan genç kesimi etkilemektedir. Dolayısıyla saydığımız bu nedenler genç kesimin geleceğe dair umutlarının tükenmesi ile sonuçlanır ki bunlar; enflasyonun, toplum hayatında yarattığı olumsuzlukların birkaçıdır.

1.3. FİYAT İSTİKRARINI SAĞLAMAYA YÖNELİK GÜVENİLİR BİR