• Sonuç bulunamadı

Enflasyon Üzerine Etkisi

I. BÖLÜM

3.5. Savunma Sanayi Firmalarının Ekonomideki Yeri ve Etkileri

3.5.6. Enflasyon Üzerine Etkisi

Talep üzerine daha fazla baskının enflasyona yol açabileceği hususunda genelde iktisatçılar arasında görüş birliği vardır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, askeri harcamaların talep üzerindeki uyarıcı etkileri göz önüne alındığında, bu harcamaların enflasyon üzerindeki etkisi daha iyi anlaşılacaktır.

Özellikle savaş dönemleri dikkate alındığında, askeri harcamalardaki çok büyük ve ani bir artış, kuşkusuz ekonomide fazla talebe yol açabilir. Her iki dünya savaşı dönemleri dikkate alındığında, talep artışı ve enflasyonun yükselmesi örneklerini görmek hiçte zor değildir. 1922-1924 Weimar Cumhuriyeti döneminde Almanya’da görülen enflasyon oranı (2 yıl için %10 Milyar)’dır.132 Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya’da yaşanan hiper enflasyon bunun açık örneğidir. Diğer taraftan Türkiye’de, 1984–1999 yılları arasında, güneydoğuda terör örgütü ile yapılan mücadele ve ordunun yeniden yapılanma süreci yaşanmıştır. Bu süreç içerisinde askeri harcamaların ülkede yaşanan enflasyon üzerine etkileri de bilinen bir gerçektir. Tablo:7’de 2001–2006 yılları arasındaki askeri harcamaların GSMH içindeki payları ve enflasyon oranı arasındaki ilişki incelendiğinde genel olarak aralarında bazı yıllar hariç doğrusal bir ilişki göze çarpmaktadır. Askeri harcamaların artışı ile birlikte enflasyon oranlarında da artma görülmüştür. Ancak, gelişmiş ülkelerde savunma sanayi ihracatı döviz girdisi yoluyla enflasyonu düşürücü etkisi gözlenmektedir.133

131 Aytekin ZİYLAN, “Ulusal Teknolojinin Geliştirilmesine Engeller”, Savunma Bilimleri Dergisi,

Sayı:1, Ankara, Mayıs 2004, Kara Harp Okulu Basımevi, s.89.

132 http://www.turkforum.net/showthread.php?t=65348

Tablo 7 : Türkiye’de Enflasyon, Askeri Harcamalar ve GSMH (2001-2006) Yıllar Enflasyon Oranı Ticaret Dış Hacmi Askeri Harcamalar (Milyar $) Kapasite Kullanım Oranları GSMH (Milyar $) 2001 88,6 72.733 9.2 70,9 176.484 2002 30,8 87.613 10.1 75,4 275.032 2003 13,9 116.593 12.2 78,4 356.681 2004 13,8 160.707 12.15 81,7 428.932 2005 12,7 190.251 9.67 80,7 486.401 2006 11,6 222.600 11.49 81,8 577.427

Kaynak: TUİK www.tuik.gov.tr, DTM www.dtm.gov.tr

1990–1993 yılları arasında üçüncü dünya ülkelerine satılan süpersonik bombardıman uçak satışlarında ABD 273, Rusya Federasyonu 200, Çin 190, Avrupalı ülkeler ise ancak 80 uçak satabilmişlerdir. Diğer yandan dünya silah transferinde %16,8’lik bir paya sahip olan ABD bu payını üçe katlayarak %49,2 ile dünya liderliğine oturmuştur. Yeni dönemin en büyük özelliklerinden bir tanesi de uçak sanayindeki üretim sıkıntısıdır. Günümüzde ABD ve Rusya dışında uçak yapabilen ülkeler arasında yer alan Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya ve İsveç’in üretim sayılarını azaltma eğilimine girmeleridir. Örnek vermek gerekirse yukarıda belirtilen 7 ülkenin yıllık üretimi 1973-1982 yılları arasında 1080 uçak iken 1997- 2000 yılları için bu rakam 88 muharip uçağa düşmüştür. Sadece Rusya aynı dönemdeki yıllık üretimini 614 uçaktan 20 uçağa düşürmüştür. Bu eğilim enflasyonist baskıların firmalar üzerindeki olumsuz etkileri dikkate alındığında üretici ülkelerin ihracata yönelmelerine sebep olduğu gibi firmalar arası rekabeti de kuvvetlendirmektedir.134

Ülkelerin giderek artan oranda silah sistemlerini geliştirme çabaları ve bunların artan maliyetleri hükümetlerin vergi artırımlarına yol açmaktadır. Ayrıca bütçe açıklarının oluşmasında askeri harcamaların payı oldukça yüksektir. Bütçe açıklarının, açık finansman yoluyla kapatılması ve silahlanma programları yüzünden artan vergiler, enflasyonun oluşumunu hızlandırıcı yönde katkı

134 Hakkı CAŞIN, “21. Yüzyılda Uçakların Savaşı”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı:344, Ankara,

sağlayacaktır. Türkiye’nin son 5 yılda askeri harcamalar için ayırdığı kaynak ise 44 milyar avro (71 milyar YTL) dur.135

Diğer taraftan enflasyonla askeri harcamalar arasındaki ilişki incelenirken dikkat edilmesi gereken nokta; Savunma gereksinimlerinin doğrudan alım (ithalat) yoluyla mı yoksa ülke içinde üretim yoluyla mı temin edildiğidir. Askeri harcamalar ithalat şeklinde ele alındığında, ödemeler dengesinde oluşan açıklar ve bu açıkların finansmanı neticesinde enflasyonist bir baskının oluşması kaçınılmazdır.

Ülke içerisinde gerçekleştirilen savunma sanayi yatırımları ve üretimleri, başlangıçta dışalıma oranla daha pahalı olabilir. Ancak işgücünün ucuz olması, yeni teknoloji kullanımı gibi etkenler uzun dönemde dışalımdan daha ucuz maliyetlerle yerli üretim yapılmasına olanak sağlayacaktır. Bu durum ülkenin hem sanayi kazanımı hemde döviz kaynaklarının başka alanlarda kullanımını sağlayacaktır. Eğer kurulan sanayi sivil sektör üretimlerine de katkı sağlayabiliyorsa, böylece sivil sektörde eş kalitede yeni yatırımların yapılmasına gerek kalmayacaktır. Uzun dönemde kendi savunma sanayini oluşturan bir ülkenin dışa bağımlılığı azaldığı gibi, döviz çıkışları da azalmış olacaktır. Ayrıca savunma sanayinin yan sanayiye yayılan ve sivil sektör üretimlerine de elverişli olacak bir yapıda oluşturulması halinde çarpık sanayileşmenin önüne geçilebilecektir.

Eğer ülkede silah üretimiyle diğer malların üretimi arasında bir denge kurulur ve üretilen silahlar diğer ülkelere satılabilirse, enflasyonist baskı azalacaktır. Fakat aksine ihracat olanakları yokken silah üretimine ayrılan kaynaklar giderek artırılırsa, ekonomideki arz kısılacak ve fiyatlar yükselecektir.136

Askeri harcamalarla enflasyon arasındaki ilişki, iktisatçılar arasında her zaman tanışmalara neden olmuştur. Aslında bu tartışma enflasyonu belirleyen faktörler üzerinde tam bir uyum sağlanamamasından doğmuştur.

Askeri harcamalardaki çok büyük ve ani artışlar, ekonomide kuşkusuz fazla taleplere yol açmaktadır. Bu konunun örnekleri her iki dünya savaşı sırasında da yaşanmıştır. Türkiye gibi ülkelerde ileri teknoloji gerektiren sanayi kolları için yeterli ve güvenilir işgücü ve malzeme kaynakları yoktur. Bunun yanında bu

135 http://www.kesk.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=286&Itemid=92

136 Ahmet H. ZEKEY, “Savunma Sanayi Yatırımlarının Ekonomi Üzerine Etkileri”,

malzeme ve teknolojilerin yurt dışından ithali ise daha fazla kaynak kaybına neden olmaktadır. Türkiye halen bu olguyu bir dereceye kadar yaşamaktadır. Güneydoğu’da yaşanan terör sebebiyle 1993, 1994 ve 1995 bütçelerinin önemli bir bölümünü savunma harcamalarına ayırmış, önümüzdeki yıllarda da bütçedeki bu payı koruyacağı ya da arttıracağı tahmin edilmektedir. Böylelikle meydana gelen bütçe açıklarının, açık finansman yoluyla kapatılması ve askeri harcamalar sonucunda artan giderler, enflasyonist baskıyı arttırmaktadır.

Bu durumda Türkiye’nin yapması gereken en akılcı iş savunma sanayinin üretimi ile diğer malların üretimi arasındaki dengeyi kurup, üretilen savunma sanayi ürünlerini diğer ülkelere satıp enflasyonist baskıyı azaltmak ve ülkeyi kazançlı hale getirmek temel ilke olmalıdır.