• Sonuç bulunamadı

Savunma Harcamalarının Planlanması

I. BÖLÜM

3.2. Savunma Harcamalarının Planlanması

Dünya savunma sanayi toplam hacmi 1,2trilyon doları aşmıştır. Türkiye’de Toplam Pazar hacminin 30 yılda 150 milyar dolar olarak öngörüldüğü ilan edilmiştir. Ortalama yılda 5 milyar dolarlık alım, aslında geçmiş yıllara bakıldığında 4±1 milyar dolar civarında gerçekleşmektedir. Bu pazara maliyetler açısından bakıldığında tüm ihtiyaçlar bazında % 65’i, ana sistemler bazında ise sadece % 21’i yurt içinden karşılanmaktadır.113 Türkiye Savunma Sanayindeki bu büyük hisseden pay almalıdır. TSK’nın, Anayasa ve Kanunlarla tevdi edilmiş vazifeleri, askerî ve politik durum değerlendirmeleri ışığında ele alınarak, TÜMAS ve TSK Müşterek Harekât Konsepti oluşturulur. Türkiye’nin milli askeri stratejisi; caydırıcılık, kriz yönetimine askeri katkı ve krizlere müdahale, ileriden savunma ve kollektif güvenliktir. TÜMAS ve TSK Müşterek Harekât Konsepti orta ve uzun vadede Kuvvet yapısı ve Modernizasyon Plânı’na ışık tutar.114 Sahip olduğu coğrafi konum nedeniyle savunma harcamalarını göreceli olarak kısamayan Türkiye rasyonel ve iktisadi şekilde davranarak çeşitli faydalar sağlayacaktır. Savunma harcamaları, bütçe, ana hizmet gruplarına göre dört bölümden oluşmaktadır:

1. Personel Giderleri, 2. Diğer Cariler, 3. Yatırımlar, 4. Transferler,

Millî Savunma Bakanlığı Bütçesinin dağılımı ise; %30’u personel giderlerine, %68,9’u diğer cari harcamalara, kalan kısmı ise yatırım ve transfer harcamalarına ayrılmaktadır.

112 TÜBİTAK, a.g.e. , s.153

113 Faruk A. YARMAN, Türk Savunma Sanayinin Anatomisi ve Potansiyeli, Türk Sanayicilerinin

NAMSA ve NATO Altyapı Projelerine Entegrasyonu Semineri, Ankara, 1999, s.10

Kaynakların Kullanımının dağılımı ise aşağıdaki gibi sıralanmaktadır. 1 . Yurt içi Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge),

2 . Konsorsiyum yolu ile Ar-Ge, 3 . Konsorsiyum yolu ile üretim, 4 . Yurt içi ortak üretim,

5 . Konsorsiyum yolu ile tedarik,

6.Yurt içi ve Yurt dışı satın alma usulleri kullanılmak suretiyle gerçekleştirilir.

Milli Savunma Bakanlığı 2004 Yılı Bütçesi yaklaşık 10,9 trilyon YTL olarak kanunlaşmıştır. 5102 Sayılı Kanun ile yapılan %13 oranındaki 8,9 milyar YTL’lik kesintiden sonra 2003 yılına göre %2 oranında azalışla Milli Savunma Bakanlığı 2004 Yılı Kullanım Bütçesi 10.1trilyon YTL olmuştur.

Milli Savunma Bakanlığının 2005 Yılı Bütçe teklifinin oluşturulması aşamasında Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarından alınan bütçe teklifleri toplamı 14.3 milyar YTL’dir. Milli Savunma Bakanlığı 2005 yılı bütçe teklifi 11 milyar YTL dir. Bu rakam, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarından alınan bütçe tekliflerinin 3,4 milyar YTL altındadır.

Bu bütçenin %35’ini personel giderleri, %5,4’ünü sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri, %56,4’ünü mal ve hizmet alım giderleri %3,1’lik bölümünü cari transfer harcamaları, teklifinin % 0.01’ini ise sermaye giderleri oluşturmaktadır, mal ve hizmet alım giderleri kapsamında; 6 milyar 189,5 milyon YTL’nin %45’i Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin barınma, beslenme, giyim gibi yasalarla belirlenmiş yasal istihkakları, akaryakıt, yakacak, taşıma, ulaşım gibi tüketim mal ve hizmet alımları, %55’i ise Stratejik Hedef planı [SHP] 2005 yılı programı modernizasyon ihtiyacı için planlanmıştır.

Türkiye; politik ve etnik çıkar çatışmalarının hüküm sürdüğü ülkelerin yakın komşusu durumundadır. Çok hassas ve istikrarsız bir bölge olarak değerlendirilen Ortadoğu ve Balkanlarda yer alan ülkelerle komşu olan Türkiye’nin, gelişen durumlara göre yeni stratejik değerlendirmeler yapması

gerekmektedir. SSCB’den kalan Kafkasya’da, iç ve ekonomik yapıdaki huzursuzluklar devam etmektedir. Balkanlar karışıklık içindedir. Ortadoğu’da ise, yaşatılmaya çalışılan barış sürecine rağmen; karışıklıklar devam etmektedir. Bölge ülkeleri ile Türkiye’nin arasında mevcut etnik, dini, politik, su, petrol vb. gibi sorunlar olduğu gibi durmaktadır. Yunanistan ile Ege ve Kıbrıs’tan kaynaklanan problemler henüz çözümlenememiştir. Ermenistan ile uzun vadede çok büyük sorunlar yaşanabileceği de değerlendirilmektedir.

Bunun dışında çevre ülkelerin sahip olduğu kitle imha silahlarının ve uzun menzilli füze sistemlerinin varlığı Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir. Ayrıca uluslar arası, terörizim ve bunun Ortadoğu uzantısı, hammadde kaynaklarının ve yolların kontrol altına alınması çabaları, kitlesel güçler ve çevre kirliliği de askeri tehditlerin ötesinde Türkiye’yi etki altına almaya çalışan unsurlardır. Çok yönlü olarak tanımlanan bu tehditlere karşı Türkiye Cumhuriyeti, savunma harcamalarını artırmak zorunda kalmaktadır.115

Komşu ülkelerle GSYİH’ye oranla savunma harcamalarına baktığımızda durum Tablo 6’da olduğu gibidir.

Tablo 6: 1998–2003 Yılları Arasında Türkiye’ye Komşu Ülkelerin Savunma

Harcamalarının GSMH’ya ( %) Oranı

Askeri Harcamalar

Ülke Gelir Grubu

1998 1999 2000 2001 2002 2003 Yunanistan Yüksek 4.8 4.8 4.9 4.6 4.3 4.1 Rusya Orta 3.1 3.5 3.7 4.0 4.2 4.3 Türkiye Orta 4.4 5.4 5.0 5.0 4.9 4.9 İran Orta 3.2 4.1 5.4 5.7 3.8 3.8 Suriye Orta 5.8 5.5 5.5 6.4 6.3 7.1 Kaynak: http://www.sipri.org/contents/milap/milex/mex_share_gdp.html

Tablo:6’da görüldüğü üzere Türkiye’nin komşuları arasında en yüksek savunma harcamasına sahip ülke Suriye’dir.

Türkiye son zamanlarda, uluslar arası büyük projelere de katılım göstermiştir. Uluslar arası boyutta ve dev bütçeli projeler arasında son yılların en önemli projesi, A.B.D. nin, ‘Geleceğin Süper Savaş Uçağı’ olarak adlandırılan JSF (Ortak Saldırı Uçağı) programıdır. Üretici firmalara göre programın maliyeti 145 milyar dolar, Amerikan Sayıştayı’na göre de 220 milyar dolardır. ABD’nin başlattığı programa Kanada, Danimarka, Norveç, Hollanda, İsrail’in yanı sıra 2000 yılı içinde Türkiye’de katılmıştır, Diğer dev bütçeli ve çok uluslu proje ise FLA (Geleceğin Büyük Uçağı) projesidir. Bununda tahmini maliyeti 84.1 milyar dolardır (1989 fiyatları ile). Türkiye bu projeye 1989 yılında katılmıştır ve TAI (Türkiye Havacılık ve Uzay Araştırmaları Enstitüsü ) Türk sanayi temsilcisi seçilmiştir.

Türkiye’nin uluslar arası platformda böyle büyük projelere katılımı, savunma sanayinin gelişimi açısından umut vericidir. Türkiye, potansiyel askerî gücünü daima zinde ve kuvvetli tutmak zorundadır. Güçlü bir orduya sahip olmanın tek bir yolu da ülkenin ekonomik açıdan güçlü olmasından geçmektedir. Ekonomik güç her sektörü olduğu gibi TSK’yı da doğrudan etkileyecektir.

Herhangi bir milletin askerî gücü; o ülkenin endüstriyel kapasitesinden, doğal kaynaklarından, bilimsel ve teknolojik gelişmişliğinden yararlanan silahlı kuvvetlerin tamamından oluşur. Girişilen harbin başarısı üzerinde, ülke ekonomisinin mücadeleyi destekleyici, devam ettirici büyük bir etkisi vardır. Ülkeler, millî menfaatleri açısından savaşmak zorunda kaldıklarında, girişilen bir mücadeleyi güçlendirecek ve başarılı sonuca ulaştıracak yapıda bir ekonomiye daha önceden sahip olmak zorundadırlar.

Ekonomik gücün desteğindeki bir silahlı kuvvetin ulusal çıkarların korunması ve politikalarının tespitinde hükümetlere politik güç vereceği tartışılamaz. Ekonominin gelişmesiyle gittikçe güçlenen ve modern bir yapıya kavuşan Türk Silahlı Kuvvetleri bu gün bölge ve dünya barışına katkıda bulunmaktadır. Körfez, Somali ve Bosna’da sürdürülen faaliyetler bunun örnekleridir. Barıştan itibaren belirlenmiş askerî politika, modern imkanlarla donatılmış yönetim kademesi ve bilinçli, kısıtlamasız bir eğitim ancak ekonomik alandaki gelişme ile oluşabilecektir.

Türkiye, savunma malları üretimi açısından; dünyada 30 ncu sıralarda yer almaktadır. Sivil firma ve kuruluşlarla, askeri fabrika ve tersanelerinde üretilen kalemlerin tamamının yıllık mali boyutu 1 milyar doları seviyelerindedir. Halihazırda Türk Savunma Sanayi kuruluşlarının, siparişlerin yetersizliği sonucunda karşı karşıya kaldıkları sorunların giderilmesinde; SSM tarafından yapılacak düzenlemelerin ve kuruluşların iç pazara göre, çok daha stabil olan yurtdışı pazar paylarındaki artışların önemli rolü olacağının belirtildiği raporda; 2002 yılı fiili sonuçlarına göre bu aradaki ihracatın, yıllık cironun %25’leri seviyesine erişmiştir.116

En çok savunma sanayi ürünü ihraç eden 20 ülke incelendiğinde, 2000– 2006 yılları arasında dünya silah ihracatçıları içinde birinci sırayı ABD’nin aldığı, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın onu izlediğini, ancak sonuçta ABD’nin dünya silah piyasasına egemen olduğunu, görmek mümkündür.