• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: HAZAR DENİZİ VE JEOPOLİTİK TEORİLER

1.6. Jeopolitik Teoriler Çerçevesinde Enerji Kaynakları

1.6.2. Enerji Arz Güvenliği Kavramı

Savaşların genellikle hammadde ve enerji kaynakları ile bunların bulunduğu ülkeler üzerinde veya civarında meydana gelen mücadeleler sonucunda ortaya çıktığı görülmektedir. Yıllar içerisinde, ülkeler önce fosil yakıtlara olan bağımlılığını arttırmışlar, dışa bağımlılık belirli bir noktaya geldikten sonra da bağımsızlık peşinde

talebinin artmasıyla birlikte, ülkeler enerjiye karşılıklı bağımlı hale gelmişlerdir. Ülkelerin uluslararası alanda davranışlarını ve hareketlerini; enerjiye sahip olma, enerji lojistiğinin güvenliğini sağlama ve dünya enerji kaynakları üzerinde denetim kurma dürtüsü etkili olabilmektedir. Örneğin, Avrupa Birliği, dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz ithalatçısı konumundadır. Birlik, Eurostat verilerine göre; petrol ihtiyacının %82'sini, doğalgaz ihtiyacınınsa %57'sini ithal etmektedir. AB'nin en büyük enerji tedarikçisi Rusya‘dır. Fakat Rusya'nın AB‘ye enerji ithalat güzergâhı üzerindeki komşularıyla yaşadığı uzlaşmazlıklar, AB’ne enerjinin ve güven içinde ulaşmasında sorun yaşamasına neden olabilmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yapılan çalışmalarda, mevcut enerji politikaları ve enerji arzı tercihlerinin devam etmesi durumunda dünya birincil enerji talebinin 2009-2035 yılları arasında ortalama %40 oranında artacağına işaret edilmektedir. Enerji arz güvenliği kavramı, 1970’lerde OPEC petrol ambargosu ve ardından 1979 İran devriminin sebep olduğu petrol fiyatlarının artması ile enerji arzındaki düşüş karşısında ortaya çıkmış ve batılı ülkelerin petrole kesintisiz ve makul fiyatlarla erişimi amaçlanmıştır (Kabuldinov, 2009:38).

Bu kavramla, arz ve talep güvenliğinin yanı sıra fiyatlar, enerji altyapısı, savaşlar gibi birçok alt başlığın ekonomik ve politik gücün birleşimiyle ifade edilmiştir. Enerji arz güvenliği, “enerjinin üretimi, iletimi ve tüketimi faaliyetleri kapsamında, enerji arzı, nakli ve talebinin, yeterli miktarda ve kaliteli olarak, makul maliyet/fiyatlarla, kesintisiz ve çevreye duyarlı biçimde gercekleştirilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Enerji arz güvenliği, dönemsel bir yaklaşım ile kısa ve uzun dönem olarak da tanımlanabilmektedir. Kısa dönem enerji güvenliği, üretimin sağlandığı ülkede yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, enerjinin çıkarılması ya da ulaştırılmasında yaşanan teknik sorunlar nedeniyle kesintiye uğraması risklerini içerirken, uzun dönem arz güvenliği ise enerji üretim ve iletiminin ekonomik, mali ve siyasi faktörler nedeniyle arzın artan talebi karşılayamaması riskini içermektedir. Enerji arz güvenliği, tüm dünyada özellikle son yıllarda yüksek fiyatları ve jeopolitik arz dengesizlikleri nedeniyle yeniden ilgi odağı olmuştur. Artan enerji talebi, ucuz petrol ve gaz rezevlerinin tükenmesi ve mevcutların da siyasi olarak birkaç istikrarsız ülkede toplanması gibi faktörlerle açıklanmaktadır. Bu yüzden, enerji arz güvenliği için fiziki erişebilirlik, yani boru hatlarının, istasyonların, depolama tesisleri gibi altyapının korunması, enerjiye kesintisiz, güvenilir bir şekilde ulaşılması ve makul fiyatlar en önemli unsurlar

arasındadır. Bu kapsamda enerji güvenliği, “yeterli miktardaki kaliteli ve çevre dostu enerjinin makul fiyatlarla ve kesintisiz olarak temin edilmesi” ya da “makul fiyatlarla sürdürülebilir ve güvenilir arz” olarak tanımlanabilir (Aytalı, 2004:92).

Enerji güvenliği paradigmasının günümüzün en önemli konuları arasında yer almasının başlıca nedenleri arasında, enerji kaynaklarına sahip olmanın başat güç olmanın bir unsuru olarak görülmesidir. Petrol Çağı’nın dünya lideri olan ABD’nin, liderliğini sürdürebilmesi için petrolün yerine geçmesi oldukça muhtemel olan doğalgaza da mutlaka hâkim olması; petrolden doğalgaza geçişin ekonomik, teknolojik ve sosyal yönlerden arzu edildiği gibi sağlanabilmesi için aynı zamanda petrolün hâkimiyeti de elde bulundurması gerekmektedir.

Enerji arz güvenliğini etkileyen faktörler ekonomik, coğrafî ve siyasî olarak üç ana başlık altında incelenmektedir. Ekonomik açıdan, kanıtlanmış veya potansiyel rezerv tahminleri ve üretimi; ülkelerin genel enerji dışa bağımlılık düzeyleri, özellikle fosil yakıtlar ayrımındaki ithalat bağımlılıkları, mevcut/potansiyel ticaret hacmi, gelir, fiyat, talebin fiyat esnekliği ve ikame edilebilirlik, ithalat ve ihracatta sübvansiyon ve vergi indirimi ve teşvikleri, enerji ticaretinde döviz kuru ve nakliye ve depolama imkânı ve maliyeti, atıklar, yatırım eksikliği ve maliyeti, tüketim düzeyinin değişmesi gibi faktörlerin enerji güvenliği açısından etkili olduğu görülmektedir. Enerji kaynağı rezervinin mevcudiyeti, bir ülkenin, ekonomik, siyasî, sosyal düzeninin istikrarlı bir

şekilde devam etmesine olumlu katkı sağlayabileceği gibi, kaynağa sahip olan ülkeyi ve

dolayısıyla da bölgeyi, siyasî istikrarsızlığa iterek, tüketici ve transit ülkelerde arz güvenliği; üretici ülkelerde talep güvenliği açısından tehditler de yaratabilmektedir. Enerji arz güvenliğinde coğrafyanın etkisi özellikle fosil enerji kaynağının rezerv büyüklüğü, kalitesi ve bulunduğu jeolojik derinliği, tüketiciye uzaklığı ve iletim güzergâhı stratejik ve jeopolitik açıdan bulunduğu coğrafya, enerji arz güvenliğini etkileyen faktörler arasındadır. Enerji naklinde ülkeler ve bölgeler arasında nakil güvenliğini sağlamak için, enerji kaynağına göre uygun iletim yöntemi ve güzergâhını belirlemek, enerji nakil güzergâhını ve hatlarını çeşitlendirmek, tüketicinin farklı tedarikçilere ulaşmasını iç piyasada tüketiciye ulaşılabilirlik açısından, enerjinin ekonomik olması açısından arz güvenliğini artıracaktır (Mikail, 2008:201).

Enerji üretim, taşıma ve çıkartma konusunda Kazakistan da diğer Hazar Havzası ülkeleri gibi enerji kaynaklarını dış pazarlara taşımada zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Zamanla yabancı yatırım gücü ile enerji hatlarını inşa edebilmiştir. Nursultan Nazarbaye’in çok yönlü politikası ile çok vektörlü enerji hatları ortaya çıkmıştır.