• Sonuç bulunamadı

ENDÜSTİLEŞMİŞ ÜRETİM SİSTEMLERİNE DAYALI İÇ MİMARİ PROJE EĞİTİMİ MODELİ

Handan Duyar*

*Arş.Gör. Handan Duyar, İKÜ, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, İstanbul, Türkiye

e-posta: h.duyar@iku.edu.tr

Abstract

Architecture: is a formation process developed depending on the environmental, cultural, economic, technological and social properties. These active factors involved inherently in the architecture continuously change over time. Especially the change of the elements constituting the interior architecture towards the changed functions of the locations and user taste cause a serious ecological and economic destruction. In this training model developed with environmental awareness, it is aimed at a design approach where the industrial production conditions are considered and which allows transformation and provides multiple design opportunities. Another objective is to present how to provide the design and application under the market conditions to the students at the training stage. Based on the theory and practice, this training model includes, theoretically, defining the industrialization and in particular, standardization and modular coordination as the firsts of industrialization, and design application based on this conceptual grounds. The result to be obtained from this training model is that the principle of producing new interior architectural elements that will be permanent with its essentials which can be transformed in time; however, will provide transience and innovation specifically with its parts, based on a conceptual approach and by means of knowledge of materials and measurement, will have been presented to the students.

Keywords: Industrialization, modular coordination, standardization, transformation.

1.GİRİŞ

Mimarlık; işleve, yere, çevreye, strüktürel, üretimsel ve benzeri koşullara bağlı bir tasarım disiplinidir. Eğitim aşamasında çevre başta olmak üzere işlev ve strüktür bilgisi ön plandadır. Ancak tasarlanacak mimari ürünün üretim koşul ve şekilleri eğitim sonrasında deneyimle elde edilmektedir. Modüler koordinasyonda bu üretim metotlarından biridir. Mimarlık eğitim programlarına bakıldığında modüler koordinasyon çoğunlukla yapı bilgisi dersi içerisinde bir konu ya da seçmeli ve uygulaması olmayan bir ders olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapı bilgisi ve malzeme dersleri içinde yer almasının nedenleri ise endüstrileşmenin 2. dünya savaşı sonrası hızlı bir şekilde konut ihtiyacını gidermek üzere yapı sektöründe uygulanmasıyla ilişkilidir.

147

Modüler koordinasyon kavramı iç mimarlık eğitiminde bazı okullarda temel tasarım derslerinde malzeme, strüktür bilgilerinden bağımsız boyutsal koordinasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Teknoloji ve bilgiye ulaşımın kolaylaştığı günümüz koşullarında malzeme ve ölçü etkileşimle iç mimari öğelerin tasarımında da (bölücü elemanlar, tefrişler ve kaplama malzemeleri vb.) kullanılması eğitim sonrası dönemde piyasa koşullarına ayak uydurabilmek için gerekli görülmektedir. Eğitiminde üretim ile ilişkili belli bilgilerin öğrenciye sunulması eğitim sonrası dönemde, deneyimlerle pekişerek üretimde daha olumlu sonuçlara varılabilmesine sebep olabilir. Bu varsayım ortaya konan eğitim modelinin çıkış noktası olarak ele alınmaktadır.

Modüler koordinasyon üretimde standartlaşmayı ortaya koymasının yanında, kolaylıkla dönüşebilen mekanlar oluşumunda malzeme kullanımı ile farklılık yaratarak mekana kalıcı zararlar vermeden dönüşümü de kolaylaştırmaktadır. Üretimde verimliliğin arttırılması, kaynakların doğru kullanımı, çoklu tasarım sunumu, çevre bilinci ile tasarım gibi başlıklar bu eğitim modelinin ortaya konmasında etkin olan faktörlerdir.

2. ENDÜSTRİLEŞME KAVRAMI VE İLKELERİ

Endüstrileşmiş üretim sistemleri ile etkileşimli bir eğitim modelinde ilk aşamayı kavramın kapsamı ve içeriklerinden söz etmek oluşturmaktadır. Endüstrileşme kavramına bakıldığında; 19 yüzyılda tarıma dayalı feodal sistemin elinde olan iş gücü yerine gelişen makine gücüne dayalı üretim modelinin, 20.yüzyıla geldiğimizde 2.Dünya Savaşı sonrasında kayıp ve ziyanları yeniden karşılayabilmek için özellikle yapı sektöründe kısa sürede fazla üretim yapmayı hedefleyen ve bu doğrultuda belli temel ilkeleri benimseyen bir kavram olduğu görülmektedir [1]. Artık endüstrileşme belli temel ilkelere sahip bir sistemdir. Bu temel ilkeler [2]:

Yapımda insan kullanmak yerine makine kullanımını öngören makineleşme,

 İnsan, makine ve enerji gücünü optimumda tutarak hatasız, maliyeti düşürme ve üretimi çoğaltmayı planlamak üzere tedbirlerin alınması ilkesi olan rasyonelleşme,  “Ürünlerin boyut, biçim, ağırlıkları v.b. karakteristiklerinin standartlar çerçevesinde,

belirli bir ürün tipleri arasında yoğunlaşarak, malzeme israfını azaltmak, kitlesel üretimi ve üretimin sürekliliğini arttırmak amacıyla, imalat modellerinin sayısının minimuma indirilmesi” [2]. Başka bir deyişle “öze ait olmayan, kişisel katkılardan arınmış, bir şeyin basitleştirilmiş pratik örneği” [3] olarak tanımlanan standartlaşma,  Standartlaşma sonucunda işlem tekrarının artmasıyla birim başına düşen fiyatın

azaltılmasını hedeflemek olan kitlesel üretim,

 Üretimin belli bir süreç içerisinde sabit bir ivmeyle aralıksız ilerlemesi, stokları besleme, insan gücü, makine ve enerjiden aralıksız olarak uygun oranda yararlanmayı mümkün kılma ilkesi üretimin sürekliliği,

 En son olarak tez konusunun temelini oluşturan, kullanıcıya ürün çeşitliliği ve karşılaştırma imkanını ve ürünün seçiminde özgürlüğü hedefleyen en basit haliyle“ürünlerin pazar üzerinde tanıtılması için hazırlandığı yazılı çizili belgeler” tanımlanan katalog üzerinden yararlanma ilkeleridir.

148

Standartlaşma ilkesi beraberinde parçalardaki boyutların birbirleri arasında sayısal ilişkiler kurularak, standartlaştırma yöntemini üretime uygulamayı hedefleyen modüler koordinasyon kavramının altında açıklanmaktadır. Sanayileşme öncesi üretim ülkeden ülkeye farklılık göstermekteyken ölçülendirme sıklıkla; kol, el, ayak boylarının kullanımı ile elde edilen ampirik ölçü birimleri sağlanmaktadır. Endüstrileşmenin etkileri ile değişen üretim sistemi, ölçü sistemlerinin standartlaşmasına sebep olmuştur. Bu gün ülke ve kuruluşlarca belirlenmiş olan belli ölçü standartları (ISO, TSE, DIN, BSI, ANSI, CSA, SAC vb.)yer almaktadır.

2.1 ENDÜSTRİLEŞMİŞ ÜRETİM SİSTEMLERİ

Üretimin endüstrileşmesi zaman, iş gücü, depolama ve taşımada kolaylık sağlamak üzere geliştirilen, makine gücüne dayalı bir üretim sistemini temsil etmektedir. 1950’lerde uygulamacılar tarafından temelleri atılan ve 1970’lerde tasarımcıların katılımıyla gelişim gösteren endüstrileşme süreci; önceleri endüstrinin desteğiyle kapalı ve daha sonrasında müşteri desteğinde açık sistemler yapı endüstrisinde görülmüştür. Kapalı ve açık endüstrileşme süreçleri arasında teknoloji ve ekonomik yönlerden gelişen yarı açık sistemler yer almaktadır [4].

“Yerinde yapım”, “sipariş sistem” veya “model yaklaşımı” olarak da adlandırılan kapalı sistemler, bir ürünün tek bir firma veya kuruluş tarafından tasarlanıp, üretilip, montajının da kendileri tarafından yapılmasını ve tek bir tip ürün oluşturmayı hedefleyen yapım sistemidir. Kapalı sistemler ürünü “ölçü üzerine” özel bir şekilde imal ederek ürünün kendisinin bir bütün olarak endüstriyelleşmesini hedefleyen üretim ve satış sistemleridir. Bu sistemde bileşenler sadece birbirleri ile uyumludur. Diğer firma veya kuruluşlar tarafından üretilen alt bileşenlerle uyum sağlayamazlar ve bu sebepten ekonomik olarak da kapalı sistemlerdir [5]. İç mimari tasarım eğitiminde öğrencilerin tasarımlarında da sıklıkla kapalı üretim sistemlere dayalı, yerine özel tasarımlar görülmektedir.

Açık sistemlere geçiş sürecinde, “katalog bileşenlerini kısmi olarak kullanan sistemler” olarak da adlandırılan “yarı açık sistemler “ de hedeflenen, ürünün temel yapısının katalog bileşenlerinden oluşturulup diğer alt bileşenlerin geleneksel veya kapalı sistemlerle üretilip katalog bileşenlerine uyum sağlayacak şekilde tasarlanması ve üretilmesi amaçlanmaktadır. Ürünün tasarlanma aşamasında katalogda yer alan bileşenlerin boyutları ve bileşen özellikleri diğer sistemlerle üretilen alt bileşenlerin tasarım ve üretiminde yol gösterici olmaktadır [5].

“Katalog bileşenlerini kullanan sistemler” olarak da adlandırılan “açık sistemler”; birbirinden farklı firma ve üretici gruplarının belli bir bileşen standartlaştırması sonucu, birleşimlerinde birbiri ile uyum sağlayabilecek alt bileşenler üretme sistemidir. Açık sistemlerde bu özelliklere sahip alt bileşenler kendi katalog sınırları içindeki diğer bileşenlerle bir araya geldiği gibi diğer firmaların ürettiği ve kataloglarında yer alan bileşenlerle de bir sistem oluşturabilmektedirler. Bu özelliği ile açık sistemler, üreticiler için çeşitliliğin azalmasını sağlarken, kullanıcılar ve tasarımcılar için tasarım esnekliğini ve serbestliği sağlamaktadır. Tüm bu esneklik ve rahatlık olasılıkları sunan üretim modeli iç mimarlık tasarım eğitimi içinde hızlı dönüşüme ayak uyduruabilecek tasarımlar ortaya konmak için gerekli görülebilir.

149