• Sonuç bulunamadı

MEKAN TASARIMI EĞİTİMİNDE TEMEL TASARIM EĞİTİMİ DERSİ VE DERSİN İZLENEBİLİRLİĞİNE YÖNELİK BİR YAKLAŞIM

2. TEMEL TASARIM EĞİTİMİ DERSİ

2.1. Ders içeriği:

Bu bağlamda dersin içeriği dört temel kavrama yanıt arayacak biçimde tartışılmaktadır. Bunlar; düşünme / kavram geliştirme, tartışma / eleştiri, sorgulama / analiz ve değerlendirme

58

/ tasarımdır. Tüm bu kavramların bileşkesi ise, tasarım bilgisine ulaşma ve bunları kullanabilmeyi içeren, tasarım yöntemini besleyen zihinsel süreçleri oluşturur. Ancak bu zihinsel süreçler, tasarım bilgisinin teknik ve pratik kullanım işlevine yönelik değil, biçim oluşturmaya yönelik düşüncelerdir. Yani, özgün düşünce biçiminin (tasarımcı düşüncenin) nasıl kazanılabileceğinin tartışılmasıdır.

Şekil 1 Tasarım Bilgisini oluşturan bileşenler

Düşünme / Kavram geliştirme: İnsan beyninin en önemli özelliği, kendini izleyen bir mekanizma olmasıdır. Düşünceleri üzerine düşünen bilinçli zihin, kendi performansını eleştirebilme becerisiyle, yaratıcılıkta önemli rol oynar (Yürekli, 2010). Bu bilinçlilik durumunda, insan beyni ile ilişkili olarak, zekâ: sorunları algılamamızı, akıl: sorunları çözmemizi, bellek ise: bu süreçte elde edilen deneyimleri saklamamızı sağlar ki, bilgilenme ve öğrenme ile ilgili yapı sağlıklı işleyebilsin (Eriç, 2011).

Yukarıda görüldüğü gibi Temel Tasarım Eğitimi dersinin en temel problemlerinden biri de, bireyleri soyut düşünceye hazırlamaktır; başka bir deyişle soyutlama, kavram yaratabilme becerisidir.

Bütün bir nesnenin, ya da kavramın bir parçasını görmek ya da seçmek, buna göre bir nesnenin herhangi bir özelliğini ya da öğesini ek almak soyutlama yapmaktır. Bir nesneyi oluşturan öğelerden birini görüp öbürlerini gözden uzak tutmak da diyebiliriz buna. Bir benzer durumlar çeşitliliğinden ya da sonsuzluğundan, genel bir düşünceye ulaşma da soyutlamadır (Timuçin, 2007).

Yanı sıra soyutlama azalma değildir, tam tersine çoğalmadır. Soyutlamanın yapısını ve içeriğini de bu karşıtlık oluşturmaktadır. Soyutlama, bir tür yalınlaşma eylemidir. İçeriğini ise algılama, farkına varma ve seçme oluşturmaktadır. Çünkü seçmek, bir anlamda bilincin eleme gücüdür denilebilir.

Tasarımda kavram geliştirme ve tasarlama süreci, genelde iki farklı yaklaşımla ele alınmaktadır. Tasarımı salt sezgisel bir süreç olarak tanımlayan davranışçı geleneksel görüşler, tasarımın düşünsel süreçlerinin açıklanamayacağını, bunun bir kara kutu olduğunu ve tasarımın en değerli yönünün de irrasyonel, mistik ve bilinçdışı özellikleri içermesi olduğunu savunmuştur. Tasarım, bir usta tasarımcının önderliğinde ancak yapılarak öğrenilen beceridir. Sezgi, deneyim ve duyarlılığın egemen olduğu kara kutuda olup biten işlemler görülmez (Uluoğlu, 1988). Saydam kutu olarak nitelenen bilişsel yaklaşımda ise tasarım aşamaları görülür, düzenlenebilir ve denetlenebilir bir düzeye getirilerek, rastlantı ve keyfilik engelleri ortadan kaldırılmaya çalışılabilir. Saydam kutu yönteminde yaratıcı eylem ve tasarlama, analitik işlemler ve sistemli süreçlere dönüşebilir.

59

Kara kutu ve saydam kutu olarak tanımlanan iki yöntem arasında en belirgin fark, birinin eğitmen diğerinin öğrenci odaklı olarak bu yöntemi kullanmasıdır. Dolayısıyla biri öğrenciyi pasif, diğeri aktif olarak değerlendirmektedir (Esin, 2003). Saydam kutu yöntemi, öğrencinin kendinin farkına varması, varlığının / düşüncelerinin bilincinde olması, seçimlerinde özgür ve eleştirel olabilmesine olanak sağlamaktadır.

Şekil 2 Tasarlama sürecine ilişkin eğitim yaklaşımları: Kara Kutu ve Saydam Kutu yöntemleri

Öğrenme yeni bilgi üretme olduğu için, tasarım eğitiminde, dersi yöneten de öğrenci ile birlikte öğrenmektedir. Eğitim, birlikte "yeni bilgi üretme" yoluyla, "yeni bilgi üretebilme" formasyonu vermek olarak düşünüldüğünde, öğrenci ile öğretim üyesinin ilişkisi çok önem kazanmaktadır. Bilinenin aktarılması yerine, bilinmeyenin birlikte aranması, bu ilişkiyi değerli hale getiren bir özelliktir. Söz konusu ilişki kültürü, birçok bilen - hiç bilmeyen ilişkisi değil, "bilginin ne olduğunu merak eden", deneyimli ve deneyimsiz iki kişinin ortaklığıdır (Yürekli, 2004).

Bu bilinç durumu, stüdyoda edinilen tasarım kültürünün en önemli karakteridir. Tasarım sürecinde tasarım farkındalığının yaratılabilmesi için yönteme yani amaca ulaşmak için düzenli bir yola gereksinim vardır. Temel eğitim ve tasarım stüdyosunda yapılan çalışmalarda her ne kadar nesnelliğin ve izlenebilirliğin yöntemleri benimsense de, tasarım sürecinde sezgi ve aklın tümüyle birbirinden ayrılamayacağı düşünülmektedir.

Tartışma / Eleştiri: Tasarım eğitiminin motoru olan eleştiri tasarım bilgisine ulaşmada bir yoldur. Eleştiri; saptama, açıklama, övgü ya da yergi değil, söz konusu konuya katkı sağlama amaçlı bir değerlendirmedir. Ayrıştırmak, seçmek ve farkına varmak anlamına da gelen eleştiri, bir anlamda analiz eyleminin temel karakteridir denilebilir. Çünkü çözümleyici düşünme, sorgulama, eleştiri yapabilme becerisinin kazanılmasıyla olgunlaşmaktadır. Yanı sıra karşılaştırma, yeni ilişkiler kurarak kavram geliştirme, tasarım bilgisine ulaşmanın diğer bir yoludur. Sonuç olarak kısaca eleştiri, öğrenciye tasarım yapabilmeye ilişkin potansiyelini fark ettirerek aktif hale getirmektir. Böylece kendine ait anlayış ve değerleri ortaya çıkaracak olanakları sağlamaktır. Çok yönlü düşünüp çok sayıda alternatif üretebilme ve bunu eleştiri olarak değerlendirebilme, seçim yapabilme becerisi kazandıracaktır.

Sorgulama / Analiz: Öğrencilerin soru sorabilmeleri için cesaretlendirilmeye gereksinimleri vardır. Soru çözmeyi bir meraka, ilgiye, gereksinime ve bilme duyusuna dayandırdığımızda zevk alırız. Çünkü gerçeği arama çabası merakı doyurma bilinmeyene karşı beslediğimiz korkuyu gidermek amacıyla sorma ile mümkün olur. Soruların sürükleyiciliği vardır. Bu da düşünceleri harekete geçirir. Ayrıca soru sorma bilme kapasitesini, bilme olasılığını arttırır. Mekanizma şöyle işleyebilir: Merak – Soru – Sorgulama – Öğrenme - Bilgi edinme - Eylem (davranış değişikliği) – “tekrar sorma” (Gürboğa, 2010).

60

Sorgulamanın diğer bir görünümü olan çözümleme (analiz) ise, bütünü kendisini meydana getiren öğelere ayırmadır. Bütünü iyi tanımak için, onu parçalarında tanımak gerekir. Çözümleme, bütünü parçalarında tanıdıktan ve böylece onu kavradıktan sonra, yeniden bütünlemeyle sonuç verir (Ching, 2003). Çözümleme ve bireşim (sentez), bir bilme ve öğrenme sürecidir de. Bilimsel yöntemin önemli öğeleri olan bu ikili, önemli bulgu araçları olarak bilme sürecinin her aşamasında da kullanılır, birbirinden ayrılamaz. Çünkü birbirilerinin tamamlayıcısı olarak sıkıca bağlıdırlar ve birlikte kullanılmakla yararlı olabilirler. Başka bir deyişle, bilme sürecinin her aşamasında birlikte iş görürler.

Değerlendirme / Tasarım: Çalışmalarda, “tasarım eğitimi deneysel karaktere sahip olmalıdır” düşüncesinden yola çıkılarak, sonuç üründen çok tasarım sürecinin izlendiği ve tartışıldığı bir yaklaşım izlenmiştir. Çünkü tasarım süreci öncelikle bir kavrayış / duyu (algılama), bir farkına varma / biliş (alımlama) ve anlamlı yeni öneriler sunulan yaratıcı bir süreç / buluş (yorumlama) niteliğindedir. Tüm bu aşamalar, birbirini geri beslemeyle geliştirmektedir.

Şekil 3 Tasarım Süreci