• Sonuç bulunamadı

2.6. ELKOYMA

2.6.8. Elkonulan Eşyaların İadesi, Muhafazası veya Elden Çıkarılması

Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir (CMK m. 131/1).

Elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde sahibine iade edilir (CMK m. 131/2).

Elkonulan eşya, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı halinde, hükmün kesinleşmesinden önce elden çıkarılabilir (CMK m. 132/1). Elden çıkarma kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir (CMK m. 132/2). Karar verilmeden önce eşyanın sahibi olan şüpheli, sanık veya ilgili diğer kişiler dinlenir, elden çıkarma kararı, kendilerine bildirilir (CMK m. 132/3). Elkonulan eşyanın değerinin muhafazası ve zarar görmemesi için gerekli tedbirler alınır (CMK m. 132/4).

Elkonulan eşya, soruşturma evresinde Cumhuriyet başsavcılığı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından, bakım ve gözetimiyle ilgili tedbirleri almak ve istendiğinde derhâl iade edilmek koşuluyla, muhafaza edilmek üzere, şüpheliye, sanığa veya diğer bir kişiye teslim edilebilir. Bu bırakma, teminat gösterilmesi koşuluna da bağlanabilir (CMK m. 132/5). Elkonulan eşya, delil olarak saklanmasına gerek kalmaması halinde, rayiç değerinin derhâl ödenmesi karşılığında, ilgiliye teslim edilebilir. Bu durumda müsadere kararının konusunu, ödenen rayiç değer oluşturur (CMK m. 132/6)239.

239 Veli Özer Özbek, v.d., s. 446.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT

3.1. GENEL OLARAK

Çağımızda insanların topluluk halinde yaşamasını sağlayan vekolaylaştıran en gelişmiş örgütler şüphesiz ki devletlerdir. Ancak devlet mekanizmasının tek başına var oluşu, insanların kendilerini toplum içerisinde güvende hissedebilmelerine yeterli değildir. Bu bakımdan günümüzde hemen her devlet kendisinin bir “hukuk devleti”

olduğu iddiasındadır. Bu iddianın temelinde, devletin meşruluğunun kaynağını

“hukuktan” aldığını kanıtlama çabası yatmaktadır. Gerçekten de günümüzde uluslararası arenada devletlerin prestijlerini artıran belki de en önemli faktör; o devletin bir hukuk devleti olması, bir başka ifade ile evrensel hukuk ilke ve normlarına en çok riayet eden devletler uluslararası prestij bakımından hep bir adım önde görülmektedirler. Bu nedenle hukuk devleti olsun ya da olmasın her devlet kendinin bir “hukuk devleti” olduğu iddiasındadır. Ancak bir devlet yapılanmasının hukuk devleti olup olmadığı kendisini ne şekilde ifade ettiğiyle değil, bir takım evrensel hukuk kurallarına riayet edip etmediğiyle ölçülmektedir.

Hukuk devleti; egemenliği altında yaşayan bireyler kadar kendisinin de hukuk kurallarıyla bağlı olan devlet anlamına gelmektedir240. Bu bakımdan devletin cebri gücü ile daha haklarında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmayan kişiler hakkında uygulamaya konulan koruma tedbirlerinin, haksız olarak uygulandığının anlaşılması durumunda, devlet mağdur olan kişi ve kişilerin mağduriyetini giderilmesi gerekir. Çünkü hukuk devleti olmanın en önemli gereklerinden biri de, devlet faaliyetleri çerçevesinde bireylere verilen zararların yine devlet tarafından tazmin edilmesidir.

Ceza davaları da kamu yararına açıldığından, böylesi davalardan doğan zararların devlet tarafından karşılanması, hukuk kuralını ihlal edenin devletin bir organı

240Özay, s. 7.

olmasının gereğidir241. Ayrıca çalışmamızın konusunu oluşturan haksız uygulanan koruma tedbirleri nedeniyle meydana gelen zararların tazmini, kişi temel hak ve özgürlüklerine verilen değer açısından önemli bir göstergedir.242.

Devletin haksız olarak uyguladığı anlaşılan bu koruma tedbirleri bakımından mağdurların zararlarını gidermesi hem AİHS bakımından hem de mevcut Anayasamız bakımından bir zorunluluk arz etmektedir243. Özgürlük ve Güvenlik Hakkı başlığını taşıyan AİHS'in 5. maddesinde; ilk olarak kişilerin hangi hal ve şartlarda özgürlüklerinin kısıtlanabileceği (yakalama/tutuklama vb.) düzenlendikten sonra 5. fıkrada:“Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir” denilmek suretiyle, haksız olarak özgürlükleri kısıtlanan kişilere devlet tarafından tazminat ödenmesine yönelik bir yükümlülük öngörmüştür.

Benzer şekilde Anayasa'nın 19. maddesinde; “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği” başlığı altında hukukumuzdaki yakalama ve tutuklamaya ilişkin temel kuralları düzenlenmektedir. Ayrıca maddenin 5. ve son fıkrasında:“Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir” denilmek suretiyle AİHS’dekine benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir244.

Yasal düzenlemeler açısından bakıldığında, haksız olarak uygulanan koruma tedbirleri nedeniyle devletin tazminat yükümlülüğüne ilişkin ilk kanuni düzenleme 1964 yılında yürürlüğe giren ve çeşitli değişiklikler geçirmesine rağmen CMK yürürlüğe girene kadar uygulanmaya devam eden 466 sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun”dur. 5271 sayılı CMK ise bu konuyu kendi içerisinde düzenlediğinden artık ayrı bir kanuna gerek kalmadığından 466 sayılı Kanun da ilga edilmiştir.

241 Centel, Zafer, s. 495.

242 Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, y.y., İstanbul, 2007, s. 334.

243 Ünver, Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuk, s. 488-489.

244 Ünver, Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuk, s. 489.

3.2. 5271 SAYILI CMK UYARINCA TAZMİNAT TALEP EDEBİLECEK KİŞİLER

5271 sayılı CMK’nın“Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlığını taşıyan 7.

Bölümde 141 ve devamı maddelerinde, haksız olarak uygulanan koruma tedbirleri nedeniyle devletin tazminat yükümlülüğüne ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.

Bu düzenlemede her ne kadar başlık “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” olsa da içerik itibari ile kanunda düzenlenen tüm koruma tedbirleri ile ilgili olarak tazminat hususu düzenlenmemiş, birazdan ayrıntılı olarak ifade edeceğimiz üzere sadece belirli koruma tedbirleri bakımından tazminat talep edilebileceği düzenlenmiştir245. Ayrıca tazminat gerektiren haller şüpheli veya sanık hakkında soruşturma ve kovuşturma kapsamında yapılan işlemler için geçerlidir. Soruşturma ve kovuşturma dışında hukuka aykırı şekilde tesis edilen işlemlerle ilgili olarak tazminat talebi CMK'nın ilgili hükümleri kapsamında değil ancak hak arama özgürlüğü kapsamında genel hukuk ilkelerine göre yapılabilir246.

Bazı yazarlar doktrinde madde başlığının “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat”

olmasına rağmen içerikte koruma tedbirlerinin dışında kalan örneğin makul sürede hüküm verilmemesi gibi başka hususlara da yer verilmesini eleştirilmektedir247.

3.2.1. Kanunlarda Belirtilen Koşullar Dışında Yakalanan, Tutuklanan veya