• Sonuç bulunamadı

el-Aòfeş’in MeèÀni’l-Úur’Àn’ı Te’lîf Sebebi

B. İLMÎ ŞAHSİYETİ ve ESERLERİ

2. el-Aòfeş’in MeèÀni’l-Úur’Àn’ı Te’lîf Sebebi

Meydana gelmiş ilmî faaliyetlerin tamamının ortaya çıkmalarına zemin hazırlayan bazı âmiller vardır. Kur’ân-ı Kerîm ile alakalı olan ilimlerin meydana gelip gelişmesinin de kendine hâs etkenleri olmuştur, şöyle ki:

Kur’ân-ı Kerîm, ilâhî kelâm olması hasebiyle mukaddes bir kitap olarak, İslâmî ilimlerle iştigâl eden ulemâ üzerinde büyük tesiri olmuştur. O günün toplumunda Kur’ân-ı Kerîm ile iştiğâl etmek büyük bir şeref sayılmıştır. Bundan dolayı olmalıdır ki, İslâmiyet’in doğuşunun ilk yüzyılında oluşmaya başlayan ilimlerin tamamı Kur’ân-ı Kerîm’i daha iyi anlamaya yönelik çabalar şeklinde ortaya çıkmış ve gelişmiştir. İslâmiyet’in ilk dönemlerinde oluşmaya başlayan İslâmî ilimlerden birisi de tefsir ilmi olduğu bilinmektedir.458 Arapça dilbilgisi (nahiv ve sarf) gibi Kur’ân-ı Kerîm’in kelime

ve cümle yapısına yönelik ilmî faaliyetler, ulemânın tefsirden sonra önem verdiği çalışmaların başında gelmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’i doğru anlama gayretleri tabîî olarak bu çalışmalarının başlamasını ve gelişmesini hızlandıran temel âmillerden biridir.459 Şunu

da ifade etmemiz gerekir ki, alimleri bu ve benzeri faaliyete sevk eden temel faktörlerden biri de âyet-i kerîmelerin anlamlarını açıklamak suretiyle ona hizmet etme düşüncesidir.460

Tabîî ki, dilbilimle ilgili çalışmaların başlayıp gelişmesine yol açan sebeplerle lüğavî tefsiri ortaya çıkaran sebepler aynıdır. Nahivciler ve lügatçiler, söz konusu tefsirlerlerle Kur’ân-ı Kerîm’in tefsirinde müşkilata uğranılan kelimenin gerek iştikakı, gerek ièrabı ve gerekse mânası bakımından karşılaşılan güçlüğü, ellerindeki imkanlar nispetinde gidermeye çalışmışlardır. Bir kelimenin mânasını izah için, o kelimenin şiirde veya Arap dilindeki kullanılışını araştırmışlar, onunla âyetin izahını kolaylaştırmışlardır. Aynı zamandan dilbilimci olan bu ulemâ, Kur’ân-ı Kerîm’in her kelimesinin veya âyetinin tamamı üzerinde durmamışlar; mecaz, ièrab gibi hususlarla

458

İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, Fecr Yayınevi, Ankara-1996, I/39, 70. 459

Tahsin Görgün, Anlam ve Yorum: Dini Metinlerin Anlaşılması ve Yorumlanması, Gelenek Yayıncılık, İstanbul-2003, s. 140.

mânası ğarîb olan lafızları seçmişlerdir. Bazen de kelimenin tasrif edilip edilemeyeceğini, iştikakını, hatta bir kelimenin muhtelif mânalarda kullanılabileceğini serdetmişlerdir.461

İkinci asrın ilk yarısında söz konusu çabaların bir parçası olarak, Kur’ân-ı Kerîm’i sadece dil açısından ele alan kitaplar te’lîf edilmeye başlamıştır. Bu kitaplar aynı zamanda diğer tefsir ilimlerine zemin hazırlama görevini tabîî olarak üstlenmiş lüğavî tefsirlerdir. Diğer tefsirlerin ortaya çıkışından yarım asır önce zuhûr eden bu eserler, áaríbu’l-Úur’Àn, MeèÀni’l-Úur’Àn, Muşkilu’l-Úur’Àn, MecÀzu’l-Úur’Àn, ve İèrÀbu’l-Úur’Àn şeklinde farklı isimlerle te’lîf edilmiş, ancak içerik olarak birbirine benzerlik arz etmiştir. Günümüze mevzu bahis olan tefsirlerden ancak Ebÿ èUbeyde’nin MecÀzu’l-Úur’Àn’ı,462

el-FerrÀ’nın MeèÀni’l-Úur’Àn’ı ve el-Aòfeş el-Evsaù’ın MeèÀni’l- Úur’Àn’ı ulaşabilmiştir. Söz konusu tefsirlerin isimlerindeki meânî, müşkil, mecaz, garîb ve ièrâb kelimeleri ilk dönemlerde müşterek mâna taşımışlar ve birbirinin yerine kullanılmışlardır.463

Meâni’l-Kur’ân türü eserlerin te’lîfini gerektiren etkenlerden birisi de Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleri hakkında ilim meclislerinde ortaya atılan bir takım sorulardır. Bu sorular bazen yalın haldeki lafızlar, bazen terkipler üzerinde, özellikle müşkil lafız ve terkibler üzerinde ortaya çıkıyordu. Meâni’l-Kur’ân türü eserler, ortaya çıkan mezkûr sorulara cevap verebiliyordu. Mesela, el-FerrÀ’yı Meâni’l-Úur’Àn yazmaya böyle bir durum sevk ettiğine kaynaklarda rastlamaktayız.464

Bir başka sebep, Meâni’l-Úur’Àn türü eserleri incelediğimizde hem Basra hem de Kûfe ulemâsının te’lîflerinin olduğunu görürüz. Bu iki şehir iki dil mektebinin vatanıydı. Bu iki şehir ulemâsı arasında ilmî ihtilaf ve rekabetin olduğu biliniyor. Söz

461

Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, I/256.

462 Ebÿ èUbeyde’ye ait olan MecÀzu’l-Úur’Àn isimli bu eserdeki mecâz kelimesi o dönem henüz ıstılâhî mânada kullanılmıyordu. Mecaz kelimesi daha sonralar el-CÀóiô ve İbn Úuteybe tarafından ıstılahî bir kavram olarak kullanılmıştır. Bununla beraber mecâzın ıstılah anlamının oluşmasında Ebÿ èUbeyde’nin katkısının olduğu kabul edilmektedir. bk. Sabri Türkmen, a.g.e., s.74.

463 Kayapınar, “Meâni’l-Kur’ân ile İ’râbu’l-Kur’ân’ların Karşılaştırılması”, s.102.

konusu rekabet diğer ilimlerin olduğu gibi lüğavî tefsirlerin de yazılmasına ve inkişafına sebep olmuştur.

Özetle, Kûfe mektebinin kuruluşundan itibaren, Ebÿ Caèfer er-RuÀsí (ö. 187/803) ile Òalíl b. Ahmed (ö.175/791) arasında hafifçe başlayan iki ekol arasındaki tartışmalar el-KisÀí ve Síbeveyh’le şiddetini arttırmıştır. Daha sonra æaèleb (ö. 291/904) ve el- Muberrid (ö. 285/898) bu rekabetin sembol isimleri olmuşlardır. Bu mücadele ve münâzaralar her ekol mensubunu bağlı olduğu anlayışı savunmaya yönelik te’lîf yapmaya sevk etmiş ve neredeyse her âlimin başta Arap dili ve grameri olmak üzere Kur’ân’la alâkalı olarak müşkil, meânî ve ğarîb ilimlerine yönelik eserler kaleme almaya sevk etmiştir. MeèÀni’l-Úur’Àn ilminde Basra’ya mensup ulemâdan Yunus b. Óabíb (ö. 182/798), el-Aòfeş el-Evsaù (ö. 215/830), Ebÿ Zeyd el-EnãÀrí (ö. 215/830), Ebÿ èUbeyd el-ÚÀsim b. Sellâm (ö. 224/839), el-Muberrid (ö. 285/898) ve ez-ZeccÀc (ö. 311/923) eser yazmışlardır. Muerric b. Amr es-Sedÿsí (ö. 195/810) ve Nadr b. Şümeyl (ö. 203/818) áaríbu’l-Úur’Àn, Úuùrub (ö. 206/821) Muşkilu’l-Úur’Àn ve İèrÀbu’l-Úur’Àn, Ebÿ èUbeyde ise MecÀzu’l-Úur’Àn isimli eseri te’lîf etmiştir. Kûfe ekolüne bağlı Ebÿ Caèfer er-RuÀsí (ö. 187/803), el-KisÀí (ö. 189/805), el-FerrÀ (ö. 207/822) ve æaèleb (ö. 291/904) gibi âlimler de MeèÀni’l-Úur’Àn yazmışlardır.465

HudÀ Mahmud ÚarÀèa, el-Aòfeş’in MeèÀni’l-Úur’Àn’ı yazma sebeplerinden birisini de şöyle izah etmiştir: el-Aòfeş, Síbeveyh’in en seçkin talebelerinden, geniş bilgiye sahip, el-KisÀí ile yaptığı münâzarada ilmini te’yid ve kabul ettirmiş birisidir. Síbeveyh’in dilbilgisine dair yazıdığı el-KitÀb adlı eseri de ulemâ tarafından kabul görmüş muteber eserlerden arasında yerini almıştır. Böyle bir ortamda el-Aòfeş’in de, araştırmalarını ve görüşlerini insanlara ulaştırmak istemesi normal idi. Dolayısıyla “MeèÀni’l-Úur’Àn” yazmak onun için kaçınılmazdı ve yazdı.466

h. II. asrın ortalarından IV. asrın ortalarına kadar genel Arap dili faaliyetlerine paralel olarak yoğun bir varlık gösteren MeèÀni’l-Úur’Àn, áaríbu’l-Úur’Àn ve İèrÀbu’l-

465 İsmail Aydın, a.g.e., s. 42-43.

Úur’Àn çalışmaları, dördüncü asrın ortalarından itibaren kısmen azalsa da sonraki asırlarda da varlığını devam ettirmiştir.467