• Sonuç bulunamadı

Dil (Nahiv) ve Edebiyattaki Yeri ve Kûfe Ekolününe Etkisi

B. İLMÎ ŞAHSİYETİ ve ESERLERİ

2. Dil (Nahiv) ve Edebiyattaki Yeri ve Kûfe Ekolününe Etkisi

el-Aòfeş, denince ilk önce akla onun nahivdeki yeri gelmektedir. Müellifimiz nahivle bütünleşmiş ve bu alanda fenomen olmuştur âdetâ. Daha sonraki yüzyıllarda, dilbilgisi kitaplarında ve tefsirlerde görüşlerine çokça müracaat edilmiştir. Nahiv kaynaklarında onun adı zikredildiği kadar hiçbir âlimin adı zikredilmemiştir.146 el-Aòfeş,

hem kendi dönemindeki hem de daha sonraki dönem âlimlerince özellikle nahivde ilmî bir otorite kabul edilmiş ve övgüyle yad edilmiştir.147 Síbeveyh’ten sonra onun Basra nahiv imamlarının en büyüğü olduğu tezi âlimlerce kabul görmüştür.148 Hatta el-KisÀí,

Basra’da el-Aòfeş’ten daha bilgili kimse yoktur. el-KitÀb konusunda onları aydınlatıp eksiklerini giderdi derken onun nahiv bilgisini kastetmiştir. Üçüncü asrın en büyük dil âlimlerinden olan Kûfeli Ebu’l-Abbas Ahmed b. Yahya æaèleb ona saygı duyar ve “el- Aòfeş, insanlar içinde ilim yönüyle en geniş olanıydı.” derdi.149 Talebelerinden el-

MÀziní (ö. 248): ‘el-Aòfeş kelâmı (Arap dilini) en iyi bilen ve onu ustaca tartışan bir insandı’ diyerek hocasının cedel gücünün yüksek olduğunu ifade etmiştir.150

144 el-CÀóiô, KitÀbu’l-ÓayevÀn, thk. èAbdusselÀm Muhammed HÀrÿn, DÀru İóyÀi’t-TurÀåi’l-èArabiyyi, Beyrut-1969, I/91-92.

145

el-Aòfeş el-Evsaù, MeèÀni’l-Úur’Àn, thk. FÀiz FÀris, DÀru’l-Beşír, Kuveyt-1981, Mukaddime, s. 114. 146

Veled AbbÀh Muhammed el-Muhtar, TÀríòu’n-naóvi’l-èArabiyyi fi’l-meşriúi ve’l-maàrib, el- Memleketu’l-Maàribiyye, Maùbaèatu İsesco-1996, s.116.

147 Kayagil, a.g.e., s.106.

148 Şevúí ëayf, el-MedÀrisu’n-naóviyye, s. 95. 149

el-Úıfùí, a.g.e., II/40; es-SírÀfí, a.g.e., s. 66; YÀúÿt el-Óameví, Muècemu’l-udebÀé, XI/229; el-EnbÀrí,

Nuzhetu’l-elibbÀ, s.134.

150 Ebu’ù-Ùayyib, a.g.e., s. 68; el-EnbÀrí, Nuzhetu’l-elibbÀ, s. 134; el-Úıfùí, a.g.e., II/39; YÀúÿt el-Óameví,

Yine æaèleb, Saèíd b. Selim’den şu olayı nakletmiştir: el-FerrÀ, Saèíd b. Selim’in yanına girmişti. Kendisi kast edilerek, Arap dilinin ve Arapların efendisi geldi dendiğinde o, el-Aòfeş el-Evsaù yaşadıkça ben Arap dilinin efendisi olamam diye cevap vermiş ve onun büyüklüğünü vugulamıştır.151 el-CÀóiô, şiir ilmini araştırmak için el-

Aòfeş’in yanına gittiğini ancak el-Aòfeş’in esas itibariyle ièrabta başarılı bulduğunu ifade etmiştir.152

Onun nahiv alanındaki başarısını pek çok otorite takdir etmiştir. Mesela, et- Tevvezí, el-FerrÀ’nın şu sözlerini nakleder: el-Aòfeş, Basra’dan ayrılırsa, onunla beraber nahvin tamamı Basra’dan ayrılmış olur. İlim usul ve furuu iledir.153 es-Suyÿùí,

dil konusunda el-Aòfeş’in eksiği olmadığını söylediği gibi,154 muasır ulemâdan Ebu’ù-

Ùayyib de el-Aòfeş’in dil alanında eksiğinin olmadığını ve bu konuda değerli eserlerinin olduğunu ifade etmiştir.155

el-Aòfeş’in nahivdeki başarısının bir göstergesi de, bir çok meselede hocası Síbeveyh’e itirazda bulunabilmiş olmasıdır. Síbeveyh’in nahiv alanında önemli bir şahsiyet olduğu düşünülürse, el-Aòfeş’in Síbeveyh’e itiraz edebilmesi, onun bu konudaki ilmi derinliğini gösterir. Onun Síbeveyh’e, dolayısıyla Basra ekolüne yaptığı itirazlar daha sonra Kûfeliler tarafından geliştirilmiş ve böylece yeni bir ekolün teşekkülü sürecine girilmiştir. Kısaca söylemek gerekirse Kûfe ekolünün oluşmasında el-Aòfeş’in de önemli bir rolü olmuştur. Bütün bunlar göz önünde bulundurularak müellifimize bir bakıma Kûfe mektebinin gerçek kurucusu ve hocası gözüyle bakılsa yeridir. Bunun tek sebebi, Kûfe mektebinin imamları olan el-KisÀí ve el-FerrÀ’nın kendisine talebe olması değil, bununla birlikte, Síbeveyh ve el-Òalíl’i tenkit ettiği konularda Kûfelilerin onu takip etmiş olmalarıdır. el-Aòfeş’in Basra mektebine yönelttiği eleştirileri mümkün kılan etken ise, mensup olduğu ekole olan bağlılığını

151

el-YÀfièí, a.g.e., II/21; İbn ÒallikÀn, a.g.e., II/381; el-Úıfùí, a.g.e., II/39; YÀúÿt el-Óameví, Muècemu’l-

udebÀé, XI/227; el-Ömerí, a.g.e., 68.

152 Ebÿ Ali el-Óasen b. Raşíú el-Úayravaní, el-èUmde fí meóÀsini’ş-şièri ve ÀdÀbih, thk. Muhammed ÚarúazÀn, DÀru'l-Maèrife, Beyrut-1988, II/736.

153

es-Suyÿùí, el-Muzhir, II/404. 154 es-Suyÿùí, el-Muzhir, II/405. 155 Ebu’ù-Ùayyib, a.g.e., s. 68.

taassup derecesine vardırmamasıdır. O, bazı meselelerde, Kûfelilere daha yakındır. Ayrıca Kûfelilere şâz kırâat, şiir, lügat ve rivâyetlerle istişhâdın kapısını da el-Aòfeş açmıştır.156 Kûfe’lilerle belli bir hukuku olduğunu kendi ifadelerinden de öğrenmekteyiz.

Kûfelilerin nahiv ve sarf alanında çeşitli meseleleri merak ettiklerini görünce onlar için “KitÀbu’l-mesÀili’l-kebír” adlı eserimi te’lîf ettiğini bizzat kendisi ifade etmektedir.157

Sıraladığımız bu veriler özet olarak müellifimizin nahivdeki başarısının diğer alanlara nispeten üst düzeyde olduğunu göstermektedir. Onun nahivle ilgili eserleri bir yana, günümüze ulaşmış eserlerinden birisi olan MeèÀni’l-Úur’Àn’ı bile başlı başına bir nahiv kitabıdır dersek yanlış olmaz. MeèÀni’l-Úur’Àn, her ne kadar bir tefsir türü olsa da, eser incelendiğinde, ekseriyetinin nahiv konularından oluştuğu görülmektedir. Hatta bâbu’l-izafe, bâb-u ism-i fâil gibi bazı bab başlıkları dahi vardır.158 Zaten ilk dönemlerde

kaleme alınmış MeèÀni’l-Úur’Àn ve benzer türdeki kitapların, çoğunlukla sarf ve nahiv konularını ihtiva ettiği bilinmektedir.

el-Aòfeş’in MeèÀni’l-Úur’Àn dışında da nahiv alanında eser te’lîf ettiği bilinmektedir. KitÀbu’l-mesÀili’l-kebír, el-MesÀilu’ã-ãağír, KitÀbu’l-evsaù ve KitÀbu’l- meúÀyís bunlardan birkaçıdır. Her ne kadar o dönem sarfla nahiv birbirinden belirgin şekilde ayrılmış olmasa da, müellifimizin sarf alanında KitÀbu’t-taãríf ve KitÀbu’l-vÀóid ve’l-cemè adlı eserler yazdığı da bilinmektedir. Bununla beraber el-Aòfeş’in esas çalışma alanı nahivdir. Özetle el-Aòfeş, nahiv ilminde hem Kûfeliler hem de Basralılar arasında otorite kabul edilen şahsiyetlerin başında gelmektedir.159

el-EnbÀrí, el-Aòfeş’in nahiv, arûz ve kafiye ilimlerinde, Arap dili âlimlerince önemsenen görüşlerinin bulunduğunu belirtmiştir.160 Müellifimiz, hem nahiv hem de

arûzda önemli bir konuma sahiptir. Onun, dil, edebiyat ve şiir rivâyeti alanındaki önemi onun bu sahada yaptığı çalışmalarından anlaşılmaktadır. Hocası ÓammÀd b. ez-

156 Şevúí ëayf, el-MedÀrisu’n-naóviyye, s. 96; Brockelmann, a.g.e., II/151; eù-ÙanùÀví, a.g.e., s. 64. 157 Şevúí ëayf, el-MedÀrisu’n-naóviyye, s. 94.

158

bk. Ebu’l-Óasen Saèíd b. Mesèade el-MucÀşièí el-Aòfeş el-Evsaù, MeèÀni’l-Úur’Àn, thk. èAbd’ul-Emír Muhammed Emín el-Verd, èAlemu’l-Kutub, Beyrut-2003, s. 199, 205, 208, 214, 218, 226, 248, 250 vd. 159 Ebu’ù-Ùayyib, a.g.e., s. 68.

ZibirúÀn’dan edebiyatla ilgili dersler almış, daha sonra şiir rivâyeti alanındaki başarısından dolayı kendisine el-Aòfeşu’r-RÀviye denmiştir. Onun, el-Kelbí, en-Neòaèí, HişÀm b. èUrve ve èAmr b. èUbeyd Ebÿ Osman el-Baãrí (ö. 144/761)’den rivâyetlerde bulunduğu da bilinmektedir.161

el-Aòfeş’in şiir şerhinde kendine özgü bir üslup geliştirdiği rivâyet olunur. O, şiirde anlaşılması zor olan kelimeleri, her beytin altına yazmak suretiyle açıklamıştır. Şiirlerin bu şekilde şerh edilmesi, ilk defa el-Aòfeş tarafından yapılmış bir uygulamadır. Onun bu metodu yaygınlaşmış, daha sonra gelen şârihlerin çoğu, bu yöntemi tercih etmişlerdir. el-Aòfeş, şiirle ilgili olarak MeèÀni’ş-Şièr adında bir de kitap te’lîf etmiştir ki, bu kitap onun günümüze ulaşan dört eserinden biridir (eserin sadece dört yaprağı günümüze ulaşmıştır).162

Bazı tabakÀt kitapları, şiirdeki anlaşılması güç kelimeleri her beytin altına yazarak şerh eden ilk kişinin el-Aòfeş el-Ekber olduğunu iddia etmişlerdir.163 Ancak, el- Aòfeş el-Ekber’in herhangi bir eser te’lîf etmediği, ettiyse de buna ilişkin kaynaklarda herhangi bir bilginin yer almadığı düşünülürse,164 bu yöntemi el-Evsaù’a nispet edenlerin

daha haklı olduğu anlaşılır. Bu konuyu bir makalesinde inceleyen Mahmud Óusní Mahmud, söz konusu yöntemin el-Aòfeş el-Ekber tarafından değil, el-Evsaù tarafından geliştirildiği yönünde deliller ortaya koymuş ve bunu ispat etmiştir.165

el-Aòfeş el-Evsaù, el-Òalíl b. Ahmed’in keşfedip düzenlediği arûz bahirlerine on altıncı vezin olan el-òabab veya diğer adıyla el-mutedÀrik bahrini eklemiş olmasıyla da meşhurdur.166 Bununla beraber, el-Aòfeş’in söz konusu icadının yeni bir buluş olmadığı

161 eõ-Õehebí, a.g.e., X/208; es-Suyÿùí, Buàye, I/590; eã-äafedí, a.g.e., XV/259. 162

ez-Zubeydí, a.g.e., 74; el-Úıfùí, a.g.e., II/39; el-ÒÀnsÀrí, a.g.e., I/196; Brockelmann, a.g.e., II/151; Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, s. 323; el-èÁmilí Muósin el-Emín, a.g.e., VII/249; Şevúí ëayf, el-

MedÀrisu’n-naóviyye, s. 94. 163

es-Suyÿùí, el-Muzhir, II/400; Brockelmann, a.g.e., II/151; ez-Ziriklí, a.g.e., III/288; el-ÒÀnsÀrí, a.g.e., I/196.

164 Koçak İnci, “Ahfeş el-Ekber”, DİA, İstanbul-1988, I/525. 165

Mahmud Óusni Mahmud, a.g.m., s. 42-45. 166

İbn ÒallikÀn, a.g.e., II/381; İbn Keåír, a.g.e., XIV/275; İbnu’l-èİmÀd, a.g.e., III/73; KÀtib Çelebí, a.g.e., II/1346; Mehdí el-Maòzÿmí, el-Òalíl b. Ahmed el-FerÀhídí: aèmÀluhu ve menhecuh, DÀru’r-RÀidi’l- èArabí, Beyrÿt-1986, s. 187.

ihtimali üzerinde de durulmaktadır. Bu bahrin iki değişik vezninde el-Òalíl’e ait iki ayrı kasidesinin bulunması167 onun el-Òalíl tarafından bilindiği, ancak düzenlediği arûz

vezinleri arasına bilinçli olarak koymadığı sonucunu ortaya çıkarmıştır.168 el-Òalíl’in bu

bahri, tesis ettiği sisteme koymayışının sebebi bilinmemekle beraber, bazı ihtimaller üzerine fikir yürütülmüştür. Mesala, el-mutedÀrik bahrini çok yeni bulduğu için klasik bahirler arasına koymak istememiş olabileceğini söyleyenler olmuştur. 169 Bu durumda

el-Aòfeş’in arûza el-mutedÀrik bahrinin sadece ismini eklediği sonucuna varılabilse de,170 onu ilk ortaya çıkarma ayrıcalığı el-Aòfeş’e nasip olmuştur.171