• Sonuç bulunamadı

ĠKĠNCĠ BÖLÜM BÖLGESELLEġME

2.4 Bölgesel Ekonomik BirleĢmelere Genel BakıĢ

2.4.4 Ekonomik Birlik

Ekonomik birleĢmenin son aĢamasını oluĢturan ekonomik birlik (economic union); ekonomik, parasal ve sosyal politikalar ile kurumların da birleĢtirilmesini ve bu alanlarda üye ülkeler arasındaki tüm farklılıkların giderilmesini öngörmektedir. Özellikle, tek bir para sistemi ve ortak bir dıĢ ticaret politikasını içeren bu birlik türü oluĢumu gereği parasal birliği de (monetary union) kapsamaktadır (Karluk, 2003, s.246). Bu tür bir bütünleĢmede ülkelerin ekonomik, sosyal ve mali politikaları birleĢtirmeye gidilerek bir uluslararası ya da uluslarüstü otorite oluĢturulması gerekmektedir.

AB, ekonomik ve parasal birliğin hayata geçirilmiĢ ve kurumsallaĢtırılmıĢ tek örneğini oluĢturur. Ekonomik birlik adımının atıldığı 1993 tarihli Maastricht anlaĢmasına temel teĢkil eden Delors Raporu‟na (1989) göre AB kapsamında ekonomik birlik ve özellikleri Ģöyle sıralanmıĢtır (Yardımcı, 2012, s.29):

 Ġçinde bireyler, mallar, hizmetler ve sermayenin serbestçe dolaĢabildiği bir tek Pazar,

 Piyasa mekanizmasını güçlendirmeyi hedefleyen bir rekabet politikası ve diğer önlemler,

 Yapısal değiĢim ve bölgesel geliĢmeyi hedef alan ortak politikalar ve

 Bütçe politikaları ile ilgili kuralları birbirine bağlayacak Ģekilde makroekonomik politikaların koordinasyonu.

Makroekonomik ve düzenleyici bazı temel ekonomi politikalarının uyumlaĢtırıldığı bir ortak pazar olarak da tanımlayabileceğimiz ekonomik birliğin, giderek politika uyumunu zorlaması yüzünden zamanla ortak pazardan bir fakının kalmayacağı da öne sürülen görüĢlerdendir (Nebioğlu, 1997, s.49).

Sermaye, mal ve hizmet piyasalarındaki geliĢmelere bakıldığında dünya ekonomisinin Ģu anki görünümünü ve ekonomik iliĢkilerini küreselleĢme olarak nitelendirmekten ziyade, giderek artan bir Ģekilde uluslararasılaĢma ve bölgeselleĢme olarak yorumlamak da mümkün gözükmektedir (Fındıkçı, 2006, s.26).

Özetle, gelecekte meydana gelecek bir küreselleĢmeye, geniĢ çaplı bir serbest ticari ve mali bütünleĢme ortamına geçiĢin bir aĢamasını oluĢturan bölgesel entegrasyon hareketleri, çok taraflı üretime, ticari ve mali iliĢkilerin geliĢmesine ve küreselleĢmeye hız kazandırdığı gibi, benzer özelliklere sahip aynı coğrafi bölge içerisinde olan ülkeleri, güçlerini birleĢtirici yoğun bölgesel iliĢkiler içerisine de itmektedir. Ancak geliĢmiĢ ülkeler, ekonomik ve sosyal sorunlarla karĢılaĢtıkları ölçüde içlerine kapanmakta, koruma politikalarına ağırlık vermekte ve aralarında oluĢturdukları blok içerisindeki iliĢkileri geliĢtirmeye öncelik tanımaktadırlar. BloklaĢmalar arttıkça blok içi iliĢkiler önem kazanmakta, bloklar arası iliĢkiler ile blokların bloklar dıĢında kalan ülkelerle iliĢkileri ikinci plana itilmektedir. BütünleĢme hareketi, üye ülkelerin ortak ekonomik-siyasal-sosyal hedefleri, çıkarları ve kültürel değerleri paylaĢmaları durumunda daha baĢarılı olacaktır.

2.5 BölgeselleĢmeye Yöneltilen EleĢtiriler

Ülkelerin neden bölgesel eğilimler gösterdiklerini daha önce açıklanmıĢtı. Bunlar kısaca özetlenecek olursa;

 Taraflar arasında ticaretin karĢılıklı olarak serbestleĢmesini desteklemek ve böylece ekonomik büyümeye katkıda bulunmak,

 Daha geniĢ pazarlara giriĢ imkânı ve bu süreçte istikrar ve güvenin sağlanması,

 Çok taraflı ticaret sistemine dair hayal kırıklığı ve yine bu sistemde pazarlık gücünün arttırılması,

 Kaynakların daha etkin kullanımı ve yapısal engellerin kaldırılması ile ulusal rekabetin arttırılması,

 Siyasi iĢbirliğinin kuvvetlendirilmesi ve siyasi gerilimin azaltılması.

BölgeselleĢme konusu hem hassas hem de anlaĢılması güç bir konu olup bölgeselleĢme olgusuna ve bölgesel bloklara yöneltilen en büyük eleĢtiri günümüz küreselleĢen dünyasında global bütünleĢmeye engel teĢkil ettiği yönündedir. Ġlk bakıĢta hem kavram olarak hem de yapısal olarak tamamen zıt olarak anlaĢılan küreselleĢme ve bölgeselleĢme daha kapsamlı ve detaylı incelendiğinde birbirlerine o kadar da aykırı olmadıkları anlaĢılmaktadır.

BölgeselleĢme eğilimlerinin siyasal anlamda tek kutuplu bir dünyadan öncelikli olarak ekonomik açıdan daha çok kutuplaĢmaya neden olacağı ileri sürülmektedir. Pek çokları için, sınırları olamayan bir dünya düzenine doğru hızla ilerlerken bölgesel anlaĢmaların ve beraberinde bölgesel blokların sayıca artması bu süreci sekteye uğratan bir durum olarak görülmektedir. Küresel düzeyde ekonomik bütünleĢmeye yönelik çok taraflı liberalizasyon çabalarını engelledikleri düĢünülmektedir (Alagöz ve Özel, 2008, s.10). Özellikle ekonomi profesörü Bhagwati, artan bölgeselleĢmenin çok taraflı GATT sistemine karĢı belirgin bir tehdit olduğunu ileri sürmüĢ (Bhagwati, 1991, s.451-452), AB‟nin GATT kapsamında gerçekleĢecek anlaĢmaları engellediğini ve diğer ekonomik birliklerle beraber çok taraflı sistem için sorun teĢkil ettiğini ifadesinde bulunmuĢtur (Baldwin, 1997, s.874-875). Bhagwati ve onun izinden giden bazı araĢtırmacılar bu bağlamda bölgeselleĢme eğilimlerinin çok taraflı ticaret sitemini oldukça yavaĢlattığı, olumsuz etkilediği ve çok taraflı serbest ticaretin hedefine ulaĢmasında büyük bir engel teĢkil ettiği kanısındadırlar (Özer, 2007, s.36).

Konuya ekonomik yönden yaklaĢan eleĢtirmenler bölgeselleĢmenin (özellikle BTA‟ların) yarattığı “ticaret saptırıcı (trade diversion)” etkileri öne sürerek bölgeselleĢmenin kaynakların verimli ve adil bir Ģekilde kullanımına engel olarak dünya refahını azalttığını ifade etmiĢlerdir. Bu görüĢe göre; en fazla kayrılan ülke temelli liberalizasyon, maliyetlerin en düĢük olduğu yerde üretim yapılmasını, tüketicilere daha fazla seçim hakkı tanınmasını, rekabet yoluyla üretimin disipline edilmesini, üreticilerin büyük çaplı üretim imkânından yararlanmalarını ve böylece refahın daha çok artmasını sağlamaktayken; BTA‟lar mal ve hizmetlerin en etkin tedarikçi yerine baĢka bir kaynaktan temin edilmesine yol açarak ekonomik açıdan verimliliği önlemektedir (Kara-KurtuluĢ, 2012, s.73). Ancak bölgeselleĢmenin ticaret saptırıcı etkilerine yönelik kesin ve net kanıtlar bulunmaması bu iddiaların doğruluğunu Ģüpheli kılmaktadır.

BölgeselleĢme karĢıtları bölgesel ticaret düzenlemelerinin, çok taraflı sistemde olduğunun aksine, müzakere kaynaklarının kısıtlı olduğunu ve dolayısıyla bölgesel oluĢumlara odaklanmanın çok taraflı liberalizasyona olan ilgiyi ve dikkati azaltacağını

vurgulamıĢlardır. Fakat DTÖ‟de zamanında tamamlanamayan müzakereler, sürekli değiĢen gündem, istenilen görüĢ birliğine ulaĢılamaması, öngörülen hedeflerin uygulanmasının çok zaman alması gibi durumlar çok taraflı sistemin hayal kırıklığı yaratmasına neden olmuĢtur.

Ortaya atılan diğer bir iddia ise; bölgesel oluĢumların taraflarına sağladığı ayrımcı ticaret üstünlükleri nedeniyle ortaya çıkan yeni çıkar grupları bu avantajlarını yitirmemek için, “en fazla kayrılan ülke” esasına dayanan çok taraflı sistemin liberalizasyonuna karĢı harekete geçebilecekleridir. Söz konusu durum çok taraflı sistemin önüne geçmek istediği “ayrımcılık” sorununu yaratmaktadır.

Bir diğer ileri sürülen görüĢ de bölgesel oluĢumların, bloklar oluĢturarak üye ülkelerin kendi baĢlarına olduğundan daha fazla korumacılığa yatkın olduğudur. Büyük ticaret blokları dünya ekonomisi üzerinde büyük bir güce sahip olduğundan bu durum üçüncü ülkelere karĢı “korumacılığın” ve “dıĢlamanın” artmasına böylece ticaret hadlerini manipüle etmelerine yol açabilmektedir. Özellikle DTÖ‟nün kuruluĢundan sonra BTA‟ların sayısında yaĢanan büyük artıĢ, DTÖ‟ye üye olan ülkelerin en az bir BTA‟ya taraf olması ve çok taraflı sistemin önde savunucularından ABD‟nin bile bölgesel iĢbirliği kurma çabalarına öncelik vermesi çok taraflı sistemin iddia edildiği kadar “en iyi” olmadığını gözler önüne sermektedir.

Çok taraflı sistemin BTA‟lar ile olan iliĢkisinde GATT/DTÖ‟nün temel yapısından kaynaklanan çeliĢkiler de bulunmaktadır. Çok taraflı sistemin savunucuları öncelikle bu çeliĢkilerin giderilmesi ve aralarında uyum sağlanması için ne yapılabileceğine öncelik vermeleri gerekmektedir. KüreselleĢme sürecinin hem ulusal hem de bölgesel ekonomileri etkileyen ve giderek özerkleĢen bir ekonomik gerçeklik yaratmakta olduğu göz ardı edilmemelidir (Vayrynen, 2003, s.32). Bhagwati bölgeselleĢmenin yeniden ve daha güçlü bir Ģekilde diriliĢini bir Ģansızlık olarak yorumlamakta (Bhagwati, 1992 (b), s.554) ve eğer bölgeselleĢme rotasında ilerlenilecekse DTÖ‟nün daha da kuvvetlendirilmesi gerektiğine inanmaktadır (Bhagwati, 1992 (a), s.456).

ÇalıĢmanın bu bölümde bölgeselleĢme kavramı, geliĢim süreci ve bölgesel ekonomik birleĢme çeĢitleri ele alınmıĢtır. BölgeselleĢmenin yeni bir olgu olmadığı, kendini yenileyerek ve koĢullara uyum sağlayarak geliĢen ikinci dalgasıyla en az küreselleĢme kadar önem arz etmekte ve dünyayı etkilemekte olduğu görülmüĢtür. Bölgesel birleĢmeler ticaretin liberalizasyonu sağlama yönünde atılan ilk adımlardan olurken, bu durum küreselleĢme için bir anlamda basamak görevi görmüĢtür. YenilenmiĢ bölgeselleĢme hareketleri kapsamında bölgesel entegrasyonlar ve BTA‟lar, DTÖ/çok taraflı sistem ile birlikte dünya ekonomisi için kilit rol oynamaktadır. Bu nedenle aralarındaki gerginliğin en aza indirilmesiyle gerçekleĢtirilecek uyum, dünya refahını sağlamak yönünde atılacak önemli adımlardan olacaktır.