• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.3 BölgeselleĢmenin Sembolü AB

3.3.2 AB’nin Amaçları

Ortaya çıkıĢ amacı üyeleri arasında ekonomik kalkınma ve dayanıĢmayı sağlamak olan AB, zamanla geniĢleyerek siyasal ve sosyal alanları da kapsayarak bu yönde iĢbirliğini ve dayanıĢmayı öngören bir kurum haline dönüĢmüĢtür. Bu kapsamda AB, üye devletlerin birbirleri ile her alanda dayanıĢma içinde bulunması, insan haklarının korunması ve üye devletlerin ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel anlamda iliĢkilerinin ilerlemesi için çaba göstermektedir.

AB‟nin genel olarak stratejik amaçları söyle sıralanabilir (Karluk, 2014, s.74-75):

 Yeni Avrupa yönetim Ģekillerinin teĢviki

 Daha güçlü ve etkili bir Avrupa yaratılması

 Yeni bir ekonomik ve sosyal güvenlik gündeminin oluĢturulması

 YaĢam kalitesinin iyileĢtirilmesi

 Akıllı Büyüme: Bilgi ve yeniliğe dayalı ekonominin geliĢtirilmesi

 Sürdürülebilir Büyüme: Kaynakların etkin kullanıldığı daha yeĢil ve daha rekabetçi ekonominin desteklenmesi

 Kapsayıcı Büyüme: Sosyal ve bölgesel uyumun sağlanması amacıyla yüksek istihdam seviyesinin yakalanması.

Yukarıda belirtilen hedeflere ulaĢmanın en etkili yolunun birlikte hareket etmek olacağı düĢüncesi, üye devletleri bir araya getirmekte ve bir arada tutmaya da devam etmektedir.

Çok uluslu ekonomik yönetiĢimin bir emsali olan birliğin, Avrupa düzeyindeki ekonomik ve diğer politikaların düzenlenmesinin geniĢ siyasi boyutları, hem böyle ortak programlara gereksinim duyulmasına hem de mevcut kurumlar içinde bu programlara ulaĢılmasına dair bazı sorunları gündeme getirmektedir. Bölgesel uyum politikalarının büyük harcamalar gerektirmesi, daha zayıf bölgelerin daha yüksek ortak standartlara yükseltilmesinin ciddi bir yeniden gelir dağılımı politikası izlenmesi ihtiyacını ortaya çıkarması gibi zorluklar, diğer alanlarda gerçekleĢtirilecek özellikle altyapı, eğitim gibi düzenlenmelerin büyük dirençlerle karĢılaĢmasına neden olmaktadır.

Dünya ticaretinin büyük bir bölümü, AB, NAFTA, Japonya, Çin ve ABD gibi dünya güçleri etrafında gerçekleĢmekte olup (Gürkaynak ve Yalçıner, 2009, s.80-81) ilerleyen yıllarda da bu aktörler etrafında Ģekillenmeye ve yönlendirilmeye devam edilecekleri muhtemeldir. AB‟nin gelecekte nasıl bir ekonomik politika izleyeceği hem küreselleĢme hem de bölgeselleĢme açısından önemli bir rol oynamaktadır.

3.4 KüreselleĢme ve BölgeselleĢme Ġkilemi

ġimdiye kadar ele aldığımız konular çerçevesinde küreselleĢme ve bölgeselleĢmenin nasıl bir iliĢki içinde bulunduğu öncelikle farklı yaklaĢım çerçevesinde, daha sonra AB örneği kapsamında bölgesel ekonomik birleĢmeler ve GATT/DTÖ‟nün çok taraflı ticaret sistemi ile bölgeselleĢmenin yapı taĢlarından olan BTA‟lar ve açıklanmaya çalıĢılacaktır.

Kapsamı bakımından çok geniĢ alanlara yayılan her iki hareket de farklı kesimlerin ve bakıĢ açılarının ilgi odağı olmuĢtur. KüreselleĢmeye karĢı bölgeselleĢme, küreselleĢmeye rağmen bloklaĢma ya da her ikisinin de uyum içinde var olabileceği tartıĢmaları artarak devam etmektedir. Uluslararası ticaretin ne yönde seyredeceği konusunda kesin bir yargıda bulunmaktan ziyade mevcut veriler öncülüğünde öngörülerde bulunmak daha mümkün görünmektedir. Bazı durumlarda bölgesel giriĢimler çok taraflı sistemin baĢarısının bir sonucu olarak görülebilirken bazı durumlarda ise bölgeselleĢme ve çok taraflılık küresel serbest ticareti ayakta tutan iki önemli ayak olarak görülmüĢlerdir.

20. yüzyıldan beri özellikle 1945 yılından beri hükümetler arasında bölgeselleĢme çabalarında giderek artan bir büyümenin varlığı küreselleĢen dünyada dikkatleri üzerine çekmektedir. Hem küreselleĢme hem de bölgeselleĢme taraftarları bu konuda farklı yaklaĢımlarda bulunmaktadırlar.

BölgeselleĢme taraftarlarına “bölgeselciler” ve küreselleĢme taraftarlarına da “küreselciler” olarak hitap edilecektir.

Yazar Bennett, bölgeselcilerin çoğunlukla bölgeselleĢmenin küreselleĢmeden üstün olduğunu iddia ettiklerini ve bu iddialarını Ģöyle savunduklarını ifade eder (Bennett, 1995, s.230-231):

 BölgeselleĢmeye yönelik, küçük gruplar halindeki komĢu ülkelerin homojen çıkarlarına, geleneklerine ve değerlerine dayanan doğal bir eğilim vardır.

 Siyasal, ekonomik ve sosyal entegrasyon, sınırlı bir coğrafi alanda bulunan daha az sayıdaki ülkeler arasında küresel düzeydeki entegrasyona kıyasla daha kolay gerçekleĢir.

 Bölgesel ekonomik iĢbirliği küçük devletlere kıyasla daha etkin ve verimli ekonomik birimler sağlar ve bu daha büyük birimler dünya piyasasında baĢarılı bir Ģekilde rekabet edebilir.

 BarıĢa yönelik tehditler, o alanda yer alan devletler tarafından, çatıĢma bölgesinden çok uzakta bulunan tarafsız devletlerden daha baĢarılı, etkili ve hızlı bir Ģekilde (hükümetler tarafından) bertaraf edilecektir.

 Devletlerin bölgesel gruplaĢmalar aracılığıyla bütünleĢtirilmesi ile global güç dengesi korunmuĢ olacak ve dünya barıĢı ve güvenliği arttırılacaktır.

 Dünya, dünya barıĢını ve refahını sağlayacak ve sürdürecek yetkinlikte (yeterlilikte) olan bir global otorite mekanizmasını oluĢturmaya hazır değildir. BölgeselleĢme, deneyim kazanma ve devletlerarası koordinasyon, entegrasyon sağlamaya yönelik görüĢler birliği alanlarının oluĢturulması için atılan ilk adımdır.

 Küreselciler, baĢından beri global bütünleĢme aleyhinde olan bir dünyanın siyasal, ekonomik ve coğrafik faktörlerinin heterojenliğini hesaba katmayı unutmaktadırlar. Diğer taraftan bu farklılıklar bölgeselleĢme çerçevesinde daha kolay bir Ģekilde uyumlaĢtırılabilir ve giderilebilir.

Diğer taraftan küreselcilerin neden küreselleĢmeyi bölgeselleĢmeye tercih ettiklerini ise Ģu Ģekilde açıklamaktadır (Bennett, 1995, s.231):

o Dünyanın bağımsızlığı global çözümler gerektiren ve sayıları giderek artan sorunlar yaratmıĢtır. Siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlar bölgesel sınırların geneline ulaĢır ve aĢar.

o Bölgesel kaynaklar çoğunlukla bölge içerisindeki ülkelerin/devletlerin problemlerini çözmede yetersiz kalmaktadır.

o Dünya barıĢı bölünemez olduğundan, yerel ve bölgesel limitleri/sınırlamaları aĢan barıĢ için tehdit oluĢturan durumlar ile ancak bir küresel organizasyon baĢa çıkabilir.

o Bölgesel düzenlemelere taraf olan diğer üye ülkeleri domine edebilecek büyüklükteki devletlerin gücü üstünde yeterli kontrolü ancak küresel bir örgüt sağlayabilir.

o Saldırganlara karĢı uygulanan yaptırımlar eğer bölgesel bazda uygulanırsa genellikle etkisizdir. Bunun en önemli nedenlerinden biri saldırganlara sağlanan yardımların bölge dıĢı kaynaklarıdır.

o Bölgeler özensiz ve geçicidirler. Hiçbir anlaĢma, dünyanın uygun bir Ģekilde bölünebildiği (paylaĢıldığı) bölgesel bir sisteme ulaĢamaz.

o Bölgesel ittifaklar, bölgeler arasında askeri üstünlük sağlamak için gerekli rekabet ve çekiĢme ortamını sağlamakta ve bu durum ciddi savaĢların gerçekleĢme olasılığını arttırmaktadır.

o Çok sayıda ve kısmen baĢarılı olmuĢ olan küresel örgütler, bölgelerin kademeli olarak geliĢmesi için yerel organizasyonları laboratuvar gibi kullanan bir sisteme gereksinim duymamaktadır. Toplumun veya ortak görüĢün küresel düzeyde

iĢbirliği yapan hükümetlere ve insanlara olan ilgisi ve ihtiyacı bunu gözler önüne sermektedir.

KüreselleĢme sürecinin önde gelen savunucularından olan, sıklıkla sağladığı avantajlardan bahseden ve bir anlamda bu sürecin itici kuvvetlerinden olan ülkelere bakıldığında, etkin biçimde ekonomik bütünleĢme veya mevcut ekonomik bütünleĢmelerini/bloklaĢmalarını daha da kuvvetlendirme ve geniĢletme çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Özellikle ABD‟nin 1980‟li yıllarda bölgeselciliğe doğru taraf değiĢtirmesi ve hızla bölgesel iĢbirliği arayıĢına girmesi bu durumun en önemli örneklerindendir.

Ticaretin belli baĢlı ülkeler arasında gayet serbest olması bazı bölgesel liberalizasyonların önemli anti-liberalizasyon güçleri yaratma imkânına sahip olmalarına neden olmaktadır. Bu yüzden bölgesel anlaĢmaların çoğu, kendine taraf olanları (ihracatçılar) kuvvetlendirirken serbest ticarette kilit rol oynayan rakipleri ise (ithalat rakipleri) zayıflatmaktadır (Baldwin, 1997, s.886) Bu yüzden bölgesel entegrasyon hareketlerinin, tarihinden bugüne kadar olduğu gibi, çok taraflılığı hem desteklemesi/teĢvik etmesi hem de tam tersi söz konusu olmaktadır. Genel olarak bakıldığında görülüyor ki, öne sürülen iddia, teori sayısı arttıkça o kadar farklı sonuç ve etki doğmaktadır. DeğiĢik açılardan ve farklı kesimlerden durumlar farklılık göstermektedir.

Öncelikle dünya ticaretinin kalbinde yer alan bölgesel iĢbirliklerine AB örneği ile yer verilecek ve ticaretin küresel düzeyde liberalizasyonunu öngören çok taraflı sistem ile nasıl bir iliĢki içerisinde oldukları bu kapsamda incelenecektir.