• Sonuç bulunamadı

Dünya ticaretinde küreselleşme-bölgeselleşme ikilemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dünya ticaretinde küreselleşme-bölgeselleşme ikilemi"

Copied!
102
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AKDENĠZ ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

DÜNYA TĠCARETĠNDE KÜRESELLEġME-BÖLGESELLEġME ĠKĠLEMĠ

Seda SAĞLAM

Uluslararası ĠliĢkiler Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

(2)

AKDENĠZ ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

Seda SAĞLAM

DÜNYA TĠCARETĠNDE KÜRESELLEġME-BÖLGESELLEġME ĠKĠLEMĠ

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. Ceren UYSAL OĞUZ

Uluslararası ĠliĢkiler Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

(3)
(4)

Ġ Ç Ġ N D E K Ġ L E R ġEKĠLLER LĠSTESĠ………..iii TABLOLAR LĠSTESĠ……….iv KISALTMALAR LĠSTESĠ………..v ÖZET………...vii SUMMARY………....viii ÖNSÖZ………..ix GĠRĠġ……….1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM KÜRESELLEġME 1.1 KüreselleĢme Kavramı…….……….4 1.1.1 KüreselleĢme-Modernite Bağlantısı……….………...5 1.1.2 KüreselleĢme Eğilimleri……….……….9

1.1.2.1 AĢırı KüreselleĢmeciler (Hyperglobalist)………...11

1.1.2.2 KuĢkucular (Sceptics)……….12 1.1.2.3 DönüĢümcüler (Transformationalists)………14 1.2 KüreselleĢme Süreci…….………...16 1.3.Ekonomik KüreselleĢme……….18 1.3.1 Üretimde KüreselleĢme……….……….…………...20 1.3.2 Finansal KüreselleĢme………..21 1.3.3 Ticarette KüreselleĢme………..21

1.4 KüreselleĢmeye Yöneltilen EleĢtiriler…….………...23

ĠKĠNCĠ BÖLÜM BÖLGESELLEġME 2.1 BölgeselleĢme Kavramı……….……….28

2.2. BölgeselleĢmenin GeliĢim Süreci………..29

2.2.1 Ġkinci Dünya SavaĢı Öncesi BölgeselleĢme………….……….29

2.2.2 Ġkinci Dünya SavaĢı Sonrası BölgeselleĢme……….………30

2.2.2.1 Ġlk (Eski) BölgeselleĢme……….……….………...30

2.2.2.2 Ġkinci (Yeni) BölgeselleĢme……….……….………..31

2.3 BölgeselleĢmenin Nedenleri…….………..34

(5)

2.4.1 Serbest Ticaret Bölgesi………36

2.4.2 Gümrük Birliği…….………37

2.4.3 Ortak Pazar……….………...38

2.4.4 Ekonomik Birlik………...38

2.5 BölgeselleĢmeye Yöneltilen EleĢtiriler….………..39

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ULUSLARARASI TĠCARETTE KÜRESELLEġME ve BÖLGESELLEġME ÖRNEKLERĠ 3.1 GATT.………...42

3.1.1 GATT‟ın Ortaya ÇıkıĢı ve GeliĢimi……….…….42

3.1.2 GATT‟ın Amaç ve Ġlkeleri……….…………...44

3.2 DTÖ………....………45

3.2.1 DTÖ‟nün Amaçları….………..46

3.2.2 DTÖ‟nün Fonksiyonları…….………...47

3.3.3 DTÖ‟nün Temel Ġlkeleri……….………..48

3.3 BölgeselleĢmenin Sembolü AB………..49

3.3.1 AB‟nin KuruluĢ ve GeliĢim Süreci………...49

3.3.2 AB‟nin Amaçları………...53

3.4 KüreselleĢme ve BölgeselleĢme Ġkilemi……….54

3.4.1 Bölgesel Ekonomik BirleĢmelerin Dünya Ticaretindeki Yeri: AB Örneği………..56

3.4.2 Çok Taraflı Sistem ve BTA‟lar….…...………...62

3.4.2.1 GATT/DTÖ- BTA Ġkilemi ve Sistemsel Sorunlar………...65

3.4.2.2 DTÖ/BTA Cephesinde Son Durum………70

SONUÇ……….76

KAYNAKÇA………...82

ÖZGEÇMĠġ……….90

(6)

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 1.1 KüreselleĢmenin Boyutları ……….6

ġekil 3.1 AB‟nin Ticari ĠliĢkileri………..59

ġekil 3.2 AB‟nin Dünya Ticaretindeki Yeri……….60

ġekil 3.3 DTÖ‟ye Bildirimi Yapılan BTA‟ların GeliĢimi (1948-2015)...71

(7)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1.1 KüreselleĢmenin KavramsallaĢtırılması: 3 Eğilim………...10

Tablo 2.1 Eski ve Yeni BölgeselleĢme Dinamikleri……….………....32

Tablo 3.1 AB‟nin KuruluĢu………..50

(8)

KISALTMALAR LĠSTESĠ

AB Avrupa Birliği (European Union)

ABD Amerika BirleĢik Devletleri (United States of America)

AET Avrupa Ekonomik Topluluğu (European Economic Community) AFTA Asya Serbest Ticaret Bölgesi (Asian Free Trade Area)

AKÇT Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (European Coal and Steel Community) ALADI Latin Amerika Entegrasyon Topluluğu

(Latin American Integration Association)

APEC Asya Pasifik Ekonomik ĠĢbirliği (Asia-Pacific Economic Cooperation) ASEAN Güneydoğu Asya Uluslar Birliği

(Association of Southeast Asian Nations) AT Avrupa Topluluğu (European Community) BM BirleĢmiĢ Milletler (United Nations)

BTA Bölgesel Ticaret AnlaĢmaları (Regional Trade Agreements) CARICOM Karayipler Topluluğu (Caribbean Community)

DB Dünya Bankası (World Bank)

DSU AnlaĢmazlıkların Giderilmesi ve AnlaĢılması (Dispute Settlement Understanding)

DTÖ Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization) EEA Avrupa Ekonomik Alanı (Europen Economic Area)

EFTA Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (European Free Trade Association) EURATOM Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu

FAO Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organization) GATT Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel AnlaĢması

(General Agreement on Tariffs and Trade) GATS Hizmet Ticareti Genel AnlaĢması

(General Agreement on Trade in Services) GYÜ GeliĢme Yolundaki Ülkeler

IBRD Uluslararası Ġmar ve Kalkınma Bankası

(International Bank for Reconstruction and Development)

ILO Uluslararası ÇalıĢma TeĢkilatı (International Labour Organization) IMF Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund)

(9)

LAFTA Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (Latin American Free Trade Association) MERCOSUR Orta ve Güney Amerika Ortak Pazarı

(Southern Common Market) NAFTA Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi

(North American Free Trade Agreement) NATO Kuzey Atlantik AntlaĢması Örgütü

(North Atlantic Treaty Organization) TPRM Ticaret Politikası Ġnceleme Mekanizması (Trade Policy Review Mechanism)

TRIPS Ticaret Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları AnlaĢması

(Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights)

(10)

ÖZET

Özellikle ikinci dünya savaĢından sonra global düzeyde gerçekleĢen hızlı bir değiĢim ve yenilenme süreci ile birlikte dünya artık, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel olarak giderek daha fazla bütünleĢen bir hâl almaktadır. Dünyanın bu bütünleĢme süreci iki ana doğrultuda gerçekleĢmiĢ olup bunlardan birisi değiĢimin baĢlıca unsurlarından olan küreselleĢme iken, diğeri ise küreselleĢme ile yakın bir etkileĢim içinde bulunan ve sınırlara bölünmüĢ yer kürede önemli bir yer teĢkil eden bölgeselleĢmedir. KüreselleĢme ve bölgeselleĢme arasındaki iliĢki karmaĢık bir yapıya sahip olup çoğu zaman bir ikilem olarak nitelendirilmektedir.

BütünleĢmiĢ ve tek bir dünya yolundaki ilk adımlardan olan ekonomik küreselleĢmeyi sağlamak için, uluslararası ticaret iliĢkilerindeki kısıtlamaların azaltılmasını, engellerin ve ayrımcı tutumların ortadan kaldırılmasını öngören çok taraflı Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel AnlaĢması imzalanmıĢ ve ardından onu tamamlayıcı nitelikteki Dünya Ticaret Örgütü kurulmuĢtur. Öte yandan gösterilen ekonomik küreselleĢme çabalarına rağmen ülkeler, bölgesel düzeyde iĢbirliği yapmanın daha hızlı ve kolay olması ayrıca çok taraflı sistemin yavaĢ ve sancılı süreci nedeniyle bölgesel düzeyde ticaret liberalizasyonunun sağlanmasına öncülük vermiĢlerdir. Özellikle Avrupa Birliği‟nden sonra hız kazanan bölgesel ittifak kurma arayıĢları ile birlikte bölgesel ekonomik birleĢmelerin sayısında büyük artıĢ yaĢanmıĢ ve Dünya Ticaret Örgütü‟nün kurulmasından sonra ise bölgesel ticaret anlaĢmalarının sayısı katlanarak artmıĢtır. YaĢanan bu geliĢmeler Dünya Ticaret Örgütü‟nün çok taraflı sisteminin konumunun ve etkinliğinin, dünya ticaretinde büyük önem taĢıyan bölgesel entegrasyonlar ve ticaret anlaĢmaları tarafından sorgulanmasına neden olmuĢ ve küreselleĢme bölgeselleĢme ikilemi tartıĢmalarını tetiklemiĢtir. Dünya ekonomisinin geliĢim sürecinde küreselleĢme ve bölgeselleĢme hareketleri birlikte süregelmiĢ olup, birbirine zıt olarak gözüken bu iki yönlü geliĢim aslında birbirinin tamamlayıcı niteliktedir. Hem küreselleĢme hem de bölgeselleĢme uluslararası ticaret sistemini ayakta tutmakta ve desteklemektedir.

Anahtar Kelimeler: KüreselleĢme, BölgeselleĢme, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel AnlaĢması/Dünya Ticaret Örgütü, Bölgesel BütünleĢmeler/Bölgesel Ticaret AnlaĢmaları

(11)

SUMMARY

THE GLOBALIZATION AND REGIONALISM DILEMMA IN WORLD TRADE

The world, which was influenced greatly by the remarkable changes, and regeneration process experienced globally especially after second World War, is becoming economically, politically, socially and culturally integrated. This formation of the world has developed itself in two ways; one of these is globalization which is one of the main and major elements of change and the other one is regionalism which is in deep interaction with globalization and has a great importance in this this bordered world. The interaction between globalization and regionalism has a complex structure and it is often described as a dilemma.

In order to reach economic globalization, first step on the path of being an integrated world as one, General Agreement on Tariffs and Trade, a multilateral agreement, which offers substantial reduction and the elimination of tariffs, trade barriers and the discriminatory treatment in trade relations, was signed and afterwards the World Trade Organization, the complement of this agreement, was established. Despite these globalization efforts, countries have given priority to regional trade liberalization because it was easier to form a regional blocs and faster to imply a regional policy than the multilateral system. With the movements of countries seeking to form regional alliances, the number of regional economic unions has grown rapidly especially after European Union and also the number of regional trade agreements has increased excessively after the establishment of World Trade Organization. These developments caused the position and the efficiency of the multilateral system of World Trade Organization to be questioned by regional unions and trade agreements and triggered the discussion of globalization and regionalism dilemma. In the developing process of world economy, globalization and regionalism has taken place together as being two main ways of this development and they mutually complete each other in spite of seeming to be contrary. Both globalization and regionalism sustain the international trade system and support it.

Key Words: Globalization, Regionalism, General Agreement on Tariffs and Trade/World Trade Organization, Regional Unions/Regional Trade Agreements.

(12)

ÖNSÖZ

ÇalıĢmam boyunca bana yol gösteren ve yardımcı olan, tez danıĢmanım Yrd. Doç. Dr. Ceren UYSAL OĞUZ‟a ve her zaman yanımda olan ve beni destekleyen aileme çok teĢekkür ederim.

Seda SAĞLAM Antalya, 2015

(13)

GĠRĠġ

TartıĢmaları çok eski tarihlere dayanan küreselleĢme ve bölgeselleĢme kavramları hâlâ adlarından sıkça söz ettiren, zaman içinde aĢınmaya yüz tutan değil aksine önemlerini korumaya devam eden olgulardır. Her geçen gün ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel yönlerden giderek daha fazla bütünleĢen ve homojenleĢen dünyada, bir yandan küreselleĢme hareketleri ağırlık kazanırken, diğer yandan da sınırlarla çevrelenmiĢ yerkürede, çekirdeğinde ulus-devletlerin yer aldığı bölgeselleĢme eğilimleri hız kazanarak devam etmektedir. Bu kavramların çok boyutlu, kompleks ve sürekli iĢleyen bir yapıya sahip olmaları aralarındaki iliĢkiyi kesin olarak nitelendirmeyi zorlaĢtırmaktadır.

Dünya çapında mesafenin, mekânın ve zamanın daralması ile birlikte her alanda kendini hissettiren küreselleĢme, özellikle ülkeler arasında karĢılıklı bağımlılığın artması nedeniyle ekonomik açıdan büyük önem taĢımaktadır. Tarifeler ve Ticaret Genel AnlaĢması‟nın (GATT) öncülük ettiği, ekonomik düzeyde küreselleĢmenin sağlanmasına ve uluslararası ticaret sisteminin serbestleĢmesine yönelik hareketler Dünya Ticaret Örgütü‟nün (DTÖ) kurulması ile birlikte büyük hız kazanmıĢtır.

Giderek küreselleĢen dünyada yaĢanan önemli geliĢmelerin önemli bir ayağını da bölgeselleĢme oluĢturmaktadır. Genellikle coğrafi olarak birbirine yakın olan ve aralarında ekonomik iliĢkiler bulunan ülkelerin, mal, hizmet ve sermaye akımlarını serbest hale getirerek verimlilik ve rekabet güçlerini arttırmaya yönelik gerçekleĢtirdikleri bölgeselleĢme hareketleri ile birlikte dünya ekonomisinde büyük öneme sahip olan bölgesel iĢbirlikleri kurulmuĢ ve giderek daha fazla sayıda bölgesel ticaret anlaĢması (BTA) imzalanmıĢtır. Dönemden döneme değiĢen özellikleri, etkileri ve baĢarı dereceleri ile bölgesel bütünleĢmeler ve BTA‟lar özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından beri uluslararası ticaret sisteminde etkili olmuĢlardır. Böylece yoğunlaĢan küreselleĢme eğilimleri ile birlikte bölgeselleĢme hareketleri de hız kazanarak devam etmiĢtir.

Gittikçe daha fazla ülkenin bir bölgesel iĢbirliği içerisinde yer alma arayıĢı içerisinde olması dünya genelinde bölgesel bütünleĢmelerin sayısının artmasına neden olmuĢtur. Hız kazanan bu bölgeselleĢme sürecinde Avrupa Birliği (AB), diğerlerine gösterici bir rol üstlenmiĢtir. GATT ile sağlanan baĢarıya ve ardından çok taraflı ticaret sisteminin güvenilirliğini bir dereceye kadar sağlayan DTÖ‟nün 1995‟te kurulmasından sonra ise, BTA‟ların sayılarında büyük bir artıĢ meydana gelmiĢtir ayrıca DTÖ‟ye üye olan ülkelerin, aynı zamanda en az bir bölgesel anlaĢmaya da taraf olması giderek küreselleĢen dünya ticaretinde göze çarpmaktadır. Mevcut durum, küreselleĢme ve bölgeselleĢme ikilemi

(14)

tartıĢmalarının çok taraflı sistem ve bölgeselleĢme hareketleri-özellikle BTA‟lar-çerçevesinde yoğunlaĢmasına neden olmuĢtur.

Bu çalıĢma, kavram olarak birbirine karĢıt olarak algılanan küreselleĢme ve bölgeselleĢme arasındaki iliĢkinin dünya ticareti kapsamında, nasıl bir etkileĢim içinde olduğunun incelenmesi ve yine bu kapsamda küreselleĢme-bölgeselleĢme ikilemine bir açıklık getirmek amacıyla hazırlanmıĢtır. Bu amaçla, öncelikle dünya ekonomisi açısından önem taĢıyan iki kavram olan küreselleĢme ve bölgeselleĢme detaylı olarak ele alınmıĢ ve bu kavramlara yöneltilen eleĢtirilere yer verilmiĢtir. Daha sonra küreselleĢme hareketlerini temsilen dünya ticaretinde büyük öneme sahip GATT/DTÖ ve çok taraflı sistem, bölgeselleĢme hareketlerini temsilen ise, bölgesel entegrasyonların sembolü olan AB ve bölgeselleĢmenin yapı taĢlarından olan BTA‟lar ele alınarak, aralarındaki iliĢki açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. AraĢtırma; ülkelerin neden öncelikle kendi aralarında ticaretin serbestleĢtirilmesine önem vererek bölgesel iĢbirliklerini tercih ettikleri, küresel düzeyde ticaretin serbestleĢmesini öngören DTÖ‟ye rağmen neden BTA‟ların sayılarının giderek arttığı ve dünya ticaretinde önemli bir yere sahip AB örneği çerçevesinde bölgesel iĢbirliklerinin ve BTA‟ların çok taraflı sistem için bir tehdit mi yoksa tek bir dünya anlayıĢı yolunda bir geçiĢ aĢamasını mı oluĢturmakta olduğu soruları etrafında yoğunlaĢmıĢtır. AraĢtırmanın varsayımları; bölgeselleĢme ve küreselleĢmenin tamamlayıcı nitelikte olduğu ve bu bakımdan çok taraflı sistem için bir engel olarak algılanan bölgesel iĢbirliklerinin ve BTA‟ların aslında uluslararası ticareti besleyerek, bütünleĢmiĢ bir dünya için gerekli alt yapıyı oluĢturduğu ve bu yolda bir basamak görevi gördüğü yönündedir.

ÇalıĢma, üç ana bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde, giderek daha fazla bütünleĢen ve homojenleĢen dünyanın geliĢim sürecinde kilit bir rol oynayan küreselleĢme, öncelikle kavram olarak, boyutları ve farklı bakıĢ açıları ile açıklanmaya çalıĢılmıĢ ve küreselleĢmenin nasıl bir geliĢim süreci gösterdiği üzerinde durulmuĢtur. Daha sonra ticaretin küreselleĢmesini de kapsayan ekonomik küreselleĢme kavramı ele alınmıĢ ve son olarak da küreselleĢmeyi farklı bakıĢ açılarından görmek adına küreselleĢmeye yöneltilen eleĢtirilere yer verilmiĢtir.

Ġkinci bölümde, hızla küreselleĢen dünyanın geliĢim süreci içinde en az küreselleĢme kadar önemli yer tutan bölgeselleĢme öncelikle kavram olarak, daha sonra farklı dalgalarıyla geliĢim süreci ve dinamikleri ile birlikte ele alınmıĢtır. Sonrasında bölgesel bütünleĢme olgusu, kapsamı ve çeĢitleri ele alınmıĢ ve ülkeleri bölgeselleĢme hareketlerine yönelten nedenler incelenmiĢtir. Bölümün sonunda ise bölgeselleĢmeye yöneltilen eleĢtiriler üzerinde durulmuĢtur.

(15)

Üçüncü bölümde ise ilk iki bölümde detaylı olarak incelenen küreselleĢme ve bölgeselleĢme arasındaki iliĢkinin ve ikilemin irdelenmesi doğrultusunda uluslararası ticarette küreselleĢme örnekleri çerçevesinde GATT, DTÖ ve bu kapsamda çok taraflı sistem; bölgeselleĢme kapsamında ise AB örneği ile bölgesel bütünleĢmeler ve BTA‟lar ele alınmıĢtır. Bu bölümde öncelikle, AB ile bölgesel entegrasyonların dünya ticaretindeki yeri ve önemi incelenmiĢ ve çok taraflı sistem ile birbirlerini destekleyen paralellik arz eden noktalar üzerinde durulmuĢtur. Daha sonra yakın bir iliĢki içerisinde bulunan DTÖ‟nün çok taraflı sistemiyle, hızla bütünleĢen dünya ekonomisinde giderek artan sayılarıyla dikkatleri üzerine çeken BTA‟lar karĢı karĢıya getirilmiĢ ve aralarındaki sistemsel sorunlar irdelenmiĢtir. Son olarak ise mevcut duruma bakılarak son durum analiz edilmeye çalıĢmıĢ ve sorunların giderilmesine yönelik olasılıklara yer verilmiĢtir.

ÇalıĢmada, birbirine zıt gibi görünen küreselleĢme ve bölgeselleĢmenin aslında birbirlerini tamamlayıcı nitelikte oldukları ve dünya ticareti kapsamında incelendiğinde, çok taraflı sistem ve bölgesel ticari bloklar arasındaki farklılıkların zamanla daha uyumlu hale geldikleri görülmüĢtür. Daha fazla oranda birbirini destekleyici tutumlar sergileyen bölgesel oluĢumlar kapsamında bölgesel iĢbirliklerinin ve BTA‟ların, uluslararası ticaretin yapı taĢlarından oldukları ve küresel düzeyde gerçekleĢecek bir ekonomik liberalizasyon sistemine ve bütünleĢmeye geçiĢin bir aĢamasını oluĢturdukları sonucuna ulaĢılmıĢtır. KarmaĢık ve değiĢken yapıya sahip olan küreselleĢme ve bölgeselleĢme arasındaki ikilemin, mevcut durum itibariyle, tam anlamıyla giderilmesi söz konusu olmasa da izlenebilecek bazı politikalar ile kolaylıkların sağlanabileceği ve sürtüĢmelerin azaltılmasının mümkün olabileceği görülmüĢtür.

(16)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM KÜRESELLEġME

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında uluslararası düzeyde hızlı bir değiĢim ve yenilenme sürecine girilmiĢtir. Bu sürece etki eden eğilimlerin baĢında da küreselleĢme gelmektedir. Her ne kadar pek çok araĢtırmanın ve tartıĢmanın konusu olsa da, bugün bile küreselleĢme kavramı hakkında kesin bir tanım ya da görüĢ birliği bulunmamaktadır.

ÇalıĢmanın bu bölümünde küreselleĢme kavramı farklı açılardan ve yaklaĢımlardan ele alınacak, sahip olduğu karmaĢık yapısı ve süreci incelenecektir. Daha sonra küreselleĢmenin en fazla hissedildiği alanlardan olan ekonomik küreselleĢme ve çeĢitleri üzerinde durulacak, son olarak da küreselleĢmeye yöneltilen eleĢtirilere yer verilecektir.

1.1 KüreselleĢme Kavramı

KüreselleĢme kesin bir baĢlangıcı ve sonu olan bir süreç içerisinde tanımlanabilen bir kavram olmamakla birlikte genel olarak; farklı ulusal sınırlar içerisinde bulunan insanların, sermayenin ve üretim araçlarıyla fikirlerin, kültürel normların ve değerlerin baĢka coğrafi bölgelere hareket serbestîsi kazandıkları ve bu süreçte yeni aktörlerin ortaya çıkmasını veya eski aktörlerin rollerinin değiĢmesini mümkün kılan, ulusal ve uluslararası bazda güç ve iktidar iliĢkilerinin yeniden kurulmasına neden olan bir süreç olarak tanımlanabilir (DemirtaĢ ve CoĢkun, 2007, s.52).

Spich, küreselleĢmenin; bir zihniyet, bir düĢünce yapısı, ideal bir görselleĢtirme, popüler bir metafor ve son olarak da karmaĢık uluslararası geliĢmeler hakkında üslup kazandırılmıĢ bir düĢünme biçimi olduğu ifadesinde bulunmuĢtur (Spich, 1995, s10-11).

Sosyal bilimci Giddens ise küreselleĢmeyi, yeni bir kavram olup olmadığı, ne tür kavramlarla etkileĢim içinde olduğu ve yol açacağı sonuçların neler olabileceği gibi yönlerden ele almıĢ ve pek çok yönüyle sorgulamıĢtır. Giddens, küreselleĢmeyi genel olarak dünya çapındaki sosyal iliĢkilerin yoğunlaĢması ve böylece mekânsal olarak birbirinden uzak olan bölgelerin bağlantı kurabilmesi olarak tanımlamıĢtır. Ayrıca yeniçağda „dünya çapında toplumsal iliĢkilerin yoğunluğu‟ daha önceki tarihsel dönemlerin hepsine nazaran çok daha fazla olduğundan küreselleĢme “modernite” kavramı ile büyük oranda eĢanlamlıdır (Giddens,1990, s.63-65).

(17)

1.1.1 KüreselleĢme-Modernite Bağlantısı

Giddens‟ın tanımından yola çıkarak kısaca modernite kavramını tanımlamak ve modernliği güdüleyen güçleri incelemek küreselleĢme kavramının daha iyi anlaĢılmasına yardımcı olacaktır.

Kökeni, geri kalmıĢ bir medeniyetin kendinden ileri seviyedeki bir medeniyete eriĢebilmek için gösterdiği çabaların ortak adı olarak ifade edilen “modernleĢme” kavramına dayandırılabilecek moderniteyi, öncelikle Batı Avrupa‟da gerçekleĢen düĢünce ve anlayıĢta beliren yeni bir hayat görüĢü, düĢünsel planda yaratılan bir değiĢim ideolojisi olarak tanımlamak mümkündür (Baran, 2013, s.58,60).

Giddens‟ın tanımıyla ve en yalın anlamıyla modernite, 17. yüzyılda Avrupa‟da baĢlayan, zamanla bütün dünyaya yayılan ve etki eden toplumsal yaĢam ve örgütlenme biçimlerine iĢaret etmektedir. Modernlik kavramının tarihine bakıldığında, devamlılık göstermeyen yani kesintili bir geliĢim sürecine sahip olduğu görülmektedir (Giddens, 1990, s. 1-4). Buna karĢın modernite, kendini sürekli yeniden yorumlayarak aĢan niteliği sayesinde toplumsal ve bireysel hayatın her aĢamasını hem derinden, hem de geniĢ bir açıdan etkilemiĢ ve değiĢtirmiĢtir.

Ġç içe geçmiĢ sanayileĢme, kapitalizm, militarizm ve devletçilik süreçleri modernitenin itici güçleri olmuĢ ve bir bakıma yayılıp geniĢlemesi için gerekli ortamı sağlamıĢlardır. Günümüzde etkinliğini koruyan, özünde değerler alanına giren kültürleĢme süreçlerinin de yer aldığı çok yönlü, çok boyutlu ve dinamik bir süreklilik olan modernite yaĢamımızı biçimlendirmeye ve günlük yaĢantımızda kendini hissettirmeye devam etmektedir.

Giddens‟ın küreselleĢmeyi modernitenin sonucu ve yerelliklerin (localities) birbirleriyle olan iliĢkilerini basit bir etki-tepki süreci olarak ifade eden görüĢlerine eleĢtiri olarak sosyolog Robertson “glokalleĢme” (glocalization) kavramını vurgulamıĢtır. Globalization (küreselleĢme) ve localization (yerelleĢme) terimlerinin birleĢtirilmesiyle glocalization (glokalleĢme) terimi doğmuĢtur. Robertson, bu kapsamda küreselleĢmenin heterojen yönünü vurgulamıĢ ve küreselleĢme sürecinin küresel olan ile yerel olanın içe içe geçerek dünyanın bir bütün olarak sıkıĢması anlamına geldiğini savunmuĢtur (Robertson, 1995, s.26-28).

Kapitalist dünya ekonomisi, ulus-devlet sistemi, askeri dünya düzeni ve uluslararası iĢbölümü, Giddens‟ın ele aldığı Ģekilde küreselleĢmenin dört boyutunu ve ayrıca modernitenin temel itici güçlerini oluĢturmaktadırlar (Giddens,1990, s.71).

(18)

ġekil 1.1 KüreselleĢmenin Boyutları Kaynak: Giddens A., 1990, s.71.

Bu temel dört boyuta ek olarak, hem küreselleĢme hem de modernite açısından en az diğerleri kadar önem taĢıyan “kültür” çalıĢmada küreselleĢmenin beĢinci boyutu olarak ele alınmıĢ ve diğer boyutlarla birlikte kısaca açıklanmıĢtır.

Giddens‟a göre küreselleĢmenin birinci ve en belirgin boyutu „kapitalist dünya ekonomisidir‟. Kapitalizmin özellikle 16. ve 17. yüzyılda önem ve hız kazanmasıyla birlikte, artık küresel dünya düzeni siyasal güçten daha çok ekonomik güce dayanmaktadır. Buna göre dünya ekonomisinin güç merkezlerinin temelinde, üretim mekanizmasının baĢını çeken kapitalist ekonomik giriĢim modelini benimsemiĢ olan ulus-devlet yer almaktadır. Bu devletlerin yerel ve uluslararası ekonomik politikaları, ekonomik faaliyetleri düzenleyici bir yapıdadır ancak devletlere ait iktisadi kurum ve kuruluĢları siyasetten yalıtılmıĢ olarak kalır (Giddens,1990,s.70). Bu durum ticari kurumlar için küresel düzeyde oldukça geniĢ bir faaliyet alanı sağlamaktadır.

Günümüz kapitalist dünya ekonomisi ticaret ve sanayi bağlantı merkezleri yolu ile bütünleĢmiĢtir. Giddens‟a göre (Giddens, 1990, s. 70-71); “Eğer ulus devletleri küresel siyasal düzende ana „aktörler‟ ise, kurumlar da dünya ekonomisindeki egemen „faktörlerdir‟”. KüreselleĢme ile birlikte uluslararası ekonomik iliĢkiler daha çok ülkelerin ve çok uluslu Ģirketlerin kapitalist türden iĢ bağlantıları, endüstriyel mal ve hizmetlerin alımı ve satımı, dağıtımı ve pazarlanması ile belirlenir hale gelmiĢtir (ġenses, 2004, s. 4). Hatta bu çok

Ulus-Devlet Sistemi Kapitalist Dünya Ekonomisi Askeri Dünya Düzeni Uluslararası İşbölümü

(19)

uluslu Ģirketlerin bazılarının gelirleri birçok ulusun bütçesinden ve milli gelirinden (GSYĠH) daha fazla olabilmektedir (Dura ve Kılıçarslan, 2011, s.86, 97). Bir devletin küresel siyasal düzen içindeki etkisi büyük ölçüde onun zenginlik seviyesi (zenginliği ve askeri gücü arasındaki iliĢki) ile bağlantılıdır (Giddens, 1990, s.72). Ülkeler arasındaki ekonomik geliĢmiĢlik farklılığı da dünya kapitalist ekonomi düzeninin bir sonucudur.

KüreselleĢmenin ikinci boyutunu „ulus-devlet sistemi‟ meydana getirmektedir. Ulus-devletler küresel siyasal düzenin en önemli üyesidirler. Çünkü ulus-Ulus-devletler, bölgesel ve uluslararası ekonomik politikaların yürütülmesi, uygulanması ve düzenlemesinde oldukça etkin rol oynamaktadırlar. Ancak küresel siyasal düzende bir ulus-devletin etkin olabilmesi, o devletin refah düzeyi ve askeri gücüyle sınırlıdır. Giddens bu süreci aynı zamanda „devletlerin uluslararası eĢgüdümlenmesi‟ olarak tanımlamakta ve günümüz dünyasında, ulus-devletler sisteminin siyasal ve ekonomik küreselleĢmede oldukça etkin bir rol oynadığını belirtmektedir (Giddens, 1990, s.72-74).

Modern silahlanmanın bir sonucu olan Ģiddetli yıkım gücüne sahip „askeri dünya düzeni‟ ise küreselleĢmenin üçüncü boyutunu oluĢturmaktadır. Bir anlamda bu boyutu, askeri güç, askeri yardım veya askeri tehdidin karĢılıklı bağımlılık çerçevesinde çok geniĢ kapsamlı bir ağ halini aldığı ve askeri anlamda geliĢim sürecine iĢaret eden askeri küresellik (military globalism) olarak da ifade etmek mümkündür (Gürkaynak ve Yalçıner, 2009 s.82).

Günümüzde devletlerin neredeyse hepsi, güçlü pre-modern uygarlıkların sahip olduğundan, hatta gereğinden daha fazla askeri güce sahiptirler. Öyle ki ekonomik yönden zayıf pek çok 3. dünya ülkesi askeri açıdan güçlüdürler (Giddens, 1990, s. 74-75). Ortak silahlanma ve savunma politikaları yoluyla birden fazla ülkenin (örneğin Kuzey Atlantik AntlaĢması Örgütü -NATO) silahlı güçlerini birleĢtirmesi ile belirli bir bölgede olan çatıĢma, o bölgedeki ulusların bağlı bulunduğu uluslararası askeri örgütleri kolayca harekete geçirebilmekte ve yerel çatıĢmalar bütün dünyayı ilgilendirebilen bir küresel sorun haline gelebilmektedir.

KüreselleĢmenin dördüncü boyutunu ise „uluslararası iĢbölümü‟ oluĢturmaktadır. Endüstriyel geliĢmeye bağlı olarak geliĢmiĢ ve azgeliĢmiĢ ülkeler arasındaki farklılaĢmaları içeren ve sürekli geniĢleyen bir küresel iĢ bölümü, bu boyutun en göze çarpan özelliğidir. Küresel iĢbölümü emek, sermaye ve doğal kaynakların nitelik ve niceliğine göre Ģekillenmektedir. Bu yaklaĢıma göre, modern endüstri, yapılması gereken iĢlerin düzeyine değil aynı zamanda bölgesel düzeyde var olan iĢ bölümü çerçevesi içerisinde endüstrinin geliĢmiĢlik düzeyine, sendikalaĢma oranına, iĢ gücünün el becerisine ve hammadde üretimine bağlıdır. Böylece küresel olarak belirli bölgeler üretim merkezleri haline gelirken belirli bölgeler endüstri dıĢı üretim faaliyetlerinde yoğunlaĢmaktadır (Giddens, 1990, 75-76). Her ne

(20)

kadar belirli bölgeler diğerlerine göre daha geliĢmiĢ olsa bile, ülkelerin birbirlerine olan karĢılıklı bağımlılıkları giderek artmaktadır. Genel olarak karĢılıklı bağımlılık; ülkeler veya farklı ülkelerdeki aktörler arasındaki karĢılıklı etkileĢimin Ģekillendirdiği koĢulları ifade etmekte olup karĢılıklı bağımlılık iliĢkisi içerisinde bulunan devletler arasında yaĢanacak herhangi bir olumsuz geliĢmeden her iki tarafın da etkilenmesi söz konusudur. Bu iliĢkide devletlerden birisinin diğerine karĢı bağımlılığı her zaman için daha fazladır ve taraflardan birinin, diğeri üzerindeki pazarlık gücü diğer tarafın bu iliĢkiye karĢı hassasiyetine ve etkilenme derecesine de bağlıdır (Gürkaynak ve Yalçıner, 2009, s.75).

KüreselleĢmenin modern endüstriye bağlı olarak ortaya çıkardığı bir diğer sonuç ise teknolojisinin dünya çapında yayılması ve bunun üretim süreciyle sınırlı kalmayıp insanların günlük yaĢamının içine kadar girmesi ve küresel olarak bütün bireyleri derinden etkileyebilmesidir. Özellikle kitle iletiĢim araçlarının giderek yaygınlaĢması bireylerin dünyada olup biten olayları anında izleyebilmelerine olanak tanımasıdır (Giddens, 1990, s.76-77).

Bu dört boyuta ek olarak, küreselleĢmenin bir diğer önemli boyutunu da kültür oluĢturmaktadır. Bir milletin hayat tarzı olarak tarif edebileceğimiz kültür ile küreselleĢme bir anlamda kaçınılmaz olarak etkileĢim içindedirler. KarĢılıklı olan bu iliĢkide küreselleĢme, büyük dönüĢüm ve değiĢimlerle kültürü etkilemekte, kültür de bizzat dönüĢümleri meydana getirmede etkili olabilmektedir (Talas ve Kaya, 2007, s.152).

Mike Featherstone göre (Featherstone, 1995, s. 6-7): “Küreselleşme süreci kültür kavramının aynı anda iki ifadesini akla getirir. Birincisi belirli, özgün bir kültürün kendi kapasitesi doğrultusunda dışa doğru genişlemesini gerektirir. Heterojen kültürler anonim (bir bütün haline) hale gelir ve sonunda tüm dünyayı kaplayacak olan egemen kültürün bir parçasını oluşturur. İkincisi ise kültürlerin bastırılması ve sıkıştırılması olgularına dikkati çeker. Önceden birbirinden ayrı tutulmuş şeyler şimdi birbiri ile etkileşim ve temas halindedir.”.

Günümüzde, özellikle iletiĢim alanında yaĢanan devrim niteliğindeki geliĢmeler neticesinde, tüm dünya genelinde bireyler ve toplumlar arasındaki etkileĢim oldukça ileri bir seviyede gerçekleĢmektedir. Böylece, söz konusu bireyler ve toplumlar arasında kurulan bağlar ile daha önceden birbirlerine yabancı gelen yaĢam tarzları çerçevesinde ortak bir payda oluĢmakta, farklı zevkler, ilgi alanları gibi konularda belirli bir ahenk, hatta tekdüzelik sağlanmaktadır. Bir anlamda, küresel bir kültür ve birikim doğmaktadır (Bayar, 2008, s. 30). OluĢturulan bu ortak kültür, getirilerinin yanında özellikle küreselleĢme sürecinde gerek ekonomik yapılanmaya, gerek evrensel değerlere, gerekse teknolojik değiĢimlere ayak uyduramayan toplumlar açısından kültürlerini yitirme, tek bir kültüre mahkûm olmaya

(21)

zorlanma gibi olumsuz sonuçları da beraberinde getirmektedir. Bu durum toplumların yerel kimlikleri üzerinde baskı oluĢmasına neden olmakta ve kültürel çeĢitliliği olumsuz olarak etkilemektedir.

1.1.2 KüreselleĢme Eğilimleri

KüreselleĢme kavramına daha çok ekonomik merkezli yaklaĢan Held ve McGrew küreselleĢmenin, dünyanın hızla ekonomik ve teknolojik güçler tarafından Ģekillendirilen bir sosyal paylaĢım alanına doğru ilerlemesi durumunu yansıttığı ifadesinde bulunmuĢlardır. Bu bağlamda dünyanın herhangi bir bölgesinde yaĢanan geliĢmelerin, dünyanın diğer tarafında bulunan bireylerin veya toplumların hayatlarında büyük ve derin değiĢimlerle sonuçlanabilmekte olduklarını belirtmiĢlerdir (Held ve Mcgrew, 1999, s.1). Genel olarak baktığımızda, ekonomik yaklaĢımlarda esas olarak küreselleĢme sürecinin harekete geçirilmesinde kilit rol oynayan kapitalizm ve serbest piyasa mekanizmalarının öne çıktığı görülmektedir.

Held ve McGrew küreselleĢme için özel bir kavramsallaĢtırmayla birlikte küreselleĢmenin özelliklerini keĢfetmek amaçlı kullanılacak yöntemler dizisi sunmuĢlardır.

(22)

Tablo 1.1 KüreselleĢmenin KavramsallaĢtırılması: 3 Eğilim

AĢırı

KüreselleĢmeciler

KuĢkucular DönüĢümcüler

Yeni olan ne? Küresel Çağ Ticaret blokları, önceki döneme göre daha zayıf coğrafik yönetim

Tarihsel olarak benzeri görülmemiĢ küresel karĢılıklı bağımlılık düzeyleri Baskın özellikleri Küresel kapitalizm,

Küresel yönetim, Küresel sivil toplum

1890‟lar öncesine göre daha bağımsız bir Dünya Belirgin (yoğun ve yaygın) küreselleĢme Ulusal Hükümetlerin gücü Azalmakta ya da aĢındırılmakta GüçlendirilmiĢ ya da arttırılmıĢ Yeniden yapılandırılmıĢ KüreselleĢmenin Ġtici güçleri Kapitalizm ve Teknoloji Devletler ve Piyasalar ÇağdaĢlığın kombine güçleri TabakalaĢmanın ġekilleri Eski hiyerarĢilerin aĢınması Güneyin artan marjinalizasyonu Dünya düzeninin yeni mimarisi

Baskın Motif McDonald‟s, Madonna, etc.

Ulusal çıkar Siyasal toplumun dönüĢümü KüreselleĢmenin KavramsallaĢtırılması Ġnsan eylemi kapsamının yeniden düzenlenmesi olarak UluslararasılaĢtırma ve BölgeselleĢtirme olarak Uzaktaki bölgelerarası iliĢkilerin ve eylemlerin yeniden düzenlenmesi olarak Tarihsel yörünge Küresel uygarlık Uygarlıkların

bölgesel

blokları/çatıĢmaları

Belirsizlik: küresel birleĢme ve bölünme Özet görüĢ Ulus-devletin sonu UluslararasılaĢtırma

devletin rızasına ve desteğine bağlıdır KüreselleĢme devletin gücünü ve dünya politikasını dönüĢtürmektedir

Kaynak: Held D., McGrew A. vd., 1999, s.10.

Tablo 1.1‟den hareketle bu üç grubu daha detaylı incelemek, küreselleĢmeyi kavramsallaĢtırma sürecinin anlaĢılmasına yardımcı olacaktır.

(23)

1.1.2.1 AĢırı KüreselleĢmeciler (Hyperglobalists)

AĢırı küreselleĢmeciler bizim giderek küreselleĢen bir dünyada yaĢadığımızı ve küreselleĢmenin, insanlık tarihinde geleneksel ulus devletlerin özelliklerini yitirdiği ve hatta küresel ekonomide iĢlevsiz bir birim haline geldiği yeni bir çağı ifade ettiğini belirtmiĢlerdir (Movius, 2010, s.7). Yani, bugün ulus devlet anlayıĢı önemini kaybetmekte ve onun yerini dünya toplumu almaktadır. Ulus-devletler arasındaki sınırların giderek daha fazla ortadan kaybolmasıyla, daha önce kapalı siyasi ve ekonomik ortamlarda yaĢayan insanlar artık sınırlar ötesine geçerek birbirleriyle daha fazla iletiĢim kurabilmekte ve ulus ötesi ağlar (transnational networks) oluĢturabilmekte, hatta bu ağların güçlenmesi durumunda farklı konularda etkin sivil toplum kuruluĢları kurabilme olanağına da sahip olmaktadırlar (DemirtaĢ-CoĢkun, 2007, s.54).

Bu görüĢe göre, küreselleĢme ulus devleti için doğrudan bir tehlike oluĢturmakta ayrıca devlet otoritesinin yerine de piyasa mekanizması geçerek bireysel otonominin baĢarısı artmaktadır (Movius, 2010, s.7). Ekonomiyi küresel oyunun gereklerine uygun biçimde yönetmekten baĢka seçeneği olmayan, tek görevi bu kaçınılmaz ekonomi politikalarının toplumsal sonuçlarını yönetmek ve toplumsal sonuçlarını karĢılamak olan bir ulus devleti söz konusudur (Ulagay, 2000, s.87). Bu süreçte ulus devletlerinin yetkileri büyük oranda sınırlandırılmakta ve giderek ulus devletin iĢlevlerini üstlenecek yeni örgütlenme biçimleri ortaya çıkmaktadır.

AĢırı küreselleĢmeciler, ekonomik küreselleĢmenin uluslararası üretim, ticaret ve finans ağları oluĢturarak milli ekonomilerin yapılarını bozduğunu ileri sürerler (Held ve McGrew, 1999, s.3). Ekonomileri özelleĢtiren, küresel piyasaları özerkleĢtiren, ulus devletinin hâkimiyet ve otonomi kaybı ile sonuçlanan bir ekonomik küreselleĢme üzerine odaklanırlar (Movius, 2010, s.7). Bu durum ekonomik kontrol mekanizmalarının birçoğunun etkinsizleĢmesine de yol açmıĢ böylece mal ve para piyasalarının dünya genelinde bütünleĢmesi söz konusu olmuĢtur. Bu bütünleĢme süreci 1870‟lerde baĢlayarak ulusal

ekonominin gücünün yitirmesine neden olan neo-liberalizm ile Ģekillenmeye devam etmiĢtir. (Kaya, 2009, s.5). AĢırı küreselleĢmeciler, küreselleĢme sürecinin küresel ekonomide

kaybedenler kadar kazananları da yarattığına ve kazanan ve kaybeden arasındaki kutuplaĢmayı, küresel ekonomik düzen içinde bir birine bağlayıp hafifletilebileceğine inanmaktadırlar (Özerkmen, 2004, s.136).

AĢırı küreselleĢmeciler kendi aralarında neo-liberal (iyimser) ve neo-marksist (kötümser) olmak üzere farklı yaklaĢımlara sahiptirler. Birçok neo-liberal için küreselleĢme; "ilk gerçek küresel uygarlığın habercisi", küresel ekonominin yükseliĢi, küresel düzeyde kültürel karıĢım (hypredization), küresel yayılma ve küresel yönetiĢim (global governance

(24)

institutions) kurumlarının doğuĢu, köklü bir biçimde "yeni dünya düzenin" göstergeleri ve ulus devletin sonu olarak yorumlanmaktadır (Özerkmen, 2004, s.137). Ġyimser neo-liberal yaklaĢıma göre, küresel rekabet nedeniyle bazı ülkelerin durumu kötüleĢse bile bütün ülkelerin belirli mallarda karĢılaĢtırmalı üstünlüğü bulunmaktadır. KarĢılaĢtırmalı üstünlük, bir ülkenin bir mal ya da hizmeti öteki mal ve hizmetlere göre daha düĢük maliyetle üretebilmesi halini ifade etmekte olup (Maneschi, 1998, s.10) burada ticaretin, ticaret yapan her iki taraf için de nasıl fayda sağlayacağı açıklanmaya çalıĢılır (Erkan, 2012, s.197). Bu teoriye göre her iki malın üretiminde de mutlak olarak dezavantajlı olan bir ülke, daha az dezavantajlara sahip olduğu malı üretip ihraç ederse, bu malın üretim ve ihracatında karĢılaĢtırmalı üstünlüğe sahip olmaktadır. Diğer taraftan bu ülke, daha fazla mutlak dezavantajlı olduğu malın üretimini durduracağı için, bu malı ithal etme yolunu seçmektedir. Eğer bir ülke, diğer ürünlerden daha fazla verim aldığı bir ürünün üretiminde uzmanlaĢırsa (diğer ülkelerin aynı ürünü daha etkin üretip üretmediğine bakılmaksızın) ticaretten elde edilen toplam verim artacaktır (Karluk, 2003, s.16). Herhangi bir zarara uğrama durumunda ise, taraflar arasında telafi etme ve revizyon yoluna gidilmektedir. Ġyimserlere göre geleneksel merkez-çevre yapısı dönüĢüm geçirerek yeni bir küresel iĢbölümü niteliğine kavuĢurken, artan küresel iletiĢim sayesinde uluslararası iĢbirliği de daha kolay hale gelir (Aslan, 2007, s.7). Neo-marksistler yani kötümserler için ise küresel kapitalist ekonomi, hem uluslararasında hem de ulusların kendi içinde eĢitsizlikler yaratmaktadır ve modern küreselleĢme ezici küresel kapitalizmin galibiyetini temsil etmektedir (Held ve McGrew, 1999, s.4).

1.1.2.2 KuĢkucular (Sceptics)

KuĢkucular ve aynı zamanda küreselleĢme karĢıtları olarak da tanımlanan bu grup küreselleĢmeye her konuda kuĢkuyla yaklaĢmaktadır ve onlar için “küreselleĢme” hayali bir kavramdır (Held ve McGrew, 1999, s.5). ġüpheciler küreselleĢme kavramı içinde neyin gerçekte “küresel” olduğunu sorgular, eğer bu dünya çapında bir olgu değilse kavramın geçerli olmadığını ve kesinlikten yoksun olduğunu ileri sürerler (Movius, 2010, s.7).

Coğrafi referans olmadan ulus ötesini küresel olandan hatta bölgeselleĢme sürecini küreselleĢme sürecinden ayırmak mümkün görünmemektedir. KüreselleĢme karĢıtları küreselleĢmenin yeni bir süreç olmadığını, 19. yy‟da da önemli ölçüde para ve mal hareketlerinin olduğunu ve iĢgücü hareketlerinde de serbestleĢme bulunduğunu ifade etmektedir. Onlara göre küreselleĢme, sosyal devleti ortadan kaldıran, devletin küçültülmesi gereğini savunan ideolojik bir kavram olup, kendi çıkarlarından baĢka bir Ģey gözetmeyen çok uluslu Ģirketlerin hâkimiyetidir (Aslan, 2007, s.7). Dünya ekonomisinde belirli ve az sayıda

(25)

ülke söz hakkına sahiptir. ABD, Avrupa ve Japonya ekonominin merkezini oluĢturmakta ve ekonomik iĢlemlerin çoğu bu aktörler arasında gerçekleĢmektedir. ġüphecilere göre aslında bu süreç Batılı devletlerin neo-liberal politikalarının bir uzantısı olmaktan ibarettir ancak bu olguya “küreselleĢme” adının verilmesi ona geniĢ halk kitlelerinin gözünde meĢruiyet kazandırmakta ve bu bağlamda bir mit yaratmaktadır (DemirtaĢ-CoĢkun, 2007, s.55).

Günümüzde bu durum, egemen bazı aktörlerin değiĢmesi dıĢında aynen devam etmektedir. ABD ve AB hâlâ hâkimiyetini devam ettirse de yeni aktörler dünya piyasasındaki yerini almaya baĢlamıĢtır. Özellikle Çin ardından Hindistan bu yeniden merkezlenmenin kalbinde yer alırken yeni bir küresel hegemonyanın iĢaretini vermektedirler.

Hirst ve Thompson, küreselleĢme argümanlarının zayıflığına iĢaret etmiĢ, küreselleĢme trendinin abartılmıĢ bir süreç ve dünya ekonomisinin küresel olmaktan çok uzakta olduğu ifadesinde bulunmuĢlardır. Hirst ve Thompson, dıĢ yatırımın daha çok yukarıda bahsedilen üç ülke ekseninde yoğunlaĢmıĢ olduğunu, dolayısıyla bu ekonomik güçlerin finansal piyasalar ve diğer ekonomik faaliyetler üzerinde güçlü bir baskı kurma potansiyelleri bulunduğunu belirtmiĢtir. Bu süreçte ekonomi daha çok uluslararası olmakta, fakat global olarak bütünleĢmiĢ değildir. Ulusal ekonomiler ortadan kalkmıĢ olmamakla birlikte, ulusal ekonomiler arasındaki bağlar ve iliĢkiler artmıĢtır (Hirst ve Thompson, 2003, s.8-9).

Stiglitz “KüreselleĢme: Büyük Hayal Kırıklığı” adlı kitabında konu ile ilgili olarak; „Küreselleşme karşıtı hareket, gücünü, sadece ideoloji güdümlü politikaların, gelişmekte olan ülkelere verdiği zararlardan değil, küresel ticaret sistemindeki adaletsizliklerinden de alıyor. Günümüzde çok az kişi (fakir ülkelerin ürettiği malları ülkeye sokmayarak fayda sağlayan çıkar sahipleri hariç), gelişmekte olan ülkeleri, piyasalarını gelişmiş sanayi ülkelerinin mallarına açmaya zorlayarak yardım ediyormuş gibi davranırken, kendi piyasalarını koruma ikiyüzlülüğünü, zengini daha da zenginleştiren, fakiri ise yoksullaştıran ve gittikçe kızdıran politikaları savunuyor‟ ifadesinde bulunmuĢtur (Stiglitz, 2003, s.15).

KuĢkuculara göre küreselleĢme, bütünleĢmeden çok, farklı kültürler, farklı uygarlıklar ya da bölgeler arasında yeni çatıĢmaları beraberinde getirecektir. Neo-liberallerin iddia ettiklerinin aksine, küresel bir toplum yerine ulusalcı, agresif ve ırkçı bir toplum doğacaktır. Ayrıca, küreselleĢme sürecinin karĢısında geliĢen bölgeselleĢmenin küreselleĢmenin bir ara istasyonu olmaktan ziyade küreselleĢmenin alternatifi olduğu ve dünyanın küresel bir uygarlık olma yerine yeni anlayıĢlar çerçevesinde bölünme (Çelik, 2012, s.63) sürecine doğru ilerlemekte olduğu da ifade edilmektedir.

(26)

1.1.2.3 DönüĢümcüler (Transformationalists)

Giddens‟in de aralarında bulunduğu dönüĢümcüler, küreselleĢmeyi günümüz dünyasını yeniden Ģekillendiren sosyal, siyasal ve ekonomik değiĢmelerin temelini oluĢturan siyasal güç olarak görmektedirler. Günümüz dünya ekonomisinin geldiği nokta, 19. yy.‟ın küreselleĢmesi ile karĢılaĢtırılamayacak kadar farklı bir yapıda olup, gerek dünya ticaret hacmindeki artıĢ, gerekse hizmet sektörünün artan önemi çok dikkat çekicidir (Aslan, 2007, s.7).

AĢırı küreselleĢmeciler ve küreselleĢme karĢıtları ile kıyaslandığında dönüĢümsel yaklaĢım, geleceğe iliĢkin herhangi bir iddia sunarak küreselleĢmenin yörünge haritasını çizmemekte ve küreselleĢmeye küresel uygarlık veya küresel piyasa bağlamında yaklaĢmamaktadır (Held ve McGrew, 1999, s.7). Bu çerçevede dönüĢümcüler, aĢırı küreselleĢmecilerin “ulus devletin önemini kaybettiği” görüĢünü ve kuĢkucuların “fazla önemli bir değiĢim olmadığı” düĢüncesini kabul etmemekte ve küreselleĢmenin ulusal hükümetlerin gücünü yeniden yapılandırdığını ileri sürmektedirler (Aslan, 2007, s.7). DönüĢümcüler dünyayı tek bir toplum olarak görmekten ziyade bazı devletlerin, toplumların benzerliklerinin artarak birbirine daha fazla benzer hale geldiğini, ancak bazılarının yeni bir küresel seviyede yer alarak gittikçe marjinal hale geldiklerini belirtirler (Held ve McGrew, 1999, s.7-8).

Bu görüĢe göre, ekonomik küreselleĢme süreci, ulusal ekonomileri küresel bir perspektifle yeniden organize olmaya zorlamakta ve küreselleĢme, ulusal devletlerin ve hükümetlerin gücünü, iĢlevlerini ve yetkilerini yeniden tanımlamaktadır. Yeni bir hükümranlık rejimi kavramı ortaya çıkmakta ve bu yeni durumda uluslararası, ulusal ve yerel örgütler arasında egemenlik yarıĢı söz konusu olmaktadır. Yeni dünya düzeninde uluslararası niteliği bulunan Ģirketlerin, toplumsal örgütlerin ve düzenleyici kurumların önem kazanması, sistemi salt devlet odaklı bir sistem olmaktan çıkarmıĢtır (Ulagay, 2000, s.89). Ayrıca ekonominin giderek daha yoğun bir Ģekilde bilgi, eğlence, iletiĢim ve en önemlisi elektronik ve finans içeren hizmet sektörüne bağlı hale gelmesi (Dilmen, 2007, s.6) vurgulanan diğer noktalardandır.

DönüĢümcülere göre küreselleĢme insanlar arasında pek çok açıdan bağlar oluĢturmuĢ ve bu bağların kapsamı, hızı, yoğunluğu çok büyük bir etkileĢim mekanizması yaratmıĢtır. DönüĢümcüler gerçekleĢen bu küresel etkinin altında ekonomik, politik ve sosyal kurumların dönüĢüme uğramakta olduğunu fakat bu dönüĢümün sonuçları hakkında bir Ģey söylemenin henüz mümkün olmadığını belirtmiĢlerdir. Ayrıca küreselleĢmenin tek bir model-yapı Ģeklinde anlaĢılmaması gerektiğini, benzerlik ve bütünleĢme kadar bölünme ve farklılıkları da beraberinde getirdiğini ifade etmiĢlerdir (Özkul, 2009, s.624).

(27)

KüreselleĢme süreci birçok farklı sonuç doğurabilen (çok nedenli) bir niteliğe sahip olup oldukça tartıĢmalı ve diyalektik bir yapıya sahiptir (Movius, 2010, s.7). DönüĢümcü bakıĢ açısına göre küreselleĢme ilk olarak modernite ile sıkıca bağlı olan bir sosyal fenomen olarak algılanır. Öyle ki devlet, modernite çağında sosyal iliĢkileri düzenleyen ana kurum olup, devletin rolü azaltılmamıĢtır. Giddens‟ın belirttiği gibi dönüĢümcüler de, küreselleĢmeyi modernitenin bir sonucu ve aĢırı küreselleĢmecilerin aksine değiĢim ve etkinin nesnesi olan dinamik ve açık bir süreç olarak gördüklerini belirtmektedir (Kaya, 2009, s.11-13). KüreselleĢme, birbirine bağlanmıĢ çok sayıda küresel ağların sonucu olup ve küresel olan belirli bir bölgeye indirgenememektedir (Özkul, 2009, s.624-625).

Görülmektedir ki verilen bu üç görüĢten her biri, kendine özel ideolojik bir duruĢa sahip olup birbirlerinden ayrıldıkları temel nokta da olgulardan ziyade temsil ettikleri dünya görüĢleridir. KüreselleĢme bağlamında yapılmıĢ birer tespit ve araĢtırma olarak değerlendirildiğinde hepsi de pek çok açıdan özgün fikirler ve olgular içermektedir. Kimileri (aĢırı küreselleĢmeciler) küreselleĢmenin giderek bütünleĢen dünyada yeni düzenin yapı taĢlarından olduğunu ifade ederek onun genel olarak dünya refahını arttırdığını, karmaĢık süreci içerisinde doğuracağı olumsuz sonuçların yine kendi mekanizması tarafından dengeleneceğini ve uluslararası iĢbirliğini kolaylaĢtırdığını savunmuĢlardır. Kimileri ise (kuĢkucular) küreselleĢmenin hayali bir kavram olduğunu öne sürerek sömürgeciliğin modern Ģekli olduğunu, geliĢmiĢ ve geliĢmekte ülkeler arasındaki uçurumu derinleĢtirdiğini ve beraberinde çatıĢmaları getiren bir süreç olduğunu söyleyerek büyük ölçüde olumsuz bir yaklaĢım izlemektedir. Öte yandan bu iki zıt kutupların yanında, bazıları (dönüĢümcüler) ise bu iki yaklaĢım arasında bir duruĢ sergilemiĢ, ülkeler arasındaki artan etkileĢimler sonucunda değiĢimin mutlaka ki yaĢanacağını ve bu bağlamda küreselleĢmenin olumlu olumsuz pek çok farklı sonuç yaratabilen bir süreç olduğunu belirterek konuya daha ılımlı yaklaĢmıĢlardır.

Özetle değiĢimin baĢlıca unsurlarından olan küreselleĢme hakkında hala kesin ve net bir tanım ortaya konulamamıĢ olup, tanımı ve anlamı her bakıĢ açısından farklılık göstermektedir. Giddens‟ın modernite olgusundan, Held ve McGrew‟un değiĢik eğilimlerden yola çıkarak kavramlaĢtırmaya çalıĢtığı küreselleĢme, göreceli bir kavram olup çok karmaĢık ve çeliĢkili bir yapıya sahiptir. Ekonomik alandan siyasal, sosyal ve kültürel pek çok alanda etkili olan küreselleĢme süreci iç içe geçmiĢ katmanlar gibidir.

“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” olarak düĢünüldüğünde, değiĢimin ana unsurlarından biri haline gelen küreselleĢme olgusu sürekli karĢımıza çıkmaya ve hayatı etkilemeye devam etmektedir.

(28)

1.2 KüreselleĢme Süreci

KüreselleĢme sürecinin belirli bir zaman dilimine ya da tarih kesitine koyulması mümkün görünmemektedir. Kökenini çok eski çağlara dayanan küreselleĢme süreci, dünyada yaĢanan önemli olaylarla iliĢkilendirilip genel hatlarıyla ortaya konulabilir.

KüreselleĢme; çatıĢmalar, parçalanmalar ve yeni katmanlaĢma biçimleri yaratan genellikle çeliĢkili biçimlerde hareket eden (Bravo, 2010, s.5) karmaĢık süreçler dizisidir. Kimisi küreselleĢmenin tarihin baĢlangıcından beri var olduğunu, kimisi küreselleĢmenin modernleĢme ve kapitalizm ile yaĢıt olduğunu, kimisi de küreselleĢmenin sanayi ötesi toplum, modern ötesi toplum ve kapitalist düzenin çözülmesi ile ilgili olarak son yıllarda ortaya çıkan yeni bir olgu olduğunu iddia etmektedir (Köse, 2003, s.7).

19. yüzyılın sonlarından 1914‟lere kadar geçen dönemde, küreselleĢmenin niteliğini daha çok ticari iliĢkiler ve askeri fetihler oluĢturuyorken, küreselleĢme toplumsal üretim ve hayat tarzı ile ilgili değildir (Kartal, 2007, s.261). Bu dönemde denizcilik ve tren yolu ulaĢımı önemli ölçüde geliĢmiĢ, telgrafın icadı ile uzak mesafelerle iletiĢimin sağlanmıĢ, böylece dıĢ ticari iliĢkiler artmıĢtır. Uluslararası ticaretin önündeki engel ve tarifeler yok denecek seviyelere gerilemiĢ, küresel piyasaların entegrasyonu derinleĢmiĢ, ulaĢım maliyetleri ve uluslararası alanda kiĢilerin serbest dolaĢımı önündeki kısıtlamalar minimum düzeye inmiĢtir. Bu engellerin azaltılmasına özellikle Fransa ve Ġngiltere öncülük etmiĢtir (Aslan, 2007, s.8). Kısacası bu dönemde bir yandan Ģiddete dayalı fetihler ve sömürgeleĢtirme hareketleri yaĢanırken diğer yandan da ekonomik reformlar ve uluslararası sistemlerin geliĢmesi söz konusu olmuĢtur (Çeken, Ökten, 2008 s.84).

KüreselleĢmenin geliĢimi için gayet elveriĢli olan bu süreç, I. Dünya SavaĢı, onu takiben 1920‟lerin sonu 1930‟ların baĢlarında yaĢanan ekonomik kriz ve II. Dünya SavaĢı nedeniyle kesintiye uğramıĢ ve ulusçuluğa geri dönüĢ olarak nitelendirilmiĢtir. Bu dönemde küreselleĢme dinamikleri ve global entegrasyon akımları ciddi bir biçimde sekteye uğramıĢ, ulaĢım ve iletiĢim teknolojisinde yaĢanan önemli geliĢmelere rağmen politik ulusçuluk, uluslararası ekonomik iliĢkileri ve iĢ bölümünü sınırlamaya devam etmiĢtir. YaĢanan bu geliĢmeler dünya ekonomisinin çok taraflı niteliğini kaybetmesine yol açmıĢ, siyasi anlamda aĢırı-milliyetçi, iktisadi anlamda ise dıĢa kapalı korumacı ve kendi kendine yeterlilik türünde politikalar izlenmesine neden olmuĢtur (Bayar, 2008, s.26).

Ġkinci dünya savaĢı nedeniyle büyük hasar alan Avrupa‟nın yanında Amerika BirleĢik Devletleri (ABD), dünya ekonomisinin yeni hâkim gücü olarak yeniden liberalleĢme eğilimlerini ön plana çıkarmıĢtır. Üretimin ulusal sınırlar dıĢına çıkması hızlanmıĢ, uluslararası iĢbirliğini geliĢtirme çabası yoğunlaĢmıĢ ve bu çerçevede dünya ekonomisini yönlendirecek uluslararası örgütlerin kurulması çalıĢmalarına baĢlanmıĢtır. 1944 yılında

(29)

gerçekleĢtirilen Bretton Woods Konferansı‟nda, günümüz dünya ekonomisi için büyük önem taĢıyan kurumlardan olan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Uluslararası Ġmar ve Kalkınma Bankası‟nın (IBRD) kurulması, ayrıca uluslararası ticareti engelleyen düzenlemelerin azaltılması yönünde karalar alınmıĢtır (Aslan, 2007, s.8). YaĢanan bu geliĢmelerden sonra ekonomik ve siyasal düzeyde küreselleĢmeyi desteklemek ve pekiĢtirmek amacıyla 1945 yılında BirleĢmiĢ Milletler (BM) kurulmuĢ, 1947 yılında ise uluslararası ticaretin serbestleĢmesini ve önündeki engellemelerin kaldırılmasını öngören GATT imzalanmıĢtır.

1980 sonrasında ise küreselleĢme benzeri görülmemiĢ bir seviyeye ulaĢmıĢ, ekonomik anlamda, uluslararası ticaret hacmi ve uluslararası sermaye akımlarının hızı çarpıcı Ģekilde artmıĢ ve küresel üretim süreçleri büyük bir dönüĢüm yaĢamıĢtır (Kartal, 2007, s.262). Üretim dünya çapında gerçekleĢmeye baĢlamıĢ, uluslararası arenada yatırım ve üretimin kaynağını oluĢturan çok uluslu Ģirketler, dünya ekonomisinde giderek daha fazla söz sahibi olmuĢ ve dünya sisteminin gidiĢatına büyük oranda etki etmiĢlerdir (Köse, 2003, s.7). Sermaye akımlarının ulusal sınırları giderek daha fazla aĢmasıyla, özellikle geliĢmekte olan ülkeler için bu akımlar ekonomik ve siyasal yapıları için bir teminat niteliğinde olup büyük önem taĢımaktadır.

1990‟lı yıllarda soğuk savaĢın sona ermesiyle birlikte “hak ve özgürlükler” teması öne çıkmaya baĢlamıĢtır. Küresel boyutta kurum ve eğilimler çoğalmıĢ, kitle iletiĢim araçlarının sayısı, hızı ve yaygınlığı artmıĢ, teknolojik anlamda dünyanın hemen her kesimini etkisi altına alan bir iletiĢim devrimi yaĢanmıĢtır (Bayar, 2008, s.27). Bu dönemde bir yandan DTÖ düzenlemeleri çerçevesinde serbest rekabetin dünya çapında geçerliliğinin inĢa edilmesi ve dıĢ ticaretin tüm kısıtlamalardan arındırılması, diğer yandan da bölgesel liberasyonu temel alan korumacılık eğilimleri gündeme gelmiĢtir. Böylece 1990‟lı yılların dünya ekonomisinin en dikkat çekici tartıĢmaları, küreselleĢmeye bölgeselleĢme alternatifleri konuları ve “küreselleĢme mi? bölgeselleĢme mi?” sorularını etrafında yoğunlaĢmaya baĢlamıĢtır.

KüreselleĢme kavramı ve süreci incelendikten sonra, konu için önem taĢıyan ekonomik küreselleĢme üzerinde durulacaktır. Hakkında pek çok yorum yapılan küreselleĢmeye yönelik tanımlar ve tartıĢmalar genellikle ekonomik alanda yoğunlaĢmaktadır. Küreselci görüĢler yalnızca ekonomiye tanıdıkları öncelikle değil, ekonominin merkeziliğine ve tarihin ana motoru olarak ekonominin devrimci yanına yaptıkları vurguyla (ġen, 2008, s.149) da diğerlerinden ayrılmaktadırlar.

(30)

1.3 Ekonomik KüreselleĢme

KüreselleĢme sürecinin en çok görünürlük kazandığı, hissedildiği ve etkilediği alanların baĢında ekonomi gelmektedir. Dünyanın giderek bir “örümcek ağı” görünümünü alması, bu nedenle de dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir geliĢmenin dünyanın en uzak bölgelerinde bile hızla hissedilebilmesi, en belirgin olarak, ekonomik iliĢkilerde yaĢanmaktadır. Pek çok durumda siyasal ve kültürel alanlarda yaĢanan geliĢmeler ise ekonomik küreselleĢmenin birer yansıması olarak kabul edilmektedir (Bulut, 2003, s.184).

Adda “Ekonominin KüreselleĢmesi” adlı kitabında, ekonomilerin uluslararasılaĢtırılmasının, yerel düzeyde baĢlayan büyümenin organik sürecinin izlenmesinden baĢka bir Ģey olamayacağı ve iĢbölümünün de onun baĢlıca kaynağı olduğu ifadesinde bulunmuĢtur. Yazar, uluslararası bir ekonominin oluĢumunu hazırlayan zincirin halkalarının sırasını Ģematik olarak özetlemiĢtir. Bu Ģemaya göre; BaĢlangıçta temel ekonomik birimler (aileler, klanlar, köyler) dıĢa kapalı bir yaĢam sürmekteydi ve ürettiklerinin büyük bir kısmını tüketmekteydiler. Üretimin otarĢik- ekonomide kendi kendine yeterli olma-düzenlenmesi, aslında bir üretim fazlası olduğu durumda alıĢveriĢlere alan sağlamaktaydı ve bu üretim fazlası baĢka birimlerin ürünleriyle takas edilebilirdi. Üretim fazlalarının değiĢ tokuĢ edildiği pazarlar bu Ģekilde oluĢmuĢ, çarçabuk para ortaya çıkıp üste verilen ürünün yerini almıĢ ve alıĢveriĢ imkânlarını çoğaltmıĢtır. Pazarların mevcudiyeti ve para kullanımının yaygınlaĢması giderek yerli üretimin otarĢik yapısının yok olmasına neden olmuĢ ve üretim artık pazara yönelik olup kâr amacıyla yapılır hale geldiğinden, faaliyetlerde uzmanlaĢmayı körüklemiĢtir. Hemen ardından, iĢbölümü ticaretin yayılma ritmine uyarak derinleĢmiĢ, ticaret giderek faaliyetlerin tamamını çevreler olmuĢ ve ticaret ağı, tek bir evrensel pazar oluĢturacak kadar sınırları aĢmıĢtır (Adda, 2002, s. 15-16).

“Ekonomik küreselleşme; ülke ekonomilerini birbirinden ayıran gümrük duvarları, tarifeler, kotalar ve sermaye kısıtlamaları gibi engellerin giderek azaltılması ile malların, hizmetlerin, işgücünün ve sermayenin ülkeler arasında daha hızlı ve daha kolay dolaşabilir

hale gelerek dünyanın ekonomik olarak bütünleşmesini ifade etmektedir.” (Adıgüzel, 2013, s.3).

Artan küresel entegrasyonun en önemli ayağını teĢkil eden ekonomik küreselleĢmenin kalbinde küçülen dünya teorilerinin dayanak noktasını oluĢturan global sermaye (Bulut, 2003, s.184) yer almaktadır. Günümüzde küreselleĢme kavramını; ülke ekonomilerinin dünya piyasalarıyla bütünleĢmesi ve tüm ekonomik kararların sermaye birikimine iliĢkin parametrelere göre alınması olarak değerlendirmek de mümkündür. Ekonomik anlamda küreselleĢme, uluslararası ticaret, dolaysız yabancı sermaye yatırımları ve sermaye piyasası

(31)

akımlarını ve beraberinde potansiyel faydalarının yanı sıra, maliyetlerini ve risklerini içermektedir. Böylece ekonomiler giderek birbirlerine bağımlı hale gelmektedir. Demokratik refah devletlerinin günümüzde karĢılaĢtığı zorlukların nedeni olarak özellikle ekonomik küreselleĢme gösterilmektedir (Özdemir, 2007, s.239).

Ekonomilerin artan bağımlılık biçimleri aĢağıdaki gibi sınıflandırılabilir (Aslan, 2007, s.6):

 Mal ve hizmet ticareti,

 Yabancı doğrudan yatırım,

 Ortak risk paylaĢımı (joint venture), lisans anlaĢmaları ile teknoloji veya marka kullanımı, uluslararası aracılık ve franchising sözleĢmeleri gibi firmaların iĢbirliği biçimleri,

 Uluslararası göç,

 DıĢ finansman sağlama,

 DıĢ yardım ve

 Makro ekonomik politikaların entegrasyonu.

KüreselleĢme, ekonominin en önemli öğelerinden olan ve bir ülkenin ulusal politikasını, küresel pazarın gereklerini rakiplerine göre daha etkili biçimde karĢılayabilme yetkinliğinde olacak Ģekilde sürdürebilmesini ifade eden “rekabet edebilirlik” kavramı ile de yakın iliĢki içerisindedir (Balay, 2004, s.63).

Ayrıca küreselleĢmenin özünde bulunan ve temel yapı taĢları olan bazı kavramlar mevcuttur. KüreselleĢmenin kuramsal içeriğini ele veren ve küreselleĢme analizlerini anlama kolaylığı sağlayacak kılavuz niteliğinde olan bu kavramlardan bazıları Ģunlardır (ġen, 2008, s.154-160):

 KarĢılıklı Bağımlılık

 Ulus-ötesileĢme

 Krizler Çağı

 Yeni Çağ (New Age) ve Sonculuk (Finalizm)

 Çok parçacılık ve heterojenlik

 Küresel Arena

KüreselleĢmenin ekonomik boyutu yapısal olarak incelendiğinde temel olarak üç alan karĢımıza çıkmaktadır; Üretimde KüreselleĢme, Finansal KüreselleĢme ve Ticarette KüreselleĢme.

(32)

1.3.1 Üretimde KüreselleĢme

KüreselleĢme sürecinin en önemli unsurlarından olan üretimin küreselleĢmesi; sınır-ötesi doğrudan yatırım ve üretim faaliyetlerinin yaygınlaĢmasını, bunların hukuksal düzenlemelerle desteklenmesini ve önündeki engellerin kaldırılmasını içermektedir (Bayraktutan, 2010, s.155).

Ekonomik küreselleĢme, dünya ölçeğinde karĢılıklı ekonomik etkileĢimlerin yoğunlaĢmasını ve yaygınlaĢmasını sağlamıĢ, çarpıcı nitelikteki sermaye ve teknoloji akıĢlarını, mal ve hizmet ticaretini teĢvik etmiĢtir. Organizasyon yapılarındaki ve üretim tekniklerindeki yenilikleri de kapsayan bu süreç ile piyasaların dünyadaki yaygınlık alanları geniĢlemiĢ ve ulusal ekonomiler arasında yeni bağlantılar oluĢmuĢtur. Bu durum yeni dev uluslu Ģirketlerin doğmasına, güçlü uluslararası ekonomik kuruluĢlar ve büyük bölgesel ticaret sistemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuĢtur (Göngen, 2013, s.122-123).

Uluslararası üretim paylaĢımı adını da verebileceğimiz bu süreci, özellikle II. Dünya SavaĢından sonra dünya ekonomisinin itici güçlerinden olan çokuluslu Ģirketlerin üretimlerini, dünyanın baĢka coğrafyalarına kaydırmaları olarak da tanımlamak mümkündür. Burada asıl göze çarpan nokta, geçmiĢte ulusal arenada iç pazarlara, kısıtlı olarak da uluslararası arenada dıĢ pazarlara hitap eden ve daha çok seri üretim tekniği ile gerçekleĢtirilen klasik üretimin yerinin küresel pazarlara hitap etmek üzere almıĢ olan küresel üretim sistemidir (Göngen, 2013, s.123-125). Zamanla geliĢmiĢ ülkeler üretim sürecinin tamamını veya bir kısmını emeğin ucuz olduğu geliĢmekte olan çokuluslu ülkelere kaydırmaya baĢlamıĢlardır. 1960‟lı yıllardan sonra yaygınlaĢan özellikle üretim amaçlı yatırımlar ve doğrudan sermaye yatırımları, 1980‟li yıllardan sonra geliĢmekte olan ülkeler açısından büyük önem kazanmıĢtır (Aykaç vd., 2009, s. 59). Günümüzde bu sermaye akımları çok yüksek seviyelere ulaĢmıĢ ve dünya ekonomisinin kalbine kan pompalayan atar damarlar seviyesine ulaĢmıĢlardır. Ancak geliĢmekte olan ülkeler için kritik öneme sahip olan bu durum birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu ülkelerin ucuz emek ve doğal kaynakların tahribi pahasına giriĢtikleri ihracat çabaları, geliĢmiĢ ülkelerle aralarındaki geliĢmiĢlik ve zenginlik farkının daha da derinleĢmesine (Aslan, 2007, s.13) ve bu süreçten yine geliĢmiĢ ülkelerin dünya ticaretinden daha fazla yarar sağlamasına yol açmaktadır (Aktel, 2001, s.198).

Uluslararası iliĢkilerin artmasıyla etkilerini öncelikli olarak üretim alanında hissettiğimiz küreselleĢme beraberinde ticarette, finansal piyasalar, emek piyasaları ve bilgi-fikir piyasalarında küreselleĢmeyi getirmektedir.

(33)

1.3.2 Finansal KüreselleĢme

Finansal küreselleĢme kısa ve/veya uzun vadeli sermaye akımlarına yönelik ulusal sınırlamaların kaldırılmasıyla dünya finans piyasalarının bütünleĢmesini ifade etmektedir. YaĢanan teknolojik geliĢmeler ve izlenen liberal politikaların desteğiyle global dolaĢımdaki finansal sermaye miktarında önemli artıĢlar kaydedilmiĢ olup; dünya, tek bir finansal piyasa halini alma yolunda hızla ilerlemektedir (Bayraktutan, 2010, s.155). Sermayenin uluslararası sınırları aĢarak, çeĢitli ülkelerdeki bankacılık ve finans piyasalarında dolaĢma serbestisine sahip olması, küresel düzeyde kendisine en fazla fayda sağlayacak fırsatları kollaması ve herhangi tehditkâr bir durum karĢısında ise hızla orayı terk ederek, güvenilirliğinden emin olduğu yerleri tercih etmesi küreselleĢmiĢ bir finansal yapının göstergeleridir (Adıgüzel, 2013, s.5).

“Kürenin sınırlarını zorlamaya başlayan kapitalizmin evrensel yayılışının ifadesi olarak küreselleşme, her şeyden önce, dünya çapında sermaye birikimine engel teşkil eden fiziksel ve hukuki sınırları sarma, delme ve sonunda yok etme sürecidir.” (Adda, 2002, s. 10). Ġkinci dünya savaĢından 1970‟li yıllara kadar geçen zamanda uluslararası sermaye hareketlerinin önemli bölümünü Dünya Bankası (DB), IMF gibi resmi nitelikteki kurumların sağladığı krediler, ülkeden ülkeye ve çok uluslu Ģirketlerin gerçekleĢtirdiği sermaye hareketleri oluĢturmakta iken (Aktel, 2001, s.197), 1973 yılında Bretton Woods sisteminin sona ermesi ile birlikte devlet kontrollü uluslararası para sisteminden piyasa kontrollü para sistemine geçilmiĢ ve döviz piyasasındaki iĢlemler büyük ölçüde artmıĢtır (Aslan, 2007, s.15). Bretton Woods anlaĢması DTÖ‟nün kurulmasına da öncülük etmiĢ ve böylece GATT ile temelleri atılan uluslararası ticaretin önündeki engelleri kaldırma ve yeni pazarlara ulaĢma gayeleri daha ileri bir seviyede gerçekleĢme Ģansı bulmuĢtur (Göngen, 2013, s.127-128)

Piyasa fonksiyonlarının, zengin ve fakir ülkeler için çok farklılık göstermekte olduğu ve finansal akımların önemli bir kısmının zengin ülkelerden yayıldığı bir gerçektir. Günümüzde, fakir ülkelere sermaye akımı kısıtlı olarak yapılmakta ve ülkelerin uzun dönemli kalkınmalarına yardım etmeye yönelik yeterli sermaye dağıtımı yapılmamaktadır.

1.3.3 Ticarette KüreselleĢme

Ekonomik küreselleĢmenin bir anlamda temelini oluĢturan ticari faaliyetler ile birlikte, öncelikle bölgesel anlamda baĢlayan üretici ve tüketici iliĢkisi, daha sonra birbirinden uzak bölgeleri de kapsamaya baĢlamıĢtır. Böylece dünya çapında kurulan ticari iliĢkiler ile birlikte toplumlar arasında karĢılıklı bağımlılık ve benzeĢme artmıĢtır (EĢkinat, 1998, s.99).

Son yüzyıl içinde dünya ticaretindeki geliĢme ve büyümeler küreselleĢmenin en çok göze çarpan yönüdür. YoğunlaĢan ticaret faaliyetler nedeniyle ülkeler arasında karĢılıklı

Şekil

ġekil 1.1 KüreselleĢmenin Boyutları  Kaynak: Giddens A., 1990, s.71.
Tablo 1.1 KüreselleĢmenin KavramsallaĢtırılması: 3 Eğilim  AĢırı
Tablo 2.1 Eski ve Yeni BölgeselleĢme Dinamikleri
Tablo 3.1 AB’nin KuruluĢu  AB‟nin KuruluĢu
+4

Referanslar

Benzer Belgeler

Böceklerde farklı görevleri üstlenmiş ve buna bağlı olarak yapı olarak değişikliğe uğramış bacak yapıları görülür.. Genellikle iki çift olarak bulunan kanatlar

Tamamlayıcı mallar için: Çaya talep çok olup fiyatı artarsa çay üretimi artar ve bu durumda tamamlayıcı mal olan şekerin de üretimi yani arzı artar. Arz ve

İktisat literatüründe yığılma ekonomilerinin bölgesel kalkınmaya etkileri konusunda iki farklı görüş mevcuttur: “Bir bölgede yığılma, komşu bölgelerin de

Bir önceki on yılda dünya ithalat ve ihracat hacmi içinde çok önemli paylara sahip olan bazı ülkeler önemlerini göreceli olarak yitrirken, yeni sanayileşen ülkelerin (NIC)

Diğer yandan, piyasa yoğunlaşması; Türkiye’nin en çok dış ticarette bulunduğu 20 ülke esas alınarak hem ihracat ve hem de ithalat değerleri için Gini-Hirschman endeksi

Merkezi İstanbul’da yer alan örgütün temel amacı, Karadeniz’e kıyısı olan ya da transit yollarla Karadeniz’den yararlanan ülkeler arasında ticareti güçlendirmek,

Çalışmada ulus-devletin yapısal özellikleri ve temel unsurlarının neler olduğu, küreselleşme süreciyle birlikte hızlanan kültürel, ekonomik ve siyasi unsurların ulus- devlet

Peşte’ye veya Peşte ile Viyana arasında bulunan orta kısımdaki bir istasyona giden yolcunun muayeneleri Peşte’de gerçekleştirilecektir. Viyana’ya veya Viyana