• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ÇEVRECİ TÜKETİM DAVRANIŞINI AÇIKLAMAYA YÖNELİK

3.3. Ekolojik Değer Teorisi

Çevreci davranışın en eski ve en basit normatif modeli1 olan ekolojik değer teorisi; çevreci davranışın bireyde bulunan belli değer yönelimlerinden kaynaklandığını ileri sürmektedir. En basit şekliyle çevreci davranışların doğrudan toplumsal veya ahlâkî değerlerden kaynaklandığını savunmaktadır. Teoriye göre belli ahlâkî veya özgecil

1 Normatif teori; rasyonalitenin doğası, karar vermenin mantığı, çıktıların faydaları ile belirlenen optimalliği ile ilgilidir. Fayda, karar vericinin seçimini yaptığı hareket tarzının sonuçlarından elde edilen tatmindir (Baron, 2000). Bu yaklaşımın temel teorisi rasyonel karar verme teorisidir (Sweeney, 2008).

94

değerlere sahip bireylerin çevreci davranışlarda bulunma ihtimali daha yüksek olmaktadır (Jackson, 2005b: 52).

Ekolojik değerlerle ilgili yapılan çalışmaların çoğu, toplumdaki üç temel değer yöneliminin varlığına dair ampirik kanıtlardan yararlanmaktadır. Bu üç değer yönelimi; kendini gerçekleştirme (egoist), öz-aşkınlık (özgecil) ve biyosferik değerlerdir. Kendini gerçekleştirme (egoist) değerlere sahip bireylerin, çevreci davranışlarda bulunma olasılıkları öz-aşkınlık (özgecil) değerine sahip bireylere göre daha düşük olduğunu varsaymaktadır (Jackson, 2005b: 53). Yapılan araştırmalar, çevreyi değerlendirmeye odaklanan üçüncü bir değer yöneliminin varlığını göstermektedir. İnsanlık tarihinde, son zamanlarda ortaya çıktığı tahmin edilen “biyosferik” değer yönelimi, egoist ve özgecil değer yönelimlerinden farklı olarak kabul edilmektedir.

Biyosferik değer yönelimiyle ilgili bilinen en eski çalışma, Dunlap ve Van Liere’nin (1978) Yeni Çevre Paradigması bağlamında yürütülen çalışmalarıdır. Dunlap ve Van Liere'nin başlangıç noktası, çevresel sorunların toplumda geçerli olan değerlerden, tutumlardan ve inançlardan kaynaklandığı yönündedir.Dunlap ve Van Liere (1978: 10), “çevresel krize” neden olan faktörler olarak “bolluğa, bilim ve teknolojiye, yanlış bir ekonomiye, sınırlı hükümet planlaması ve özel mülkiyet haklarına olan bağlılığımız” olduğuna işaret etmişlerdir (Dunlap ve Van Liere, 1978:10).

Dunlap ve Van Liere’nin (1978) yapmış oldukları çalışmasından bu yana biyosferik, özgecilik ve egoist olmak üzere üç ayrı değer yöneliminin varlığını doğrulamaya çalışan çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ayrıca bu farklı değer yönelimleriyle çevreci davranış arasındaki ilişkileri araştırmak için bir dizi çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda, biyosferik değerlerle çevreci davranış arasında bire bir ilişki bulunmamaktadır. Çevreci davranışların bazıları kişisel çıkarlar (egosit), bazıları özgecilik, bazıları da biyosferik değerler tarafından motive edilmektedir. Çevreci davranışla ilgili araştırmalardaki yaygın varsayım, bu tür davranışlarda bulunan bireylerin bunu yapmak için en azından bazı özgecil veya ahlâkî değerlere sahip olma eğiliminde olduklarıdır. Fakat yapılan çalışmalarda bu durumun her zaman böyle olmadığı ortaya çıkmıştır. Bazı çevreci davranışlar, tamamen bireylerin çıkarları yani egoist değerler tarafından motive edilebilir. Bugünkü bireysel eylemlerin çevre sorunlarına etkileri, doğrudan bireyin sergilediği davranışlarla olduğu gibi diğer bireylerin de başka bir yerde ve zamanda sergiledikleri

95

davranışlardan kaynaklı olabilmektedir (Jackson, 2005b). Egoistik değer yönelimine sahip bireylerin, bazı çevreci davranış türlerine katılma ihtimalinin özgecil veya biyosferik değer yönelimli olanlara göre daha düşük olduğunu araştırmalar göstermektedir (Stern, Dietz ve Guagnano, 1995).

Zavestoski’nin (2002) yaptığı çalışmada, çevreye yönelik kaygının, hem kendini gerçekleştirme (egoistik) hem de kendini aşan (özgecil) değer yönelimleriyle pozitif yönde ilişkili olduğu sonucuna varmıştır. Aksine aşırı tüketim için endişe, özgecil değer yönelimiyle pozitif fakat egoistik değer yönelimi ile negatif ilişki göstermektedir. Eğer birey egoist değer yönelimine sahipse çevre için daha az endişe duymakta ve tüketim mallarının sağladığı faydalardan daha az kaçınma davranışında bulunmaktadır. Bu bulgu, değerlerin çevresel kaygıları motive edebileceğini fakat bireylerde değer değişikliği olmadan daha az tüketmeye ikna etmenin mümkün olamayacağını göstermektedir. Ekolojik değer teorisi, bir bütün olarak ele alındığında üç temel zorlukla mücadele etmektedir. Bunlardan ilki tutum-davranış açığıdır (Jackson, 2005a: 53). Özgecil veya çevreci değerler tutumuna sahip olmakla özgecil veya çevreci davranışlarda bulunmak aynı anlamı karşılamamaktadır. Bu durum, Bickman’ın (1972), çöp atma konusundaki çalışmasında en iyi şekilde gösterilmektedir. Yaptıkları çalışmada, 500 kişinin katılımıyla çöp atma davranışıyla ilgili anket çalışmasının sonucunda %94'ü sorumluluk kabul etmiştir. Fakat ankete katılanların %92'si yere çöp atma davranışını göstermiştir. Bu durum çevreci davranışa yönelik her tutumun akabinde davranışa dönüşmediğini göstermektedir.

Gatersleben ve diğerleri (2002) ve Jensen (2002); enerji tüketimiyle ilgili yaptıkları araştırmalarda, çevre dostu niyetlerin ve davranışların hane halkının düşük enerji tüketimiyle mutlaka ilişkili olmadığını göstermektedir. Aslında ters bir ilişki söz konusudur. Çevresel tutumlar, daha yüksek sosyo-demografik sınıftaki hanelerde daha yüksek olarak rapor edilmektedir. Ancak hane halkının enerji tüketiminin, sosyo-ekonomik sınıfın kilit bir göstergesi olan hane halkı büyüklüğü ile olumlu yönde ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Ekolojik değer teorisinin karşılaştığı ikinci bir problem ise davranış üzerindeki etkilerin bağlamsal ya da durumsal değişkenlerden ayrılması zorluğundan kaynaklanmaktadır. Örneğin geri dönüşüm davranışıyla ilgili yapılan çalışmalar, yüksek gelir grubunda

96

bulunan ailelerin daha düşük gelir grubunda bulunan ailelere göre daha istekli olduklarıyla ilgili bulgulara ulaşmıştır. Fakat bu çalışmalarda sıkıntılar bulunmaktadır. Düşük gelirli aileleri hedef alan bilgi kampanyalarına duyulan gereksiniminden kaynaklı bağlamsal faktörlerin (geri dönüşümün kolaylığı gibi) göz önünde bulundurulmamasıdır. Düşük gelirli ailelerin, geri dönüşüm tesislerine sahip olmayan ve böyle bir hizmetin bulunmadığı yüksek yoğunluklu konut alanlarında yaşamasından kaynaklanmakta olduğu bilgisinin eksikliğidir (Jackson, 2005b: 54). Paraskevopoulous, Korfiatis ve Pantis (2003), bağlamsal faktörlerin (sosyal dışlanma gibi), bireylerin çevresel tutumlarının önemli bir öncüsü olduğunu iddia etmektedir.

Değer modelleri için son problem ise bireysel bağlamdaki değerlerin farklı bağlam ve durumlar arasındaki dengesizliğinden kaynaklanmaktadır. Örneğin zaman içinde veya farklı yaşlarda, çevresel değerlerin gücünde değişiklikler olmaktadır. Ayrıca herhangi bir zamanda göze çarpan değerler ve inançların (yani karar alma sürecinde önemli olan), bireylerin kendilerini bulduğu bağlam veya duruma göre değiştiğini gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Nilsson, Von Borgstede ve Biel’e (2004) göre, bir kişinin çevreci değerlerinin profesyonel bağlamdaki gücünün, kişisel bir durumdaki çevresel değerlerinin önemli ölçüde değişebileceği sonucuna ulaşmıştır.

Ekolojik değer teorisindeki bu zorlukların hiçbiri, değerler ve çevreci davranışlar arasındaki bağı tamamen açıklamak için kullanılamamaktadır. Bununla birlikte davranışları değerlerden ayırmak ve tutum-davranış ilişkisini açıklayan bağlamsal değişkenleri anlamak için büyük özen gösterilmesi gerektiğine işaret etmektedir.