• Sonuç bulunamadı

EK: EV YAŞANTISI VE ARABA

Yukarıda yapm ış olduğumuz çözüm lem e özünde içinde yaşadığım ız evi kapsamaktadır. Gündelik yaşam da sahip olduğum uz nesnelerin büyük çoğunluğu özel yaşanüm ızı sürdürdüğüm üz konutun içindedir. Bununla birlikte sistem ev içindeki eşyalarla sınırlı değildir; tek başm a sistem in çok önem li bir parçasını oluşturabilen otomobilden de söz edil­

m esi gerekmektedir.

Otomobil, çözüm lem enin tüm görünüm lerini özetleyebi- len kusursuz bir nesnedir. Örneğin, hızın işleviyle ilgili her türlü amacı soyutlama, prestij - biçimsel yananlam - teknik yananlam - dayatılan bir farklılaşm a - tutkulu bir sahiplenme - düşleri yansıtm a olanağı sunmaktadır. Otomobil, öznel bir gereksinim ler sistem iyle nesnel bir üretim sistem i arasındaki danışıklı dövüşü en güzel ortaya koyan örnektir. Bu konulan başka bir çalışm am ızda çözüm lediğim iz için burada otom o­

bilin genel sistem içindeki konum u üzerinde duracağız.

O tom obil bir anlam da tüm diğer nesneleri tam am layan bir şeye benzem ekle birlikte, onunla karşılaşünldığında, hiç­

bir nesnenin tek başına onun yerini tutam adığı görülm ek­

tedir. Bunun nedeni diğer nesnelerin daha basit bir yapıya sahip olm alan değil, sistem içinde kendilerine has bir konu­

m a sahip olamamalarıdır. Yalnızca bütün bir ev (mobilyalar, araç-gereçler, gadgeflar) dekorasyon/ortam gibi önem li bir karşıtlık üstüne oturtulup, kendisine görece tutarlı bir an­

lam kazandınlarak otom obilin sahip olduğu konum a yakın bir konum a sahip olabilmiştir. Gündelik alışkanlıklar açısın­

dan evin içindeki eşyalann zorunlu kıldıklan görevler, işlev­

ler ve değişik ilişkiler otom obil sürücüsünün evrenindekilere oranla baskın bir konumdadırlar. Ancak sistem açısından günüm üzdeki ev içi genel sistem içinde yer alan iki kutuptan yalnızca birini oluşturm aktadır (diğeri otomobildir).

Bir yandan ev içine özgü karşıtlıklar ve gizli anlam lan

özetleyen otom obil diğer yandan -sistem i hiçbir şekilde sor­

gulam adan- ona eksikliğini hissettiği bir güç, bir üstünlük katmaktadır. Başka bir deyişle otomobille birlikte bireyin özel yaşantısı gündelik yaşanü olm a özelliğini yitirm ez, am a ne­

redeyse tüm dünya onun sınırlan içine sokulur, yan i sistem kendini hiç zorlam adan belli bir doyum noktasına ulaşır.

Bir yerden bir yere gitme, bir zorunluluğa, hız ise bir k eyif alm a biçim ine dönüşmüştür. Bir otom obil sahibi olm ak bir tür vatandaşlık beratı almak gibi bir şeye benzerken, sü­

rücü belgesi sahip olunan bir taşınm azın vergisinin ödendiği­

ni gösteren bir tür soyluluk belgesi; m ahalleler ise hem hızın yasaklandığı hem de bir hız yapm a alanı gibi görülmektedir.

Sürücü belgesi elinden alm an kişi günümüzde sanki toplum tarafından dışlanmış, toplum sal anlam da iğdiş edilm iş birine benzem ektedir.1

Otomobili, insan zekâsıyla hayvani güçlerin2 karışım ını tem sil eden eski Kentaur efsanesinin m odem bir versiyonu gibi görm eye çalışm anın bir anlamı yoktur. Otomobil, in­

sanların taptığı bir nesne olarak kabul edilebilir. Otomobil, gündelik yaşam da karşılaşılan tüm nesnelerden daha özel bir yere sahiptir. Otom obilin dönüştürdüğü zam an-m ekân adlı m alzem eyi bir başkasıyla karşılaştırabilm ek olanaksız­

dır. Hele hız aracılığıyla sunduğu hareket kabiliyetinin her türlü alışılageldik işlevden çok farklı olduğu görülmektedir.

Tek başına hareket yeteneği bile belli bir m utluluk kaynağı olm akla birlikte, m ekânik hızın sağladığı esenlik duygusu bam başka bir şeydir. Bu, insanın zihinsel bir şekilde ger­

çekleştirdiği bir yerden başka bir yere gitme m ucizesinin yaşattığı bir duygudur. Hiçbir çaba harcam adan otomobille gerçekleştirilen yer değiştirme bir tür gerçekdışı mutluluk, insanın yaşam ıyla oynam a ve sorum suzluk duygusuna yol açmaktadır. Zam an-m ekânla bütünleşen hız, dünyayı iki

1 Kimi zaman b u kadın satıcılarına yönelik bir cezaya dönüşmek­

tedir.

2 Kentaur efsanesi, at ve otomobil aracılığıyla üretilen fantazmlar konusunda Kuraldışı Bir Sistem ya da Koleksiyon isimli bölüme bakınız.

boyutlu bir imgeye indirgerken onun üç boyutlu ve hareket halinde bir varlık olduğunu unutmamaktadır. B ir anlam da hız insanı çok heyecanlandıran bir hareketsizlik ve hayranlık duygusu yaşatm aktadır. Schelling: “Devinim, bir dinginlik arayışından başka bir şey değildir” demektedir. Saatte 100 kilom etreyi aşan bir hız yapm ak tanrısal güçlere sahip ol­

m aya kalkışm ak (ya da nevrozlu biri olmak) demektir. İnsa­

na dünyanın dışında ya da ötesinde bir yerde olabilm e gibi bir duygu yaşatan otom obil sevdasının hareketli bir kişilik yapısına sahip olm akla bir ilişkisi yoktur. İnsan oturduğu koltuktan hiç kalkm adan aracın dışm da durm adan değişen m anzaraya bakarak için için keyif almaktadır.

Bu “hız sevdası” ailenin ev içinde sunduğu durağan tatm in olm a duygularının karşıtına ve toplum sal gerçeklik içinde kendine bir yer açm aya benzemektedir. Joli M ai (Chris Marker) isim li filmde m ilyonlarca benzeri arasından seçilmiş olan bir adam arabanın kendisi için evi ve iş yeri arasında kalan bir no m a n ’s land’e benzediğini itira f etmekte, otom o­

bilin basit bir taşım a aracı olduğundan söz etmektedir. “Gün içinde en keyifli olduğum anlar evle iş yeri arasında arabada geçirdiğim dakikalardır. Araba sürm ek hoşum a gidiyor. Ne yazık ki artık eskisi kadar mutlu değilim, zira trafik her geçen gün yoğunlaşıyor” demektedir. Görüldüğü gibi araba günde­

lik yaşam ı ikiye bölerek evdeki yaşanünm karşıünı sunmaya, bir başka deyişle o da içinde yaşanılan, istisnai bir yer, tam a­

m ıyla m ahrem bir m ekâna benzem eye çalışm akta ancak ev yaşantısının zorunlu kıldığı çelişkileri üretm emektedir. A ra­

ba tam am ıyla biçim sel bir özgürlük sunan, baş döndürücü bir işlevselliğe sahip bir araçtır. Evle kurulan sam im i ilişkiler dışa kapalı bir ev yaşantısı ve alışkanlığın ürünüdür. Otom o­

bille kurulan sam im i ilişkilerse hızlı bir zam an ve m ekân al­

gılam asının ürünü olup, araba her zam an için olası bir kaza yeridir. Kaza bir rastlantı, kim ilerinin asla sahip olmayacağı, ancak asla zihninden silip atam ayacağı bir şans, herkesin arabaya binmeden önce gönülsüzce üstlendiği bir olaydır.

Yalnızca ölüm insanın kendi kendisiyle bu kadar yakın iliş­

kiler kurmasını, böylesine güzel bir biçim sel özgürlüğe sahip olm asını sağlayabilir. Yalnızca otom obil insana aynı anda

hem kendi evinde oturduğu hem de kendi evinden giderek uzaklaştığı gibi olağanüstü bir duygu yaşatabilir. Böylelik­

le, araba, sınırlarının nerede sona erdiği bilinm eyen yeni bir öznellik anlayışının m erkezine dönüşürken, ev içine özgü öz­

nelliğin sınırlan belirlidir.

Gündelik yaşantım ızın bir parçası olan hiçbir nesne, gadget ya da aygıt insana bu türden bir üstünlük duygusu, biçim sel bir dönüşüm olanağı sunmamaktadır. Her işlevsel nesne abartılı bir güce benzerken; ev ya da konut düzeyin­

de bu güç asgari seviyeye inmektedir. Bir itibar nesnesi ola­

m adığı y a da yüksek sosyeteye ait bir m ekâna dönüşüp ev olm anın ötesine geçem ediği sürece ev insana üstünlük duy­

gusu yaşatan bir yer değildir. (Ev, araba çiftinin en önem li sorunlanndan biri üstünlük sağlam a konusunda u ğradıklan karşılıklı başansızlıktır). Gündelik ev yaşanüsının sundu­

ğu “yataylığa” karşılık, araba ve hız bir tür “dikey” şemayı, üçüncü bir boyutu tem sil etm ektedirler.3 Bu bir boyuttur, zira gündelik yaşam a ait organik ve toplum sal dayatm alar­

dan kaçılm asını sağlamaktadır. Ev yaşantısı toplum dışı bir şeye benzerken; yalnızca zam ana ve mekâna egemen olabilen tam am ıyla işlevsel bir nesne olan otom obil toplum ötesi bir saygınlığa sahip olabilmektedir. Aslında toplum sal yaşam la karşılaştinlacak olursa konut ve arabanın aynı özel yaşam soyutlam ası içinde yer aldıklan söylenebilir, zira bu ikili te­

rim çalışma, eğlenme adlı bir başka ikili terime eklem lenerek gündelik yaşam adlı bütünü oluşturmaktadırlar.

Sistemli bir görünüm sunan bu çift kutupluluk (m er­

kezi tem sil eden evin dışında yer alan arabanın aslında onu tam am layan bir nesne olduğu söylenebilir) toplum bilim sel rol dağıtım ını cinsiyete göre belirlemektedir. Araba genellik­

le erkeğe m al edilirken, örneğin bir reklamda: “Babam ın bir Peugeot’su varken, annem in P eu geotla n var” denilmektedir.

3 Sıradan bir sürücünün otomobilin sunduğu güvenlik sistemine (emniyet kemerleri, vs.) karşı duyduğu tiksinme duygusunu he­

pimiz biliyoruz. “Evde” güvenliğe evet denilirken, arabada güven­

liğin başka ya da evin tam tersi sayılabilecek bir anlam a sahip olması gerekmektedir.

Erkek arabanın sahibi kadınsa elektrikli çırpıcı, kahve de­

ğirmeni, elektrikli m utfak robotu, vs.’nin sahibidir.4 Aile de­

m ek yiyecek, içecek ve çok işlevli aletlerden oluşan bir evren demektir. Erkek dış dünyanın hâkimi olup, bu dünyaya ait en etkileyici gösterge arabadır, oysa bu reklam görüntüsün­

de erkek yoktur. Aynı karşıtlık hem nesneler hem de roller düzeyinde etkili olm aktadır (Peugeot evreninde bu karşıtlığa bilinçli bir şekilde yer verildiği söylenebilir).

Bu hiç kuşkusuz rastlantısaL bir çakışm a olmayıp, yer yer derin psiko-seksüel düşüncelerle bezenmiştir.

A z önce hızın hem bir üstünlük hem de bir m ahrem iyet göstergesi olduğunu göstermiştik. Mekâna egem en olm ak gerçek dünyaya ait soyut bir göstergeye benzerken, aynı dünyada yapılan güç gösterisi bir narsistik göstergesi olarak kabul edilmektedir. Araba ya da hıza “erotik” bir değer ka- zandınldığm da, otomobilin, bu hızlı yer değiştirm e yeteneği sayesinde toplum sal yasaklar ve yaşam ın her anında değişen sorum luluk bilincine bir son verdiği ve insanın, hem kendine hem de diğerlerine karşı gösterdiği tüm direnç biçim lerinin açıklanm asını sağladığı görülmektedir. Eneıji, canlılık, hay­

ranlık, cesaret gibi duyguların kökeninde otom obilin sahip olduğu anlam sız konum vardır, ö t e yandan bu anlam sızlık aynı fallik nesne (araba) ya da aynı nesnelleştirilmiş fallik işlev (hız) aracılığıyla ikili bir narsistik anlam üretilm esine aracılık ederek erotik ilişkiyi desteklemektedir. Arabanın yaşattığı erotik duygular cinsel bir ilişkiden çok, her araba sahibinin narsistçe bir yöntem le baştan çıktığı ve aynı nesne5

4 B u erkek-araba, kadın-ev çakışmasının en azından olgular ya da yeniden canlandırma düzeyinde giderek o eski etkinliğini yitirdiği görülmektedir.

5 Bir nesne ya da nesneler sistemi aracılığıyla böylesine bir narsist- ler arası suç ortaklığının kısa bir süre önce Georges Perec’in Le s Choses (Lettres Nouvelles, 1965 [Türkçesi için bkz. Şeyler, Metis, 1988]) adlı romanındaki çiften söz edilirken öngörüldüğüne tanık olduk. B urada hiç kuşkusuz modem bir çiftin yaşam ından söz edilmektedir; başka bir deyişle günümüzde her şey nesneleri bir ilişki aracına, (cinsel, evlilik, aile içi, mikrososyal) ilişkiyi de nes­

ne tüketimine uygun bir alana dönüştürmeye çalışmaktadır.

konusunda tüm diğer araba sahipleriyle duygu ve düşünce birliği içinde olduğu zihinsel bir cinsel ilişkiye benzem ek­

tedir. Buradaki erotik değer, im genin (gerçek ya da düşsel) m astürbasyon eyleminde oynadığı role benzer bir rol oyna­

maktadır.

Bu açıdan arabanın bir nesne-kadına6 benzetilm esi yanlıştır. Bütün reklam ların kadın konusunda “esnek, seç­

kin, rahat, pratik, munis, ateşli, vs.” sözcükler kullanm aları reklam dünyasındaki nesnelerin genellikle dişileştirildiğini gösterm ektedir, ö zetle nesne-kadın bir ikna aracı, en etkili toplum sal efsane görevi yapmaktadır. Araba da dahil olm ak üzere tüm nesneler satılabilm ek için kadın görünüm üne bü- ründürülm ektedir. Bunun kökenindeyse kültürel bir sistem vardır. Arabayla ilgili yoğun düşsel im geler başka bir an­

lam sistem ine aittir. Kullanım biçimi ve özelliklerine (spider

=üstü açılan yarış arabasından, koltuklarının içine göm ül­

düğüm üz lim uzine kadar) -b ir merm i y a da bir tür konuta ne kadar benzediğine- bakılarak araba hem bir güç hem de bir yatırım aracı gibi görülebilmektedir. Oysa her m ekânik işlevsel nesne gibi araba da öncelikle -erkek, kadın, çocuk herkes tarafından- bir fallus, elle oynanabilen, sürekli bakım gerektiren, büyüleyici bir nesnedir. Araba, insanın, narsistçe ve fallik düşüncelerini yansıtm anın yanı sıra kendi kendine aşık olabilen bir nesnedir. Araba çam urluğu [kanadı] aracılı­

ğıyla biçim lerin bu bilinçaltı söylevine nasıl m ecaz anlam lar yüklediklerini daha önce çözümlemiştik.

6 Dil düzeyinde b u terim kimi zaman dişil, kimi zaman eril bir an­

lam a sahiptir.

(B)

İŞLEVSEL OLMAYAN SİSTEM