• Sonuç bulunamadı

Düş gücü bir şeyler üretebilmek için yine de asgari düzeyde bir

Belgede Nesneler Sistemi. Jean Baudrillard (sayfa 146-149)

İŞLEVİNİ YİTİRMİŞ BİR SİSTEM

6 Düş gücü bir şeyler üretebilmek için yine de asgari düzeyde bir

hiçbir işe yaram asa bile kendisine biçilen uyduruk işlevlere sahiptir, örn eğin , meyve çekirdeklerini çıkarm aya yarayan şu elektrikli oyuncağı andıran küçük nesne y a da dolapla­

rın üstünü süpürm eye yarayan şu yeni elektrik süpürgesi aksesuarı aslında çok kullanışlı olm amakla birlikte bir inan­

cın oluşturulm asına katkıda bulunmaktadırlar. Başka bir deyişle her gereksinim e yanıt verebilecek bir m akine vardır.

Her tür pratik (hatta psikolojik) sorunu öngörüp, önlem ala­

bilmek, teknik ve rasyonel, yalnızca bu gereksinim e yanıt verebilecek bir nesne üretebilm ek mümkündür. Burada asıl sorulm ası gereken soru, sorunun ne olduğudur? Oysa bu sorunun da bir önem i olmadığı söylenebilir, zira asıl önemli olan bize sunulan dünyanın önceden “işlenmiş, işlem gör­

m üş” bir dünyaya benzemesidir. Bu durum da “zım bırtı” de­

nilen şeyin gerçek gösterileni erik çekirdeği ya da dolabın üst kısm ı değil; teknoloji üstüne oturan bir gerçeklik ilkesi doğ­

rultusunda yeni baştan yaratılan doğadır. Bu tam am ıyla bir otom ata dönüştürülm üş bir doğa sim ülakndır. İşte “zım bırtı”

m iti ve gizem i denilen şey bundan ibaret olup; tüm m itolo­

jile r gibi iki karşıt anlam a sahiptir. Birincisi insana işlevsel bir düş sunarak kandırırken, nesneyi de kendisine insan üretim i akıldışı anlamlar yükleyerek kandırm aya çalışm ak­

tadır. Gereğinden çok insani olan bir İnsancıllık anlayışı ve gereğinden çok işlevsel olan bir İşlevsellik anlayışı arasında çok sıkı bir suç ortaklığı vardır, zira insanların dünyasına teknik bir am açlılık kazandırm ak dem ek doğru y a da yanlış tekniğin dünyasına insani bir amaçlılık kazandırm ak dem ek­

tir. İnsan ilişkisinin, tekniğin saçm a ve totaliter m üdahale­

si ile bozulm asına karşı giderek hassaslaşmaktayız. İnsan ilişkilerinin gelişen tekniğin saçm a ve yaşam ın her alanını kapsayan m üdahalesi ile bozulm asına karşı aşın hassasiyet gösterirken; insanın saçm a ve yaşam ın tüm alanlanm kap­

sayan m üdahalesine m aruz kalan teknik gelişme konusunda aynı hassasiyeti gösterdiğim iz söylenemez. Oysa inşamın m a­

kinelerden yola çıkarak oluşturduğu akıldışı düşünce ve ha­

yallerin “zım bırtılar” üretilmesine yol açüğı; diğer bir deyişle

işlevselliğe gereksinim duymaktadır.

her som ut ve işlevsel gereksinim in daha sonra ortaya bir iş­

levsellik fantazm m ın çıkm asına neden olduğu söylenebilir.

Zım bırtının insanı büyülem e nedeni kesinlikle bilinçal­

tına özgü bir işlevi yerine getirmesidir. Zım bırtının kesinlikle bir işleve sahip olduğu ve tam bir uyum sağladığı yer bir işe yaram a zorunluluğunun bulunm adığı bir alandır. İnsanların dünyaya m üthiş bir işlevsellik yükledikleri m asalın köke­

ninde, insan bedenine yüklenen o müthiş işlevsellik m asalı vardır. Tekniğin yarattığı dünya, kusursuz bir cinsel organa sahip özneyle ilişkilendirilmektedir. Bu anlam da türünün en kusursuz örneği olan zımbırtının, gerçekten de, işlevini ku­

sursuz bir biçim de yerine getiren bir araca benzeyen fa llu s gibi algılandığı görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında hemen her nesne biraz “zım bırtıya” benzer; başka bir deyişle bir araç olm a işlevini yitiren her nesne libidinal bir araca benzetilebi­

lir. Bu, çocuğun oyuncağıyla y a da “ilkel” insanın herhangi bir taş y a da tahta parçasıyla kurduğu ilişkiye benzem ekte­

dir; başka bir deyişle “henüz uygarlaşm am ış” bir insan basit bir tükenm ez kalem i fetişe dönüştürürken, artık kullanılm a­

yan bir araç ya da eski nesnenin “uygar” insan açısından aynı anlam a geldiği görülmektedir.

Bütün nesnelerin gerçeklikle olan ilişkilerine her zam an kısa devre yaptinlabilir. Zihinsel bir işleve sahip olabilm esi için nesnenin somut işlevini yitirmesi yeterlidir. Basit bir ifadeyle her som ut nesne düşsel bir nesneye gönderme yapabilir.

Eski nesnelerden söz ederken bu konuyla ilgilenmiştik.

Eski nesnelerin üstün ya da anlam sız şeyler olm aları m alze­

m e ve biçim le ilgili bir şey olup, zihinsel anlam da çocukluğa geri dönm e kompleksine bağlanıyordu; oysa sözde-işlevsel nesneler, “zım bırtıların” üstün ya da anlam sız şeyler olm a­

ları işlevsellikle ilgili bir şey olup fa llik bir gücü yansıtm a kom pleksine bağlanmaktadır. Bir kez daha anım satm ak gerekirse buradaki ayrım lama çözüm lem eyle sınırlı bir şey olup, genelde somut belirli bir işleve sahip olan nesnelerin

“zihinsel” açıdan sonsuz sayıda işleve sahip oldukları, yani her türlü hayali kapsayabildikleri görülmektedir. Ancak, zım bırtıların yaratılm a ve üretilm esiyle ilgili gelişim süreci incelendiğinde ruhsal düzenden bir enerji düzenine doğru

bir geçiş yapıldığı, yani geleneksel nesnelerin daha çok bizim varlığımızın kanıtlarına benzeyen, bedenim ize ait statik or­

ganları sim geledikleri görülmektedir. Sanal bir enerji üretiyor görünen teknik nesnelerin bizi farklı bir şekilde büyüledikleri söylenebilir, zira bu nesneler bizim varlığım ızı kanıtlam aktan çok hareket eden canlı kanlı bir bedenin sim gelerine ben­

zem ektedirler. Burada bile tüm nesnelerin aynı özelliklere sahip olm adıklarının altını çizilm esi gerekir, zira kim i çok m odern aletler sessiz sedasız bir şekilde enerji üretebilm ek­

te ve biçim sel açıdan giderek kusursuzlaşan oval bir görü­

nüm e sahip olabilmektedirler. İçinde yaşadığım ız haber ve iletişim dünyasında enerjiyle ilgili gösterilere nadiren tanık olunm aktadır. Her şeyin minyatürleştirildiği ve elin, kolun giderek daha az kullanıldığı bir evrende sim geselin de gücü­

nü yitirm esi kaçınılm azdır.7 İnsanlar zam an zam an nesnele­

rin kontrolünü ellerinden kaçırsalar bile, hiç m erak etmeyin düş gücünün elinden kurtulamazlar. Düşlem e yöntemleri teknolojik gelişm e yöntemlerinin izini sürer. Öyleyse gelecekte başvurulacak teknik verim lilik yöntem i hiç kuşkusuz yeni bir düş gücü anlayışının oluşm asına neden olacaktır. Bunun nasıl bir görünüm e sahip olabileceği konusunda açık seçik bir fikrim iz yok ancak önce ruhsal ardından enerjik bir yapı üstüne oturan düş gücünden sonra şimdi de sibernetik bir düş gücüne özgü yapılan incelem em iz gerekebilir. Oysa bu sibernetik düşgücünün m erkezinde kesinlikle organik y a da işlevsel değil tam am ıyla ilişkiler üstüne oturan bir dünyadan söz eden bir m asal bulunacakür. Şimdilik, gündelik yaşan­

tım ızın bu üç ayn düş gücü tarafından orantısız bir şekilde belirlendiği söylenebilir. Eski bir büfe, otom obil ve kasetçalar aynı yaşantının birer parçası olabilmektedir. Bununla bera­

ber söz konusu nesnelerin gerek soyutlanm a biçim leri gerek­

se teknik yapılanm n birbirlerinden kesinlikle farklı olduklan görülmektedir.

Belgede Nesneler Sistemi. Jean Baudrillard (sayfa 146-149)