• Sonuç bulunamadı

Puro ambalaj kağıtları koleksiyoncuları başkanı M. Faurou’nun (Club français du livre tarafından 964 Mayıs ayında Lie n s dergi

Belgede Nesneler Sistemi. Jean Baudrillard (sayfa 110-113)

ÖZNEL SÖYLEV

II. KURALDIŞI BİR SİSTEM YA DA KOLEKSİYON

1 Puro ambalaj kağıtları koleksiyoncuları başkanı M. Faurou’nun (Club français du livre tarafından 964 Mayıs ayında Lie n s dergi

sinde yayımlanan) sözleri.

kendisiyle özdeşleştirdiği bir şey olarak görmektedir. A yrı­

ca bu kişi oluşturm ak istediği koleksiyona istediği nesneyi sokup istediğini çıkartarak bunu hiç bitm eyecek bir oyuna dönüştürebilmektedir. Bu, niteliksel özün, nicelik düzeyinde güdüm lenm esidir. Sahiplenme denilen şey duyguların birbi­

rine karışm ası (dokunma, bakm a gibi), özel niteliklere sahip ayrıcalıklı bir nesneyle kurulan yakın ilişki olduğu kadar pe­

şinde koşma, sınıflandırma, oynama ve bir araya getirmeyle de ilgili bir şeydir. Bu harem gibi bir şeydir, zira harem in en çekici olan yanı bir dizi kadım n hem hepsiyle (ayrıcalıklı) ve hem de teker teker kurulan yakın ilişkidir.

Gizli bir sarayın efendisi gibi erkek de sahip olduğu nes­

nelerin efendisine benzemektedir. Her insanı hem benzersiz kılıp hem de bir çatışm a merkezine dönüştüren insanlar arası ilişki denilen şey asla, kesinlikle özgün olanla belirsiz sayı­

da varlıktan oluşan bir dizinin birbirlerine karışm asına izin verm ediği için sürekli bir huzursuzluk kaynağına dönüşm ek­

tedir. Oysa birbirlerini izleyen ve birbirlerine benzeyen terim ­ lerin yer aldığı nesneler evreninde tam tersine insan kendini güvende hissetmektedir. Doğal olarak bu işi hiç de gerçekçi sayılam ayacak bir soyutlama ve anal döneme geri dönme num arasıyla başarsa bile bunun bir önemi yoktur. Maurice Rheims: “İnsan için nesne tıpkı okşanmaktan hoşlanan ve karşılık vermeye çalışan, daha doğrusu sadık bir ayna gibi gerçek imgelerden çok arzulanan imgeleri yansıtan bir tür gö­

rünmeyen köpeğe benzemektedir” (s. 50) demektedir.

EN GÜZEL EV HAYVANI

Köpek doğru bir örnektir, zira ev hayvanlan insanlar ve nes­

neler arasında aracılık yapan varlıklara benzemektedirler.

Köpekler, kediler, kuşlar, kaplum bağa ya da kanaryanın ev ortam ındaki duygusal varlıklan insanlarla ilişki kurm a ko­

nusunda uğranılan başarısızlık göstergesi olup, çözüm ün narsist bir ev ortam ı oluşturm ada arandrğtnı göstermektedir.

Çünkü böyle bir ortam da öznelleşebilm ek çok kolaydır. Bu arada bu hayvanların cinsel bir yaşantıya sahip

olmadıkla-n olmadıkla-n ı da belirtelim (evde bakılaolmadıkla-n hayvaolmadıkla-nlar kim i zam aolmadıkla-n kısır- laştınlm aktadırlar), zira canlı olm alarına karşın nesneler gibi bir cinsiyetten yoksundurlar. Zaten sahiplerinin duygusal açıdan kendilerini güvende hissetm elerini sağlayan şey de budur, zira bu gerçek ya da simgesel iğdiş edilme işlem inden geçirildikten sonra sahiplerinin iğdiş edilme korkusunu azal­

tabilmektedirler. Aynı şekilde çevrem izdeki tüm nesnelerin de büyük ölçüde benzer bir rol oynadıkları söylenebilir. Zira nesnenin kusursuz bir ev hayvanı olduğu söylenebilir. Sa­

hip olduğu nitelikler sayesinde kaygılanm ak yerine keyiften dört köşe olm amı sağlayan tek “varlık” nesnedir. Hep birlikte yalnızca nesneler bir arada yaşayabilirler, zira aralarındaki farklılıklar insanlar gibi onları birbirlerine kafa tutm aya it­

m ediğinden benim am açlanm a uysalca boyun eğerek bilinçli bir şekilde sayılannı çoğaltmam a ses çıkarmazlar. Hem “ki­

şiselleştirm e” hem de belli m addi ölçütler üstüne oturan bir değerlendirm e yapm a konusunda en çok işe yarayan şey nesnedir. Bu öznel değerlendirmenin dışında kalabilen hiç­

bir şey yoktur; insan her şeye sahip olabileceğini her şeye ilgi duyabileceğini düşünmekte ya da koleksiyoncu örneğin­

de olduğu gibi her şeyi istediği yere oturtup, istediği anlam ı verip, istediği gibi nitelendirebileceğine inanm aktadır. Bu kesinlikle ayna işlevi gören bir nesnedir, başka bir deyişle yansıttığı im geler sırayla birbirlerini izlem ek durum undadır­

lar. Ü stelik bu kusursuz bir aynadır; çünkü gerçek im geleri değil, gösterilm esi arzulanan im geleri yansıtmaktadır. Özetle bu nesne, sadakatten başka bir özelliği kalm am ış bir köpe­

ğe benzem ektedir. Bu nesneye görünmeden onu görebilirim.

İnsan ilişkilerine yüklenem eyen her türlü niteliğin nesnele­

re yüklenebilm esinin nedeni de zaten budur. Bu niteliklere sahip olabilm ek için insanın ruhsal bir gerilem eye uğram a düşüncesini kabul etmesinin nedeni de budur. Ancak bizim cansız nesnelere atfedilen niteliklerle ilgili bu düşünce biçi­

mi ve insanı etkilem eye yönelik güzel sözlere kanm am am ız gerekiyor. Bu düşünce biçim i ruhsal bir gerileme, bu tut­

kuysa m antıksız bir tutkuya benzemektedir. Hiç kuşkusuz nesneler gündelik yaşam a bir çeki düzen verebilir, nevrotik hastalann iyileşm esini sağlayabilir, sinirleri gerilen pek çok

kişi ve boşa harcanmış enerjinin kendi içine kapanm asına yol açabilir. Bu sayede bütün bu süreçler nesnelere bir “ruh”

kazandırabilir ve “bizim ” nesnelerim iz haline gelm elerinin yanı sıra insanların içlerine işlemiş, kesinlikle nevrotik bir psikoloji anlayışına birebir uyan bir m asal dünyasının üretil­

m esini sağlayabilirler.

KOLEKSİYONCULUK

Nesneye yüklenmeye çalışılan bu aracılık görevinin açıklaması çok ikna edici değildir, zira bilinçli bir insanın nasıl olup da böyle bir şeyi kabul ettiğinin de sorgulanması gerekmektedir.

Zaten öznellik demlen kandırmaca ile tam da bu noktada kar­

şılaşılmaktadır; zira sahip olunan nesnenin oynadığı aracılık rolünü hafife alabilmek olanaksızdır. Bunun kesinlikle özgün bir nesne olması gerekmektedir. Ancak bunun sözcüğün ger­

çek anlamında böyle olması gerekmez. Her ne kadar “çok nadir bulunan”, “eşi, benzeri olmayan” bir nesneye sahip olm ak her­

kesin arzulayacağı türden bir duygu olsa da; bir yandan her­

hangi bir nesnenin gerçek dünyada başka bir örneğinin bulun­

mayabileceği gibi bir düşünce; diğer yandan öznellik bu duygu olmadan da varlıklarını sürdürebilmektedirler. Nesnenin sahip olduğu nitelikler, değişim değeri gibi şeyler kültürel ve toplum­

salla ilgili şeylerdir. Buna karşılık nesne yalnızca sahibi, yani benim sayemde tamamıyla özgün bir şeye dönüşebilmektedir.

Onun başka bir eşi, benzerinin olmaması kesinlikle kendimi de eşi benzeri olmayan bir varlık gibi görmemi sağlamaktadır. Bu muhteşem bir mantıksal yineleme olmakla birlikte nesnelerle kurulan ilişkinin yoğunluk düzeyini, onlarla şaşırtıcı bir kolay­

lıkla ilişki kurulabildiğini ve aldatıcı bir ilişki olsa bile bunun kişiyi çok mutlu edebildiğini göstermektedir.2 Bir kısır döngü­

ye benzeyen bu sürecin (daha zor görünmekle birlikte) insan ilişkilerini yönlendirebileceği ve kişiler arası ilişkilerde karşıla­

şılması olanaksız bir şeyi gerçekleştirebileceği görülmektedir.

Belgede Nesneler Sistemi. Jean Baudrillard (sayfa 110-113)