• Sonuç bulunamadı

Biçimler alanında da keza araba “çam urluğunun” biçimine bakı

Belgede Nesneler Sistemi. Jean Baudrillard (sayfa 138-141)

İŞLEVİNİ YİTİRMİŞ BİR SİSTEM

2 Biçimler alanında da keza araba “çam urluğunun” biçimine bakı

larak kesinlikle hız olgusunu çağnştırdığı söylenebilir.

mp elektrik enerjisine boyun eğdirilm esinin m ekânik işleyiş açısından daha zor olduğu söylenebilir. Dolayısıyla burada ilerlem e ve m odernleşm e adı altında sunulan teknik bir ka­

rışıldık, bir soyutlam adan söz edilebilir. El m anivelasıyla ça­

lışan arabaların demode, elektrik enerjisiyle çalışanlarınsa otom atikleşm e gibi bir yananlam sayesinde modern olduk­

ları söylenmektedir. Bir yananlam görevi yapan otom atikleş­

m enin aslında yapısal bir eksikliği gizlediğini söylem ek daha doğrudur. Kuşkusuz el m anivelasını devre dışı bırakm anın otom atikleşm e arzusundan kaynaklandığı ileri sürülecektir.

A ynı şekilde, arabayı ağırlaştıran kocaman krom aksam ve çam urlukların saygınlık kazandırmaya yönelik olduğu söy­

lenebilir. Oysa bu ikincil işlevler, teknik nesnenin somut yapısıyla ilişkilidir. Gerek m otor bloğu gerekse otomobilin dış hatlarında pek çok yapısal eksiklik dururken, otom obil üreticilerinin aksesuarlarda alabildiğine yaygın bir otom a­

tikleşm e y a da arabaya sistemli bir şekilde yerleştirdikleri servo-kontrolden (bu tür bir otom atikleşm enin yol açtığı en hızlı sonuç nesneyi daha kırılgan hale getirmek, fiyatım yü k­

seltmek, kısa sürede yıpranarak yenilenm esini sağlamaktır) m ekânik bir başarı olarak söz ettikleri görülmektedir.

"İŞLEVSEL" AŞKINLIK

Aynı şekilde hemen her yerde bir m akinenin kusursuzlu­

ğunun otom atikleşm e kapasitesiyle doğru orantılı bir şey olduğu düşünülmektedir. Oysa bir m akinenin otom atikleşe­

bilm esi için kim i işlevlerinden feragat etmesi gerekmektedir.

Yararlı bir nesnenin otom atikleşebilm esi için kendisine tek tip bir işlev yüklenm esi ve daha kolay bozulabilecek bir du­

rum a getirilm esi gerekmektedir. Otom atikleşm e denilen şey teknik bir anlam dan çok teknolojik bir duraksam a olarak görülebilir, başka bir deyişle otom atikleşm ediği sürece bir nesneye daha geniş kapsam lı işlevler yüklem e im kanı var­

dır. Otom atikleştiği anda bir işleve sahip olan nesnenin artık bu işlevden başkasını yerine getiremediği görülmektedir. Bu bakış açısı doğrultusunda otomatikleşmenin, insanı sorum ­

suz bir izleyici konum una sokan, hareketlerini sınırlandıran, işlevsel bir yinelem e biçimine benzediği söylenebilir. Bu, tep­

kisiz ve hayalci bir insanlığın hizmetine sunulmuş, biçim sel açıdan kusursuz bir teknolojiye boyun eğen bir dünyanın görm ek istediği düştür.

Oysa teknoloji alanındaki güncel düşünceler bu eğilim i yadsım aktadır. Onlara göre m akinelerin gerçek anlam da ku­

sursuz birer nesne olabilmeleri, yani teknik açıdan düzey­

lerinin yükselm esi, gerçek anlam da bir “işleve” sahip olm a­

larının yolu her geçen gün daha çok otom atikleşm elerinden değil, m akinelerin dış dünyadan gelen bilgilere duyarlı olm a­

larını sağlayacak belli bir belirsizlik payından geçmektedir.

İleri teknoloji ürünü m akine geliştirilmeye açık bir yapıya sahip olup; geliştirilm eye açık m akinelerin hepsi insan ta­

rafından belli bir şekilde oluşturulmak, yapılandırılm ak ve kullanılm ak durumundadır. İleri teknoloji ürünü m akinele­

rin insanla bire bir ilişki içinde olması engellendiğinde bu yaklaşım biçim inin uygulam ada nesneleri tehlikeli bir soyut­

lam a sürecine doğru ittiği görülmektedir. Her şeyi egem enliği altına alan otom atikleşm enin böylesine büyük bir büyülem e gücüne sahip olm asının nedeni teknik bir akılcılığın ürünü olmamasıdır; başka bir deyişle onu temel bir arzulam a biçi­

mine dönüştürmüş, nesnenin sahip olduğu düşsel gerçeklik şeklinde algılıyor olmamızdır. Bu düşsel gerçeklik perspektif doğrultusunda bakıldığında nesnenin yapısı ve somut işle­

viyle pek fazla ilgilenmeyip, tepkisiz kaldığım ız söylenebilir.

Aklım ızdan hiç çıkartam adığım ız “her şeyin kendi kendine (otom atik bir şekilde) çalışması” olarak adlandırılabilecek;

gerçekleşm esini cam gönülden arzuladığım ız dilek doğrultu­

sunda her nesnenin, kendisine atfedilen işlevi olabilecek en az çabayla m ucizevi olduğu söylenebilecek bir m ükem m ellik­

le yerine getirdiğini düşünelim -kullanıcı, bir yandan sanki otom atikleşm e olayının hiç farkında değilmiş gibi davranır­

ken, diğer yandan dikizlemeye benzeyen güçlü bir haz duy­

gusu yaşam aktadır. Diğer bir deyişle otom atikleşm e, günlük yaşam da yalnızca belli bir grubun yaşayabileceği bir doyum hissine benzem ektedir. Her otom atikleştirilm iş nesnenin bizi çoğunlukla hiç değişm eyen kalıplaşmış davranışlara sahip

olm aya itm esi otom atikleştirm e arzusunun sorgulanm asına yol açamaz. Çünkü insan kullanmaktan çok otom atikleştir­

m eyi arzulamaktadır. Otomatikleştirme gündelik yaşanüm ız içine öylesine kök salm ıştır ki, ulaşm ış olduğu biçim sel ku­

sursuzluk düzeyinin, teknoloji ve gereksinim lerin gelişmeye açık yapılarının karşısına bir engel gibi dikilm esinin nedeni otom atikleştirdiği nesneyi insana benzetm ek istem esidir.3

Çünkü otom atikleştirilen nesne “kendi başına çalışır”, bu yüzden bizi bağım sız bireyle kendi arasında benzerlik kurm aya zorlar ve onu büyülü bir şeye benzetm em ize yol açar. Burada yeni bir tür antropom orfizm le karşı karşıya olduğum uz söylenebilir. Eskiden aletler, m obilyalar ve evle­

rin sahip oldukları morfoloji ve kullanım biçim lerine bakıl­

dığında açıkça insana özgü özelliklerle karşılaşılm aktaydı.4 Kusursuz teknik nesneler düzeyinde bu danışıklı dövüşe bir son verilirken, bu süreç içine birincil işlevler yerine üstyapı- sal olarak nitelendirilebilecek işlevler, yani otom atikleştiril­

miş nesnelere insanın kendi jestleri, enerjisi, gereksinim leri ve vücut hatları değil, zihinsel özerkliği, denetleme gücü, b i­

reysel özellikleri, kendisiyle ilgili düşüncelerini yansıtan bir sim gesellik yerleştirilmiştir.

Otomatikleşme, bilincin işlevsellik ötesi özelliğinin nes­

nedeki karşılığı gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Otom atik­

leşm e kendisini nesnenin ulaşabileceği en üst düzey (necplus ultra), bir tür işlevsel üstünlük, insana özgü biçim sel üstün­

3 Kuşkusuz burada belli bir dirençle karşılaşılmaktadır; örneğin

Belgede Nesneler Sistemi. Jean Baudrillard (sayfa 138-141)