• Sonuç bulunamadı

EHL-İ BEYT (ÂL-İ ÂBA) VE ON İKİ İMÂM

1 10 ÇÂR-YÂR

1.11. EHL-İ BEYT (ÂL-İ ÂBA) VE ON İKİ İMÂM

Beyt, ev; ehl-i beyt, ev halkı manasındadır. Hz. Muhammed’in ev halkı ve Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i ehl-i beyt içerisindedir. Hz. Muhammed (s.a.v) Hz. Ali, Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i aba altına aldığı için âl-i âba da denilmektedir.

Kur’ân’da ehl-i beyt ifadesine şöyle yer verilmiştir. “…Ey ehl-i beyt, Allah

sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler.”143 buyurulmuştur. Ehl-i

beytin kimler olduğuna dair mealinde şöyle açıklama geçer: “ ‘Ehl-i beyt’,

Resûlüllah sallellâhü aleyhi ve sellemin zevceleridir. Çünkü “Beyt-i seâdetde bulunanlar onlardı. Bu, (Saîd bin Cübeyr) hazretlerinin (İbni Abbas) radıyallâhü anhümâdan rivâyetidir… (Ebû Saîdi Hudrî) radıyallâhü anh ile içlerinde (Mücâhid,

142 Çantay, a.g.e., C.3, s.1124-1125. 143 Kur’an, Ahzâb Sûresi, Ayet 33.

86

Katâde ve sâire bulunan tâbiînden bir cemaat de ehl-i beytin (Alî, Fâtıma, Hasen, Huseyn) radıyallâhü anhüm olduğuna zâhib olmuşlardır.”144

Ehl-i beytin kimler olduğuna dair bir başka görüş de şöyledir: “… Hz.

Peygamber’in eşleri, çocukları, torunları, özellikle Resûlullah’ın soyunu devam ettiren Fâtıma, Hasan ve Hüseyin ile, Hz. Peygamber’in damadı ve amcazadesi Ali, ayrıca Hz. Peygamber’in amcaları ve bunların çocukları, hatta bütün akrabalarını kapsar.”145

Âl-i abâ, ehl-i beytte bulunanların Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından bir aba altına alınmasını anlatır. “İmam ‘Müslim’in hazreti (Aaişe) radıyallâhü anhâdan

tahrîc etdiği şu rivâyet de buna delâlet etmekdedir: Müşârün’ileyhâ diyor ki: Peyğamber sallellâhü aleyhi ve sellem bir sabah, üzerinde siyah kıldan ma’mul, nakışlı bir aba olduğu halde çıkmışdı. Derken (Fâtıma) geldi. Onu bu abanın içerisine aldı. Sonra (Alî) geldi. Onu aldı. Sonra (Hasen) geldi. Onu aldı. Sonra (Huseyn) geldi. Onu da aldı. (Bu suretle hepsi abanın içerisine girmiş bulundu.) Sonra bu âyeti okudu.”146

Askerî Muhammed ehl-i beyte ve On iki İmama beyitlerde yer vermiştir. On iki İmam şunlardır: İmam Ali Mürteza, İmam Hasan Müctebâ, İmam Hüseyin Şâh-ı Şühedâ, İmam Zeynel Âbidîn, İmam Muhammed Bâkır, İmam Câfer-i Sâdık, İmam Mûsâ Kâzım, İmam Ali Rıza, İmam Muhammed Cevad Takî, İmam Ali Hâdî Nakî,

İmam Hasan Askerî, İmam Muhammed Mehdî.147 Askerî On iki İmamın aslı olarak

Hz. Ali’yi göstermiştir.

Çünki On İki İmâmuñ aslısın ey pâk-i zât

Mesned-i ‘âl-i ‘abâsın Yâ ‘Aliyye’l-Murtezâ (s.123:8:6)

1. 11.1. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin

Hz. Muhammed (s.a.v)’in torunları olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Hz.Ali’nin ve Hz. Fâtımâ’nın oğullarıdır. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Hz. Peygamber’in her daim gözdeleri olmuştur. Divanda Hz. Hüseyin Kerbelâ vak’ası ile zikredilmiştir. Hz. Hüseyin, Muharrem ayının onuncu günü Kerbelâ’da şehit edilmiştir. Şair bir beyitte Kerbelâ meydanına can vermeye geldiklerini, şah Hüseyin aşkına meydana düştüklerini söylemiştir.

144 Çantay, a.g.e., C.2, s.746.

145 Yusuf Şevki Yavuz, “Ehl-i Beyt”, İslâm’da inanç ibadet ve günlük yaşayış ansiklopedisi, bilinmeyen tarih,

C.1, s. 450.

146 Çantay, a.g.e., C.2, s.746.

87

Kerbelâ meydânına girdük bu gün cân virmege

Şâh Hüseynüñ ‘aşkına meydâna düştük biz yine (s.314:189:7)

Şair bir başka şiirinde Hz. Muhammed (s.a.v)’in aşkına dert ve bela bulduğunu, can ve başının hanedanın aşkına feda olduğunu söyleyen şair hem Hz. Hasan hem de Kerbelâ’nn şahı aşkına Allah’ın aslanı Hz. Ali’nin aşkına, safalı dört sevgili (dört halife) aşkına, Hudâ’nın aşkına varlığını yok ettiğini anlatmıştır. Şaire Allah’tan başka hiçbir şey gerekmemektedir.

Bulmışam derd ü belâyı Mustafânuñ ‘aşkuna Cân ü başımuz fedâdur hânedânuñ ‘aşkına Hem Hasan ol şâh Hüseyn-i Kerbelânun ‘aşkuna Şîr-i Yezdân-ı ‘Aliyye’l-Murtazânun ‘aşkuna Ol güzîn-i çâr-ı yâr-i bâ-safânuñ ‘aşkuna

Varlıgum ben fânî kıldum hep Hudânuñ ‘aşkuna

Baña hiç bir şey gerekmez Hazret-i Mevlâ gerek (s.369:234:4)

1. 11. 2. Mehdî

İmam Askerî’nin oğludur. Mehdî’nin sözlük anlamı hidayete eren veya hidayete vesile olandır. Mehdî, inanca göre deccalin olduğu bir zamanda gelip ve deccali yok edecektir. On ikinci İmam’ın Mehdî olduğu görüşü de vardır. Şia bu husustaki iddiasını ifrat noktasına vardırmıştır. “ ‘Masum İmam, Gaybî İmam ya da

İmamu’l-Muntazar’ düşüncesi son kurtarıcı olarak kabul edilmiştir. Bu inanç tasavvuf alanında da destek görmüş ve böylece ehl-i sünnet âlimlerinin de ilgi alanına girmiştir.”148

Askerî Muhammed bir beyitte zamanın sahibi olan Mehdî devrinin ortaya çıktığını söylemiştir. Mehdî sayesinde cümle âlem zengin olmuştur. Buradaki zenginlik maddi değil manevidir. Huzur, iman rahatlıdığıdır.

88

Devr-i Mehdidür zuhûra geldi ol sâhib-zamân

Sâyesinde cümle ‘âlem pür-gınâdur pür-gınâ (s.127:11:7)

Şair bir başka beyitte Deccâl ile birlikte zikretmiştir. Askerî Muhammed zamanın sahibi Mehdî olduğunu ve Deccâl’i katlettiğini söylemiştir. Şairin kendisini Mehdî’ye benzetmesi derviş olmasından, Hak yolunda mücadele vermesinden kaynaklanmaktadır. Kendisinin fitneyi def ettiğini âlemin korkusuz ve emniyet içerisinde olduğunu belirtmiştir.

Mehdî-i sâhib-zemânım katl-i Deccâl eyledüm

Def‘-i fitne oldı ‘âlem emn ü emân vaktidür (s.191:67:9)

1. 12. SAHABÎLER

Sahip çıkanlar manasındadır. Çoğulu sahabe veya ashabdır. Hz. Muhammed (s.a.v)’i sağ iken Müslüman olarak görmüş ve Müslüman olarak vefat etmiş erkeklere sahabî denir. Askerî Muhammed bir beyitte Hz. Muhammed (s.a.v)’in hakikatler şehrinin sultanı ve hakikate, Allah’a, yakın olduğunu söylemiştir. Dîn ashabının peygamberimizden başka kimseden vefa ummadığını belirtmiştir.

Sen hakâyık şehrinüñ sultânısın Hakka’l-yakîn

Senden âhir kimseden ummaz vefâ ashâb-ı dîn (s.353:226:2:5)

1. 12. 1. Hz. Hamza

Peygamberimizin amcasıdır. Hz. Ömer’den evvel Müslümanlığı kabul etmiştir. Kahramanlığı ile zikredilmektedir. Askerî Muhammed bir beytinde heybetini ön plana çıkarmış, Zâl-ı zaman olsa eline kuvvet getiremeyeceğini söylemiştir. Zâl, İranlı kuvvet ve pehlivanlık sembolü Rüstem’in babasının adıdır. Şair dünyada Hamza vakti olduğunu kendisinin her daim üstünlük kazanan hükümdar olduğunu söylemiştir. Pençenin bir anlamı da tuğradır. Eskiden Şark

89

hükümdarlarının imza yerine ellerini kırmızı boyaya sürüp, kâğıdın üstüne basmalarıyla olan şekildir. Pençe kelimesi ile sâhib-kıran birbiriyle ikişkilendirilmiştir. Şair beyitte Hz. Hamza’nın kuvvetini ön plana çıkarmıştır.

Getürmez pençeme tâkat benüm Zâl-ı zamân olsa

Cihânda Hamza-i vaktem zihî sâhib-i kırânım ben (s.276:154:4)