• Sonuç bulunamadı

Efamiye Kalesi Reisi İbn Mülaib Suikastı

Belgede SELÇUKLU DEVLETLER NDE SU KASTLAR (sayfa 160-163)

2. Suriye Selçuklu Devletinde Suikastlar

2.1. Melik Rıdvan Dönemi Suikastları

2.1.2. Efamiye Kalesi Reisi İbn Mülaib Suikastı

Melik Rıdvan döneminin önemli suikastlarından bir tanesi de Humus’a bağlı Kefertab’ın batısındaki stratejik kalelerden olan Efa-miye kalesinin hâkimi ve Selçuklu vasalı Humus emîri Seyfüddev-le HaSeyfüddev-lef b. Mülaib suikastıdır. Efamiye kaSeyfüddev-lesi 483/1090 tarihinde Tutuş tarafından alınmıştı. Tutuş’un burayı almasının sebebi, İbn

618 İbnü’l-Adîm, s. 78; Azîmî, s. 33; Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tari-hi, s. 174, 179; Aydın Usta, “Müslüman-Haçlı Mücadelelerinde Haşîşîler”, İ.Ü. Edb. Fak. Tarih Dergisi, s. 44, İstanbul, 2008, s. 6-7; Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (489-511/1105-1118), s. 76.

619 Lewis, s. 86.

620 İbnü’l-Adîm, s. 78; Özaydın, “Suriye’deki Bâtınî Faaliyetleri”, s. 201.

621 İbnü’l-Adîm, s. 78.

Mülaib’in 1089 tarihinde Filistin ve Güney Suriye bölgesinde elin-de tuttuğu bölgelerelin-de - ki bunun başında Humus gelmekteydi-hutbeyi Şiî Fâtımî halifesi adına okutmaya başlamasıydı. Bunun yanı sıra İbn Mülaib, yolları kesip eşkiyalık yapmak sureti ile böl-ge halkının canına ve malına kast etmekte, onların arasına adeta korku salmaktaydı.622

Bunun üzerine Tutuş, İbni Mülaib’in elindeki toprakları fethe-derek Selçuklu Devleti’ne bağladı. Bu sırada İbn Mülaib de bir fır-satını bulup Fâtımî Halifesi el-Mustansır’ın yanına kaçtı.623Tutuş öldükten sonra Efamiye kalesi, oğlu Rıdvan’a bağlandı. Rıdvan, bu-raya bir naib atadı. Kaynaklarda adı geçmeyen bu naib, bir süre sonra kaleyi teslim etmek için Mısır Fâtımî Halifeliği’ne başvurdu.

Naib, kaleyi teslim etmek için halifeden birinin gönderilmesini is-tedi. Bunun üzerine Tutuş’tan kaçarak halifeye sığınmış olan İbn Mülaib, Haçlılar ile mücadele etmek için bu kaleye kendisinin gön-derilmesini istedi. Halifeyi ikna eden İbn Mülaib’in Efamiye’ye ge-lip yönetimi ele geçirmesi ile kale Selçukluların hâkimiyetinden çıkmış oldu.624 Fakat İbn Mülaib, adı geçen kaleye yerleştikten sonra vasalı bulunduğu Fâtımî Halifeliği’ne de itaat etmemeye baş-ladı. Bunun yanı sıra yine eski alışkanıklarına dönerek yolları ke-sip, eşkiyalık yapmaya başladı.625

Daha önceleri Sermin denilen kasaba Haçlılar tarafından işgâl edilince burada yaşayan halk değişik şehirlere dağılmıştı. Aslen bir Şiî daisi olan Kadı Ebu’l-Feth es-Serminî de Efamiye kalesine gelerek İbn Mülaib’e sığınmıştı. Kalenin hem Melik Rıdvan’ın hem de Fâtı-mî halifesinin kontrolunden tamamen çıktığını gören ve aynı za-manda Rıdvan’ın müttefiki olan Bâtınî Reisi Ebû Tahir es-Sâiğ bu duruma müdahale etmek için harekete geçti. Kalenin artık Rıdvan’ın hâkimiyetine girmesi gerektiğini düşünen bu Bâtınî reisi, kalede bu-lunan Şiî Kadı Ebu’l-Feth es-Serminî ile irtibata geçerek İbn Müla-ib’in öldürülmesi ve kalenin Halep Melikliği’ne bağlanması için

giri-622 İbnü’l-Esîr, C. X, s. 328.

623 Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s. 202.

624 İbnü’l-Esîr, C. X, s. 328-329.

625 İbnü’l-Adîm, s. 80-82.

şimde bulundu.626Böylece İbn Mülaib’i ortadan kaldırmak için bir plan hazırladılar. Bu sırada İbn Mülaib’in Mısır’dan gizlice kaçan ço-cukları babalarının yanına gelip uyarılarda bulundularsa da, kadı, kendisini İbn Mülaib’e aff ettirmeyi başarmıştı.627

Kadı Ebu’l-Feth, bunları yaşadıktan sonra Ebu Tahir ile ilişkileri-ni gizlice sürdürmeye başladı. Kısa bir süre sonra taraflar İbn Müla-ib’i tamamen ortadan kaldırmak için harekete geçtiler. Hazırlanan plana göre güya Rıdvan’ın kötü davranışları nedeni ile Halep’ten ka-çan üç yüz kadar Serminli yanlarına verilen Haçlılara ait bir at, silah ve bir Haçlı askerinin kesik başıyla birlikte İbn Mülaib’e gönderildi-ler. Bunlar İbn Mülaib’e Haçlılarla savaşmak istediklerini, hatta yol-da karşılaşmış oldukları bir Haçlı gurubuyla çarpışıp onları yok et-tiklerini ve onların bütün eşyalarını aldıklarını belirterek, onun hiz-metine girmek için geldiklerini söylediler.628Buna çok sevinen İbni Mülaib, onların samimi olduklarına inandı. Onları iyi bir şekilde ağırlamak için adamlarına emir verdi ve onlar için kalenin önünde çadır kurmalarını söyledi. Bu üç yüz kişi İbn Mülaib’in güvenini ka-zanıp, kale önüne yerleştirildikten sonra Ebu’l-Feth, planın uygu-lanması için uygun zamanın geldiği kanaatine vararak suikast girişi-mi için harekete geçti.629

626 Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s. 202.

627 İbnü’l-Esîr, bu olayı şu şekilde nakleder: Bu husus duyulunca İbn Mülâ-ib'in Mısır'dan gizlice kaçan çocukları babalarının yanına gelip: “Biz bu ka-dının şunları şunları yaptığını duyduk, onu derhal ortadan kaldırmalı ve kendini emniyete almalısın; çünkü bu iş artık herkes tarafından duyuldu”

dediler. Bunun üzerine İbn Mülâib onu yanına çağırdı. Kadı, bazı kötülük emarelerini sezmişti. İbn Mülâib kendisine ulaşan haberleri kadıya anlattı.

Kadı: “Ey Emîr! Herkes bilir ki, ben aç ve perişan bir halde sana sığındım.

Sen bana emân verdin, beni zengin ettin, aziz kıldın. Sayenizde makam ve servete kavuştum. Benim senin katında ulaştığım mevkiyi, senin bana ih-san ettiğin nimetleri kıskanan ve çekemeyen bazı kişiler beni ih-sana jurnal-lediler. Şimdi senden yanındaki bütün servetimi geri almanı ve beni geldi-ğim gibi perişan bir halde buradan uzaklaştırmanı istiyorum” dedi ve ken-disine sadakatle bağlı kalacağına yemin etti. İbn Mülâib de kadının maze-retini kabul edip ona emân verdi. Bkz. İbnü’l-Esîr, C. X, s. 329.

628 İbnü’l-Esîr, C. X, s. 329.

629 Lewis, s. 86.

Bir gece kale muhafızlarının uykuya daldıkları bir sırada, Kadı Ebu’l-Feth ve kalede bulunan birkaç Bâtınî fedai sessizce surlara gi-derek, oradan aşağıya ipler atmak suretiyle önceden anlaşmış olduk-ları üç yüz Serminliyi büyük bir gizlilik içerisinde süratle kalenin içi-ne çektiler.630İçeri giren fedailer kaledeki odalarında uyumakta olan İbn Mülaib’in çocuklarını ve amcazadelerini hançerleyerek öldürdü-ler. Bu fedailer daha sonra Kadı Ebu’l-Feth ile birlikte İbn Mülaib’i ve karısının bulunduğu odaya girdiler. İbn Mülaib, o sıra uyandığında başında birinin beklediğini gördü ve seslenerek kim olduğunu sordu.

Onun başında dikilen kişi, Ebu’l Feth’den başkası değildi. Ona “Ben ölüm meleğiyim, senin canını almaya geldim” dedi. İbn Mülâib “Al-lah aşkına!” deyip eman dilediyse de, kadı onun işini bitirdikten son-ra diğer adamlarını da katletti (3 Şubat 1106).631

İbn Mülaib’in suikast sonucu öldürülmesinden sonra Ebû Tahir doğruca Efamiye’ye gitti. Efâmiye’nin kendine ait olduğundan hiç şüphe etmiyordu. Fakat Kadı Ebu’l-Feth ona “Eğer uygun görür ve benim yanımda kalırsan hoş geldin safa geldin, biz sana itaat ederiz, yok istemiyorsan geldiğin gibi geri dönersin” dedi.632Ebû Tahir, ona karşı herhangi bir davranış sergilemedi ve derhal Halep’e geri dön-dü. Böylece stratejik bir konuma sahip Efamiye kalesi Ebu’l-Feth’in yönetiminde kaldı.633

Belgede SELÇUKLU DEVLETLER NDE SU KASTLAR (sayfa 160-163)