• Sonuç bulunamadı

Ebu Hasan el-Eş’arî’nin Keramet Anlayışı

4. EBU’L-HASAN EL-EŞ’ARÎ İLE EBÛ ALİ EL-CÜBBÂÎ’NİN HAYATI VE

1.2. NÜBÜVVET İLE İLGİLİ DOLAYLI KAVRAMLAR

1.2.1. Keramet Kavramı

1.2.1.1 Ebu Hasan el-Eş’arî’nin Keramet Anlayışı

Ehl-i sünnet kelâmcıları ile Sûfîler, velilerin kerametlerini hak bilip kabul etmiştir.590 Bu mesele yeni bir mesele değil eskiden beri tartışılmış önemli bir

meseledir. Zira klasik eserlerde dahi velilerin kerametlerinin tartışıldığını görmek mümkündür. Bu da meselenin o günden beri gündemde olduğunu göstermektedir.591

Bu tartışmalara değinen Eş’arî, kerametin varlığını kabul edip hak olduğunu savunmuştur. Eş’arî, Mu’tezile’nin aksine Mucize nevindeki hârikulâde durumların Peygamberler dışındaki kimselerde meydana gelmesini mümkün görüp, bunun mucizeye her hangi bir zararının da olmayacağını ve bunların mucize ile iltibas edilmemesi gerektiğini savunmuştur. Zira mucizenin şartları arasında, hiç kimsenin aynısını veya benzerini getiremeyeceğine dair bir madde bulunmamaktadır. Şayet böyle bir durum söz konusu olsaydı Hz. Peygamberin mucizelerinin diğer Peygamberlerin mucizelerine benzememesi lazım gelirdi. Hâlbuki bazı mucizeler birbirine çok yakın durumdadır.592

Eş’arî, velilerin kerametlerinin geçmişte bizzat vukû bulduğunu, sahih nakillerin de bunları desteklediğini ve böylelikle kerametin varlığının hem aklî hem de naklî olarak mümkün olduğunu ifade etmiştir. Zira tabiattaki kanun ve kuralları var eden Allah (c.c.), istediği zaman bunlarda değişime gidebilir ve olağanüstü hadiseler meydana getirebilir. Bu O’nun için mümkün olup muhal değildir.

589 Razi, et-Tefsiru’l-Kebir, c. 17, s. 126.

590 Muhammed b. Süleyman el-Aşkar, Efâlü’r-Resul ve Delaletuha âla’l-Ahkami’ş-Şerîyye, nşr.

Müessesetü’r-Risale, Beyrût 2003, c. 1, s. 253.

591 Süleyman Uludağ, “Kerâmet”, DİA. c. 25, s. 268. 592 Âmidî, Ğâyetu’l-merâm fi ilmî’l-kelâm, s. 335.

115

Dolayısıyla abid ve takva sahibi sâlih bir mümindebu tür kerametlerin zuhur etmesi gayet tabii ve mümkündür.593

Ehl-i sünnet, keramet ve diğer hârikulâde hadisâtı geniş bir şekilde tartışmıştır. Bu çerçevede hârikulâde hadisâtı altı gruba ayırmıştır.

1-Peygamberlerin davalarını ispat için göstermiş oldukları kendilerine has tabiatüstü durumlardır.594 Bunlara mucize denmektedir. Mucize ile alakalı gerekli

açıklamayı yukarıda yaptık.

2-Velilerden sadır olan olağanüstü hallerdir. Bunlara da keramet veya tasarruf denmektedir. Örnek olarak; “Rivayetlerde Hz. Süleyman’ın veziri olduğu nakledilen Âsaf’ın, Yemen Kraliçesi olan Belkıs’ın tahtını göz açıp kapat süresince getirmesini,595 Hz. Meryem ile ilgili olağanüstü halleri,596 Ashab-ı Kehf’in durumunu,597 Hz. Ömer’in Medine’de mescidin içinde minberde olduğu bir esnada Nehavend’deki İslâm ordusunun komutanı olan Hz.Sariye’ye “Ya Sâriye el-Cebel! Yani; Ey Sâriye! Dağa doğru çekilin”598 diye kritik talimatta bulunmasını verebiliriz.

Bunların hiçbirinin mucize olduğu iddia edilemez. Çünkü bunların hiçbiri yukarıda ifade ettiğimiz mucize şartlarını taşımamaktadır.599

3-Peygamberlik öncesi Peygamber olacak kişilerde görülen olağanüstü hallerdir. Bu türolağanüstü durumlara irhasat denmektedir. Hz. İsâ’nın henüz beşikte iken konuşması600 bunun güzel bir örneğidir.

4-Allah ve din düşmanlarının istek ve arzularının aksine zuhur eden tabiatüstü hadisâttır. Bu tür durumlara da ihanet veya hizlan denmektedir. Tarihe yalancı Peygamber olarak geçen Müseylemetü’l-Kezzab’ın kendine uyanları aldatmak için

593 Eşarî, el-İbâne, s. 42; Ayrıca bknz. el-Gazzâlî, el-İktisâd fi’l-i’tikâd, s. 125.

594 Razi, et-Tefsiru’l-Kebir, c. 4, s. 478-479; Taftazani, Şerhu’l-Mekasid, c. 2 s. 171; Cürcani,

Şerhu’l-Mevakıf, c. 1 s. 174. 595 Neml, 27/40. 596 Al-i İmran 3/37. 597 Kehf 18/9-13. 598 Bağdadî, Usulud-Din, s. 185. 599 Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf, s. 546. 600 Ali İmran,3/36.

116

çoğalması niyetiyle tükürdüğü kuyu suyunun tamamen yok olup tükenmesi bunun güzel bir örneğidir.

5-Velayet iddiası olmadan bazı salih kimselerin sıkıntılarının, beklenmedik bir halde giderilmesi gibi hârikulâde olaylardır. Buna da meûnet denmektedir.

6-Kâfir veya fasık olan kişilerde görülen ve onların isteklerine uygun olarak ortaya çıkan harikulade durumlardır. Bu tür durumlar da yine Allah'ın izin vermesiylemümkün olur Bunlara istidrac denmektedir.601

Göründüğü gibi yukarıda ki kavramların hepsizahiren birbirine benzer olsa da aslında birbirinden farklı ve bağımsız kavramlardır. Özellikle Mucize ile keramet diğerlerine oranla birbirine daha fazla benzemektedir. Bundan dolayı bazı kişiler bunları birbirinden ayırt edememektedir.

Eş’arî âlimlerinden İbn Fûrek, Mucize ile keramet arasındaki farklara değinerek her iki kavramın birkaç yöndenbirbirinden farklı olduğunu ifade etmiştir. Bu farkları beş kategoride ele almak mümkündür.602

1)Mucize, ancak bir Peygamber elinde zuhur eden olağanüstü durumdur. Mucize gösteren Peygamber, bütün münkir ve muhaliflerine bunun bir benzerini getirmeleri için meydan okuyabilir. Keramet ise takva sahibi salih Allah dostlarının göstereceği olağanüstü durumdur. Velilerinkerametlere inanmayanlara meydan okuması söz konusu değildir.

2) Mucize, mümin-kâfir bütün insanlar tarafından açıkça görülebilir. Keramet ise sadece takva sahibi salih kullar tarafından görülür. Fasık ve günahkârlar velilerin kerametlerini göremez.

3)Peygamber, kendisinden Mucize talebinde bulunulduğu her vakit, Allah’tan bunu ister ve Mucizeyi gösterir. Veliler ise herhangi bir talepte bulunmaksızın,

601 Meymun b. Muhammed, Bahrul-kelâm, Dımaşk 1997, s. 223; el-Bağdadî, Usulu’d-din, s. 185;

en-Nesefî, Tabsıratü’l-edille, c. 2, s. 109; Ömer Nesefi, Akaid, İstanbul 1975, s. 38.

117

sadece Allah’ın irade ettiği zamanlarda keramet gösterirler. Kısacası kerâmette zuhur varken, Mucizede ise izhar vardır.

4)Peygamber, Mucize göstereceği zaman önceden bunun farkında olur. Veli ise bunun farkında olmayıp, kerameti üstüne almaz vebu kerameti kendisine nispet etmez.

5)Mucize, Peygamber olacak kişide asaleten var iken, kerâmet ise velayet makamına ulaşmış kişide asaleten değil Peygambere olan tabiiyetten dolayı vardır.

Peygamber, şeytanın vesveselerine kapılmaz. Kapılsa dahi Allah tarafından hemen bir uyarı alır, ikaz edilir ve geri döner. Fakat veli, şeytanın vesveselerine kapılabilir ve bu vesvese üzerine yoldan çıkıp sapabilir. Peygamberlik iddiasında bulunup dinden çıkan veliler bunun örneğidir. Veleyet makamındaki biri, kavliyle ve fiiliyle tüm insanlığa örnek olması gereklidir. Şeriattan taviz vermemeli ve muhalif hareket etmemelidir. Bu meziyetleri taşıyan kişi, göstermiş olduğu kerametleri ile velayetini ispat etmektedir.603