• Sonuç bulunamadı

1.1.4. Sosyal Etkileşimsel Kuram

1.1.4.4. Ebeveynlerin Dil Edinimi ve Gelişimine İlişkin Görüşleri

konuşma becerilerine ilişkin geleceğe yönelik planlar yapmaya başladıklarını, çocuklarının bu programlar sayesinde daha özgür olduğunu, müdahale programlarının düşündüklerinin aksine evde kullanımlarının son derece rahat olduğunu ifade etmişlerdir

Bailey (2006) yaptığı çalışmada ailelerin müdahale programlarını çocuklarına doğru şekilde uygulama ve sonuçları konusunda kaygı yaşadıklarını belirtmiştir. Benzer şekilde Smith ve arkadaşları (2011) annelerin çocuklarının dil performanslarına ilişkin görüşlerinin dil müdahale programlarına katılımlarını ve çocukların programdan yararlanmasını etkileyeceğini düşünerek ailelerin dil müdahale programlarına katılımları ve çocuklarının dil becerilerine yönelik görüşlerini almışlardır. Çalışma öncesinde ebeveynler, çocuklarının dil ve konuşma performanslarını arttırmayı başaramayacakları, onlara etkili yardımı sağlayamayacakları konusundaki kaygılarını iletmişlerdir. Üç aylık müdahale programına katıldıktan sonra ise ailelerin çocuklarının iletişim, dil ve konuşma becerilerine yönelik görüşleri çocuklarda anlamlı bir değişme olmamasına rağmen olumlu yönde değişmiştir. Sadece ifade edici dile odaklanan anne-babaların çocuklarının engel durumu müdahale sonunda diğerlerine göre gerilemiş görünmektedir. Ayrıca ifade edici dil becerileri daha iyi olan çocukların anne-babalarının, ifade edici dil becerileri daha geri olan anne babalara göre uygulama öncesi ve sonrası daha az stresli oldukları bulunmuştur. Ailelere çocukları ile daha rahat ve etkili biçimde etkileşime geçecekleri yolları göstermek, onların çocuklarının engel derecesine yönelik kaygılarını azaltmakta ve ebeveynler kendilerini daha işe yarar, etkili görmektedir.

Çocuğun özel gereksinimli olması annelerin çocuğuna ilişkin düşüncelerini ve uygulamalarını etkileyen bir diğer önemli faktördür. Engelli çocuğun özellikleri yaşıtlarından farklılık göstermekte, bu farklılık engelli çocuk annelerinin çocuklarıyla etkileşimde normal gelişim gösteren çocuk annelerinden farklı davranışlar sergilemelerine neden olabilmektedir. Down sendromlu çocuğu olan annelerin normal gelişim gösteren çocuk annelerinin kullandığı çocuğa yöneltilmiş dil stratejilerini benzer şekilde kullanıp kullanmadıkları araştırılmıştır (Johnson-Glenberg ve Chapman, 2004). Bu

çalışma sonucunda down sendromlu çocuk annelerinin de normal gelişimde gözlenene benzer stratejileri kullandıkları bulunmuştur. Araştırmacılar bu benzerliğin, down sendromlu annelerin, çocuklarını hala öğrenmeye devam eden bireyleri olarak görmelerinden kaynaklanabileceğini belirtmişlerdir.

Benzer şekilde Turan (2012) yaptığı araştırmada normal gelişim gösteren çocuk anneleri ile özel gereksinimli çocuk annelerinin dil ve iletişimi desteklemek amacıyla benzer etkinliklerin etkili olacağını düşündüklerini belirtmiştir. İki grup anne, dil ve iletişim becerilerinin oyun ortamında geliştirileceğini düşündüklerini belirlemiştir. Ancak özel gereksinimli çocukların anneleri, oyun esnasında daha fazla yönlendirici olduklarını ve nesne isimlendirmenin öğretimde etkili olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir.

Sonuç olarak anne babaların çocuklarının dil gelişimlerine yönelik görüşlerinin çocuklarının öğrenme çıktıları ile ilişkili olması müdahale programları hazırlanırken ailelerin de sürece katılması gerektiğini göstermektedir. Tüm özel gereksinimli çocuk sahibi ebeveynler olumsuz ve/veya stresli algılara sahip değillerdir. Normal gelişim gösteren çocuk ebeveynlerine göre daha fazla strese sahip olduklarını ifade etmiş olsalar da, özel gereksinimli çocukların aileleri olumlu algı ve deneyimleri olduğunu da belirtmişlerdir. Özel gereksinimli çocuğa sahip annelerde olumlu düşüncelerin engellilik durumuyla başa çıkmada etkili olduğuna ve annelerin engelli çocuklarına ilgi göstermede etkili olduğuna inandıklarını belirtmişlerdir(Hastings ve Taunt, 2002).

Türkiye’de anne- babaların özel gereksinimli çocuklarının, dil ve iletişim becerilerine yönelik düşüncelerini araştırmayı hedefleyen sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Turan (2012) çalışmasında özel gereksinimli ve normal gelişim gösteren çocuk annelerinin, dil edinimine ve dili desteklemeye yönelik görüşlerini, tutum ve davranışlarını karşılaştırmıştır.

Araştırma sonuçlarına göre normal gelişim gösteren çocuk anneleri ile özel gereksinimli çocuk annelerinin dilin nasıl edinildiğine yönelik görüşleri benzer olmakla beraber bazı konularda farklılıklar gösterdiği belirlenmiştir. Özellikle, özel gereksinimli çocuk annelerinin yeni sözcüklerin tekrarlanmasının çocukların dil gelişiminin desteklenmesinde daha etkili olduğuna yönelik

görüşü, Johnson - Glenberg ve Chapman’ın (2004) Down Sendromlu çocuk anneleri ile yaptığı çalışmasıyla benzer sonuçlar olduğunu göstermektedir.

Araştırmaya katılan anneler çocukları ile etkileşime girmenin dili desteklemede iyi bir yol olduğunu düşünürken, bu etkileşimlerde yönlendirici olmaları gerektiğine inanmaktadırlar. Benzer şekilde Johnson - Glenberg ve Chapman (2004) çalışmalarının sonucunda katılımcı annelerin, çocuklarının yaşları büyüse bile hala öğrenme sürecinin devam ettiğine inandıklarını ve çocuklarına model olmaya devam ettiklerini ifade etmişlerdir. Turan (2012), araştırmaya katılan annelerin çocuğun liderliğini izleme stratejisini kullandığını ve yönlendirici olduklarını bildirdiğini söylemiştir. Hem çocuğun liderliğini takip etmek hem de yönlendirici olmanın özel gereksinimli çocukların etkileşim başlatmada yaşadıkları güçlüklerden kaynaklandığı düşünülmüştür. Diken (2007), dil yetersizliği olan çocukların annelerinin, çocuklarıyla etkileşim stillerini ve özyeterlik inançlarını araştırmış ve annelerin özyeterlikleri ile bazı iletişim davranışlarının (başarı amaçlı davranışlar ve sözel övgü kullanma) güçlü ilişkisi olduğunu bulmuştur. Araştırmada ayrıca kendini daha yeterli gören annelerin dil yetersizliği olan çocuklarıyla daha fazla sözel iletişimde bulunduğu ileri sürülmüştür.

Diken (2009), gecikmiş dil ve konuşma tanısı almış 19 çocuk ve annesi ile yaptığı çalışmada ise annelerin etkileşimsel davranışları ile özyeterlikleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmada annelerin duyarlı ve yanıt verici olduğu belirlenirken, aynı zamanda sözel pekiştireçleri daha az kullandıklarını ve sözel iletişim örneklerini daha az kullandıklarını belirlemişlerdir. Annelerin çocukları ile etkileşime girdiği ancak sözel dil adına yeterli modeli sağlamadıklarını öne sürmüştür. Annelerin çoğu aynı zamanda oldukça yönlendiricidir. Özyeterlik algıları yüksek olan annelerin daha çok sözel pekiştireç kullandıkları ve başarı odaklı oldukları gözlenmiştir (Diken, 2009; Diken, 2007).

Sonuç olarak anne – babaların özel gereksinimli çocuklarının dil ve iletişim becerilerine yönelik düşünceleri, çocukları ile etkileşimlerini, dil ve iletişim becerilerini desteklemeye yönelik motivasyonlarını etkileyebilir. Ayrıca müdahale programlarına ilişkin tutumlarını da etkileyebilir.

Anne – babaların dil ve iletişim becerilerine yönelik görüşleri, dil ve iletişim becerilerini destekleme konusunda da etkili olabilir. Anne ve babalar, etkili olduğuna inandıkları stratejileri kullanmayı tercih edebilirler. Ayrıca çocuklarının performanslarına ilişkin görüşleri de çocuklarının dil ve iletişim becerilerini destekleme adına kullandıkları stratejileri belirlemede etkili olabilir. Stephenson ve Dowrick (2005) yaşları 4 ila 9 arasında, ağır derecede zihinsel engelli çocuğu olan 10 anneye çocuklarının dil ve iletişim becerilerini desteklemeye yönelik kullandıkları stratejilerin neler olduğunu sormuşlardır.

Aileler, çocuklarının iletişime yönelik olduğunu düşündükleri her davranışı desteklemeye çalıştıklarını ve çocuklarını iletişim amaçlı davranışlara yönlendirdiklerini ifade etmişlerdir. Anneler çoğunlukla çocuklarının dil ve konuşma performanslarını arttırmak amacıyla çocuklarıyla konuştuklarını ve onlara kitap okuduklarını ifade etmektedirler. Turan (2012) yaptığı araştırmada, annelerin kitap okuma ve masal anlatma gibi stratejileri nadiren kullandıklarını belirtmiştir. Kitap okuma, kurallı cümle yapılarının sunulabilmesi, faklı sözcüklerin öğretilmesini kolaylaştırma gibi dili desteklemede etkili yöntemlerden biridir. Dilin bileşenlerinden sentaks ve semantik bileşenleri özellikle kitap okuma etkinliğinde desteklenmektedir.

Ayrıca yetişkin-çocuk için ortak ilgi oluşturmada etkilidir (Kaderavek ve Justice, 2002). Johnston ve Wong (2002) çalışmalarında bunu destekleyen sonuçlar bulmuşlardır.

Çocukları konuşsun ya da konuşmasın, annelerin çocukları ile daha sık etkileşime geçmesi, çocukların dil ve konuşma özelliklerini olumlu yönde etkilemektedir (Brady, Steeples ve Fleming, 2005). Ege (2006), dil ve konuşma sorunu yaşayan çocuklarla yapılacak çalışmaların doğal ortamlarda yapılmasının gerekliliğini ve etkililiğini vurgulamıştır. Ayrıca dil ve konuşma becerilerinin desteklenmesi için dilin tüm bileşenlerinin dikkate alınarak bir müdahale programı oluşturulması gerektiğini belirtmiştir. Yetişkinlerin çocukla etkileşimlerinde kullandıkları etkileşim stilinin çocuğun gelişimiyle bağlantılı olduğu ve gelişimini hızlandırdığı gösterilmiştir. Özellikle anne-çocuk etkileşiminde annenin çocukla aynı aktivite ya da nesneye odaklanması, çocuğun sohbete katılımını sağlamak için sorular sorması gibi düzenlemelerin çocukların dil gelişimi ile olumlu ilişkisi olduğu belirlenmiştir

(Fewell ve Deutscher, 2002; Hoff-Ginsberg, 1991; Tamis-LeMonda, Bornstein ve Baumwell, 2001; Tomasello ve Farrar, 1986; Yoder ve Warren, 1998).

Ailelerin katılımıyla oluşturulan müdahale programlarının etkili olduğunu gösteren çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Fey (2006) gelişimsel yetersizliği olan 51 çocuğun annesine yanıtlayıcı olmayı öğretmiş ve araştırma sonucunda çocukların dil performanslarında kısa sürede ilerleme olduğunu bulmuştur. Girolametto, Greenberg ve Manolson (1986) çalışmalarında 11 Cerebral Palsy’li çocuğu olan anneye çocuklarıyla iletişimde kullanabilecekleri becerileri öğretmiş ve anne-çocuk etkileşiminde olumlu değişiklikler olduğunu belirlemişlerdir. Ailelere iletişim becerilerini öğretmek çocukların iletişime yönelik davranışlarını etkilemektedir. Aile merkezli müdahale programlarının, ailelerin gönüllü katılımı olduğunda ve çocukların iletişim özelliklerine, gereksinimlerine göre uygun oluşturulduğunda en etkili müdahale programları olduğu ileri sürülmektedir (Kaiser ve Hanncock, 2003).

Annelerin çocuklarıyla etkileşim biçimlerini ve etkileşimde kullandıkları dili etkileyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bağlam yani çocukla etkileşimde kullanılan etkinlik ya da bulunulan yer de annelerin çocuklarıyla konuşmalarını etkileyen özelliklerden biridir (Justice ve Kaderavek, 2002;

Van Kleek, Gillam, Hamilton ve McGrath,1997). Hoff-Ginsberg (1991) farklı bağlamlardaki anne-çocuk etkileşimlerini karşılaştırdığı çalışmasında, kitap okuma sırasında annelerin konuşmada daha geniş sözcük dağarcığı kullandığını, daha sık soru sorduğunu ve daha az yönlendirici olduğunu bulmuştur. Annelerin çocuklarıyla konuşma biçiminin kültürler arasında farklılıklar gösterdiğini ve çocuğa yöneltilen dilin değişik kullanımlarının olabileceğini gösteren çalışmalar yapılmıştır (Girolometto, Bonifacio, Visini, Weitzman, Zocconi ve Pearce, 2002; Johnston ve Wong, 2002; Rodriquez ve Olswang, 2003; Van Kleek, 1994). Çocuk yetiştirme, eğitim ve dil bozukluğunun nedenleri konularında annelerin görüşleri kültürlere göre farklılık göstermekte olup görüşlerin bireylerin tutum ve uygulamalarında etkili olduğu görülmektedir (Rodriquez ve Olswang, 2003).

Çocuğun amacını, düşüncesini ve isteğini diğerleriyle paylaşabilmesini sağlayan dil, sosyal bir bağlam içerisinde kullanılmaktadır. Bu nedenle, dilin kazanıldığı ortama ilişkin özelliklerin dil kazanımında etkili olduğu kabul edilmektedir. Ortamda çocuk ile etkileşime giren yetişkinlerin kullandıkları dil ve çocukla etkileşimlerinde bu dili kullanma biçimlerinin oluşturduğu bağlam yer almaktadır. Dil kazanımına ilişkin sosyal etkileşimci yaklaşımda da dilin, çocuğun yakın çevresinde yer alan kişilerle aktif sosyal etkileşimi yoluyla öğrenildiği ileri sürülmektedir (Nelson 1998).