• Sonuç bulunamadı

1.1.4. Sosyal Etkileşimsel Kuram

1.1.4.3. Doğal Dil Müdahale Yöntemleri

Ebeveynler çocukların ilk sosyal çevresini oluşturan kişilerdir.

Dolayısıyla ebeveynlerin çocukları ile etkileşimleri, çocukların dil gelişimini etkilemektedir. Ayrıca ebeveynlerin çocukları ile etkileşime girdiklerinde, dili desteklemek için kullandıkları stratejiler doğal çevrede dili destekleme stratejileri olarak kabul edilmektedirler. Anne-babanın çocuğun dil gelişimini desteklemesi, ebeveynin uyguladığı stratejilerle şekillenmekte ve bu stratejiler de ebeveynin isimlendirmese de dil edinimine ilişkin inancını ortaya koymaktadır. Bruner (1983) dil gelişiminin önemli bir parçası olan dil öncesi dönemdeki iletişim davranışlarının önemini ilk kez vurgulamıştır. Bruner’in dil gelişimi kuramına göre, çocuklar dili çevrelerinde yer alan bireylerle kurdukları sosyal etkileşimlerinin bütünleyici bir parçası olarak edinirler (Bruner,1983).

Normal gelişim gösteren çocukların ebeveynlerinin, çocukları ile etkileşimde onların dil ve konuşma becerilerini geliştirmek amacıyla kullandıkları teknikler gelişimsel geriliği olan çocukların desteklenmesinde de kullanılmaktadır. Uluslararası alanyazın incelendiğinde söz konusu tüm bu stratejilerin “Doğal Bağlamda Dil Öğretimi adı altında toplandığı görülmektedir. Bu yöntem sosyal etkileşimsel kuramı temel alarak, çocukların dil yapılarını, etkileşimsel ortamlarında desteklemeye odaklanmaktadır.

Doğal çevrenin düzenlenmesi ile çocukların çeşitli stratejilerle dil edinimi ve gelişiminin desteklenmesi hedeflenmektedir (Paul, 2008).

Doğal dil müdahale stratejileri sosyal etkileşimi öngören, bu amaçla çevrenin yapılandırılmasını öneren, istendik davranışın da arttırılmasını, olumlu pekiştirmeye dayalı karma bir yöntemdir (Kaiser, Hendrickson ve Alpert, 1991). Bu yöntemin sözce uzunluğu 2.5’ un altında olan dil gelişiminin erken dönemlerindeki çocukların dil kazanımı için uygun olduğu düşünülmektedir (Warren ve Yoder, 1996). Çevrenin yapılandırılmasına dayalı dil öğretimi çocuğun iletişimi başlatması için gerekli düzenlemelerin yapılması, öğretimin doğal ortamlarda yürütülmesi, amaçların normal çocuğun gelişim aşamalarına göre belirlenmesi, doğal pekiştireçlerin kullanılması bakımından Doğal Dil Öğretim Yöntemine benzemektedir

(Koegel, O’Dell ve Koegel, 1987). Bununla birlikte bazı uygulama özellikleri doğrudan öğretim yönteminden alınmıştır. Çevresel ipuçlarının öğretim amaçlarına göre sistematik olarak sunulması, amaçlara ulaşılması için bu ipuçlarının aşamalı olarak geri çekilmesi bakımından doğrudan öğretim yöntemine benzemektedir (Kaiser ve ark. 1991). Doğal bağlamda dilin desteklenmesi yönteminin etkili olmasının nedeni ipuçlarının davranışın şekillendirilmesinde kullanılmasıdır (Kaiser ve ark. 1991).

Doğal bağlamda dil öğretimi yöntemi, çocuğun doğal ortamında uygulanan müdahale stratejilerinin hepsini kapsayan genel bir başlık olarak kabul edilmektedir. Doğal bağlamda dil öğretimi yöntemi sadece terapi zamanını değil, tüm gün aktivitelerinin içerisinde oluşturulacak şekilde etkinlikler yaratmayı hedefler. Çocuğun tercih ettiği oyuncakları, etkinlikleri seçerek çocuğun kendi kendisini ödüllendirmesini sağlar. Çocuğun ilgi duyduğu oyuncak ya da aktivitelere yönelerek tepkisini vermesini ve yardımla etkileşime geçmesini sağlamaya fırsat sağlar. İstendik bir etkinlik ya da nesne ile ilgili olarak jest ve mimikler yardımıyla, çocuğun etkileşim başlatmasına, çocuğun başlattığı iletişimin ipuçları ve yardımlarla genişletilmesine zemin hazırlar. Dolayısıyla çocuğun ilgisini çeken kişi, durum ve/veya nesneler üzerinden, etkileşim başlatılmasını temel alan ve iletişimsel davranışların doğal olarak pekiştirilmesine dayalı bir tekniktir (Paul, 2008).

Doğal bağlamda dil öğretiminin, normal gelişim gösteren ve gelişimsel geriliğe sahip çocukların dil gelişiminin desteklenmesinde, anne-baba, eğitici, bakıcı ve/veya kardeşler tarafından kullanıldığında etkili olduğu bulunmuştur (Güzel-Özmen, 2005; Smith ve ark., 2011; Yoder, Kaiser ve Alpert, 1991;

Yoder, 1993; Yoder ve Stone, 2006).

Yoder’in 1993 yılında yaptığı çalışmada üç okul öncesi dönemdeki zihinsel engelli çocuğa kelime öğretiminde çocuğun ilgisini izlemenin, öğretime etkisi incelenmiştir. Çocuğun tanımadığı, iki setten oluşan, toplam 32 kelime kartı çalışmada kullanılmıştır. Çalışma sonunda çocuğun liderliğini takip etmenin kelime öğretiminde etkili olduğu belirlenmiştir. Çocuğun dikkatini verdiği bir nesneyi öğretmenin, çocuğun dikkatini başka bir nesneye çekip o nesneyi öğretmekten daha etkili olduğu ileri sürülmüştür. Ebeveyn ve

çocukların ortak bir noktada ilgileri olduğunda, çocuklar yetişkin konuşmasına daha iyi dikkat etmekte ve daha iyi anlamlandırmaktadırlar. Yoder, Kaiser ve Alpert 1991’de yaptıkları çalışmada, çocuğun liderliğini takip etmeye dayalı müdahale programlarının öğretim programına göre yürütülen programlardan dil gelişimini desteklemede daha etkili olduğunu belirlemişlerdir. Ayrıca çalışmalar zihinsel yetersizliği bulunan çocukların normal gelişim gösteren çocuklar gibi kendi dikkatlerini verdikleri ortamlarda, çocukların liderliği izlenerek yapılan çalışmalarda daha iyi öğrendiklerini göstermektedir (Yoder, Kaiser, Alpert, 1991; Yoder, Kaiser, Alpert, Fischer, 1993).

Smith ve arkadaşları (2011) yaptıkları çalışmada, anne ve babaların yönettiği bir dil müdahale programı öncesi ve sonrası ebeveyn görüşlerine yer vermişlerdir. Araştırmanın sonuçlarına göre anne babaların çocuklarının dil gelişimlerine yönelik görüşleri, bu görüşlerin çocukların öğrenme çıktıları ile ilişkileri, uzmanların müdahale programları hazırlarken aileleri de sürecin bir parçası olarak düşünmeleri açısından önemlidir. Anne babaların dil müdahale programına dahil olmaları, çocuklarının dil ve konuşma performanslarına ilişkin düşüncelerini olumlu yönde etkilemektedir.

Sonuç olarak, doğal bağlamda dilin desteklenmesini hedefleyen genişletme, paralel konuşma, kendi kendine konuşma, model olma, tepki isteme/model olma gibi yöntemlerin zihinsel yetersizliği olan ve otizm tanılı çocukların sözel iletişimi başlatma, ortalama sözce uzunluğunun artmasında etkili olduğu görülmüştür (Hemmeter, Ault, Collins ve Meyer, 1996; Warren, Yoder, Gazdag, Kim ve Jones, 1993; Warren ve Bambara, 1989, Yoder, Kaiser, Alpert ve Fischer, 1993; Yoder, Kaiser ve Alpert, 1991).

Türkiye’de doğal bağlamda dilin desteklenmesi yönteminin etkililiğini inceleyen sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır (Güzel-Özmen, 2005; Yakın, 2009). Yapılan bir vaka çalışmasında, çevrenin yapılandırılarak çocuğun iletişim başlatması sağlanmış ve sonuçta çocuğun dilin anlam, biçim ve kullanım bileşenlerinde artış gözlenmiştir. Ayrıca çalışmaya katılan otizm tanılı çocuğun karşılıklı oyun oynama süresinde artış gözlenmiştir (Güzel-Özmen, 2005). Başka bir çalışmada, araştırmaya katılan iki anneye doğal bağlamda dili destekleme stratejilerinden genişletme ve tepki isteme-model

olma teknikleri öğretilmiştir. Araştırma sonunda annelerin çocukları ile etkileşimlerinde, dili desteklemeye genişletme ve tepki isteme-model olma davranışlarının sıklığının arttığı gözlenmekle birlikte araştırmada özel gereksinimli çocukların dil yapılarına etkisine bakılmamıştır (Yakın, 2009).

Doğal bağlamda dili desteklemenin, çocukların dil ve konuşma becerilerini desteklediği gibi ebeveynlerin de çocukları ile etkileşimlerini daha nitelikli hale getirmektedir. Çocuğuna karşı yanıtlayıcı olma, çocuğunun iletişim davranışlarının farkına varma sıklığındaki artış anneler için çocuklarının gelişimlerine katkı anlamına gelmektedir (Yakın, 2009 ). Otizm tanılı çocuğa sahip olan anne – babaların, doğal bağlamda dili desteklemeye yönelik stratejilerin yer aldığı eğitim sonrasında, çocukları ile karşılıklı sıra alarak iletişime geçtikleri ve çocuklarına iletişim amaçlı davranışlarına daha fazla zaman ayırdıkları gözlenmiştir (Seung, Ashwell, Elder ve Valcante, 2006).

Sosyal etkileşimsel kuramı temel alan müdahale yöntemleri ile davranışçı tekniklerin sonuçlarının karşılaştırıldığı çalışmalarda, doğal tekniklerin le öğretilen becerilerin genellenmesinde daha etkili olduğu belirlenmiştir (Smith ve ark, 2011).

Araştırmacılar ailelerin, çocuklarının dil gelişimlerini nasıl desteklediklerini merak etmişler ve bu etkileşimi mercek altına almışlardır. Dil edinimindeki çevresel etkiler üzerine yapılan araştırmalarda annelerin çocuklarının ilgilerine duyarlılık göstermelerinin yanı sıra çocuklarıyla yanıtlayıcı etkileşimi daha sık kullandıkları belirlenmiştir. Annelerin çocukların iletişim girişimlerini yanıtlayıcı olmasının önemini gösteren pek çok çalışma yapılmıştır (Barrett ve ark. 1991; Girolometto ve ark, 2007; Kaiser, Hancock;

2003; Lowenthall,1995; Yoder, Warren, 2002; Landry ve ark., 1997; Kaiser, Hancock, Nietfield, 2000; Saxon 1997; Snow 1977; Tamis-LeMonda ve ark., 2001; Warren, Yoder, 1996).

Sosyal etkileşimsel kurama göre ifade edici dilin gelişmesinde önemli rol oynayan etken alıcı dilin gelişmesidir. Alıcı dil, sosyal etkileşimci yaklaşımın temel ilkesini oluşturmaktadır ve alıcı dilin çocuğun erken dil gelişiminde olumlu etkisi olduğu kabul edilmektedir (Golinkoff, 1983;

Snow,1983). Sosyal etkileşimci kuram, çocuğun sahip olduğu yapılar ile çocuğa yöneltilmiş dilin içeriğinin ve yapısının aynı düzeyde olmasının, dil gelişimini kolaylaştırdığını savunmaktadır. Dolayısıyla tüm çocukların Yanıtlayıcı etkileşimin kurulduğu çevrelerde bulunmalarını sağlamanın önemli olduğu görülmektedir.

Aileler çocuklarının dil edinimlerini kolaylaştırmak ya da var olan dil yapılarını geliştirmek için bebeklik döneminden başlayarak çeşitli stratejiler kullanmaktadırlar (Warren ve Yoder, 1996). Göz kontağı, sıra alma, daha ileriki dönemlerde çocuğun dikkatini çeken nesne ya da eylemler hakkında konuşma, model olma, genişletme, çocuğa uygun dil yapıları kullanma, soru sorma, kısa ve anlaşılır cümleler kullanma, çocuğun cümlelerini tekrar etme, abartılı vurgular kullanma aileler tarafından kullanılan stratejiler arasında yer almaktadır.

Çocukların içinde bulundukları çevrenin, etkileşime izin verir nitelikte olması, çocukların etkileşimsel davranışlarının yanıtlanması ve iletişimsel çabaların pekiştirilmesine olanak sağlaması, anne - babaların çocukları ile etkileşim esnasındaki tutum ve davranışları, çocukların dil gelişimleri açısından önem taşımaktadır. Yapılan çalışmaların da bu önemi ispatlayıcı sonuçları, dil ve konuşma yetersizliği yaşayan bireyler için de etkileşimsel ortamların dil ve konuşma becerilerinin gelişiminde etkili olacağı sonucunu akla getirmektedir.

Gelişimsel geriliği olan çocukların ebeveynleri ile etkileşimi incelenen konular arasında yer almıştır. Araştırmacılar, normal gelişim gösteren çocukların ebeveynlerinin kullandıkları dil gelişimini destekleyici stratejileri, gelişimsel geriliği olan çocuklara sahip annelere öğretmiş ve etkililiğini incelemişlerdir. Dil gelişiminde gecikme ya da sorun olan bireyler normal dil gelişimi gösteren bireylerle genellikle benzer aşamaları izlemektedirler (Özcan-Eroğlu,1998). Dolayısıyla dil gelişiminde güçlüğü olan bireylerin normal dil gelişimi gösteren akranlarına benzer şekilde dili öğrenmeleri beklenebilir. Sonuç olarak öğrenme hızı ve zamanı değişse de dil ediniminde ön koşul olarak kabul edilen beceriler ve yeterlilikler özel gereksinimli bireyler için değişmeyecektir.

Özel gereksinimli bireylerin dil gelişiminde etkili olan etmenlerin normal gelişim gösteren akranlarına benzer olması, ailelerinin özel gereksinimli bireylerin dil edinimini kolaylaştırmada önemli bir rol oynayacaklarını göstermektedir. Alanyazında, özel gereksinimli bireylerin dil edinimini kolaylaştıran ya da dil yapılarını geliştirmede olumlu etkisi olan stratejilerin aileler tarafından kullanımı ile dil yapılarındaki gelişim arasındaki ilişkiyi gösteren araştırmalar bulunmaktadır (Girolometto ve ark, 2007;Kaiser, Hancock ve Nietfield, 2000; Kaiser ve Hemmeter, 1996; Kaiser ve Hancock, 2003; Yoder, ve Warren, 2002).

Doğal dil müdahale stratejileri kapsamında yer alan bu stratejiler davranışçı yaklaşımın aksine en az yapılandırılmış ortamlarda kullanılan stratejilerdir. Bu stratejilerin günlük hayatta, farklı ortamlarda ya da durumlarda kendiliğinden kullanılıyor olması hem ailelerin kullanımını kolaylaştırmakta hem de dilin amacına uygun bir biçimde hizmet istemek, bilgi aktarmak gibi farklı iletişim işlevleri için kullanılmasına fırsat sağlamaktadır.

Girolometto (2007) yaptığı çalışmada, üç otizmli çocuğun ailesine Yanıtlayıcı etkileşim stratejilerinden bazılarını öğretmiş, ailelerin bu stratejileri kullanma sıklıklarına bakmış ve otizmli çocukların aile öğretimi sonrasında dil yapılarındaki gelişmeyi incelemiştir. Bu çalışmada ailelere a) çocuğun ilgi gösterdiği bir etkinliğe katılmalarını ya da yorumlamalarını, b) çocuğun hareketlerini ya da çıkardığı sesleri sözel olarak anlamlı biçimde geri bildirmelerini, c) çocuğun hareketlerini ya da çıkardığı sesleri taklit etmelerini, d) çocuk tekrarlayıcı hareketler yaptığında ya da dikkati dağıldığında müdahale etmeleri gibi stratejiler öğretilmiştir. Çalışma sonunda ailelerin çocuklarıyla etkileşimlerinde bu stratejileri daha sık kullandıkları, çocukların ise sözcük dağarcıkları, iletişim amaçlı hareketleri ve iletişim başlatma davranışlarında anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir.

Yanıtlayıcı etkileşim stratejilerinin ailelere öğretimini içeren bir diğer çalışmada Kaiser ve Hancock (2003), çocuklarında davranış problemleri ve konuşmada gecikme olan düşük sosyo ekonomik düzeydeki ailelere iletişim becerilerinin desteklenmesi ve davranış kontrolü konusunda eğitim vermişlerdir. Yanıtlayıcı etkileşimi sağlamak amacıyla ailelere sıra alma, uygun yapıda geri bildirim verme, çocuğun söylediklerini yeni bir yapıyla

genişletme stratejileri öğretilmiştir. Araştırmanın sonucunda ailelerin iletişim becerilerini desteklemek için kullanılan hedef stratejileri öğrendikleri, altı ay sonraki izleme çalışmasında da bu stratejileri kullanmaya devam ettikleri bulunmuştur. Ayrıca çocukların dil yapılarında olumlu değişmeler olduğu gözlenmiştir. Çocukların dil örnekleri, Ortalama Sözce Uzunluğu (OSU), toplam sözce sayıları, kendilerinin başlattıkları sözce sayıları ve farklı sözcük sayıları olmak üzere beş farklı alanda incelenmiştir. Müdahale sonrasında çocukların ortalama sözce uzunluklarında, farklı sözcük kullanımlarında artış olmuştur. Toplam sözce sayısında ise deneklerden biri hariç diğerlerinde anlamlı artış görülmüştür. Kendiliğinden oluşturulan sözce sayılarının da tüm çocuklar için arttığı belirlenmiştir. Çalışma altı ay sonraki izleme verileriyle de güçlendirilmiş, hem ailelerin stratejileri anlamlı fark olacak sıklıkta kullandıkları hem de çocukların dil yapılarındaki olumlu değişimi sürdürdükleri belirlenmiştir.

Kaiser ve Hemmeter (1996) Yanıtlayıcı etkileşim stratejilerini ve dil öncesi iletişim becerilerini kapsayan bir aile eğitimi çalışması yapmışlardır.

Gelişimsel geriliği olan çocuklara sahip 12 aileden oluşan bu çalışmada deney grubuna sözel olmayan etkileşim stratejilerinden çocuğun liderliğini takip etme, SOUL ( sessiz kal, gözle, anla ve dinle), mola, sessiz taklit, sözel stratejilerden ise genişletme, tanımlayıcı konuşma, çocuğun iletişim amaçlı hareketlerine uyma, sözel model olma öğretilmiştir. Çalışma sonunda deney grubundaki ailelerin bu stratejileri çalışmadan hemen sonra ve takip eden altı ay sonraki izleme aşamasında hala kullandıkları gözlenmiştir. Çocukların dil yapılarında da anlamlı fark oluştuğunu belirlemişlerdir.

Eğitmenlerle yapılan bir çalışmada, doğal dil müdahale stratejileri eğitimciler tarafından kullanıldığında da özel gereksinimli bireylerin dil hedeflerini, sosyal iletişim becerilerini edindikleri ve genelledikleri belirlenmiştir (Kaiser ve Hancock, 2003).

Yapılan araştırmalar doğal dil müdahale stratejilerinin çocukla etkileşimde bulunan kişilere öğretilmesinin çocukların dil gelişiminde olumlu etkisi olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra doğal dil müdahale stratejilerinin gelişimsel geriliği olan, risk grubundaki ya da otizmli bireyler için

hedeflenen davranışlar ya da becerilerde kalıcı ve olumlu değişmelere yol açtığı da belirlenmiştir. Özellikle özel gereksinimli bireyler için erken müdahalenin önemi göz önüne alındığında, ailelere doğal dil müdahale stratejilerinin öğretiminin önemi ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de konu ile ilgili sınırlı sayıda çalışma olduğu dikkati çekmektedir. Zihin engelli çocuklarla normal gelişim gösteren çocukların anneleriyle olan etkileşimleri Bakkaloğlu ve Sucuoğlu (2000) tarafından incelenmiştir. Bu çalışmada anne-bebek etkileşimi sadece davranış açısından araştırılmıştır. Sonuçlara bakıldığında zihin engelli bebeklerin normal gelişim gösteren akranlarına göre daha az etkinlik başlatma, tepki verme, etkileşim sürdürme ve etkileşimli oyun oynama davranışı sergiledikleri, daha fazla tepki vermeme, olumsuz tepki verme, istenmedik davranışlar sergilemeyi tercih ettikleri belirlenmiştir. Anne davranışlarına da bakıldığında zihin engelli çocuk annelerinin çocuklarına daha az tepki verdikleri, çocuklarına daha az ilgi gösterdikleri ve daha az uygun oyuncak seçme davranışı sergiledikleri bulunmuştur. Ayrıca engelli çocuk anneleri çocukları ile daha fazla etkileşim başlatma, olumlu duygu ifade etve ısrar etme davranışı sergiledikleri bulunmuştur.

Toğram (2004) tepki isteme modelini dil ve konuşma terapistliği yüksek lisans öğrencisine ve gecikmiş dil problemi olan öğrencilerle çalışan bir eğitimciye öğreterek öğretimin etkililiğini incelemiştir. Yakın (2009) ise doğal dil müdahale stratejilerinin öğretilmesinde tepki isteme modeline ek olarak model olma, genişletme ve tepki isteme-model olma stratejilerini ailelere öğretmiş ve öğretimin etkili olduğunu bulmuştur. Annelerin çocukları ile etkileşimde dil edinimini hızlandırıcı ve dili destekleyici stratejileri kullanmaları dil edinimi açısından önemli yer tutmaktadır.