• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3 BULGULAR

3.1. Annelerin dil edinimine ilişkin görüşleri

Araştırmaya katılan annelere yöneltilen sorulardan alınan cevaplar doğrultusunda annelerin çocuklarının dili nasıl kazandıklarına ilişkin görüşleri aşağıdaki temalarda toplanmıştır. Annelere göre çocuklar, kendi kendilerine dışarıdan başka bir desteğe ihtiyaç duymadan, model alarak, etkileşim halinde bulundukları kişileri taklit ederek ya da çevre ile etkileşime geçerek, yani arkadaşları ile etkileşime girerek, çevredeki hayvanları, taşıtları, olayları durumları vb. çeşitli uyaranları görerek, merak ederek ya da çevredeki durum ve/veya olaylarla etkileşim halinde olarak dili öğrenmektedirler. Annelerin çocuklarının dili nasıl kazandıklarına ilişkin görüşlerinin dağılımı Tablo-5’de sunulmaktadır.

Tablo-5. Annelerin dil edinimine ilişkin görüşleri

Annelerin dil edinimine ilişkin görüşleri Frekans %

Model alarak / taklitle öğrenir 24 %40

Kendi kendine öğrenir 22 %36,7

Çevreden sosyal etkileşimle öğrenir 14 %23,3

Toplam 60 %100

Araştırmaya katılan annelerin dilin nasıl edinildiği ile ilgili ifadelerinin

%40’ı “model alarak/taklitle öğrenir” temasında toplanmıştır. Anneler çocuklarının çevrelerinde bulunan, onlara ilgi gösteren ebeveynlerden, sürekli etkileşim halinde bulundukları akrabalardan, kreş, mahalle, okul gibi sosyal çevredeki akranlardan çok etkilendiklerini ifade etmektedirler. “işte bir en çok yakın temas olduğu kişilerden etkileniyor bir de eğer çok televizyon falan seyrediyorlarsa televizyondaki karakterlerden etkileniyorlar[hıhı].

mesela yani eee hani D’yi bu işin içinde dışında tutmaya çalışıyorum ama etraftaki dediğim gibi arkadaşların çocuklarından da gördüm karakterlerin konuştuğu şeyleri kaparak daha çok onları konuşmayı öğreniyorlar daha çabuk bir şekilde hatta bazen olmayan kelimeleri malesef çocukların seyrettiği bazı çizgi filmlerde uyduruk bir sürü kelimeler bir sürü isimler falan var. [hıhı]. Onları bile kapıp gerçekmiş gibi konuşuyorlar sonradan öğreniyorlar. Yani işte televizyon ya da ne bileyim birebir duydukları şeyler radyo bile sürekli duydukları bişeyse etkiliyor onları.” (M, 73-81) ifadeleriyle bu katılımcı çocukların çevrelerinde duydukları ifadelerden öğrendiklerine inandığını belirtmiştir. Çocukların çizgi filmlerdeki ifadeleri kullanmaya başladıklarını, bu ifadelerden etkilendiklerini söylemiştir. Aynı katılımcı konuyla ilişkin düşüncelerini aktarmayı; “D konuşmayı çeşitli şeylerden öğreniyor yani okuldan da öğreniyor arkadaşlarından da öğreniyor bence bu zaten “yeter artık beyler”

falan[oradan geliyor] arkadaşlarından geliyor çünkü bazen şey yapıyor

“geri zekalı seni” falan gibi şeyler de söylüyor ondan sonra “salak”

falan yapıyor tabi hani bunları bizden duymadığına göre okuldan öğreniyor.” (M, 203-207) şeklinde sürdürmüştür.

Ayrıca bir anne model olmanın dil konuşma becerilerinin öğretimindeki etkililiğini şu şekilde anlatmıştır. “Bir çocuk anne babanın desteğiyle duyarak işte anne babanın nedir ee ısrarıyla [hıhı] ısrar, hani ısrarda demeyeyim de hani yinelemesiyle, hadi baban oğlum mesela, baban kızım ya da bir şeyler böyle ısrar ederek. İlk başta bence önce duyup sonra onu anne babanın desteğiyle harekete geçirerek öğreniyorlar diye düşünüyorum” (L, 45-48)

Başka bir anne, çocuğunun var olan dil konuşma performansının da kendi etkileri nedeniyle olduğunu belirtmiştir. “A daha kelimesel, kelime öğreniyor. Belki bizim yönlendirmemizin de etkisi vardır. Yani biz kelime kelime söylüyoruz. Yani vazo diyoruz. Cümle kursaydık, cümle cümle öğrenirdi.” (K, 250-252)

Araştırmaya katılan anneler, çocukların akranlarından da çok etkilendiğini ifade etmiştir.“Daha çok ee etken çevre ee arkadaş kendi yaşıtları çocuklar yani model aldığı kişiler anne babadan çok çevre oluyor [hıhı]. Yani ben öyle gördüm.” (N, 39-40)

Araştırmaya katılan annelerden biri çevrenin olumsuz etkisine vurgu yaparak ilgisiz çevrede konuşmanın gecikebileceğine değinmiştir. Bu düşüncesini “Hani başka bunla ilgili ne söyleyebilirim valla çevrenin etkisi çok büyük çünkü ben kendi kuzenimden biliyorum kuzenimin bir bakıcısı vardı[hıhı]. Nerdeyse hiç konuşmadı çocukla çok geç konuştu dört yaşında falan konuştu yani şimdi sıkıntısı olmamasına rağmen dört yaşında konuşmaya başladı ve konuşamamanın verdiği inanılmaz bir sıkıntı var. Çünkü anne babayı akşam görüyordu belirli bir saatte. eee sonra uyuyordu tabi çocuk tabi çok kısa bir vadede görüp uyuyordu ve tek öğrendiği bakıcıdan namaz kılmaktı. dua üflemek her gördüğüne böyle dua okuyup üflüyormuş gibi yapıyordu. yani etrafında mesela annemlerde hep abimi anlatıyor benim anneannem inanılmaz çok konuşuyormuş ve büyük adam gibi konuşuyormuş ve dolayısıyla da o çok çabuk öyle büyük adam gibi konuşmayı öğrenmiş. Yani diyorum ya dış etkenler çok önemli yani televizyondan kaptıkları anne babadan ya da çevresinden sürekli beraber olduğu insanlardan kaptıkları şeylerle öğreniyorlar.”(M,59-70). Başka bir anne ise aynı düşünceyi şu ifadelerle belirtmiştir; “Çocuğa hep iyi şeyleri, örnek olabilecek şeyleri, kötü şeyler çünkü çocuğa kötü şeyleri de öğretseniz öğreniyor. Ben mesela evde eşime küfürlü konuşmasını her şeyi yasakladım. Çünkü o, mesela benim kızım konuşamıyor ama onların ne demek olduğunu biliyor.

İlerde diyorum eşime konuşmaya başlarsa ağzından bu kelimelerde çıkar o yüzden bu kelimeler evde kullanılmıyor yasak bizim evde yani.”(F, 113-117) şeklinde ifade etmiştir.

Bazı anneler çocuklarının diğer tüm eylemler gibi dil ve konuşmayı da taklit ederek öğrendiklerini belirtmişlerdir. “Bu bir eeee nasıl büyüklerinden işte nasıl elini yüzünü yıkayacağını, nasıl dişini fırçalayacağını nasıl oturup kalkacağını nasıl öğreniyorsa bir çocuk konuşmayı da taklit ediyor. Yani onu da taklit ederek öğreniyor herhalde. (A,172-175), “taklit, anne baba taklit yani ııı taklit yani insanları taklit ederek öğreniyorlar ikinci kendini ifade etmek için” (H, 48-52) ve “Taklit ederek, yani duyarak. Sesleri, bizim konuştuklarımızı tekrar etmeye çalışarak.

Taklitle öğreniyor. Duyduğu bütün sesleri, müzik de olabilir. Bütün sesleri taklit ederek öğreniyorlar.” (K, 125-126) ifadelerinde annelerin dil konuşma becerilerinin taklitle kazanıldığını düşündükleri görülmektedir.

Araştırmaya katılan annelerin dilin edinimine ilişkin cevaplarının %36,7’si

“kendi kendilerine öğrenirler” temasında toplanmıştır. Anneler çocukların dili, özel bir çaba harcanmadan, kendiliğinden öğrendiğini ifade etmektedirler.

Katılımcılardan biri, çocukların dili kendiliğinden öğrendiğine dair inanışını“yani nasıl öğrendiklerini aslında önceden olan bir şeymiş gibi, hani kendiliğinden olduğu için böyle spontane biz çok farkında olmuyorken”(A, 23-24) sözleriyle ifade etmektedir. Sözlerine “Hani Sandalyenin sandalye olduğunu o çocuğa ben öğretmezken, kendiliğinden öğrenirken H’da nasıl öğrenildiğini o zaman fark etmeye başladım.”(A,26-27) ifadesiyle devam etmiş ve çocukların dil edinimi sürecinde dışarıdan bir etki olmadan, çocuğun kendi yeterlilikleriyle dili edindiğini belirtmiştir. Aynı katılımcı bu düşüncesini “Bir buçuk yaşından sonra işte abisi konuşmaya başladı ee işte biz ona özel bir çaba harcamamışken, kendiliğinden konuşmaya başladı.”(A,28-29) ve “Bu çocuk onu kendiliğinden öğrenmiş aslında.”(A,30) ve“Kendiliğinden oldu. Onu fark ettim.”(A, 49) sözleriyle ifade etmeyi sürdürmüştür.

Başka bir katılımcı çocukların dil-konuşma becerilerini nasıl kazandıklarına ilişkin görüşlerini belirtirken “Ben kızımda yaşadığım kadarıyla özel bir çaba sarf etmedim. Evin içerisinde. Diğer çocuklarla birlikte. Bu şekilde. Normal hayatın içerisinde.” (C,45-49) ve “Bana göre öğreniyorlar çocuklar. Özel bir çabaya gerek olmadan. Kızımda ben

gerçekten hiçbir şey yapmamışım. Şimdi anlıyorum.”(C, 51-54) ifadelerini kullanmıştır.

Diğer bir anne “İlk duyduğu şeyi sürekli tekrarlıyordu. Aşırı zeki bi çocuktu. Allah nazarlardan korusun. Mesela. A. ismi eşimin adı. Gittik.

A. A. A. ya da mesela siz başkasıyla bişi konuşuyorsunuz. Orda bilmediği bir hece var. O heceyi hemen tekrarlıyor. Mesela orda kalemi yeni duydu. Orda siz kalemle ilgili bişi söylüyorsunuz, bir sürü bişi de söyleseniz o sadece şeyi çekiyordu. Bilmediği kelimeyi tekrarlamayı seçiyordu.”(F, 306-313) ifadeleriyle çocukların dil konuşma becerilerini öğrenmek amacıyla kendi stratejilerini kendilerinin geliştirdiğini ifade etmiştir.

Bu annelere göre çocuklar dili kendi kendilerine geliştirdikleri stratejilerle öğreniyorlar, etraftan ayrıca bir destek olunması gerekmiyor.

Annelerden sadece biri, dil ve iletişim becerilerini çocukların kendiliğinden öğrendiğini ifade etmiştir. Görüşmenin devamında aynı anne, çocuklarının dil ve iletişim becerilerini desteklediklerini ancak bu durumu eğitime başladıktan sonra fark ettiklerini belirterek “Konuşması için çaba harcamadık en azından, öğrenmesi için belki çaba harcamış olduk da, konuşmayı başlatmak ve geliştirmek adına bi çaba olduğunun yani varsa bile farkında değildik.”(A, 281-283) ifadesini kullanmıştır.

Anneler çocukların konuşmayı kendi kendilerine, deneme yanılma yoluyla öğrendiğini ifade etmiştir. “Genelde normal gelişimde de çocuklar önce eee hani yarım yamalak bi şeyler öğrenir. Yanlış kullanım ondan sonra zaman içinde oturtuyorlar. hani gramer olsun, ya da kelimeleri kullanma becerisi olsun[hıhı]. doğru yerlerde kullanmalar eee onlar zamanla oluşur tabi. Kendi kendilerine deneme yanılmayla hatalarını bulup düzeltmeye başlıyolar.”(M,48-52) Bu ifadede de olduğu gibi katılımcı çocuğun kendiliğinden konuşmayı öğrendiğini, hatalarını kendiliğinden düzeltmeye çalıştığından bahsetmiştir.

İlk kategorinin son teması “çevreden etkilenir” teması olarak belirlenmiştir. Bu tema annelerin, çocuklarının dil konuşma becerilerini çevre ile etkileşimden öğrendiğine yönelik görüşlerin altında yer aldığı temadır.

Araştırmaya katılan annelerinin ifadelerinin %23,3’ü çocukların dili çevreden sosyal etkileşimle öğrenir temasında toplanmıştır.

Anneler çocuklarının çevrelerindeki seslerden, görüntülerden, olaylardan, insanlardan etkilendiğini düşünmektedir. Anneler çocukların çevreleriyle etkileşiminin dil ve konuşmanın öğrenilmesinde son derece etkili olduğunu ifade etmektedirler. Annelerin, çocuklarının dil konuşma anlamında etkilediğini düşündükleri nesnelerin başında televizyon ve bilgisayar gelmektedir. Daha sonra hayvanlar ve taşıtların çocukların dil gelişimini etkilediği ifade edilmiştir. Örneğin; “Televizyondan çok öğreniyor şeye takmıştı eee Play House kanalına takmıştı[hııı] hep onların şeylerini izliyor eee onlarda daha öğretici olduğu için bizde tercih ediyoruz oradan öğrendiği şeyler var mesela bence rakamları mesela sayı saymayı bilgisayar ve televizyondan öğrendi başkalarından çok[hıhı].

Yani okuldan oradan buradan çok oradan öğrendi daha çok[hıhı] hatta yani geri saymayı Play House’dan öğrendi direk yani ileri sayıyordu geri saymayı Play House’dan öğrendi ve de kendi kendine genelleyebilen bir çocuk olduğu için İngilizce olarak da otomatikman geri saymayı çıkarttı zaten. Türkçesini öğrendi İngilizcesini de çıkarttı bilgisayardan da öğreniyor ben bunlardan bizden de tabi çıkardı.” (M, 207-216) Aynı katılımcı televizyonun etkisini bir başka ifadesinde de belirtmektedir: “yani şey eee dile maruz kalıyorlar[hıhı]. etraftaki değişik kaynaklardan diyeyim tabiki de anne baba olsun eee televizyon olsun ya da sokakta duydukları şeyden de maruz kalarak dili öğreniyorlar” (M, 42-44).

Çevresel uyaranları anneler farklı şekillerde ifade etmişlerdir.

Televizyon, bilgisayar, hayvanlar annelerin çocuklarını etkilediğini düşündükleri çevresel uyaranlardır. Bir anne ise çocuğunun çevredeki taşıtların seslerinden etkilendiğini ve bunun dil konuşmayı olumlu şekilde etkilediğini ifade etmiştir. “Hani çocuk her şeyi alıyor. En ufak bi arabanın nıınnn. Araba nıınn yaptı. İşte Aaa görüyor musun amca ne yaptı? İşte hani amca işte tak tak nasıl çakıyor. Çocuk bunu alıyor çevre çok. Yani yüzde yüz önemli”(E, 58-60) Annelerden biri ise çevresel uyaranları genel bir ifade ile “doğa” olarak ifade etmiştir. “Doğadan etkileniyor. Ondan sonra anneden, babadan, etraftan, komşudan, yaşıtlarından… ııı. Her

şeyden öğreniyorlar yani dili. Dil ama şöyle bir şey… çözüm olarak dil değil.”(F, 98-100)

Annelerin bu temaya uygun olduğuna karar verilen ifadelerinde çevresel uyaranların çok vurgulandığı görülmüştür. Anneler çocukların etrafında ne kadar fazla uyaran olursa o kadar çabuk ve etkili bir dil gelişimi performansı gözlemlediklerini ifade etmişlerdir.

Bir annenin ifadesi annelerin dil konuşma becerilerinin nasıl edinildiğine ilişkin görüşlerinde ağırlıklı olarak çevrenin etkisini belirten annelerin hepsinin düşüncesini özetlemektedir. “Kullandığı kelimeler çevresine göre değişiyor. Etrafta en çok kullanılan, en popüler olan mı diyeyim ben artık, onu çocuk seçiyor ve o da onu kullanmayı tercih ediyor. Çünkü çevresine kendini kabul ettirecek, onlarla ortak bir şeyler paylaşacak.”(C, 79-82)

3.2. Annelerin dilin desteklenmesinde faydalı olduğunu düşündüğü