• Sonuç bulunamadı

Her milletin var oluşunu ve o millete ait ayrıcalık bildiren inancı, örfü ve geleneği vardır. Dededen miras olarak kalan gelenekleri değişikliğe uğratmadan ve onun değerini kaybetmeden kullanmak o toplumun medeniyetinin ve kültürünün zenginliğidir. Gelenek aslında basit gibi bir ifade ile kullanılsa bile, bir milletin dini ve kültürel medeniyetinin neticesidir ve toplumun yaşantısının her karesinde kendini gösterir. Kazakların milli kahramanı, yazar ve Kazak edebiyatında meşhur olan Bauirjan Momuşulu; “Ben savaş alanındaki deneyimlerimden savaş tekniklerini geliştirmede

245 KCMK, 34. md., 2. fıkra. 246 KCMK, 32. md., 1. fıkra. 247 KCMK, 31. md. 248 KCMK, 31. md., 3. fıkra. 249 Kâsımî, Şerefu’l-Esbât, 5. 250 Ahzâb, 33/5.

milli geleneklerin önemli ve etkili olduğuna inandım.”251 ifadesi ile geleneklerin sadece aile içinde ve toplum hayatında değil aynı zamanda savaşlarda, zaferlerde ve yenilgilerde de yaşandığını ve geçerli olduğunu bildirmektedir.

Kazak milletinde geleneğe dayalı olarak evlendikten sonra gelin adayının yapması gerektiği bazı adetler ve sorumlulukları vardır. Bu yüzden toplumda kadınlara evlenmeden önce hatta küçüklüğünden itibaren evlendikten yapılması gereken gelenekler ve adetler gerek sözlü gerek uygulamalı olarak öğretilmektedir. Bu gelenekleri bilmeyen veya öğrenmeyen biri ile evlenilmesine eskiden aile büyükleri izin vermezdi. Önce gelenekleri öğrenmesi istenir ve beklenir. Öğrendikten sonra nikâh ve düğün yapılmasına izin verilirdi. Şimdi evlenen kadınların yapmasının gerekli olduğu bazı geleneklerden bahsedeceğiz.

1. Gelin Adayının Başörtüsü Takması

İslâm hukukunda bülûğ çağına ulaşmış mümin kızların ve kadınların saçlarını örtmek amacıyla baş örtüsü takması farzdır.252 Başörtüsü her millet ve topluma göre şekli ve stili yönüyle farklılık arzedebilmektedir. Kazak milletinde kullanılan baş örtüsünü incelerken bunu üç kısma ayırmanın mümkün olduğunu görmekteyiz. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

a) Sâukele: Evlenmeyen ve ergen olmayan kızların başına giydiği süslenmiş ve

örgüden ibaret olan başörtüsüdür.

b) Oramal: Evlendiğini veya nikâhlı olduğunu bildirmek amacıyla takılan baş

örtüsüdür. Genellikle yeni evlenen gelinlerin kullandığı bu başörtüsü, beyaz kumaştan yapılır.

c) Kimeşek: Kimeşek kırk yaşından itibaren kullanılmaya başlanan ve hayatın

sonuna kadar giyilen hazır bir başörtüsüdür.

“Sâukele”yi genellikle kızların hepsi yaşına göre giymektedir. Daha çok evlilik çağına gelen ve ergen olan kızlar süsleyerek giymektedir. Nikâh yani “Betaşar” merasimi yapıldıktan sonra artık sâukele değil de beyaz kumaştan yapılmış olan örtü

251 Momuşulu, Şıgarmalar, IV, 23

takılır ve bu evlenen kızların başlarını bu şekilde örtmesi geleneğimizde zorunludur ve takmakla da gelinler sorumludur. Nikâhlanan bu gelinlere; “Başörtün kutlu olsun” denilerek toplum tarafından kutlanır.

2. Aile Büyüklerine Selam Verişi

Kazak milleti kabile olarak yaşadığı için Kazaklarda “Âuliyet” yani aile denilince akla gelen kendi doğup büyüdüğü kabilesidir. Daha öncede bahsettiğimiz gibi aynı kabileden olup yedi göbeğe kadar evlenme yasağı Kazaklar arasında yazılmayan kanunlardan olduğu gibi aynı kabileden olup ve yedi göbeğe kadarki yaşı büyük olan herkese gelinlerin eğilerek selam vermesi de zorunludur. Eğilerek selam vermenin şekli bazı bölgelere göre farklı olmakla birlikte amacı aynıdır. Bu âdet Kazak toplumunda alışılmış ve herkes tarafından hoş karşılanmış bir selam verme geleneğidir. Kadınların büyüklere ve özellikle erkek olan akrabalarına sesli değil de eğilerek selam vermesi hem selam hem de hürmet göstergesinin bir simgesi olarak bilinmektedir.

3. Aile Büyüklerinin İsimlerinin Söylenmemesi

İslam Aile hukukunda herhangi bir hüküm bulunmamakla birlikte Kazak toplumunda kadınların, kocasının ismini ve kocasının ailesindeki büyüklerin isimlerini söylememesi geleneği çok yaygındır ve buna aykırı davranmak büyük bir kusur olarak değerlendirilir. Zhusipbek Aimauytov (1889-1931), Akbilek adlı romanında Rusların Kazak topraklarına girdikleri zamanlarda şehre gelen “Kamila” isimindeki bir kızı okula kaydederken ismini, soyadını ve kocasının ismini sorduklarını ve Kamila’nın sözle değil işaretle cevap verdiğini anlatır.253

Bolat Zhusupbekov “Abay Tanu” eserinde Kazakların kültüründe büyüklerin isimin ifade ediliş şeklinden bahseder.254 Dışarıdan tanımayanlar büyüklerinin ismini sorduğu zaman yanında hazır bulunan başkalarına söylettirilir ya da takma isim kullanılır. Bunlar olmadığı durumlarda ise sıfatından bahsedilir veya işaret yolu kullanılır. Bu gelenek günümüzde de bazı yönleriyle devam etmekte ve yeni doğan çocuklara dede ismi verilmemesine dikkat edilmektedir.

253 Aimautov, Akbilek, 242.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAZAK TOPLUMUNDA AİLE KURUMU İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

Her milletin kültürü ailede başlar ve aileye verilen ilgi ve önem o milletin kültürel yaşamından ve atasözlerinden bilinir. Kazakistan milletinin de aile ile ilgili söylenen sözlerinden biri de şöyledir: “Her Kazak gencin üç ailesi olur. Kendi doğup büyüdüğü ailesi, annesinin doğup büyüdüğü aile ve eşinin doğup büyüdüğü aile.” Bu aileyle kan bağı olan biri ile evlenilmesi örfi açıdan yasaklanmış ve böylece Kazak ailesi çok geniş tutulmuştur. Bununla birlikte, Kazak ailesinde “Büyüklere saygı, küçüklere merhamet” kuralı, bilinçli bir medeniyetin terbiyesi olarak ön plana çıkmaktadır. Böylece ailedeki şahıslar, ameli ahlak ve düşünce geleneği içinde yetişmektedir. Aile bireyleri küçüklükten itibaren görevlerinin bilinciyle yetiştiğinden daha sonra ailedeki ve toplumdaki sorunların bu şekilde çözümlendiği görülür. Mesela, aynı kabileden olan ve yedi göbeğe kadarki insanları toplumda yakın akraba olarak kabul edip onlarla evlenilmemesi gerektiği inancı ve gelinlerin aile büyüklerine "eğilerek" selam verme düşüncesi gibi aile medeniyetine vermiş olduğu değeri gösteren gelenekler günümüze kadar devam ede gelmiştir. Bir milletin kültürü o milletin benliğidir. Bu nedenle Kazak milletine veya Orta Asyalı Türk milletlerine ait olan ortak kültürler ve aile gelenekleri İslâm hukuku çerçevesinde hep devam etmelidir ve doktrinler yazılmalıdır.

I. BİREYLERİN AİLE İLE İLGİLİ SORUMLULUĞU

Sorumluluk, insanın kendi ameline veya yetki alanına giren her çeşit işin sonuçlarını üstlenmesi demektir.255 Sorumluluk kelimesinin Arapça karşılığı, “ةيلوؤسم”, “mes’ûliyyet”256 kelimesidir. İslâm hukuk sahasında eski eserlerde mesuliyet kelimesi ile çok karşılaşılmaktadır. Sorumluluğun konusuna gelecek olursak, kişinin amelinde veya yetki alanına giren herhangi bir işte hak sahibi olması ve bir şeye el koyabilme imkânıdır.257 Bu nedenle ailedeki bireylerin sorumlulukarını yerine getirmesi konusunda İslâm hukuku akıl, din, namus, can ve malın öncelikli olarak gözetilmesi gerektiğini

255 Heyet, Türkçe Sözlük, 2/1328.

256 İbn Manzûr, Lisânû’l-Arab, “Sʾel” md.

zaruri maslahat çerçevesinde belirlemiştir.258 Bunlara karşı her çeşit davranışı ve ameli yasaklamış bulunmaktadır. Allah anne ve babaya mallarını ve çocuklarını birer imtihan259 olarak vermiş ve onların iyi bir evlat, dinine ve milletine hizmet eden biri olarak yetişmesini istemiştir. 1771 yılındaki Rus işgalinden önce Orta Asya’da ve Kazak toplumunda aile bireyleri arasında ataerkil düzenin çok yaygın olduğu260 ve ailede erkeklere özenle saygı gösterildiği bilinir.261 XIX. yüzyılın sonu XX. yüzyılın başında ise aile sadece anne, baba ve evlenmeyen erkek ve kız çocuklarından oluşan bireyler ile sınırlandığı bilinmektedir.262 Bu sınırlandırmalar toplumun parçalanmasına ve insanların birbirine olan akrabalığın ve güveninin sarsılmasına neden olmuştur. Rusların bu girişimlerine rağmen halen Kazaklar geleneğine bağlı kalmış ve günümüze kadar ataerkil düzen kısmen devam etmiştir. Ayrıca Kazaklar yedi göbeğe kadar toplumda akraba oldukları ve onlara karşı sorumlu oldukları bilincini taşırlar.263 Bu başlığımızda sadece bireylerin aileye karşı sorumluluklarını ve bunların hukuki çerçevesini araştıracağız.