• Sonuç bulunamadı

1.2. Halide Edib Adıvar’ın Eğitim Faaliyetleri

2.1.2. Eşler arasındaki eğitim farkı

Halide Edib, küçük yaşlardan itibaren iyi bir eğitim almıştır. Babası Edib Bey, kızının eğitimi ile yakından ilgilenmiş, okul hayatı çeşitli nedenlerle aksadığında, özel öğretmenler bularak kızının eğitimini devam ettirmiştir. Böylece Halide Edib, babasının istediği tarzda bir eğitim alarak yetişmiştir. İyi bir eğitim almış olan yazar, her kız çocuğunun eğitim konusunda kendisi gibi şanslı olmadığının farkındadır. Ne yazık ki, kadın ile erkeğe verilecek eğitim arasında kadının aleyhine bir eşitsizlik söz konusudur.

Okul çağlarından gelen bu eğitim eksiği sorunu, daha sonraki yıllarda insanların hayatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Evlilikte de eşler arasında alınan eğitimin birbirine denk ya da yakın olması çok önemlidir. Halide Edib, eserlerinde bu sorunu irdeleyerek erkekleri eşlerinin eğitimi konusunda bilinçlendirmeyi hedeflemiştir.

Seviye Talib romanında, gelenekten gelen terbiye yöntemleri eleştirilir. Avrupaî fikirlerle yetişmiş olan Fahir, halasının kızı Macide ile evlenir. Fahir ile Macide arasında tahsil farkı vardır ve buna bağlı olarak dünya görüşleri farklıdır. Fahir, Macide’yi tek düze biri olarak görür. Macide, geleneklere aşırı bağlı ve kadınların eğitimine şiddetle karşı çıkan annesinin etkisinde kalan biridir.

İngiltere’de okumuş olan Fahir, Tanzimatla ortaya çıkan Doğu-Batı sentezini gerçekleştirmiş yeni insan tipinin örneğidir. Fahir, fert olmayı esas alır ve toplumun genelinde özlediği değişimi önce eşinde başlatmak ister. Aldıkları eğitim ve yetişme tarzları farklı olan Fahir ile Macide arasında pek çok konuda anlaşmazlık yaşanır. Bu anlaşmazlıklardan biri, Fahir’in arkadaşı Numan’ın, Fahir’in evine yapacağı ziyaret dolayısıyla ortaya çıkar ve bu konu hakkında yapılan tartışma, karı-koca arasındaki fikir ve eğitim farklılığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Macide, henüz tanımadığı Numan ile aynı ortamda bulunacağı için rahatsızdır. Bu yüzden Fahir’e, kendisinin bir Türk kızı olduğunu, “Frenk kadınları gibi açık saçık bir şekilde” yabancı erkeklerin karşısına çıkamayacağını söyler. Burada Macide’nin geleneklere bağlılığı vurgulanmıştır. Fahir, Numan’ın yabancı olmadığını, hatta kardeşi kadar yakın olduğunu, onun karısının da kendisinin yanına rahatça çıkabileceğini söylemiş, ama Macide’yi ikna edememiştir: “O

isterse çıksın. Kim bilir nasıl şıllık şey! Yeni hürriyet kadınlarından olacak... Ben Türk kızıyım, Müslüman kızıyım; öyle şeylere gelemem”200 (s. 16)

Fahir, Macide’nin bu katı görüşleri ve inadı karşısında zor durumda kalmıştır.

Fahir için en zor olan ise Numan’a, bu tarz katı düşünceleri olan bir kadınla evli olduğunu söylemektir. Adeta bundan utanır. Fahir’in bu fikirlerini sezmiş olan Macide daha da kızar: “Ben biliyorum zaten; iki sene Avrupa gördünüz mü, bizi beğenmez oluyorsunuz. Benim cahilliğimden, kabalığımdan sıkılıyorsan düğüne yalnız git. Ben öyle yere gidip de herkesin maskarası olamam. Sen orada fikrine muvafık kadın bulursun...” (Seviye Talib, s. 16)

Macide dediğini yapar ve düğüne gitmez. Fahir, Macide’nin bu kararında kayınvalidesinin etkili olduğunu düşünür. Çünkü sık sık Macide ile annesinin baş başa sohbet ettiklerine şahit olmuştur. Macide’nin annesi, kızını geleneklere bağlı ve değişime kapalı bir şekilde yetiştirmiştir. Bu olaydan üç gün sonra yeni evliler Fahir ve Macide’yi evlerine davet ederler. Macide yine gitmek istemez ve Fahir’le çok sert konuşur: “Senin bu kadar ısrarına bakılırsa, insan oraya gitmekte bir menfaatin olduğunu zannedecek. Numan’ın karısını merak ediyorsan yalnız git... Belki orada, sonra lâzım olacak bir alafranga hanım bulursun.” (Seviye Talib, s. 19) Fahir, bu sözleri duyunca Macide’nin Batı tarzında eğitim almış kişileri kıskanıyor olabileceğini düşünür. Yine bu olayın sonucunda Batı uygarlığını yaygınlaştıracak olan yeni neslin büyük bir sorumluluğu üstlendiğini belirtir. Bu nesil, bütün kötülüklere eskilerden daha fazla karşı çıkan, saf ve temiz bir nesil olmalıdır. Memlekete yeni fikirler sokmanın temel şartı budur.

Fahir, eşiyle yaşadığı fikir ayrılıklarından bunalmıştır. Bir süre için bile olsa evinden uzak kalmak isteğiyle İngiltere’ye gider ve Oksford’da felsefe okur.

Meşrutiyetin ilânı üzerine İstanbul’a döner. Meşrutiyetin ilânından sonra ailesinin durumunu merak eder. Onların yaşanan değişime ayak uydurmuş olmalarını bekler.

Fahir, Londra’dan döndüğünde kendisini, ülkeyi eğiterek düzene sokacak bir neslin temsilcisi olarak görür. Fakat eşi Macide’ye istediği gibi şekil verememiştir.

Macide, Fahir’in çabaları sonunda zamanla çok değişmiştir ama mutlu değildir.

200 Adıvar, Halide Edib, Seviye Talib, Orhaniye Matbaası, II. Baskı, 1342–1924. (Alıntılardaki sayfa numaraları kitabın bu baskısına aittir.)

Macide, çocukluğundan beri annesinin her dediğine inanmış ve onun sözünden çıkmamıştır. Annesinin verdiği katı eğitimin dışına çıkmak Macide için çok zordur.

Diğer yandan kocası, Macide’nin değişmesini istemektedir. Macide, yıllardır doğruluğuna inandığı ve hayatına yön veren değerlerin değişmesi gerektiğini öğrendiği için üzgündür ve bu nedenle kendini boşlukta hisseder. Eşi ile annesi arasında kalmış olması Macide’yi üzen bir başka konudur. Bu arada kalmışlık aslında, geleneksel terbiye içinde büyümüş fakat Batı zihniyetini hazmeden bir şahıs ile evlenmiş bütün kadınların içinde bulunduğu zor durumu yansıtmaktadır. Bu aynı zamanda bir nesil çatışmasıdır. Macide için zor olan, hem annesini, hem Fahir’i memnun etmektir.

Romanda eski ile yeni terbiye arasındaki çatışma Macide ve Fahir vasıtasıyla yansıtılmıştır.

Fahir, Macide’ye kendi fikirlerini kabul etmesinin annesiyle bozuşma anlamına gelmeyeceğini anlatır. Macide annesine karşı saygılı olmalıdır fakat onun her dediğini yapmamalı, değişmeye açık olmalıdır. Fahir’e göre anne babanın çocukların hayatını bu kadar yakından izlemesi, onların şahsiyetlerinin gelişmesini ve ilerlemelerini engeller.

Bu nedenle anne baba çocuğun üzerinde çok fazla baskı kurmamalıdır. Macide, Fahir’i dinledikten sonra kendisini asıl rahatsız eden konuyu açar. Macide, eşi ile aralarındaki görüş ayrılıklarının evliliklerinin sonu olacağından korkmaktadır: “Eğer kendin gibi düşünür, yeni usulde bir kadın görürsen seversin, diye korkuyorum.” (Seviye Talib, s.

43) Fahir’in bu konudaki yorumu, Macide’nin endişelerinde çok da haksız olmadığını göstermektedir: “Güldüm; bütün cehâleti, çocukluğu ile beraber dûr-bîn bir görüşü vardı.” (Seviye Talib, s. 43) Fahir, eşler arasındaki eğitim farkının eşlerden birinin bir başkasına ilgi duymasına neden olabileceğine inanır.

Fahir ile aralarında geçen bu konuşmadan sonra Macide, değişmeye karar verir.

Okuma ve öğrenme merakı başlar. Macide, coğrafya, tarih, sağlık bilgisi, İngilizce alfabeler... ne bulursa okur. Yemek vakitleri bile elinde okuyacak bir şeyler vardır.

Burada, kadının kendi eksik taraflarını fark ederek, açığı kapatmak için çaba harcaması anlatılmaktadır. Fahir’in çabaları bir süre sonuçsuz kalsa da, erkek kadının yolunu aydınlatmayı başarır. Kadın da o yoldan gidip kendisini yetiştirmek için uğraşmaktadır.

Eğitim tek taraflı olmaz. Sadece bir tarafın çabası sonuç vermez. Eğitici konumunda

olan kadar, eğitilen de istekli olmalıdır. Eserde, Macide’nin bu çabayı fazlasıyla sarf ettiği görülmektedir.

Macide sürekli okumakta ve okumaya zaman ayırdıkça ev işleri aksamaktadır.

Fahir, Macide’nin yorgun olduğunu gördükçe bazı işlerini halasına, yani Macide’nin annesine yaptırmaya başlar. Macide’nin annesi ise kızındaki değişimden rahatsızdır.

Burada dikkati çeken şey, Fahir gibi ufku açık bir erkeğin bile ev işlerinde eşine destek olmayı düşünmemesi, evdeki işleri, halasına, yani yine bir kadına yaptırmasıdır. Bu, erkeğin de ne kadar eğitim almış olursa olsun, henüz hayatın müşterek olduğunu idrak edememiş, geleneksel erkek kimliğinden kurtulamamış olmasının bir göstergesidir.

Seviye Talib romanında, bu dönem kadınlarının piyano bildikleri dikkati çekmektedir. Ahmet Midhat Efendi’den itibaren evlerde mutlaka piyano bulunması, zevk değişmesinin sembolü olmuştur. Macide, özel öğretmenden aldığı dersler sonucunda, bu konuda kabiliyetli olduğunu göstermiştir.201

Handan, evlilik sorunlarının farklı boyutlarda incelendiği ve mektuplaşmalar şeklinde yazılmış bir romandır. Refik Cemal, arkadaşı Server’e yazdığı bir mektupta eşi Neriman’ı anlatır. Cemal Bey, Handan’ın babasıdır ve üç kızı ile birlikte karısı Sabire Hanım’ın yeğeni olan Neriman’ın eğitimi ile de ilgilenir. Bu dört kız aynı evde, aynı hocalardan, aynı eğitimi alırlar. Cemal Bey, kızlarına Batı tarzında eğitim verir.202 Bu nedenle, çevrede Cemal Bey’in kızları “alafranga” olarak bilinirler. Refik Cemal, sessiz sakin oluşu nedeniyle, “Cemal Bey’in alafranga kızları”ndan Neriman ile evlenmek ister. Refik Cemal, evlenmeden önce Neriman’la yaşadığı bir olaydan tedirginlik duyar. Refik Cemal’in, Neriman’ı ziyarete gittiği bir gün, Neriman ve teyzesinin kızları tenis oynamaktadırlar. Neriman, Refik Cemal’e tenis oynayıp oynamayacağını sorar. Refik Cemal oynamak istemez. Bunun üzerine Neriman, elindeki topu ve raketi bırakır. Refik Cemal, Neriman’ı hayal kırıklığına uğratmıştır.

Eşler arasındaki bu zevk ve ilgi alanı farklılığı romanın ilerleyen sayfalarında da devam

201 Enginün, “Halide Edib’te Musiki ve Zihniyet Değişikliği”, Araştırmalar ve Belgeler, s. 153–167.

202 Halide Edib Adıvar’ın roman kahramanları yazarın hayatından izler taşır. Handan, Halide Edib’in hayatını anlattığı otobiyografik bir romandır. Halide Edib’in romanlarına kendini yansıtması, Halide Nusret Zorlutuna’nın Aşk ve Zafer isimli eserinde de vardır. Romanın kahramanlarından Vedia, edebiyata meraklı biridir. Halide Edib’in kahramanlarını değerlendirir: “Halide Edib’in kahramanlarının o harikulâde güzel kocaman, parıl parıl gözlerini kendi yüzünde aynen buldum. Korkunç şekilde güzel gözler…” (bkz. Zorlutuna, Halide Nusret, Aşk ve Zafer, Töre-Devlet Yayınevi, İstanbul, 1978, s.128.)

eder. Neriman, Refik Cemal’in okuduklarına karşı ilgisizdir. Sosyoloji, tarih ve felsefe kitaplarını sevmez. Edebiyattan biraz hoşlanır, bunda da Handan’ın etkisi vardır.

Neriman, memleket meselelerinden de habersizdir: “Memleketin hayatından –ne kadar elîm, ne kadar siyah, ne kadar müheyya-yı inkıraz olsa- bîhaber. Beni o kadar çok işgal eden bu muazzam, fakat ümitsiz şeye onu iştirak ettiremiyorum. Hayatımda Neriman’da yegâne aradığım bir şey varsa o da bu. Kendisince pek nazarî bulduğu bu şeylerle iştigâlimi anlamaması.”203 (s. 20) Böylece Refik Cemal, Neriman’ı bütün iyi özelliklerine rağmen kendi fikir dünyasının uzağında görür. Aslında Refik Cemal, romanın diğer kahramanı Nazım kadar şiddetli olmasa da eşinin memleket meselelerine duyarlı olmasını bekler: “Ne ise, işte ondan dolayı bu mesut izdivacımızda sizleri, benimle yaşayıp, köpürüp haykıracak, çalışacak kardeşleri, erkek fikirleri arıyorum.”

(Handan, s. 20) Bu sözler Nazım ile Refik Cemal’in eşlerinde aynı özellikleri aradıklarını göstermektedir. Romanda Refik Cemal evleneceği kadındaki eksikleri fark etmekle beraber, Seviye Talib romanında olduğu gibi, eşini değiştirmek için gayret göstermez. Erkeğin beklentisi daha fazla fikir arkadaşı yetiştirmektir. Ancak kadın bu beklentiye cevap verecek durumda değildir. Kadının istenen yönde değişimi, Yeni Turan romanında, Kaya karakteri ile gerçekleşecektir.

Sinekli Bakkal romanında, Emine ile Tevfik komşu çocuklarıdırlar ve birlikte mahalle mektebine giderler. İki çocuk, daha bu sıralarda birbirlerine ilgi duyarlar.

Yazar, biraz da ortak paylaşımların bu ilgiyi körüklediğine inanır. Emine ve Tevfik, aynı rahle önünde diz çökmüşler, aynı kalfa peşinde mektebe gitmişler ve “Şol cennetin ırmakları” ilâhisini birlikte söylemişlerdir. Halide Edib bu birlikteliği şöyle özetler:

“Dışı ve içi hiç birbirine benzemeyen bu iki çocuğu, tabiat, hesaba, mantığa sığmayan hikmetiyle birleştirivermişti.”204 (s. 8) Bu iki insan hem mizaç, hem de yetişme tarzları bakımından çok farklıdır. Tevfik, hoşgörülü, eğlenmeye düşkün, hayatı ciddiye almayan biridir. Emine ise, katı kuralları olan, disiplinli, hayatında hoşgörü ve eğlenceye yer vermeyen bir babanın yetiştirdiği çocuktur. Üstelik Emine de babasının bu özelliklerini

203 Adıvar, Halide Edib, Handan, Orhaniye Matbaası, Üçüncü Baskı, 1342–1924. (Alıntılardaki sayfa numaraları kitabın bu baskısına aittir.)

204 Adıvar, Halide Edib, Sinekli Bakkal, Ahmet Halit Kitap Evi, İstanbul, 1936. (Alıntılardaki sayfa numaraları kitabın bu baskısına aittir.)

taşımaktadır. Bu iki farklı insan zamanla birbirlerine âşık olur ve evlenmek isterler.

Fakat Emine’nin babası imam Hacı İlhami Efendi, evlenmelerine asla izin vermez.

Emine ve Tevfik, Hacı İlhami Efendi’nin itirazlarına rağmen, Sinekli Bakkal dışında bir mahallede evlenirler. İmam, Emine’yi evlâtlıktan reddeder. Kısa bir süre sonra Emine ve Tevfik arasında anlaşmazlık başlar ve Emine bir gece Tevfik’in, arkadaşlarını toplayıp, kendisinin taklidini yaptığını görünce evi terk eder. İmamın evine döner ve bir süre sonra boşanırlar. Tevfik, “din iman elden gidiyor” diyenler tarafından padişaha jurnal edilir. Halkın yatışması için saray, Tevfik’i Gelibolu’ya sürgün eder. Emine ile Tevfik arasında dünya görüşü bakımından büyük fark vardır ve bu fark, evliliğin sonu olmuştur. Tevfik, Emine’nin katı kurallarını yumuşatacak, onu değiştirmek için çabalayacak bir erkek değildir. Hatta kendisi birileri tarafından idare edilme ihtiyacı içindedir. Bu yüzden Tevfik, eşini yönlendirmez, yazarın önceki romanlarında gördüğümüz erkek kahramanların yaptığını yapmaz. Oysa aynı romanda Peregrini ile Rabia’nın durumları daha farklıdır. İtalyan Peregrini, Müslümanlığı özümseyen Rabia ile evlenir. Bu iki kişi arasında yapılan evlilikte her iki tarafın da değiştiği görülmektedir. Halide Edib, bu iki kahraman aracılığıyla, farklı eğitimleri almış, farklı kültürlerden gelen erkek ile kadın arasındaki uzlaşmanın çarpıcı bir örneğini vermiştir.

Bu romanda Behire, eşi ile aldıkları eğitimin ve yetişme tarzının farklılığından dolayı çatışma yaşayan diğer bir kahramandır. Behire, hem mürebbiye ile büyümüş, Batı eğitimi almış, hem de ona kendi kültürü öğretilmiştir. Kocası ise öğrenimini Avrupa’da yapmış bir mühendistir. Bu adam, Avrupa’dan gelen her fikre gözü kapalı bağlanır. Behire’nin kocası kızlarına Türkçe okutmayı gerekli görmemiş, onları Fransız mürebbiyeler tutarak yetiştirmiştir. Behire çocuklarının yetiştirilmesinde pasif kalmış, eğitimleri ile baba ilgilenmiştir. Bu nedenle çocuklar da babaları gibi yerli olan her şeyi küçümseyen kişiler olarak yetişmişledir. Halide Edib, çocuğun eğitiminde her zaman anneyi ön planda tutar. Ancak annenin pasif biri olması durumunda onun eserlerinde çocukların eğitimi ile baba ilgilenir.

Sonuç olarak, Halide Edib’in eserlerinde, eğitim farklılığı ya eşleri birbirinden uzaklaştırmakta, ya da boşanmaya yol açmaktadır. Böylelikle yazar, eşler arasında ortak kültürün gerekliliğine dikkat çekmektedir.