• Sonuç bulunamadı

2.2. Üniversiteli Eğitimli İşsizler ve Eğitimlerinin Değersizleşmesine İlişkin Kavram

2.2.1. Eğitimin Değer ve Değersizleşmesi

Eğitimin değer ve değersizleşmesine geçmeden önce değer kavramının ne ifade ettiğine şöyle değinilebilir.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde değer kavramı; bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet, üstün nitelik, meziyet, üstün ve yararlı nitelikleri olan kimse gibi anlamlara karşılık gelmektedir (Türkçe Sözlük, 2010: 607).

Değer kavramı Aristoteles'in açıklaması üzerinden okunduğunda “...tabii

ihtiyaçların düzen içerisinde meşru teminini kalıcı hale getiren ve her insan tarafından bu anlamda doğru kabul edilen, dokunulmaz kuralların her biri anlamına gelmektedir” (Aristoteles, 2009: 17). Bu tanım üzerinden bakıldığında değersizleşmeyi, insan doğasından kaynaklanan ve toplumsal ortaklıkla meşrulaşan olgusal kodlar niteliğindeki değerlerin yitirilmesi veya yozlaşması olarak algılamak mümkündür.

Grubler ve Nemet ise konuya bilginin biriktirilebildiği gibi öğrenilmemişliği ve

bilgi birikiminin kaybedilebilirliği açısından yaklaşarak değersizleşmeyi

“Teknolojik bilgi, tüm diğer bilgiler gibi öğrenilebilmekte ve biriktirilebilmektedir. Fakat o, hem kaybedilebilir veya öğrenilmemiş de olabilir. Diğer bir deyişle bilgi birikimi değersizleşmekte. Bu örnek olay çalışması bilginin değersizleşmesinin farklı kaynakları üzerinde durmaktadır. Bilginin niçin kaybedildiği (lost) (ör. personelin işten ayrılma hızı) ve bilginin niçin eskidiği, kullanılamaz hale geldiği (obsolote) (ör. Hızlı innovasyon)… Bilgi değersizleşmesi iki değişkene bağlı olarak açıklanabilir: Birincisi innovasyon- yönlendiricili teknolojik eskime. İkinci yönü ise oran, bilgi sahiplerinin iş bırakmasına bağlı olan teknolojik bilginin değersizleşmesinin oranı (değiştirilmemişse)” (Grubler ve Nemet, 2012: 2-3).

Bu bilgiler çerçevesinde, değer açısından eğitime bakıldığında, eğitim neredeyse bütün toplumlar tarafından bir temel ihtiyaç olarak algılanmış ve bireyin dokunulmaz bir

hakkı olduğu 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 42. Maddesinde de belirtilmiştir

(TBMM, 1982). Böylece üstün ve faydalı bilgileri bireye kazandırmayı amaç haline getiren eğitim, neredeyse bütün toplumlar tarafından değerli bir kurum olarak algılanmaktadır. Fakat bilginin hızlı dönüşümüne bağlı olarak, eğitimin bireye kazandırdığı özellikle teknolojik bilgi ve beceriler kısa bir sürede miadını

doldurmaktadır. Kendisine bir kıymet ve üstün vasıf kazandırmak amacıyla ömrünün

önemli bir kısmını eğitim süreçlerinde geçiren birey, sahip olduğu bilginin önemini kaybedebilmektedir. Böylece kıymetini kaybeden birey bir taraftan değersizleşirken diğer taraftan bireye üstün bir meziyet kazandırmadığı için eğitim de değersizleşme

sürecine maruz kalabilmektedir.

Standing piyasa koşullarına bağlı olarak eğitimin değersizleşmesini tarihsel süreçte şöyle açıklamaktadır: İnsanlık tarihi boyunca eğitimin; aklın olgunlaşmasına ve kapasitesinin geliştirilmesine yol gösterecek, bireyi özgürleştiren, sorgulama kapısını aralayan bir kurum olarak değerlendirildiği söylenebilir. Nitekim Aydınlanmanın temelinde; insanın bir taraftan dünyayı şekillendirirken diğer taraftan kendisini de öğrenme ve bu düşünce sistematiğiyle daha faydalı bir birey haline gelme mantığı vardır. Fakat, neoliberal politikaların egemen olduğu piyasa toplumunda, eğitim bu amacından giderek uzaklaşmakta ve eğitime yüklenen bu rol marjinalleşebilmektedir. Bu çerçevede, eğitim sistemi giderek kar kaynağı, ihraç getirisi ve rekabet alanı olarak tanımlanmaya başlarken artık üniversiteler ve okullar da performans kriterlerine göre değerlendirilmektedir. Böylece eğitim kurumlarının idarecileri, okullarda ve

üniversitelerde piyasa merkezli düşüncelere ağırlık vermektedir. Bu çerçevede, eğitim kurumları gerçek amacından sıyrılarak piyasanın taleplerine göre şekillenmektedir. Eğitimin gerçek amacı ise, piyasanın arz talep dengesine bağlı olarak değersizleşmekte ve eğitimin içeriği sürekli yeniden düzenlenmektedir (Standing, 2015: 121-122). Böylece aklın olgunlaşması ve bireyin özgürleştirmesini sağlayan eğitim, giderek

piyasa ile eklemlenmektedir. Fakat zamanın ruhundan kaynaklanan piyasa koşullarının

hızlı değişimi, üstün ve yaralı nitelikleri bireye kazandıran eğitimin içeriğini de değersizleştirmektedir.

Bilgi işlem teknolojisinin çok hızlı gelişimi şöyle bir düşüncenin gelişimini beslemekteydi. Bilgi işlem teknolojisi geliştikçe vasıflı emek de tarihte görülmemiş bir biçimde değer kazanacaktı. Fakat düşünülen şey gerçekleşmediği gibi bu düşünce giderek günümüz dünyasında zayıflamaktadır. Yeni kapitalizm kültürü yaygınlaştıkça, beyaz yakalı emek proleterleşmekte ve değerini kaybetmektedir. Sadece değer kaybetmekle kalmamakta; bunula birlikte birçok beyaz yakalı iş bulamamaktadır (Nurol, 2014: 117).

Kurnaz’ın Hutt’tan aktardığına göre, konunun merkezine birey konulduğunda ise, eğitimin değersizleşmesi, eğitimin bireye üstün bir vasıf kazandıramaması olarak düşünülürken bireyin değersizleşmesi, eğitimle edindiği bilginin piyasada karşılık

bulmaması, işe yaramaz görmesidir. Dolayısıyla bu çalışmanın konusuyla bağlantılı

olarak değersizleşmeyi iki boyutlu düşünmek mümkün olabilir. Birincisi eğitimin ve nitelikli emeğin değersizleşmesine bağlı olarak vasıflı, eğitimli kişilerin toplumsal konumu yüksek mesleki statülere yerleşmesine dair toplumsal inancın zayıflamasıdır. Başka bir ifade ile vasıflı, eğitimli kişilerin bu tür liyakate sahip olmayan kişilerle aynı statüye sahip olmasıdır. İkinci olarak vasıflı, eğitimli kişilerin istediği ve eğitimini gördüğü mesleğe yerleşememesinin, farklı bir işte çalıştırılmasının ve işsiz kalmasının kimi zaman kişiye getirisi kendini değersiz, işe yaramaz hissetmesidir. Nitekim Hutt’a göre, bireyin eğitim ve yetiştirmeler yoluyla kazanmış oldukları uzmanlık, nitelik ve becerilerden, yapmakta oldukları işlerde tam olarak yararlanılmaması durumunda, söz konusu nitelik ve becerilerin değeri azalmaktadır (Hutt, 2011 Akt. Kurnaz, 2015: 89).