• Sonuç bulunamadı

İşsizliğin ekonomik yansımalarının yanı sıra sosyal ve psikolojik yansımalarına

da rastlanabilmektedir. İşsizliğin ne kadar süreceği belirsiz olmakla birlikte birey moral

ekonomik dışlanma yaşayabilmektedir. Mbebeb’e göre, mevcut boyutun önemi, diğer dışlanma biçimlerinin psikolojik dışlanmaya bağlı olduğu gerçeğine dayanır. Psikolojik dışlama, olumsuz benlik kavramı, güven eksikliği, geri çekilme, kültürel bağımlılık ve sessizlik kültürü gibi uyumsuz davranışları ya güçlendiren ya da uyumsuzluklardan sorumlu tutulan yetersizlik duyguları ve kişilik yetersizliği özelliklerini ifade eder (2009: 54). Bu dışlanmanın şiddeti, Okuldan işe geçiş süresi, eksik istihdam veya işsizliğe bağlı olarak değişir. Sonrasında birey pasif hale gelir ve kendi kaderini tayin girişiminde bile bulunmaz.

İşsizliği deneyimleyen bireylerin içerisinden geçmiş oldukları aşamaların neler olduğuna dair birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar işsizliğin psikolojik etkilerinin genellikle üç aşamalı olarak yaşandığını ortaya koyar. İlk aşamada kişi iş bulacağına dair iyimserliğini korumakta ve yoğun bir iş arama süreci yaşanmaktadır. İş arama çabaları başarısızlığa uğradıktan sonra artık çaba göstermenin anlamsız olduğu düşüncesinin egemen olduğu kötümserlik aşaması ve nihayetinde artık kişinin kaderini değiştirmek için her hangi bir çabada bulunmadığı kaderine teslim olma aşaması. Zawadzki ve Lazarfeld ise 57 otobiyografik eseri inceleyerek benzer şekilde 6 aşamalı bir süreç teorisi geliştirmişlerdir. Bu yaklaşıma göre;

-işsiz kalan bireyler ilk aşamada kovulmanın verdiği öfke, nefret ve intikam alma isteği gibi hisler yaşamaktadır. Ve zaman ilerledikçe yaşanan öfkenin yoğunluğu artmaktadır.

-bunu hissizlik ve duygusuzluğun yaşandığı ikinci evre takip eder.

-üçüncü aşamada işsiz kalan birey işlerin bu şekilde yürüdüğü ve dolayısıyla bu duruma uyum sağlaması gerektiğini anlar. İş bulacağına dair umudu güçlenen kişi tekrardan iş aramaya koyulur.

-iş arama çabaları sonuçsuz kalan bireyin iş bulacağına dair umudu gittikçe zayıflar ve nihayetinde çaba göstermenin anlamsız olduğu düşüncesinin kabul gördüğü dördüncü aşamaya geçilir.

-işsizliğe çözüm bulma ihtimali zayıflayıp kaynak ve birikimler tükendikçe işsiz kalan bireyde kendini öfke nöbetleri şeklinde ortaya koyan bir umutsuzluk haline varılır. Beslenme ve barınmaya dair endişeler yoğunlaşır ve birey intiharı düşünmeye başlar.

- öfke patlamalarını tekrar bir duygusuzluk ve hissizlik hali takip eder. Ve birey ekonomik durumundaki değişimlere bağlı olarak umut ile umutsuzluk, harekete geçme

ile hareketsiz kalma, aktiflik ve pasiflik arasında gidip gelen bir duygu hali yaşamaya başlar (1935: 235).

Nitelikli emeğin değersizleşmesi bireyi toplumdan uzaklaştırdığı gibi, aynı zamanda yabancılaşma ve topluma karşı nefret durumunu ortaya çıkarır. İşsizlik olgusu, psikolojik olarak stres depresyon eğilimleri, özgüvenin zedelenmesi, toplumsal ve ailevi rolü kaybetmenin verdiği duygusal çöküntü ve belirsizliğe bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik baskılar biçiminde sonuçla doğurmaktadır. Borrero(1980), işsizliğin psikolojik ve duygusal etkilerini ele aldığı çalışmasında şu sonuçlara varır. O’na göre işsiz birey, içinde bulunduğu durumu değiştirebilecek hiçbir şey yapamadığı için kendini utanç içinde yaşar. Sürekli yaşadığı reddedilme deneyimi ve maruz kaldığı onur kırıcı davranışlar kendini aşağılanmış ve küçük düşürülmüş hissetmesine neden olur. Bu da kendine duyduğu saygının gittikçe azalmasına yol açar. Ailesini geçindirememek ve onların acı çekmesini izlemek yoğun bir öfke hali yaşamasına neden olur. İş sahibi olmak gibi yaşamsal bir görevi yerine getirememe derin hayal kırıklığı yaratır. Ayrıca işsizlik stres ile başlayıp şiddetli depresyon ile devam eden ve nihayetinde intihara yol açan psikolojik problemlere sebep olabilir. Anksiyete ve psikosomatik rahatsızlıkları tetikleyebilir. Ve bu psikolojik sorunlar alkol tüketimi, eş ve çocuklara yönelik kötü muameleye yol açabilir.

Toplumsal olarak değersizleşme, çeşitli anomik süreçleri (zararlı alışkanlıklar suç işleme eğilimi, intihar, topluma ve mevcut ekonomik düzene bağlılığın yitirilmesi gibi) ve çeşitli siyasi sonuçları olan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır (Çetin, 2004: 166-). Bu noktada, Çetin “Eğitimli İşsizler Olgusuna Sosyolojik Bir Yaklaşım: Elazığ Örneği” adlı araştırmasında eğitimli işsizler arasında anomi ve yabancılaşma

eğilimlerinin var olduğunu tespit etmiştir. Deneklere sorulan sorulara “kendini hayat

boş yaşamın anlamı yok” biçiminde verdikleri cevaplara bağlı olarak, yabancılaşma hali içinde olduklarını işaret eden ifadelere rastlanmaktadır. Örneklem grubunu oluşturan deneklerde; anominin yüksek düzeyde, geri çekilme orta düzeyde, yenilik yaratma ve

yüksek düzeyli isyan biçimlerinin varlığı gözlenmiştir. Denekler işsizliğin intihara sebep

olabileceğine inanmaktadır. Özellikle “işsizlik uzun vadede olursa olabilir” ve “işsizin üzerinde bir ailenin geçim kaygısı varsa olabilir” şeklindeki yanıtlar, deneklerin bazı etkenlerin diğerlerine kıyasla intihar üzerinde daha etkili olduğuna inandıklarını göstermektedir. Araştırmanın ortaya çıkardığı bir diğer sonuç ise eğitimli işsizlerin en

önemli intihar sebebi olarak psikolojik rahatsızlıkları ve işsizliği gördükleri belirlenmiştir (2004: 171).

İnsanların büyük bir kayıp, keder ya da ayrılık durumuna verdikleri tepkiler ile işsizliğe verilen tepkiler arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Ayrıca ölmekte olan hastaların yaşadıkları deneyimin de benzer özellikler sergilediği tespit edilmiştir. Kübler-Ross ölmekte olan hastalarla yapmış oldukları çalışmada hastaların şu aşamalardan geçtiklerini belirlemişlerdir. İnkâr ve soyutlanma; öfke ve pazarlık; depresyon ve kabul aşamaları (Borrero, 1980: 919).

Değersizleşme ile birlikte başka süreçler de biri biriyle ilişkilidir. Örneğin Afrika'da, olgunluğu ve yetişkinliğe geçişi belirleyen evlilik gibi önemli geçiş

ritüellerini engelleyebilmektedir (Mbebeb, 2009: 54).