LİTERATÜR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
C. SORUMLULUK 1 Meslek ilkelerine içten bağlıdır
2. SOSYAL ADALET 2.1 Sosyal Adaletin Tanımı
2.2. Eğitimde Sosyal Adalet
Eğitimde veya yaşamın diğer alanlarında sosyal adaletin sağlanmasının gerekliliği, insanlık açısından yeni bir konu değildir. Çok önceleri hazırlanmış olan haklar ve özgürlüklere ilişkin yasal metinlerde ve hatta bazı inanç sistemlerinde konuya gereken önem verilmiş ve her koşulda temel bir prensip olarak öne çıkarılmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Ancak bu yasal metinlerdeki ifadeleri uygulamak insani bir çabayı gerektirmektedir. Bu yüzden gerek eğitim kurumlarının ve gerekse diğer kurumların yönetimi büyük önem taşımaktadır.
Eğitimde sosyal adalet sadece etnik çeşitliliğe sahip toplumların konusu değildir. Yüzyılımızda gerek ekonomik ve gerekse sosyal alanlardaki değişimler insanlar arasındaki çeşitlilik unsurlarını artırmıştır. Sergiovanni’nin (1992), “bir yerde güç dengesizliği varsa, orada etikten söz edilmelidir” ifadesinden yola çıkılarak, “insanlar arasında ekonomik ve sosyal açıdan dengesizliklerin bulunduğu her ortamda sosyal adaletin tartışılması gerekir” diyebiliriz. Sosyal adaletin hangi boyutta tartışılacağı ise eğitim açısından nasıl tanımlanacağı ile yakından ilişkilidir. Bu yüzden öncelikle sosyal adalet eğitim açısından tanımlanmaya çalışılmıştır.
Alsbury ve Shaw (2005: 108), eğitim araştırmalarında “sosyal adalet” kavramının farklı şekillerde tanımlandığı ve kullanıldığını vurgulamaktadır. Ayrıca Karagiannis, Stainback, Hunt, Gaudelli ve Allen’e atıfta bulunmakta ve sosyal olarak adil eğitimi, “sosyal olarak adil okullar farklı ırk, sınıf, cinsiyet,
yetersizlik (sakatlık) ve cinsel eğilim grupları için pozitif eğitim deneyimi sağlamaya çalışan okullardır” tanımından yola çıkarak “herkesi içine alan (inclusive) eğitim” terimleriyle açıklamaktadır. Buna ek olarak, sosyal adaletin, demokratik eğitimin özü olduğunu savunmaktadır.
Furman ve Shields (2003) ise, sosyal adalet ve demokratik toplum fikrini tamamıyla birbirine bağlı kavramlar olarak açıklamakta ve eğitim sistemlerine uygulandığında ayrı ayrı değerlendirilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Okullarda sosyal adaletin temeli, bir eğitim sistemi ve demokratik ve etnik farklılığa sahip bir toplumda yaşasmak için çocuklara yardım eden bir deneyimler seti oluşturan, demokratik bir toplumu inşa ederek eğitimsel ve ekonomik eşitsizlikleri düzeltmeye çalışmakla ilgilidir. Larson ve Murthadha (2002: 16) ise, bu konuyu eğitimsel liderlik açısından ele alarak, okul yönetimi ve liderliğin hep teknik‐rasyonel yönünün vurgulandığından yakınmaktadır. Sergiovanni’nin (1992: 2), “Liderliğin ahlaki ve etiksel boyutu öne çıkarılmalıdır” görüşüyle paralellik gösteren Larson ve Murthadha, okullarda vatandaşları sosyal olarak daha adil bir topluma hazırlamak için, güçlü bir liderliğe ihtiyaç olduğunu ve kamu yararı ilkesinin merkeze alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Birçok yazar sosyal adalet kavramının gerçek anlamını bulamadığından ve bu yüzden de eşitsizlikleri gizlemek için kullanıldığından yakınmaktadır. Örneğin Pitt’e (1998) göre, okullar mevcut kültürün kurumlarından biri olduğu için, bu kültürün hegemonyaya dayalı uygulamalarını yansıtır. İdeolojik olarak, okullardaki sosyal adalet politikası ve uygulaması eğitilmişin hegemonyasında oluşur. Sosyal adalet olarak sunulan bu mevcut durum, doğal ve normal olarak algılamamızı sağlayan bir maskeyle görülür. Bu şekilde sosyal adalet baskın sosyal grup tarafından sömürgeleştirilmektedir. Onların uygulamalarını yasallaştırmak için kullanılan bir sembol haline gelmekte ve bu yüzden onların baskınlığı güçlenmektedir. Sosyal adaletin bu baskın anlamları ekonomik
kazanç üzerine odaklanırken, sosyal dayanışmayı ve toplum duygusunu geliştirme gibi konular kenarda kalmaktadır. Aşağıdaki tabloda sosyal adalete ilişkin mevcut anlayış ve kenarda kalan anlayış özetlenmektedir. Tablo 3. Sosyal Adaletin Anlamına Yönelik Baskın ve Marjinal Dil Baskın Dil Marjinal Dil • Pazar yönelimli • Küresel rekabet • Bireysel hak • Belirli yeterlilikler • Geliştirme planları • Hesap verebilirlik • Sosyal dayanışma • Sosyal sermaye • Toplum • Karşılıklılık • Güven • İşbirliği
Kaynak: Pitt, J. (1998). Social Justice in Education in New Times. (29.04.2005’de indirildi).
http://www.aare.edu.au/98pap/pit98177.htm
Tablonun sol sütunundaki ifadeler sosyal adaletin mevcut algılanma durumunu, sağ sütunundaki ifadeler ise çok fazla dikkate alınmayan anlamlarına dikkati çekmektedir. Sol sütuna göre sosyal adalet daha çok sonuçları dikkate alan, bireyciliği ön plana çıkaran bir yapı gösterirken, sağ sütundaki anlayışta sosyal adaletin toplumsal boyutu ve sonuçlardan çok süreci dikkate alınmaktadır.
Furman ve Starratt (2002: 15), eğitimde sosyal adalet ve demokrasinin bazı yerleşmiş varsayımlar sonucu yanlış anlaşıldığını ortaya koymaktadır. Bu yanlış varsayımlar şunlardır:
1. Okulların amacı ekonomik çıkarlara hizmet etmektir.
2. Okulların başarısı, ölçülebilen öğrenci başarısı ile belirlenebilir.
3. Bireyleri öğrenmeye motive eden tek şey ekonomik kaygılardır.
4. Öğretim teknik bir etkinlik olduğu için öğretmenler sadece öğrenci başarısından sorumlu tutulabilir.
Bu varsayımlar eğitimin teknik‐rasyonel yönünü vurgulayarak, etik yönünü ihmal etmektedir. Her şeyden önce okullar sadece ekonomik çıkarlara hizmet etmez. Toplumsal bir kurum olan eğitimin uzak amaçları sosyal içeriklidir. Bireyleri iyi bir vatandaş olarak topluma kazandırma, demokrasi bilincini geliştirme, bilinçli üretici ve tüketici yetiştirme gibi amaçlar da eğitim sürecinde dikkate alınmalıdır. Okulların başarısı sadece öğrencilerin sınavlarda gösterdikleri başarı ile ölçülemez. Böyle bir varsayım, eğitimin kişilik geliştirme yönünü ihmal etmek anlamına gelir. Bireylerin sadece ekonomik kaygılarla eğitim kurumlarına geldiğini savunmak, sosyal adaletin sadece ekonomik sonuçlarda sağlanması gerektiği gibi yanlış bir varsayımı ortaya çıkarır. Diğer taraftan, öğretmenler sadece öğrencilerin derslerde gösterdikleri başarılardan değil, öğrencilerin sosyal becerilerinin geliştirilmesinden de sorumlu olmalıdır. Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, eğitimde doğru bir sosyal adalet anlayışı geliştirmek için yukarıdaki dört varsayım şöyle düzenlenebilir:
1. Okulların amacı, bireyleri sosyal olarak daha adil bir topluma hazırlamaktır.
2. Okulların başarısı, öğrencilerin sınavlarda gösterdikleri başarı ile birlikte toplumun sosyal sorunlarına duyarlı ve bunları çözebilecek bir şekilde yetiştirilebilmeleri ile ölçülebilir.
3. Öğrenciler, sosyal ve psikolojik etkenlerin bileşimi ile öğrenmeye motive olur.
4. Öğretmenlerin görevi, öğrencilerin sayısal olarak ifade edilebilen başarılarının artırılmasının yanında, onları sosyal olarak daha adil ve demokratik bir toplumu oluşturmak üzere hazırlamaktır.
Gale (2000), yukarıdaki görüşleri bütünleştirerek, sosyal adalete ilişkin üç bakış açısının bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bunlar: 1. Dağıtımsal
adalet (distributive justice), 2. Hak etmeye dayalı adalet ve 3. Kabul etmeye dayalı adalettir. Bu sosyal adalet görüşleri şu şekilde açıklanabilir: