• Sonuç bulunamadı

KAMU HARCAMALARI VE YATIRIM CARİLERİ HAKKINDA KURAMSAL BİLGİLER

2. YATIRIM CARİLERİ KAVRAMI İLE KAMUSAL MALLAR VE DIŞSALLIKLAR

2.1. YATIRIM CARİLERİ KAVRAMI

2.1.1. EĞİTİM KAVRAMI VE MALİYE İLE İLİŞKİSİ

Eğitim kavramı Türk Dil Kurumu sözlüğünde; “Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine, okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye.” olarak tanımlanmıştır46. Ancak bu tanım, bilimsel anlamda bahsedilen eğitim kavramını karşılamakta son derece yetersizdir. “Çağdaş anlamda eğitim kavramı;

      

43 Abuzer Pınar, Maliye Politikası Teori ve Uygulama, 7. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara,2014, s. 36.

44 Kenan Bulutoğlu, Kamu Ekonomisine Giriş, 4. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1981, s. 219.

45 Fatih Kaya, Mali Kural Uygulamaları ve Türkiye İncelemesi, DPT Uzmanlık Tezi, Yayın No: 2807, Ankara, 2009, s. 20-21.

46http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.59d3840bae8686.6125 3174  

davranış değişimi, bireyin belirli hedefler yönünde bilinçli olarak kendi yaşantısı yoluyla davranışlarını değiştirmesi, bireysel yeteneklerin çeşitli yönlerden birey ve toplum için uygun ve dengeli olarak geliştirmesi anlamına gelmektedir. Çok kapsamlı ve karmaşık olan eğitim kavramı incelendiğinde plan, hedef, psiko-sosyal kültürlenme, davranış değiştirme gibi kavramları içermektedir”47.

“Eğitim, kavramsal olarak insanoğlunun yaşamının her alanına katkı sağlamaktadır. Eğitim, insana sadece sosyal alanda değil ekonomik, siyasi ve kültürel olmak üzere pek çok alanda kolaylık sağlamaktadır. Bu durum gelişimi beraberinde getirmektedir”48. Bir süreç olan eğitim; bireyin toplumsal yapı bakımından şekillendirilerek topluma kazandırılmasını hedef alan ve genel olarak bireyde oluşması istenen değişikliklerin tutum ve davranışlarına yansımasını amaçlayan yönelimlerle biçimlenmektedir. Eğitim, fiziki ve toplumsal çevrenin bireyde meydana getirdiği bir etkidir. “Sonuç olarak eğitim; insanın mükemmelleştirilmesi, bireyin kendisi ve başkaları için mutluluk aracı ve insana daha iyi yaşam olanakları sağlayan etkinliklerin tümü şeklinde tanımlanabilir”49.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1948 yılında kabul edilen ve Türkiye’nin de tarafı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26. maddesinde eğitim şu şekilde yer almıştır:

“1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yükseköğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.

2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir”. 50

      

47 İlhami Söyler, “Eğitim Hizmetleri Bağlamında Vakıf Üniversitelerinin Finansal ve Vergisel Sorunları”, Maliye Dergisi, Sayı 154, Ocak-Haziran 2008, s. 59.

48 Bengü ÇETİN, “Eğitim Ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye Örneği”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, T.C. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi SBE, Karaman, 2014, s. 27.

49 Muharrem AFŞAR, “Türkiye’de Eğitim Yatırımları Ve Ekonomik Büyüme İlişkisi”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1, 2009, s. 86-87.

50 https://www.unicef.org/turkey/udhr/_gi17.html (Erişim Tarihi: 01.10.2017). 

Eğitim, tecrübesi ve yeteneği olmayan bireyleri, ekonomik hayatta gerekli olan niteliklerle donatmakta ve daha üretken bir insani sermayeye dönüştürmektedir. Eğitim, nüfusun veya işgücünün niteliklerinin iyileştirilmesini sağlayarak ekonomik gelişmeye, üretkenliğe ve verimliliğe katkı sağlayacaktır. Eğitim; ekonomik boyutuyla, büyüme, rekabet gücü ve verimlilik artışı; sosyal boyutuyla ise yoksullukla mücadele, gelir dağılımının iyileştirilmesi, katılımcılık, sosyal uyum ve çevrenin korunması gibi politika alanlarının merkezinde yer almaktadır51. Eğitime verilen önem, bu özellikleri dolayısıyla gittikçe artmaktadır.

Eğitim bireylere yönelik yapılmakla birlikte, toplumsal yönü daha ağır basmaktadır. Durkheim’a göre eğitim; toplumsal ve fiziki çevrenin insan üzerinde meydana getirdiği etkilerdir; Kant’a göre ise eğitim insanın mükemmelleştirilmesidir.

J.S. Mill’e göre bireyin kendisi ve başkaları için bir mutluluk aracıyken, H. Spencer ve Herbart’a göre eğitim, insan hayatının iyileştirilmesine yönelik etkinliklerin tümü olarak tanımlanmaktadır52.

Eğitim bilhassa az gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler için daha önemlidir. Kalkınma sürecindeki ülkeler, yani, ekonomik gelişmelerini tam olarak gerçekleştirememiş ve toplumsal refahı arttırmak için çalışan ülkeler, bu süreci daha kısa sürede tamamlamak ve hem ekonomik hem sosyal açıdan daha gelişmiş bir toplum olabilmek için, beşeri sermaye yatırımlarına önem vermelidirler53. Eğitimin, toplumdaki tüm çocuklara en azından minimum düzeyde verilmesi halinde, bunun büyük ölçüde dışsal faydalar yaratacağına büyük ölçüde inanılmaktadır54.

İktisadi olaylarla eğitim arasında yakın bir ilişki olduğunu söyleyen ilk iktisadi okul Merkantilizm olmuştur. Sanayi ve ticari faaliyetler arttıkça bireylerin sahip oldukları bilgi ve becerilerin ekonomik gelişmeyi hızlandırıcı rolü daha iyi anlaşılmış, eğitime de daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. Merkantilistler, milli gelir artışının       

51 Fatih Yardımcıoğlu, “Eğitim Harcamaları, Ekonomik Büyüme Ve Gelir Dağılımı İlişkisi”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, S.Ü.S.B.E., 2012, s. 12-13.

52 Banu Bulurman, “Enformasyon Toplumu ve Eğitim”, İş Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 2002, Cilt 4, Sayı 1, Sıra 8, No 124.

https://www.isguc.org/?p=article&id=124&cilt=4&sayi=1&yil=2002 (Erişim Tarihi: 20.10.2017)

53 Evrim Demir, İlköğretim Hizmetinin Özel ve Kamu Kesimince Sunulmasının Etkinliğinin Ölçülmesi Ve Denizli Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, P.Ü.S.B.E. Denizli, 2006, s. 6.

54 David N. Hyman, Public Finance, A Contemporary Application of Theory to Policy, 10th Edition, 2010, s. 155.  

bir öğesi olarak beşeri sermayeye büyük önem vermişlerdir. Klasik iktisatçılardan R.

Malthus, eğitimin önemi üzerinde özellikle durmuştur. Nüfus çalışmalarıyla bilinen Malthus, aile planlaması ve nüfus planlaması ile ilgili alışkanlıkların oluşmasının ancak ve ancak eğitim yoluyla olabileceğini vurgulamıştır. Klasik iktisatçılardan eğitime en fazla önem veren Senior’dur. Senior’a göre, eğitimli insanlar çoğaldıkça nüfus artışı hızı düşmektedir. Bu görüşe göre devletin eğitime etkin bir şekilde müdahale etmesi zorunludur. Çünkü eğitim, cehalet ve yoksulluğu gidererek nüfus artışının kontrolünü otomatik olarak sağlamaktadır. Keynesyen iktisatçılar, eğitim harcamalarını yarı kamusal bir mal olarak değerlendirmişler ve sosyal refah devleti anlayışı gereği, eğitim hizmetlerinin devlet tarafından sunulması gerektiğini savunmuşlardır55.

Günümüzde gelişmiş ve sanayileşmesini tamamlamış toplumlarla, gelişmekte olan ülkeler arasındaki en önemli farklılık eğitim ve bilgi olmakta; bilgi, üretim faktörleri yanında beşinci etmen olarak görülmektedir. Bilgi toplumuna geçişin temel koşulu ise, kişilere yaşam boyu öğrenmeyi esas alan bir yaklaşımla eğitim verilmesidir56.

Eğitimin ekonomi içindeki rolünü açıklayan en eski teori beşeri sermaye kuramıdır (human capital theory). Bu kurama göre, insana yapılan yatırımlar sayesinde kalkınma süreci daha kısa sürede gerçekleştirilebilir. İktisadi kalkınmanın sağlanabilmesi için emeğin niteliğini arttıran beşeri sermaye yatırımlarının arttırılması gerekmektedir. Emeğin hem niteliğini hem verimliliğini arttıran beşeri sermaye yatırımlarının en önemlisi eğitim harcamalarıdır. Beşeri sermaye kuramına göre, yapısal değişimin sağlanmasında beşeri sermaye en az fiziksel sermaye kadar önem taşımaktadır. Beşeri sermaye kuramı, eğitim ekonomisi çalışmalarının temelini oluşturmaktadır. Bu kurama göre, eğitime yapılan yatırımın artması, bireylerin verimliliklerini arttırarak daha yüksek kazanç elde edilmesini sağlamaktadır. Bu yönüyle kuram, marjinal verimlilik teorisi ile de uyumludur. Eğitim sistemine düşen görev, güncel ve gelecekteki iş alanları için meslek elemanlarını yetiştirecek eğitim programlarının geliştirilmesidir57.

      

55 Nazım Öztürk, “İktisadi Kalkınmada Eğitimin Rolü”, Sosyoekonomi, 2005-1, s. 28-30.

56 Nazım Öztürk, a.g.m., s. 31.

57 Nazım Öztürk, a.g.m., s. 31. 

Eğitim kavramının hem bireysel hem de sosyal ve iktisadi boyutunun olması, eğitim faaliyetlerinin kamu tarafından üretilmesine sebep olmaktadır. Bilginin temel güç, eğitim almış insanın beşeri sermaye olarak kabul edildiği günümüz ekonomik anlayışında eğitimin önemi oldukça artmıştır. Bilgi toplumu olmanın temel prensiplerinden biri yeni bilgi üretilmesidir. Bilgi üretiminin olabilmesi için ise eğitim alanında ciddi yatırımların yapılması kaçınılmazdır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, eğitim için ihtiyaç duyulan büyük kaynakların devlet tarafından sağlanması gerekmektedir58.

Eğitim ve eğitimin kalkınmaya yaptığı katkı, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da şu şekilde yerini almıştır: “Kalkınmanın en etkili araçlarından biri olan eğitim; ulaşılmak istenen düzenin değerlerini yerleştirmek ve toplumu bu hedefe yöneltecek kişi ve grup davranışlarını yaratmak, buna engel olabilecek değer ve davranışları değiştirmek için en önemli araçtır. Eğitim aynı zamanda kalkınma için gerekli nitelikte ve sayıda iş gücü yetiştirilmesi için başlıca yoldur. İlave olarak eğitim, toplumun yaratıcı gücünü ve verimini arttıran, toplumdaki kişilere yeteneklerine göre yetişme olanağı sağlayacak sosyal adalet ve fırsat eşitliği ilkelerini gerçekleştiren en etkin araçtır. Ayrıca eğitim, insanlara doğal ve toplumsal çevrelerini tanıma, bilinçli hareket etme olanağı veren, refah ve mutluluklarını arttıran en önemli sosyal hizmettir”59.