• Sonuç bulunamadı

EĞİTİM HİZMETLERİ VE HARCAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

2015 2016 Toplam Sağlık Harcaması

3. EĞİTİM SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

3.3. EĞİTİM HİZMETLERİ VE HARCAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Türkiye ekonomisinde, kamu harcamaları artarken yatırım carilerinden olan eğitim harcamaları da yıllar içinde nominal olarak ciddi şekilde artmıştır. 2006’dan 2017’ye kadar geçen 11 yılda, eğitim bütçesinin yaklaşık beş kat arttığı görülmektedir.

Eğitim bütçesinin de yaklaşık yüzde 70’i personel giderlerinden oluşmaktadır. Toplam eğitim bütçesinin, yeni hesaplanan GSYH’ye göre oranının ise % 5’in altında kaldığı görülmektedir.

Eğitim harcamaları OECD ülkelerinde; küresel krizin başladığı 2008 yılından 2014’e kadar olan 6 yıllık süreçte, yaklaşık % 9 yükselmiştir. 2008-2010 arasındaki dönemde GSYH rakamları % 2 oranında düşerken, sonrasında 2010-2014 yılları arasındaki güçlü büyümeyle % 6 artmıştır156. Söz konusu dönemde, milli gelirden eğitim harcamalarına en yüksek pay ayıran ülke Türkiye olmuştur. Ülkemizi Güney Kore, Slovakya, Danimarka ve Finlandiya izlemiştir.

      

155 T.C.M.E.B., TIMSS Ulusal Rapor, http://timss.meb.gov.tr/wp-content/uploads/TIMSS_2015_Ulusal_Rapor.pdf

156 OECD, Education at a Glance 2017, s. 185. 

Tablo 25. Kamu Eğitim Harcamalarındaki Değişimin (2008-2014) GSYH’ye Oranı Cinsinden İfadesi

Eğitime Yapılan Kamu Harcamalarındaki

Değişme

GSYH’deki Değişme

Kamu Eğitim Harcamalarının GSYH’ye

Oranındaki Değişme

Türkiye 205 137 149

Güney Kore 146 121 121

Slovakya 129 108 120

Danimarka 114 101 113

Finlandiya 104 94 110

Kaynak: OECD, Education at a Glance 2017, Figure and Table B.2.3, s. 185.

Toplam kamu harcamaları içinde eğitime ayrılan pay da, diğer önemli verilerden biridir. Bu veri incelenirken nisbi bütçe rakamları da dikkate alınmalıdır. 2005-2014 yıllarında; eğitim harcamalarının toplam harcamalara oranı, 30 ülkenin 23’ünde düşüş göstermiştir. 2014 yılında, eğitime ayrılan kamu harcamalarının GSYH’ye oranı OECD ortalaması % 4,8’dir. Ortalamaya göre OECD ve katılımcı ülkeler içinde; % 3,5’ten düşük olan ülkeler, Çek Cumhuriyeti, Hindistan, Endonezya, Japonya ve Rusya iken, % 7,4’ten yüksek olan ülkeler Danimarka ve Norveç’tir157.

Küresel krizden sonraki 2010-2014 yıllarında 32 ülkeden 19’unda ise eğitime ayrılan kamu harcamaları payı yükselmiştir. Türkiye, Şili, Kore ve Litvanya, bu süreçte artışın % 20’den fazla olduğu ülkelerdir.

Bununla birlikte, eğitim harcamalarıyla ilgili en önemli verilerden biri olan öğrenci başına eğitim harcaması dolar bazında düşmüştür. Öğrenci başına harcamada, OECD ülkeleri arasında en az harcama yapan ikinci ülke Türkiye’dir. Dolayısıyla, toplam eğitim harcamasının da, dolar bazında incelendiğinde düştüğü görülmektedir.

Ayrıca yapılan eğitim harcamalarının da cari harcama niteliğinin fazla olduğu söylenebilir. Kuşkusuz bu veri, döviz kurlarındaki değişimlerden etkilenmektedir.

Uluslararası eğitim kalitesini ölçen çalışmalar incelendiğinde, en önemli sorunlardan birinin de öğretmenlerle ilgili konular olduğu görülmektedir. Öğretmen sayısı, tecrübesi, kalitesi, gelişime açıklığı gibi birçok faktör bu raporlarda       

157 OECD, Education at a Glance 2017, s. 204.

irdelenmektedir. Türkiye’nin eğitim kalitesinde, uluslararası karşılaştırmalarda geride kalmasının önemli nedenlerinden biri, öğretmenlerle ilgili sorunların çözülememiş olmasıdır. Öğretmenlerin mesleki gelişimle ilgili eğitimlere ya da organizasyonlara katılımda, gelişmiş ülkeler ve OECD ülkelerinin çok daha gerisinde olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, öğretmen maaşlarının OECD ortalamasının çok gerisinde olduğu da bir gerçektir. Yapılan testlerde, tecrübeli öğretmenlerin öğrencilerinin daha başarılı olduğu görüldüğü için, tecrübeli öğretmenlerin istihdam edilmesi çok önemli bir konudur. Bu noktada, mesleklerinde kıdemli olan öğretmenlerin, çalışma hayatlarını kamuda sürdürmeleri için ücret politikalarının düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, özellikle meslekte yeni olan öğretmenlerin, mesleki gelişimlerinin sürdürülebilir olması için mesleki eğitimlerin arttırılması ve katılımın teşvik edilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, KPSS sonuçları da eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen adaylarının kendi alanlarındaki sorularda dahi çok başarısız olduklarını göstermektedir.

Üniversiteye giriş sınavlarında, belli hazırlık döneminin ardından sınava giren lise mezunu adayların aldığı sonuçlar da, lise eğitiminin kalitesi hakkında bilgi vermektedir. Fizikte 30 soruda 6,82, kimyada 30 soruda 10,23, matematikte ise 80 soruda 15,68 sonuçları alınmıştır. Lise ve öncesi düzeydeki eğitim kalitesinin iyileştirilmesi için yatırım yapılması, gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Uluslararası alanda eğitim kalitesini ölçen iki önemli değerlendirme bulunmaktadır. Bunlardan ilki OECD tarafından yapılan PISA, diğeri ise (IEA) tarafından hazırlanan TIMSS raporudur. En son 2015 yılında yapılan PISA, 35’i OECD üyesi 72 ülke ve ekonomide, yaklaşık 29 milyon öğrenciyi temsilen 540.000’e yakın öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. PISA’da, fen bilimleri, okuma becerileri ve matematik okuryazarlığı alanlarında öğrenciler değerlendirilmektedir. PISA 2015’te fen bilimleri alanında en yüksek puanı Singapur alırken, O’nu Japonya, Estonya, Tayvan, Çin ve Finlandiya izlemiştir. En düşük puanı alan ülkeler ise; Tunus, Makedonya, Kosova, Cezayir ve Dominik Cumhuriyeti’dir.

PISA 2015’te Türkiye’nin durumu ise gittikçe kötüye gitmektedir. Fen bilimleri alanında 2012 yılındaki önceki döngüde 65 ülke içinde 43. olan Türkiye, 2015 döngüsünde 72 ülke içinde 54. olmuştur. Ayrıca Türkiye’nin bölgeleri arasında önemli

başarı farklılıkları bulunmaktadır. Fen bilimleri alanındaki durum, diğer alanlarda da farklı değildir. Türkiye’nin OECD ve diğer katılımcı ülkelerle kıyaslandığında aldığı puanlar oldukça düşüktür ve sıralamada alt sıralarda yer almaktadır.

PISA sonuçlarını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan biri ülkelerin GSYH düzeyleridir. Kişi başına düşen milli gelirle eğitim düzeyi arasında bir korelasyon olduğu söylenebilir. Bir diğer faktör de öğrenci başına yapılan harcamadır.

OECD ülkeleri içinde öğrenci başına en az harcama yapan ikinci ülke olan Türkiye, başarı sıralamasında da oldukça aşağıdadır. Yani OECD ülkelerinin ortalama PISA puanları ile öğrenci başına yapılan harcama miktarı arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Bu noktada harcamaların dağılımı, niceliğinin yanında niteliğinin de çok önemli olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Harcamalar konusunu yakından ilgilendiren ve PISA başarısını etkileyen diğer bir faktör okulöncesi eğitimdir. Okulöncesi eğitim alan öğrencilerin, eğitim hayatlarında çok daha başarılı oldukları bilinmektedir. Dolayısıyla bu alanda yapılacak yatırımlar Türkiye’de eğitim kalitesini arttıracaktır.

Uluslararası alanda eğitim kalitesini ölçen diğer değerlendirme TIMSS’dir ve matematik ile fen bilimleri alanlarında eğitim ve öğretimin gelişmesine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. TIMSS 2015 araştırmasına 4. sınıf düzeyinde 49 ülke ve 8. sınıf düzeyinde 39 ülke katılmıştır. Türkiye matematik testlerinde 4. Sınıflarda 36., ve 8.

Sınıflarda 24. Sıradadır. Her iki alanda Türkiye’nin ülke puanı ortalamanın oldukça altındadır. Ülkeler bazında değerlendirildiğinde, ilk sıradaki ülkeler Uzak Doğu ülkeleri, son sıradaki ülkeler ise Afrika ve Körfez ülkeleridir.

Ülkemizde, PISA’da olduğu gibi TIMSS’de de bölgeler arası farklar önemli düzeydedir. PISA’daki okulöncesi eğitimle ilgili tespit TIMSS’de de vurgulanmaktadır.

Yine öğretmen tecrübeleri ve mesleki gelişim etkinlikleri ile ilgili durum bu raporda da görülmektedir.

Sonuç olarak yıllar içinde; toplam kamu harcamaları içinde eğitime ayrılan pay artarken, eğitim kalitesini ölçen uluslararası değerlendirmelere göre ülkemizin diğer ülkelerle kıyaslandığında seviyesi gittikçe düşmektedir. Bu durum eğitim harcamalarının niteliğinin sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır.