• Sonuç bulunamadı

1. SOSYAL HARCAMA OLARAK EĞİTİM HARCAMALARI

1.3. EĞİTİM VE GELİR DAĞILIMI İLİŞKİSİ

Eğitimin beşeri sermayenin vazgeçilmez bir parçası olduğunu öne süren ilk isim 1776 yılında A. Smith’tir. Smith, eğitimli işçi sınıfının toplumsal kalkınmanın en önemli unsuru olduğunu ve yoksulların ancak eğitimle refaha ulaşabileceklerini belirtmiştir. Eğitim hizmetini yatırım malı olarak değerlendirmiş, eğitim kurumlarını kaynakları tüketen değil, daha çok katma değer yaratan kurumlar olarak kabul etmiştir190. Smith’e göre devlet zenginlere son derece sınırlı bir eğitim imkanı sunmalıdır. Kamu kurumları dışında verilen eğitimin en iyi öğretim şekli olduğu fakat yoksulların eğitimsiz kalmaması için devletin eğitim kurumları açması gerektiğini savunmuştur. Karl Marx ise eğitimi toplumdaki alt sınıfların dirilişi olarak görmektedir.

Ona göre işçilere materialist bir bilinçlenme kazandıracak bir eğitim verilmelidir. Marx eğitim sisteminin zihinsel, psikolojik ve bedensel gelişmeye imkan sağlamasının yanında bireylerin üretim süreçleri konusunda bilinçlendirilmesine olanak sağlayan bir süreç olması gerektiğini belirtmiştir.191. Neo Klasik iktisatın kurucusu olarak görülen A.

Marshall ise eğitimi milli yatırım olarak nitelendirmiş ve bütün sermayenin en değerlisinin insana yapılan yatırım olduğunu belirtmiştir192. Keynesyen teoride ise eğitim yarı kamusal mal olarak görülmüş ve sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak eğitim harcamalarının devlet tarafından yapılması gerektiği savunulmuştur193.

T. W. Schultz, 1961 yılında yayınladığı çalışmasında mevcut iş gücü, beceri ve bilgide eksiklikler olsa bile fiziki geleneksel sermaye ile ekonomik büyümede sınırlı bir artış sağlanabileceği ancak beşeri sermayeye yatırım yapmadan, modern sanayi ve modern tarımın nimetlerinden faydalanmanın mümkün olmadığını savunmuştur194. Edward Denison 1910-1960 yılları arasında ABD’nin milli gelirindeki artışda üretim faktörlerinin katkısını belirlemek için bir çalışma yapmış işgücü sayısındaki ve fiziki

189 Mutluer, a.g.e, ss. 122-123

190 Mutluer, a.g.e, s. 98

191 Mustafa Kale, İmray Nur, “Karl Marx ve Marksist Teori Açısından Eğitim ve Toplumsal Cinsiyet”, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13(1), Haizaran 2016, s. 52

192 Savaş, a.g.e, 1974, s. 255

193 Afşar, a.g.e, s. 67

194 Theodore W. Schultz, “Investment in Human Capital”, The Amerikan Economic Review, 51(1), March 1961, ss. 2-17

sermayedeki artışların GSMH’daki artışı açıklamadığını farketmiştir. Denison’nın analizleri ABD ekonomisinde 1930-1960 yılları arasındaki büyüme oranının %23’ünü işgücü eğitim seviyesindeki artıştan kaynaklandığını göstermiştir195. Günümüzde beşeri sermaye bilimsel ve teknolojik bilginin hem üreticisi hem de transferi ve kullanımının en önemli aracıdır. Araştırma ve geliştirmeye ayrılan mali kaynakların katma değere dönüşmesinde en önemli belirleyicisi insan kaynağıdır196.

Gelir eşitsizliğini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu sebepten dolayı eğitimin gelir dağılımı üzerindeki etkisini saptamak son derece güçtür. Ancak yapılan çok sayıdaki teorik ve ampirik çalışmada eğitimin gelir dağılımındaki adaletsizliği giderebileceği yönünde güçlü kanıtlar mevcuttur. Pigou gelirin büyüklük dağılımı ile ilgili incelemelerinde toplumda kişilerin fiziki ve akli yeteneklerinin dağılımının normal olduğuna ilişkin kanıtlar varken kişisel gelir dağılımının çarpık olduğunu saptamıştır.

Bu çelişki teoride Pigou Paradoksu olarak anılmaktadır. Gelir dağılımındaki bu çarpıklıkların nedenleri birçok iktisatçı tarafından açıklanmaya çalışılmıştır. Bu açıklamalardan ilki mülk gelirlerinin varlığı ve bunların belli kişi veya gruplarda toplanmış olmasıdır. Fakat mülk gelirleri gelir dağılımından çıkartılsalar bile çarpıklığın büyük ölçüde devam ettiği görülmüştür. İkinci açıklama ise, şans faktörüdür. Üçüncü açıklama ise, fiziki ve akli yeteneklerin normal dağılımına karşılık sonradan kazanılmış yeteneklerin dağılımındaki çarpıklıktır. Başka bir ifade ile beşeri sermayenin varlığıdır197. Eğitimin yaygınlaştırılması orta vadede yükselen gelir adaletsizliğini gidermede önemli bir politika aracı olarak görülmektedir. Eğitim sadece milli gelir artışı için değil aynı zamanda yoksulluğun nesillere yayılan etkisini ortadan kaldırmak ve gelecekteki gelir adaletsizliklerinin önüne geçmek için önemli bir araçtır. Eğitimin etkin hale getirilmesi gelir dağılımındaki adaleti sağlamak için kullanılan diğer mali araçlara (doğrudan gelir desteği gibi) daha az ihtiyaç duyulmasını sağlayacaktır198.

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin en önemli nedenlerinden biri eğitim hizmetlerindeki dağılımın eşitsiz olmasıdır. Fırsat eşitliği sağlanamadığı durumda gelir

195M. Woodhall, “Eğitim Ekonomisi: Toplu Bir Bakış”, Eğitim Ekonomisi Seçilmiş Yazılar, Çev. Yüksel Kavak, Berrin Burgaz, Ankara: Pegem Yayın No: 14, 1994, s. 6

196 Özsağır, a.g.e, s. 225

197 Alkan, a.g.e, 2006, s.205

198 David Coady and Allan Diziali, IMF Working Paper, Income Inequality and Education Revisited:

Persistance Endogeneity and Heterogeneity, WP/17/126, 2017, s. 3

dağılımının adil hale gelmesi zorlaşmaktadır199. Fırsat eşitliğinin engellenmesi, yoksul ve orta sınıflar için eğitim yatırımlarının yavaşlaması gelir dağılımında adaletsizliğe neden olmaktadır. Bu durum sadece en yoksul yüzde 10’luk kesimi değil gelir dağılımında alt yüzde 40’lık dilimde kalan herkesi etkilemektedir200. Yapılan bazı çalışmalarda eğitime daha fazla kaynak ayıran ülkelerin gelir eşitsizliğini azaltmada daha başarılı oldukları görülmüştür. Kamu eğitim harcamalarının gelir eşitsizliğini azaltmadaki etkisi OECD ülkelerinde daha güçlü iken az gelişmiş ülkelerde daha yavaş ilerleyen bir etkiye sahiptir201. Eğitim bireylerin becerilerini ve gelirlerini arttıran önemli bir faktördür. Dolayısıyla eğitim politikaları gelirlerdeki mevcut ve gün geçtikçe genişleyen farkları gidermekte önemli bir potansiyele sahiptir202. Kamu harcamaları gelire yapılan doğrudan destekler ile gelir dağılımındaki adaletsizliği dengeleyebilir.

Ancak eğitim harcamaları yoluyla eğitim kalitesi yükseltilirken insan sermayesi stoku arttırılarak daha yüksek ve daha eşit bir gelire toplumun kavuşturulması mümkündür.

Daha iyi eğitilmiş bir toplumun kamu harcamalarının etkinliğini arttığı ve gelir dağılımını düzenlemede olumlu etkisi olduğu açıktır. Çünkü daha eğitimli bir toplumun politik süreçleri de takip ve kontrol etmesi daha kolay olabilir203. Avrupa’nın 7 ülkesi (Belçika, Almanya, Yunanistan, İtalya, İrlanda, Hollanda, İngiltere) için yapılan bir çalışmada eğitim için verilen tüm destekler (nakdi ve ayni) biraraya getirildiğinde gelir dağılımında en yoksul kesimin harcanabilir gelirinde İrlanda’da %33, Belçika’da %30, İtalya’da en az %15 oranında bir artış olduğu gözlenmiştir. Gini katsayılarında ise %5-11 arasında gerileme gözlenmiştir. En büyük etkiler ise orta öğretim ile ilgili transferlerde oluşmuştur204. Eğitimin daha eşit dağılması ve elde edilen kazanımların yüksek olması gelir dağılımındaki adaleti sağlamada etkin rol oynadığı

199 Savaş, a.g.e, s. 260

200 OECD, Inequality and Inclusive Growth Policy Tools to Achieve Balanced Growth in G20 Economies, October 2015, s. 5

201 Kevin Sylwester, “Can education expenditures reduce income inequality?”, Economic of Education Review, 21, 2002, s.49

202 P. S. Martin ve P.T. Pereira, “Does education reduce wage inequality? Quantile regression evidence from 16 countries”, Labour Economics, 11, 2004, s. 356.

203 Antonio Afonso, Ludger Schuknecht, Vito Tanzi, “ Income distribution determinants and public spending efficiency”, JEcon Inequal, 8, 2010, s. 368

204 Tim Callan, Tim Smeeding ve Panos Tsakloglou, “ Distributional effects of Public Education Transfers in Seven European Countries”, ESRI Working Papers, No: 207, September 2007, s. 18

düşünülmektedir. Politikaların hedefi eğer gelir eşitsizliğini azaltmak ise öncelikle eğitim eşitsizliğine yönelinmesi gerektiği vurgulanmaktadır205.

Bazı çalışmalar ise eğitimin uzun vadede gelir eşitsizliğini dengelese bile kısa vadede etkisinin olmadığını iddia etmiştir. Eğitimin kalitesi her birey için aynı olsa bile gelir eşitsizliğinin birkaç kuşak boyunca devam etme ihtimali olduğu ileri sürülmüştür.

Çünkü eğitim konusunda kamu politikaları kadar kişilerin kendi tercihleri de önemlidir.

Geliri yüksek kesimlerin diğerlerine oranla daha iyi okul bölgelerini tercih etmeleri bunun kanıtıdır206. Asya ve Pasifik ülkeleri için yapılan çalışmada ise eğitim düzeyi ve eğitim eşitsizliğinin gelir dağılımı üzerindeki etkisi incelenmiş ve eğitim düzeyinin yüksek olması gelir dağılımını olumlu yönde etkilerken, eğitim fırsatlarındaki eşitsizliğin gelir dağılımını olumsuz etkilediği sonucuna varılmıştır. Ayrıca bu modele gelir değişkenleri bağımsız değişkenler olarak dahil edildiğinde Kuznet’in ters U eğrisinin bu ülkeler için geçerli olduğu görülmüştür207. İslam ülkeleri için yapılan son çalışmalarda ise, ilk ve orta düzeydeki eğitimin gelir eşitsizliğini azaltırken üniversite eğitiminin gelir eşitsizliğini arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Üniversite eğitiminin kişilerin mali kapasitesini arttırıp uzmanlık yaratması nedeniyle gelir dağılımı üzerindeki etkisinin olumsuz olabileceği düşünülmektedir. Kuznet’in ters U hipotezi İslam ülkeleri için de onaylanmıştır208.

IMF’nin 2017 yılında yayınladığı raporda eğitim ve gelir eşitsizliği arasındaki ilişki iki zaman aralığı şeklinde incelenmiş ve tüm dünya ülkeleri için sonuçlar değerlendirilmiştir. 1990-2005 yılları arasında gelir eşitsizliği eğilimleri bölgelere göre önemli ölçüde değişmiştir. Tüm dünyada eğitim eşitsizliklerindeki düşüşler gelişmiş ekonomilerde ve yükselen ekonomilerde 1,5 puan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ekonomilerinde 4,8 puanlık bir düşüşe kadar gelir eşitsizliğini azaltmıştır. Ancak eğitim seviyesindeki artışlar tüm bölgelerde gelir eşitsizliğini 1,5- 2,2 puan arasında arttırmıştır. Bu sonuçlar eğitim yatırımlarının gelir dağılımında adaleti sağlamada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. 2005-2025 yılları için yapılan tahminler ise

205 Jose De Gregorio, Jong-Wha Lee, “Education and Income Inequality: New evidence from cross country data”, Review of Income and Wealth, 48(3), 2002, s. 413

206 Gerhard Glomm ve B. Ravikumar, “ Public education and income inequality”, European Journal of Political Economy, 19, 2003, s. 298

207 Kang H. Park, Education, Globalization and Income Inequality in Asia, ADBI Working Paper Series, May 2017, s. 16

208 Abolfazl Shahabadi, Morteza Nemati, Seyed Ehsen Hosseinidoust, “ The effect of education on income inequality in selected Islamic countries”, IJAPS, 14(2), 2018, s. 73 .

gelişmiş ülkeler hariç dünyanın çoğu bölgesinde eğitim çıktılarındaki değişikliklerin gelir eşitsizliğini azaltacağı yönündedir. Eğitim eşitsizliklerindeki sürekli düşüş gelir eşitsizliğini azaltırken eğitim seviyesindeki artış gelir eşitsizliğini artırması beklenmektedir. Ancak her iki etkinin de bir önceki döneme kıyasla daha küçük olacağı tahmin edilmektedir209. Türkiye için yapılan çalışmada TÜİK’in 2008 yılı Hane Halkı Bütçe Anketi verileri kullanılarak farklı eğitim kademelerinin gelir dağılımı üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Gelir dağılımındaki adaleti bozucu en yüksek etki ilkokul düzeyinde eğitim alan grup olduğu sekiz yıllık kesintisiz eğitim düzeyinde bozucu etkinin daha zayıf olduğu saptanmıştır210.

Eğitim temel bir insan hakkı olmasının yanında doğru politikalar ile toplumsal yaşamda varolan birçok problemin çözümünde kullanılabilecek bir araçtır. Bireyler için eğitim, insan sermayesini güçlendirir, ekonomik fırsatları artırır, sağlığı teşvik eder, etkili seçimler yapma kabiliyetini geliştirir. Toplumlar için ise eğitim ekonomik fırsatları arttırırken , sosyal hareketliliği genişletir, kurumları daha etkili mekanizmalar haline dönüştürebilir. Yüksek düzeyde eğitim okul başarısının ötesinde daha gelişmiş bir finansal kabilliyet ve daha iyi sağlık anlamına gelmektedir. Yoksul çocuklar daha iyi öğrenme çıktıları olan toplumlarda yetiştiklerinde gelir dağılımının daha adil olma ihtimali yükselmektedir211 .