• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. KONU İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER VE ALANYAZIN

2.2 Down Sendromu

2.2.4 Down sendromlu bireylerin gelişimsel özellikleri ve yaşam boyu seyri

2.2.4.4 Down sendromu olan bireylerde motor ve duyusal gelişim

2006).

2.2.4.4 Down sendromu olan bireylerde motor ve duyusal

gelişim

Down sendromlu yenidoğan ve erken çocukluk dönemindeki çocukların çoğunda normal motor gelişimde gecikmeler görülmektedir. Özellikle yaşamın ilk yıllarında hipotoni, hiperfleksibilitesi (artmış hareket açıklığı), anormal hareket paternleri gözlenen özellikleridir (Fidler, Hepburn, Mankin & Rogers, 2005a). İlerleyen yaşlarda motor problemler kalıcı olmaktadır (Jobling, 1998), zayıf kas gücü, artan hiperfleksibilite, düzensiz sarsak hareketler gözlenir (Fidler, 2005b).

Yapılan çalışmalarda Down sendromlu bireyler normal gelişen bireylere göre düşük kas tonusuna, motor planlama ve dengede yetersizliklere sahiptirler. Down sendromlu bireylerin motor gelişim ve performansları bu faktörlere bağlı olarak açıklanmaktadır (Bruni, Cameron, Dua & Noy, 2010; Fidler vd., 2005a). Down sendromu olan çocuklarda özellikle oturma pozisyonu ve yürümede motor gelişim gerilikleri görülür. Down sendromlu çocukların normal gelişen çocuklara göre motor becerileri aynı oranda kazanamadıkları görülmektedir (Malak, Kostiukow, Krawczyk-Wasielewska, Mojs & Samborski, 2015). Down sendromlu çocukların

ince ve kaba motor gelişimleri mental retardasyonlu çocuklara göre de gecikmektedir (Connolly & Michael, 1986).

Down sendromlu bebekler yaşamlarının ilk aylarında diğer bebeklerden çok farklı değillerdir. Ancak dördüncü aydan sonra gecikmeler göstermeye başlarlar ve onikinci aydan sonra motor kazanımların yavaşlamasıyla bu gecikmeler belirginleşir (Kobal, 2003). Palisano, Walter, Russell, Rosenbaum, Gemus, Galuppi ve Cunningham (2001) yaptıkları çalışmada Down sendromlu bebeklerin 6 aya kadar dönme yapabilme olasılığını % 51, 12 aya kadar oturabilme olasılığını % 78, 18 aya kadar emekleme olasılığını % 34, 24 aya kadar yürüme olasılığını % 40, 5 yaşa kadar koşma, merdiven çıkma, zıplama aktivitelerini başarma olasılığını % 45-52 olarak belirlemişlerdir.

Down sendromlu çocuklar kronolojik yaşlarına göre değerlendirildiklerinde ince ve kaba motor becerilerde beklenen performansları göstermemektedirler. Motor gelişim geri kalmaktadır ancak normal motor gelişim basamaklarını takip etmektedirler. Özellikle ince motor beceriler yaşa göre daha yavaş kazanılmaktadır. Motor becerilerin kazanılmasında erken müdahale programları oldukça önemlidir (Aparicio & Balaña, 2009; Kobal, 2003; Spanoá, Mercuri, Randoá, Pantoá, Gagliano, Henderson & Guzzetta, 1999).

Motor gelişim basamaklarında gözlenen gecikmelerin Down sendromlu bebeklerdeki postural reaksiyonlarda (düzeltme, denge, koruyucu reaksiyonlar) gözlenen anomalilerle ilişkisi gösterilmiştir (Haley, 1986).

Yapılan çalışmalar göstermektedir ki, duyusal gelişim ve cevaplar Down sendromlu çocukların davranışları ve günlük yaşam aktivitelerini etkilemektedir (Bruni vd., 2010; Uyanık, Bumin & Kayıhan, 2003; Jobling, 1998).

Malak vd., (2015) yaptıkları çalışmada Down sendromlu çocuklarda ayakta durma kazanımını 3 yaş altı çocuklarda % 10, 3-6 yaş aralığında % 95, 3 yaş altı çocuklarda yürüyebilme oranı % 10, 3-6 yaş arasında % 95 olarak göstermişlerdir.

Down sendromlu çocuklar hipotoni, eklem hipermobilitesi, azalmış derin tendon refleksi, ilkel reflekslerin sürmesi, denge reaksiyonları ve reaksiyon zamanında gecikme gibi gözlenen ve ölçülen motor özellikler gösterirler. Bu motor özelliklere bağlı olarak gelişim gecikebilmektedir. Down sendromlu çocuklarda genel olarak el-göz koordinasyonu, lateralizasyon, hız, reaksiyon zamanı, denge ve görsel motor kontrolle ilgili problemler görülür (Uyanık & Kayıhan, 2010).

Down sendromlu çocukların duyu bütünlüğü ile ilgili yapılan çalışmalarda normal gelişim gösteren çocuklara göre farklılık ve gecikmeler görülmektedir. Down sendromlu çocuklarda normal motor gelişimin gecikmesi duyusal deneyimlemeyi sınırlandırmakta bunun sonucu olarak duyu bütünlüğü bozulmaktadır (Bruni vd., 2010; Subramaniam, 2009; Fidler vd., 2005a; Uyanık vd., 2003). Bruni vd.’nin (2010) 3-10 yaş arası Down sendromlu ve normal gelişim gösteren çocuklarla yapmış oldukları araştırmada Down sendromlu çocukların özellikle düşük enerji- güçsüzlük gösterdiklerini bulmuşlardır. Down sendromlu çocukların daha fazla duyusal uyarana ihtiyaç duyduklarını (ellerini ya da objeleri ağızlarına götürme, uygunsuz dokunma/yalama yapma, diş gıcırdatma şeklinde kendini gösteren) ve işitsel filtreleme alanlarında farklılık gösterdiklerini belirtmişlerdir.

Down sendromlu bireylerin okul yaşamını, oyun oynamasını, günlük yaşam aktivitelerini olumsuz olarak etkileyen bir diğer sorun düşük praksis performanslarıdır. Praksis hareketin planlanması, yürütülmesi ve sürdürülmesidir. Erken praksis becerileri normal gelişim gösteren çocukların yaşamlarının ilk yılında bir objeyi yakalamaya çalışırken planlamakla başlar. Daha sonra dişlerini fırçalamak, yemek yemek gibi günlük yaşam aktiviteleri için gereklidir. Bu beceriler çocuğun ileriki yıllardaki bağımsızlığı için çok önemlidir. Down sendromlu çocuklardaki kötü praksis, yemek yemek için gerekli oral motor becerileri gerçekleştirmede problemlerden, sarsak ve yavaş yürümeye kadar geniş bir alanda yaşam kalitesini etkiler (Fidler vd., 2005a).

Down sendromlu çocuklarda el-göz koordinasyonu, denge, sağ-sol ayırt etme, üst ekstremite hızı ve becerisi, görsel-motor aktiviteler ve reaksiyon zamanı alanlarında yetersizlikler görülür (Connolly, Morgan, Russell & Fulliton, 1993).

Bir insanın tükrüğünün ya da yemek yemesi esnasında çiğnenmiş yiyeceğin ağızdan mideye geçmesi 20’den fazla kasın koordineli bir şekilde çalışması ile gerçekleşir (Reilly, Skuse, Mathisen & Wolke, 1995). Down sendromunda anatomik ve fizyolojik farklılıklardan dolayı oral motor beceri gerektiren beslenme, yeme, içme ve konuşma işlevleri etkilenmektedir. Down sendromlu bireylerde beslenme, yeme ve içmeyi etkileyen yapısal ve fizyolojik özellikler; küçük ağız boşluğu, sert damak anomalisi, maloklüzyon (kötü kapanış), temporamandibular eklem ligamanlarının laksitesi, küçük ağız boşluğunda dilin pozisyonu, dil, dudak, sert damak ve çene bölgesi kaslarının hipotonusu, dilin nöromusküler anormalliği, açık ağız postürü, dil hareketlerinin nöromotor kontrol zayıflığı, ağız solunumu, çiğneme güçlükleri, diş gıcırdatma sayılabilir (Kumin & Bahr, 1999).

Down sendromlu infantlarda özellikle hipotoni ve küçük ağız boşluğu sıklıkla beslenme problemlerine neden olur. Düşük kas tonusu emmeyi olumsuz yönde etkiler. Likitlerin ağız dışına akmasına neden olur. Normal gelişim gösteren yenidoğanlarda dil genellikle oluk formundadır ve likitlerin ağız gerisine ağız gerisine taşınmasını sağlar ve emme sırasında bir ağız tıkacı gibi görev yapar. Down sendromlu yenidoğanlarda ise emme sırasında hipotoniye bağlı olarak dil düz şekildedir. İlerleyen aylarda dil hareketlerinin yetersiz kontrolü öğürme, kusma ve artan gıda kıvamını reddetmeye sonuçlanır. Down sendromlu çocuklar belirli gıda kıvamlarında (püre, yarı katı, kraker gibi) zorluk yaşabilirler. Beslenmeye başlamada gecikmiş ağız açılması, yetersiz dudak kapama, yutmanın oral fazında aritmik sıralama, bolusun ağız içinde transferi boyunca kötü kontrolü, yetersiz cene stabilizasyonu ve çene hareketlerini derecelemede zorluklar diğer güçlükler olarak sayılabilir (Kumin vd.,1999).

Down sendromlu çocuklarda oral duyarlılık artmış (hipersensitivite) ya da azalmış (hiposensitivite) olarak görülebilir. Oral hipersensitivite özellikleri yaşına

uygun gıda kıvamlarını reddetme, gıdanın tadı, sıcaklığı, kokusuna göre kabul edilmemesi, seçici yeme, ağız kenarlarına ya da ağız içine dokunulduğunda hoşlanmama, abartılı aşırı tepki verme, hiperaktif öğürme, diş fırçalamaya karşı isteksizlik, yaşına uygun olarak ellerini ya da oyuncaklarını ağzına götürmeme şeklindedir. Oral hiposensitivitenin özellikleri ise dudaklarındaki yiyeceği fark edememe ya da çok az farkında olma, ağzı çok doldurma ve yiyeceği ağız içinde uzun süre tutma şeklindedir (Kumin vd., 1999).

Down sendromlu çocukların görsel uzaysal algısı, sözel işlemleme becerilerinden daha iyi olduğu belirtilmektedir (Fidler, 2005b).