• Sonuç bulunamadı

2. İKTİSADİ BÜYÜME KAVRAMI VE İKTİSADİ BÜYÜME

2.6. İktisadi Büyümeyi Açıklamaya Yönelik Modeller

2.6.2. İktisadi Büyümeyi Açıklamaya Yönelik Modern Yaklaşımlar

2.6.2.1. Birinci Nesil Büyüme Modelleri

2.6.2.1.2. Domar Büyüme Modeli

Harrod modelinde olduğu gibi Domar da, yatırımların hem gelir arttırıcı hem de üretim kapasitesini arttırıcı yönü (yatırımların dual olma yönü) üzerinde durmuştur. Domar modelinin temel amacı, tam istihdam düzeyinde dengeli büyümenin koşullarını araştırmak ve büyüyen bir ekonomide gelir artışı ve kapasite artışını dengede tutmaktır. (Domar, 1946: 138; Acar, 2008: 89). Bu durumda enflasyon ve işsizlik ortaya çıkmamakta ve dengeli büyüme gerçekleşmektedir.

Domar modelinin temel varsayımları aşağıdaki gibidir (Domar, 1946: 137- 138);

 Ekonomide fiyatlar genel düzeyi sabittir.

 Ekonomide kamu harcamaları yoktur.

 Tasarruf ve yatırım aynı dönemdeki gelire bağlıdır ve net değerlerdedir.

 Ekonomi dışa kapalıdır.

35

 Ekonomide gecikmeler söz konusu değildir.

 Ekonomi tam istihdam denge noktasındadır.

Modelde yatırımların gelir arttırıcı ve kapasite arttırıcı yönü aşağıda gösterilmiştir.

Gelir Artışı Kapasite Artışı

s

I.1

I .p

Keynesyen sistemde yatırımlar sadece gelir artışı ortaya çıkaran bir araç olup, bu sistemde yatırımların üretken kapasite arttırıcı etkisi hesaba katılmamaktadır (Domar, 1946: 139). Ancak, Domar modelinde yukarıda da ifade edildiği gibi yatırımların kapasite arttırıcı etkisi de modeldeki yerini almıştır. Yatırımların gelir arttırıcı etkisi, yatırımlardaki artış (ΔI) ile çarpan katsayısının (1/s) birbiriyle çarpımı şeklinde ifade edilmiştir. Yatırımların kapasite arttırıcı etkisi ise, yatırım düzeyiyle (I), sermayenin sosyal verimliliği (p) katsayılarının çarpımıyla gösterilmiştir. Burada sermayenin sosyal verimliliği (p), yalnızca yeni yatırımın yol açtığı net hasıla artışını değil, yeni yatırımların ekonomi üzerindeki tüm etkisini dikkate almaktadır (Acar, 2008: 90).

Modelde net yatırım, üretim kapasitesinde artışa yol açarken gelir artışına yol açmamaktadır. Yatırımların gelir arttırıcı etkisinin ortaya çıkabilmesi için, dönem içindeki net yatırımın bir önceki dönemde yapılan net yatırımdan büyük olması gerekmektedir (Taban, 2011: 75).

Domar modelinde ekonominin tam istihdam düzeyinde dengeli büyüyebilmesi için, yatırımların gelir arttırıcı etkisiyle kapasite arttırıcı etkisinin birbirine eşit olması gerekmektedir. Buna göre;

36 gelir kapasite

Y

Y



s I p I.  .1 (9) ps I I .   (10)

Yatırımların artış oranı, yatırımların sosyal verimliliği ile marjinal tasarruf eğiliminin çarpımıyla gösterilmiştir. Buradan hareketle aşağıdaki Denklem 11’e ulaşılabilir. ps I I Y Y g      . (11)

Denklem 11’de yer alan yatırımların sosyal verimliliği katsayısı (p), sermaye hasıla oranının tersidir (p = 1/k). Dolayısıyla yatırımların sosyal verimliliğinin sabit kabul edildiği durumda, Harrod modelinde olduğu gibi Domar modelinde de büyüme oranını (g) belirleyen faktör tasarruf oranıdır (s).

Son olarak Domar (1946: 147)’a göre, firmanın yaptığı yatırım daha fazla sermaye kullanımı ve daha az emek kullanımına yol açmaktadır. Tüm ekonomi açısından değerlendirildiğinde, daha fazla yatırım yapmak yine daha çok sermaye kullanımı anlamına gelirken, daha az emek kullanımı anlamına gelmemektedir. Gelir artışı sürdükçe her iki faktörde istihdam edilecektir.

37

2.6.2.1.3. R. Harrod ve E. Domar’ın Büyümeye Yönelik Yaklaşımlarının Değerlendirilmesi

Harrod ve Domar’ın yaklaşımları incelenirken genel olarak açıklandığı gibi, her iki yaklaşımda da büyüme sürecinin açıklanmasında merkezi rol oynayan kavram yatırımdır. Yatırım konusuna bakışta Harrod ve Domar arasında farklılıklar bulunmaktadır. Domar’ın analizi geleceğe dönüktür. İçinde bulunulan dönemde yapılan yatırımın geleceğe dönük ya da dönemler itibariyle üretim kapasitesinde meydana getireceği artışlar dikkate alınmaktadır. Harrod’un analizi ise geçmişe dönüktür. Harrod’ın yaklaşımında dengeli büyüme şartı, önceki dönem gelirine göre planlanan yatırımların içinde bulunulan dönemdeki tasarruflara eşit olmasıdır (Berber, 2011: 111).

Her iki yaklaşımda da, yatırımlardaki artış gerekli veya uygun büyüme oranından farklı olduğu durumda ekonomi durgunlukla veya enflasyonla karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle Harrod ve Domar, dengenin devamı için yalnızca tek bir yatırım artış oranı bulunduğunu kabul etmişlerdir (Taban, 2011: 79). Bu durum, bıçak sırtı denge olarak ifade edilmektedir.

Harrod ve Domar, iktisadi büyüme konusundaki önemli katkılarının yanında pek çok hususta da eleştiriye uğramışlardır. Bu yaklaşımlara yöneltilen eleştiriler şu şekilde özetlenebilir (Berber, 2011: 111-112);

 Her iki model de, tasarruf eğilimi, sermaye/hasıla oranı ve sermayenin verimliliği gibi hesaplanması zor kavramlar üzerine kurulmuştur.

 Ekonominin tamamını temsil eden sermaye/hasıla katsayısının dikkate alınması yanıltıcı sonuçlara yol açabilecektir.

38

 Sermaye/hasıla oranının kısa ve uzun dönemde sabit kabul edilmesi faktörler arasında ikame olmadığı ve teknolojik gelişmenin yaşanmadığını ifade etmektedir. Bu da gerçekçi bir varsayım değildir.

 Üretim artışı sağlayan tek faktör sermaye olup, emek ve teknolojinin üretim artışına katkısı hiç yoktur.

Harrod ve Domar’ın yaklaşımlarına yöneltilen en önemli eleştirilerden biri, yukarıda da değinildiği gibi üretim faktörleri arasında ikamenin olmamasıdır (Sato, 1964: 380). Bu modellerde üretim fonksiyonunun aşağıdaki gibi olduğu kabul edilmektedir (Brenson, 1995: 572);        l L k K Q t t t min , (12)

Dengeli büyümenin koşulu Kt/k = Lt/l ‘dir. Solow (1988: 308)’a göre, Harrod ve Domar modellerinin önemli bir diğer eksikliği de, büyüme oranının n katına çıkarılması için tasarrufların da n katına çıkarılması gerektiğini kabul etmesidir. Fakat, beklenen (ex-ante) tasarruflar n katına çıktığında gerçekleşen (ex-post) tasarruflar n katına çıkmayacaktır.

Harrod ve Domar’ın yaklaşımları sonraki süreçte kalkınma iktisatçılarının da yakın ilgisini çekmiştir. Bu çerçevede büyüme oranının tasarruf oranıyla pozitif ilişkili olması, kalkınma iktisatçılarını az gelişmiş ülkelerin kendi kendini sürdüren bir büyüme yoluna girmesi için özel tasarrufların nasıl yükseltileceği konusunu anlamaya yoğunlaştırmıştır (Snowdon and Vane, 2012: 531). Ancak, kalkınma iktisatçılarının bu ilgisine rağmen modeller daha çok Batılı ülkelerin büyüme meseleleri üzerine formüle edilmiştir (Taban, 2011: 79). Çünkü, bu iki yaklaşımda büyümenin temel belirleyicisi sermaye faktörüdür ve sermaye faktörü de az gelişmiş ülkeler için kıt bir faktördür.

39

Sonuç olarak, Harrod ve Domar’ın iktisat teorisinde büyüme konusunu tekrar canlandırmaları övgü almalarına yol açarken, büyümeyi yalnızca sermaye artışına bağlı bir olgu olarak ifade etmeleri de bir o kadar eleştirilmelerine yol açmıştır. Özellikle sonraki bölümde incelenecek olan Neoklasik (Solow) büyüme modelinden itibaren, büyümenin yalnızca sermaye miktarına bağlı olmadığı, bunların dışındaki pek çok değişkenin de (dışsal veya içsel olarak kabul edilen teknoloji, beşeri sermaye, kurumlar vb.) büyümeyi belirlediği ortaya konulmuştur.