• Sonuç bulunamadı

2.3. Dialetizmin Gerekçelendirilmesi

2.3.1. Mantıksal Paradokslar

2.3.1.1. Semantik Paradokslar

2.3.1.1.1. Doğruluk Değer Boşlukları

Tarski koşullarından üçüncüsünü reddetmenin bir yolu, doğruluk değer boşlukları (İng. Truth Value Gaps) olduğunu savunmaktır. Doğruluk değer boşluklarını savunmak, bazı önermelerin ne doğru ne de yanlış doğruluk değerini alamadığını iddia etmektir. Biçimsel olarak ifade edecek olursak, bir α önermesi için hem α ‘nın hem de ¬α’nın doğru olamadığı görüşüdür. Doğru ve

60

yanlış dışında üçüncü bir halin kabul edilmesi durumunda değer alamayan ifadeler çelişkilere yol açamayacaklardır. Çünkü çelişkiler, α∧¬ α şeklinde ifade edilen ve önermenin çelişik iki doğruluk değer alması sonucu ortaya çıkan durumlardır. Çelişkilerin doğruluk değeri almadığını ifade etmek de çelişkileri ve dolayısıyla dialetizmi engellemektedir. Priest’in bu tür argümanlara yaklaşımı öncelikle onların çelişkilere gerçekten çözüm olup olmadıklarını incelemek adına söz konusu argümanı kabul etmek ardından dialetizmi engelleyip engellemediklerini incelemektir.

Priest, doğruluk değer boşluklarına genel bir isim vererek esasında bu görüşlerin doğruluk değeri atfedilemezliği (İng. Valueless) savunduğunu belirtmiştir. Bunun da iki şekilde karşımıza çıktığını, bunlardan ilkinin; bazı ifadelerin üçüncü bir hal olarak ne doğru ne yanlış doğruluk değerini aldığı anlayışı olduğunu, ikincisinin ise; bazı cümlelerin herhangi bir şey ifade etmediği yani doğruluk değeri almasını mümkün kılacak anlamının bulunmadığını ifade eden anlayış olduğunu aktarmıştır.134 İki görüşü de kapsayacak şekilde doğruluk değer boşluklarını taşıdığı iddia edilen ifadelere doğruluk değeri atfedilemez ifadeler denilecektir.

Doğruluk değeri atfedilemez olan ifadelerin Tarski şemasının 3. İlkesini ihlal ederek paradoksları çözdüğünü söyleyebilmek için, öncelikle neden o ifadelere değersiz dediğimizi göstermemiz gerekmektedir, aksi halde çözüm temelsiz olacaktır. Bunu göstermek için de öne sürülen temel iki görüş bulunmaktadır. Bunlardan ilki; paradoksal ifadelerin kategori hataları olduğunu bu yüzden de doğruluk değeri atfedilemez olduğunu savunan görüştür. Robert L. Martin bu görüşü savunmaktadır. Ona göre önermelerin ifade edildiği dil seviyeleri arasında bir ayrım yapılması gerekmektedir ve her önerme ancak bir dil seviyesinde bulunmalıdır. Yalancı paradoksu gibi kendine gönderimde bulunan paradokslar iki dil seviyesinde bulunduğu için kategori hatası olarak görülmelidir. Söz konusu paradokslardaki, özneler “bu cümle” gibi kendine gönderimde bulunacak şekilde ifade edilirse bu ifadelere doğruluk değeri

134 Priest, In Contradiction, s. 13.

61

atfedilemezdir.135 Priest’e göre bu gerekçelendirme ad hoc hükmündedir. Çünkü neden değer atfedilemeyeceğinin makul bir açıklaması verilmemiştir. İstenmeyen bir sonuç olan paradokstan kaçınmak için onları kategori hatası olarak nitelendirmek ancak ad hoc sayılabilirdir.136 Priest’in ele aldığı ikinci görüş ise Gilbert Ryle tarafından savunulan, paradoksal cümlelerin bir şey ifade etmediğini savunan görüştür. Bu görüşe göre bir ifadeye doğruluk değeri atfedebilmek için onun bir temeli olması gerekir. Söz konusu değer alamayan paradokslar bu temelden yoksun oldukları için anlamsızdırlar ve dolayısıyla doğruluk değeri atfedilemezdirler.137 Ancak Priest’e göre söz konusu paradoksal cümleleri doğal dil içerisinde anlamaktayız hatta bu cümleleri kullanarak konuşabilmekteyiz. Bu paradoksal ifadeler doğal dilimizin içerisinde mevcuttur ve onlara anlamsız diyerek dilin dışarısına itmek Martin’in argümanında olduğu gibi ad hoc hükmündedir.138 Gerçekten de paradoksal cümleleri doğal dil içerisinde duyduğumuz zaman bunlar anlamsızdır demek yerine üzerine düşünmeye başlarız çünkü paradoksların da belirli bir anlam taşıdığını naif olarak kavrayabilmekteyizdir.

Priest, bu argümanların ad hoc hükmünde olduğunu belirttikten sonra, doğruluk değeri atfedilemez ifadeler olduğunu kabul etsek dahi paradoksal ifadelerin onlardan olmadığını göstermeye çalışmıştır. Bunu anlamak için öncelikle şu ikiliyi inceleyelim:

• Bu cümle doğrudur ( 1 ) • Bu cümle yanlıştır ( 2 )

Birinci cümleye doğruluk atfettiğimizde ifade kendisini doğruya götürmektedir, ikinci cümleye doğrudur dersek ise bizi yanlı doğruluk değerine götürmektedir. Birinci örnekte ‘bu cümle’ ve ‘doğrudur’ ifadesi doğruluk değerini belirlemede yetersiz kalmaktadırlar. Yani az belirlemektedir, birinci

135 Robert L. Martin, “Toward a Solution to the Liar Paradox”, The Philosophical Review 76,

sayı 3 (Temmuz 1967): 279-311

136 Priest, In Contradiction, s. 14.

137 G. Ryle, “Heterologicality”, Analysis 11, sayı 3 (1951): 61–69. 138 Priest, In Contradiction, s. 14.

62

cümle ne doğrudur ne de yanlıştır. Böyle bir cümle doğruluk değer boşluklarına örnek verilebilir. İkinci cümlede ise fazla bir belirleme söz konusudur. Çünkü doğruyu yanlışa yanlışı doğruya taşımaktadır yani hem doğru hem yanlış olmaktadır. Bu yüzden doğruluk değeri bolluğuna (İng. Truth value glut) örnek verilebilir. Öyleyse iki ifade de belirli bir değer alınmaktadır ancak bu değerler ya fazla ya da eksik değerlerdir. Dolayısıyla bu ifadeler doğruluk değeri atfedilemez ifadeler değildir.

Priest öncelikle doğruluk değeri atfedilemez ifadeler olduğunu ileri sürenlerin argümanlarının güçlü olmadığını ortaya koymuş ardından böyle ifadelerin olduğunu varsaymamız durumunda dahi paradoksal ifadelerin doğruluk değeri alamayan ifadelerden olmadığını, fazla veya eksik doğruluk değeri alabildiklerini göstermiştir. Bu gelinen noktada doğruluk değer boşlukları ve değer bolluklarının paradokslara çözüm olduğu savunulabilir mi?

Değer boşlukları ve değer taşması durumları, ancak üçüncü halin olmazlığı ilkesinin ihmal edilebilmesiyle ortaya çıkmaktadır. Paradoksların çözümünün bu ilkeye dayandırılması bu ilkeyi içermeyen paradokslar ortaya çıktığı zaman geçersiz olacaktır ki buna örnek olarak Priest’in kullandığı paradoks, Berry Paradoksu’dur. Bu paradoksu kısaca şöyle ortaya koyabiliriz: İngilizcenin sınırlı sayıda dağarcığı vardır. Sınırsız sayılar olduğunu düşündüğümüzde, tanımlanması için en az 100 kelime gereken sayılar olduğunu düşünebiliriz. Bu sayıların en küçüğü ‘x’ olsun. Öyleyse “x, İngilizcede tanımlanması için en az 100 kelime gereken sayıların en küçüğüdür” gibi bir tanımlama yapılabilir. Görüldüğü üzere tanımlama yaklaşık on kelime kullanılarak yapılmış oldu.139 Bu paradoksal durumun ortaya çıkmasında üçüncü halin olmazlığı ilkesi kullanılmamıştır. Yalancı paradoksunda doğruluk ve yanlışlığın birbirini dışlayan olarak üçüncü hale imkân vermemesi paradoksa yol açmaktadır. Ancak Berry paradoksunda böyle bir durum söz konusu

139 Berry paradoksunun benzer bir örneği için bkz. Thomas Bolander, “Self-Reference”, The

Stanford Encyclopedia of Philosophy içinde, ed. Edward N. Zalta, Spring 2015 (Metaphysics Research Lab, Stanford University, 2015), https://plato.stanford.edu/archives/spr2015/entries/self-reference/.

63

değildir. Öyleyse dialetik mantığı savunanlar için kabul edilmesi gereken sonuç şudur ki; üçüncü halin olmazlığı ilkesinin ihmali ile paradokslara nihai bir çözüm getirilemez.

Şimdiye kadar Priest, T şemasının genel bir savunusunu vermiştir. T şemasının geçersiz olduğunu göstermek için, iki temel iddia öne sürülmüştür. Bunlardan ilki doğruluk değer boşlukları ve bollukları yoluyla T şemasının geçersiz olduğunu savunmaktır. Bu iddianın temelsiz olduğunu aktardığımız üzere gösterilmiştir. İkinci iddia ise, değer atfedilemeyen ifadelerin T şemasını geçersiz kıldıklarıdır. Priest doğruluk değeri atfedilemeyen ifadelerin varlığını savunabilmemiz için yeterli argümanların olmadığını öyle olsa bile paradoksların bu ifadelerden sayılmayacağını göstermiştir. Yine ikinci iddiaya yönelik Priest’in bir diğer eleştirisi doğruluk değeri atfedilemez ifadeler mevcut olsalar dahi onların Tarski şemasında kullanılan koşul eklemlerinde nasıl davranacaklarının belirlenmesi gerekliliğidir. Örnek olarak doğruluk değeri atfedilemeyen bir ifade olduğunu kabul ettiğimiz α için, “α↔Doğru” veya “α↔ Yanlış” benzeri ifadelerin nasıl sonuç verdiğini bilmemiz gerekmektedir. Aksi halde bu ifadelerin Tarski şemasını geçersiz kıldığını veya bozduğunu ifade etmek anlamsızdır. Öyleyse, doğruluk değeri atfedilemez ifadelere uygulanacak koşul eklemi gibi eklemlere uygun semantik koşullar belirtilmeden meşru bir şekilde T şemasının geçersiz olduğunu savunmak mümkün değildir.140

Sonuç olarak söyleyebiliriz ki aktardığımız, T şemasına veya doğrudan çelişkilere yönelik hamleler paradoksları ortadan kaldırmak konusunda yetersiz kalmaktadır öyle ki en nihayetinde yine Berry paradoksunda olduğu gibi çelişkilerle karşılaşılmaktadır. Semantik paradokslar söz konusu olduğunda öne sürülen bir diğer görüş hiyerarşi görüşüdür. Şimdi hiyerarşi görüşlerini incelemeye başlayabiliriz.