• Sonuç bulunamadı

3.1. Diyarbakır Su Kaynakları

3.1.2. Diyarbakır Sur Dışından Getirilen Sular

Diyarbakır’ın bilinen su ihale hattı, kesin tarihi belli olmamakla birlikte (1535) Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır (Fotoğraf-37). Şehre 14 km mesafede bugün Serap Güzeli Köyü diye bilinen ve Gözeli Mevkinde bulunan kaynaktır22.

Karacadağ’ın karlı doruklarından inip Kanuni Sultan Süleyman’a şifa vermiştir. Derler

20 Fakat Bedri Günkut suyun yerini yönünü karıştırarak Diyarbakır’ın kuzeybatı diliminde Hamravat

Suyunun surdan kente girdiği yere yakın olarak tanımlamaktadır.

21 Mustafa Akif Tütenk, “Hamravat suyolu, Urfa kapısından yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan Gözeli

Köyündeki derede kaynar. 1400 masuralık bir sudur. Bu derecede başka kaynaklarda vardır. Bu yüzden Gözeli denilmiştir. Ancak Hamravatın ki kadar güzel değildir. Cumhuriyet Döneminde çelik borular içine (Vali Nizamettin Bey Döneminde 1930) alındı ve tören yapıldı” (Yılmazçelik,1995,81-84)

22 Diyarbakır şehrinin 1867 yılında ziyaret eden Garden’a göre Hamravat suyu “...batı istikametinden ve

çok uzak mesafelerden bir suyoluyla gelmektedir. Bu yol birbirine iyice geçmiş ve çok muntazam yontulmuş taşlardan inşa edilmiştir. Şehre yaklaşınca 3,5 ile 4 kadem genişliğinde bir kantara üzerinden geçer. Bu kantara siyah volkanik taşlarla yapılmış ve 27 müstakil ayak üzerine oturmuştur. Birçok yarı yuvarlak kemerler meydana getirir. Rum ve Dağ kapı arasından şehre girer...‟

ki Sultan Süleyman burada iyileşince Yaradan’a şükretmiş ve o ünlü özdeyişini burada söylemiştir. “Âlem içre muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir

nefes sıhhat gibi”. Sultan, iyileşir iyileşmez de Diyarbakır valisi Bali Paşa’ya Karacadağ

Gözeli kaynaklarından boşa akan Hamravat Suyunun kente ulaştırılması emrini vermiş ve Mimar Sinan’ın Kastamonulu Kalfası Kasım Çelebiyi görevlendirerek inşasına başlatmıştır (Fotoğraf-38-39). Kanuni Sultan Süleyman’ın Diyarbakır’a yaptırdığı en büyük hizmetlerden biri de Hamravat Suyunun şehre getirilmesi olmuştur (Fotoğraf-40- 41).

Evliya Çelebi Hamravat Suyu için derki; “Eski bilginler, bu Hamravat suyu içine pamuk koyup sonra yine tartmışlardır. İstanbul’da Eski Saray kapısı önündeki biricik çeşme suyundan ıslanıp kuruyan pamuk ile, bu Diyarbekir Hamravat Suyunun pamukları beraber tartılmıştır. Bu kadar hafif sudur. Eğer pamuğu ağır olsa, acı olup faydasızlığına delalet ederdi. Bu Hamravat Suyu’nun safra, soda ve balgamı mahveylediği tecrübe ile malumdur. Hatta Osmanoğullarından İbrahim Han bu suyun vasıflarını duyunca, “Elbette bana Diyarbekir’den Hamravat Suyu gelsin!” diye hat-ı şerif ile dergah’ı ali kapıcı-başısı, memuren Diyarbekir’e gelmiştir. O zaman efendimiz Melek Ahmet Paşa, Kara-Amid Valisi idi. Paşa, padişah emrini görünce baş üstüne deyip, onar okka su alır, altı adet gümüşten ve altı kurşundan ve altı adet tutyadan ve altı adet çam boduçlarından, toplam olarak 24 adet gümgümlere sular doldurup ve ağızlarını mühürleyip, gelen kapıcıbaşıya on kese de ihsan verip teslim eyledi. On atlı kese dahi güm gümlerin masrafını çekip ılgar ile Hamravatı İbrahim Hana gönderdi. Allah’ın hikmeti bu soğuk saf su İstanbul’a girdiği gün, yeni padişahın tahta oturduğu gün olup, bu Hamravat Suyu, Sultan İbrahim’in oğlu Dördüncü Mehmet Han’a nasip olmuştur. 1056 Recep ayının on sekizinci Cumartesi günü, ikindiden sonra tahta oturduğu vakit, ilk olarak Hamravat Suyu içti. (Evliya Çelebi Seyahatnamesi,1970:127)

Diyarbakır şehrinin 1867 yılında ziyaret eden Garden’a göre Hamravat Suyu “...batı istikametinden ve çok uzak mesafelerden bir suyoluyla gelmektedir. Bu yol birbirine iyice geçmiş ve çok muntazam yontulmuş taşlardan inşa edilmiştir. Şehre yaklaşınca 3.5 ile 4 kadem genişliğinde bir kantara üzerinden geçer. Bu kantara siyah volkanik taşlarla yapılmış ve 27 müstakil ayak üzerine oturmuştur. Birçok yarı yuvarlak kemerler meydana getirir. Rum ve Dağ Kapı arasından şehre girer...” demiştir.

Hamravat Kemerinde su pişmiş topraktan borular (pöhrenk) ile sağlanmıştır. Suyun gözesinden tümsekler kazarak ve çukurlar doldurularak inşa edilmiştir. Pöhrenkler birbiri içine geçirilerek arasına su geçirmeyen türde katkılı kireç harcı ile doldurulmuştur23. 14 km. uzaklıkta olan Gözeli Köyünden getirilen Hamravat Suyunun

akım miktarı 24 saatte 8000 m3’tür. Hamravat Suyu bu mesafeden gelirken birçok

tünelden geçer ve Diyarbakır’a 2 km mesafede olan Bağlarbaşında yeryüzüne çıkar. Hamravatın yeryüzüne çıktığı bu mevki Diyarbakır’dan 30 metre kadar yüksektedir.

Hamravat Su Kemeri, 9. Burç ile 10. Burcun batısından kente girer. Toplamda 27 gözden oluşur. 4-5 metre yüksekliğindedir. Şimdiki vilayet karşısındaki Tekel Binasın’dan başlayarak Tekkapı’da yer alan Ziraat Bankasına kadar uzanmakta imiş (Tekin,1997;36). Evliya Çelebiye göre ilkin Ulu Camiye, sonra diğerlerine, hamamlara, hanlara ve evlere dağıldığını, İstanbul’da Eski Saray Kapısı yanındaki su ile denk olduğunu ve Kanuni’nin 1534’te kente getirildiği bilgisini almaktayız24.Tapu Sicil

Muhafızlığında, eski tapu defterleri üzerindeki araştırmada, Kanuninin bu su için vakıf kurduğu, İskender Paşa Konağı’na 30 camisine 15, hamamına 15 masura su verildiği, diğer evlere verilen suyun 1-3 masura arasında değiştiği bilgisini vermektedir (Beysanoğlu,1995:543).25 Adeta bir abide niteliğinde olan bu kantaralar 500 yıl şehre su

taşımış ancak; 1930-37 tarihleri arasında ortadan kaybolmuştur.

3.1.2.2. Kaynar Tepe Suyu (İbrahim Bey Suyu, Tala Suyu)

Diyarbakır’ın 10 km kadar kuzey batısında Demiryolu ve Karayolunun 2 km batısındadır. Payas Köyü istikametinde Tala/Kaynar mevkiinden getirilen İbrahim Bey

23Basri Konyar, "Osmanlı Arşivleri incelenmesine rağmen su kemerinin bina emiri hakkında bilgi

toplanamamıştır. Tüm giderlerini günü gününe işleyen, yapı niteliğini sağlayan, denetleyen birinin adının bulunamayışı bizi su kemeri ile ilgili bilgilerden yoksun bırakmıştır" diyerek Hamravat Suyu hakkında bize bilgi bırakmıştır.

24Basri Konyar da Beysanoğlu ile aynı görüşe katılmakta ve şunları eklemektedir: “Kanuni bu suyun

yayılan şöhretine alaka göstermekten fariğ olamadı. Mimar Sinan’ın kalfası Kastamonulu Kasım Çelebi’yi bu hayırlı işi başarmaya memur etti. Şehre 14 kilometre mesafede bulunan bu su, fen erbabının bugün bile hayretle gördükleri en ince ve derin hesaplarla, kaynağındaki irtifa seviyesini, geçtiği tümsekli yerlerde hiç kaybetmemek için tünellerden geçirilerek ve Bağlar mevkiinde Hükümet Konağının bulunduğu yerden otuz bir metre yüksekliği sağlanarak bu suretle en yüksek evlerin en üst katlarına çıkabilecek bir boy ve durumda kalması temin edilmiştir”.

251949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci Cahit Beğenç izlenimlerini Ulus Gazetesinde yazmış,

Diyarbakır ve Raman isimli kitabında da bu izlenimlerini detaylandırmıştır.”1928’de Vali Nizamettin Ataker, Kanuni’nin getirdiği suyu demir boruya aldırmıştır. Suyun kaynağında saniyede 160 litre su akar.1948 yılında Bayındırlık bakanlığı 1.841.184 lira vermiştir. 3600 tonu bulan su borusu, Karabük Demir ve Çelik fabrikasına ısmarlanmıştır. Su davasının bu şekilde halledilmesi ile Diyarbakır’ın 50 senelik inkişafının ihtiyacı da karşılanmış olacaktır” (Beğenç,1949,16.).

Vakfına ait su büyük bir ihtimalle XV. yüzyıl sonlarında Akkoyunlu İbrahim Bey’in adıyla müsemma yaptırdığı camiyi inşaatı sırasında getirilmiş olabilir. 1960’larda kullanılan suyun Tala’dan getirilen su olduğu söylenmektedir.

İbrahim Bey kendi adıyla anılan mescidine getirdiği için bu adla anılmaktadır. Daha sonra Özdemiroğlu Osman Paşa bu suyu Dağ Kapısı dışında kuzey yönde belediye, Behram Paşa Köşkü, Eski Hastane ile Eski Erkek Sanat Okuluna doğru uzattığı için onun adıyla anılmaktadır (Çizim-10). Özdemiroğlu Osman Paşa bu suyolunu tamir ettirdiğinden dolayı bu adla da anılmaktadır.

İbrahim Bey suyu İbrahim Bey Camii üzerinden Behram Paşa Camii’ne varmasına rağmen daha ziyade kale dışındaki hükümet binalarının ve Fiskayadaki mekteplerin su ihtiyacını gidermekte idi.

3.1.2.3. Ali Pınar Kaynağı

Mardin yolu üzerindeki Ali Pınar Köyünden çıkmaktadır. (Çizim-11). Bu kısımlar şimdi Havaalanı içinde ve yanında kalmış bir semt olarak geçmektedir. 1940- 50 yıllarında zengin bir kaynak olduğu bilinmektedir26.

Ulu Caminin musluklarının da bu suya bağlanarak caminin su ihtiyacı giderilmiştir. Ali Pınar diğer adıyla Camii-i Kebir suyu Ulu Camii’nin tuvalet ve şadırvanlarının su ihtiyacını karşılamakta idi.

3.1.2.4. Karacadağ Suyu

Bu suya sadece Şevket Beysanoğlu ve Basri Konyar değinmiştir. 1919 metre yükseklikteki sönmüş volkanik dağın eteklerinde ve özellikle doğu yönündeki Gözeli suyunun ana kaynağıdır (Tuncer,2012:47). Zengin su altı kaynaklarına sahip olan Karacadağ, altından fışkıran yer altı suları ile bölgeye hayat veriyor. Karacadağ’ın birçok noktasında kayalıkların altından çıkan yer altı sularının yapılan incelemelerde çok sağlıklı olduğu, bakteri ve kireç içermediği ortaya çıkmıştır.

26Orhan Cezmi Tuncer’e göre su buradan kente girince Şakül Acüz ismini almaktadır. Mehdi İlhan ise Ali

Pınar suyunun Ulu Cami suyu olduğunu ve tuvaletleri ve şadırvanını beslediğini ileri sürer. 2010 yılında DSİ tarafından hazırlanan strateji planında Payas Suyu ismiyle anılmaktadır.