• Sonuç bulunamadı

Din ve Değer Anlatımında Sinemanın İmkanları

1.3. Sinema ve Değerler

1.3.2. Din ve Değer Anlatımında Sinemanın İmkanları

Sinemayı ya da gerekliliğini tartışırken Aktaş’ın (Aktaş, 2005, s. ix, x) dile getirdiği şu soruları göz ardı etmemek gerektiği kanısındayız: “Modern bir çağda İslam’a göre yaşamak isteyen bir kimsenin hayatında tasvirin yeri ne olmalıdır? İslamiyet hayatın tamamını kapsıyor ise dini sinemadan söz etmek ne kadar anlamlı olur? Kadının sinemadaki varlığını dinî açıdan nasıl değerlendirmek gerekmektedir? Günümüzde sinemadan etkilenmeyen bir toplum ya da kültür yokken sinemanın bu

1960’lardan itibaren, biraz da sinemanın kamuoyu üzerindeki etkisinin görülmesi ve sinemaya olan ilginin artması ile beraber dindar kesimlerde, “Sinemanın dini açıdan anlamı nedir?”, “Sinema ile dini değerlerin iletilmesi mümkün müdür?”, gibi sorular

da sorulmaya başlanmıştır (Lüleci, 2007, s. 21). Bu bölümde tüm bu soruları referans

alarak din ve değer eğitiminde sinemanın imkanlarını tartışmak istiyoruz.

İnsan, iç dünyası itibariyle birisi sevgi, korku, heyecan, aşk, vicdan, nefret gibi

hisleri ihtiva eden duygu dünyası diğeri ise fikir, tefekkür, kıyas, mantık, zihin, zeka gibi kavramları kapsayan akıl ve düşünce dünyasına sahiptir. İnsanın davranışlarıysa bu iki dünyanın birlikteliğinden ortaya çıkmaktadır. Esasında eğitimden beklenen de insandaki bu iki yönü birden geliştirmesidir. Nitekim İbrahim Hakkı İzmirli, İslam eğitim ve öğretiminin hem aklı hem kalbi beslediğini söylerken; Hüseyin Atay, İslam eğitiminin duygu yoğunluklu bir eğitim olduğunu dile getirirken İslamî bir eğitimin her iki yönü de beslemesi gerektiğine dikkat çekmektedirler (Fersahoğlu, Din Eğitim ve Öğretiminde Duyguların Transferi, 2000, s. 106, 107). Kalbi besleyen ve duygu ağırlıklı olan bir eğitim için yahut eğitimin etkisini artırmak için mümkün olduğunca fazla duyuya hitap etmek gerektiği bilinen bir gerçektir. Sinema bu noktada karşımıza çıkan büyük bir imkandır. Ancak İslam dünyasının bu imkanı iyi kullanamadığı da başka bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Sinema tarihinde Hz. İsa hakkında 200, Hz. Musa hakkında 70, Buda hakkında 40 film çekilmişken (Yorulmaz, 2016, s. 7; Özel, 2016) Hz. Muhammed hakkında Çağrı filmi dışında kayda değer bir film yok gibidir. Oysa sözgelimi Hz. İsa hakkında çekilen filmlere bakılacak olursa bu filmlerin farklı yaş grupları için bile çekildiği görülecektir. Yüksek bütçelerle çekilen filmler, orta yaş Hristiyanlar tarafından ilgi ile izlense de bu yapımlar gençlere ya da diğer din mensuplarına hitap etmemektedir. Bu sorun ise Hz. İsa’nın hayatının alt metinlerde işlenmesi ile çözülmektedir (Yorulmaz, Popüler Filmlerde Din Popüler Filmlerin Dinî Alt Metin Okumaları, 2016, s. 7). Yaş gruplarına kadar düşünülüp çekilen filmler bir tarafta dururken İslam dünyası konuya bigane kalmıştır. Oysa ilgisiz kalmak sorunu çözmemekte hatta belki çözülmesini zorlaştırmaktadır.

Bu noktada Fersahoğlu’nun (Fersahoğlu, Din Eğitimi ve Öğretiminde Bir

İletişim Yöntemi Olarak Hikâye, 2003, s. 130) milli, dini, ahlaki, kültürel değerlerin

yayımlanmalı ve sahnelenmeli deyişini hatırlamakta yarar görüyoruz. Ama bu eserlere sinemanın da eklenmesini, sinemanın etki gücünü düşündüğümüzde acil ve zaruri bulmaktayız. Ancak bu aşamada sinemanın ve din ile değerin yapısından kaynaklanan bazı sorunların ele alınması gerekmektedir.

Din dilindeki bazı kavramların çocuk tarafından anlaşılması zordur. Bu nedenle dini konu ve kavramların çocukların gelişim özelliklerine dikkat edilerek verilmesi, çocukların dini metinlere ve dine olan ilgisini bile belirleyebilecektir. Bu noktada şiir, masal, hikaye gibi tekniklerle dini metinlerin anlaşılmasının sağlanması

pratik ve faydalı bir çözüm sunacaktır (Önder, 2013, s. 1289). Burada sinemanın da

bir hikaye anlatım biçimi olduğu unutulmamalıdır.

Hem hikaye için hem de asıl konumuz olan sinema ve değerler eğitimi için önemli olan bir diğer husus da hikayelerin içeriğidir. Hikayelerin içeriğinin dini doğru biçimde öğretmeye yardımcı olması gerekmektedir. Bunu sağlamak için içeriğinin dini olmasına, dini motifler barındırmasına gerek olmayabilir. Bu kapsamda bir hikaye yahut sinema; dini, ahlaki bir konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyorsa onun işlevini yerine getirdiği rahatlıkla söylenebilir. Hikayeyi ya da sinemayı dini/ahlaki olarak tanımlamak yerine din ve ahlak eğitimini amaçlayan hikayeler şeklinde alanı genişletmek bu kapsamda daha faydalı olacaktır (Okumuşlar, 2006, s. 246-248).

Ahlaki konuların öğretilmesinde de hikayelerden yararlanmak mümkündür. Ahlak kurallarına uyma, temel hak ve özgürlüklere saygı duyma, vicdan sahibi olma gibi erdemler hikayeler aracılığıyla öğrenilebilir. Hikayeler, ahlaki ve gayri ahlaki davranışlar hakkında da fikir verecektir. Hikayelerde kötü örneklerin aşılacak bir engel olarak sunulması da önemlidir. İyiliklerin ve sevginin çocuğun gönlüne yerleşmesi için kötülüğün sunumu oldukça önemli olacaktır. İster iyiyi teşvik etsin ister kötüden sakındırsın ahlak eğitiminde model oldukça önemlidir (Pakdemirli, 2011, s. 167, 168). Eğitimin amaçlarından birisi de çocuğun okul ortamında öğrendiği bilgileri hayatında da kullanabilmesidir. Kutlu’nun (Kutlu, 2019, s. 288) ifade ettiği gibi dini bir konunun sinema sanatıyla buluşması, birçok kavramın somutlaşması hem göze hem kulağa hem de duygulara hitap etmesi bakımından önemlidir.

Yorulmaz (Yorulmaz, Sinema ve Din Eğitimi, 2013b, s. 139-171), din eğitimine yardımcı bir araç olarak sinema filmlerinin irşat ve tebliğ filmleri olmak üzere iki kategoride toplanabileceğini belirtmektedir. İrşat filmleri, mesajını açıkça

veren, konu edindiği dinin mensuplarınca heyecanla ve coşku ile karşılanan ancak diğer insanlar tarafından propaganda aracı olarak görülebilecek filmleri ifade etmektedir. Epik filmler, belgeseller ve eğitim filmleri bu kategoride değerlendirilebilir. Tebliğ filmleri ifadesi ise dini değer ve inançları didaktik bir söylem kullanmadan, mecaz ve semboller aracılığıyla aktaran filmler için kullanılmaktadır. Tebliğ filmleri; mesajını alt metinlerle ileten filmler, evrensel değerleri işleyen filmler ve yalnızca birkaç sahnede dini mesaj veren filmler olarak üç başlıkta ele alınabilir.

Sinema, insanın duygu, düşünce, davranış ve dürtülerini gerçeğe en yakın biçimiyle işlemektedir. Diğer taraftan hem genel eğitim hem de din eğitimi ve değerler eğitimi, sinemanın odaklandığı bu alanlarda insanın kendi davranışları yoluyla kalıcı değişiklik meydana getirebilmeyi hedeflemektedir. Bu nedenle sinema, arzu edilen olumlu değerlerin kazandırılmasında oldukça önemli bir araç olabilir (Coşkun, 2015, s. 178).

1.3.3. Değerlerin Sinema ile Aktarılmasının Zeminini Oluşturan Yöntem