• Sonuç bulunamadı

2. KONUYLA İLGİLİ ANA KAVRAM: DİN

2.1. Hasan el-Bennâ’nın Din Anlayışı

2.1.6. Din ve Dinin Kaynakları

2.1.6.6. Din ve Toplum

Hasan el-Bennâ toplumun imanını “uyuşuk ve kalplerde uyuyan iman” olarak nitelendirir. Bu nedenle imanın ve dolayısıyla dinin gereklerini uygulamaktan çekindiklerini ifade eder. el-Bennâ İslam toplumunu ve Ortadoğu insanını şöyle tanımlar: “Biz doğuluların kendimizde gördüğümüz ve başkalarının da bizde gördüğü şaşırtıcı psikolojik bir özelliğimiz vardır. Biz bir düşünceye kesin olarak inandıktan sonra onu anlatırken insanlar, bizim bu uğurda, dağları devireceğimizi, canımızı ve malımızı feda edeceğimizi her türlü zorluğa katlanacağımızı, yok oluncaya ya da zafere ulaşıncaya dek çaba harcayacağımızı sanırlar. Hâlbuki ateşli sözler bitip toplantı sona eridiğinde herkes imanını unutur, düşüncesini bırakır onun için çalışmayı düşünmez, o yolda en basit bir çaba harcamayı bile aklına getirmez. Hatta bu bazen gaflet ve

unutkanlık bilerek veya bilmeyerek inancın aleyhine çalışma dercesine varır.”107

İslam toplumunda Batıyı taklit etme modası, İslam ümmetinde kasırga etkisi meydana getirmiştir ve bu ümmet bir gaflet uykusuna geçmiştir. Bu gaflet ile birlikte insanlar Batılı fikirlerin, felsefelerin etkisi altına girmiştir. Böylece İslam ile ilgisi olmayan sözde İslamî medeniyetçikler ortaya çıkmıştır. Bu medeniyetçikler sadece devlet düzeyinde değil toplumsal, kültürel, ahlâkî vs. gibi alanlarda da kendisini hissettirmiştir. Bazı Müslüman devletler yok olurken bazıları da batı fikirlerini içselleştirmiştir. Böylece İslam’dan bîhaber ama isimlerinin önünde İslam yazan

toplumlar ortaya çıkmıştır.108

Fitne ve fesad toplumun her kesimine yayılmıştır. Toplumun üzerine bölücülük, durgunluk çökmüş, milletin maneviyatı darmadağın bir hâl almıştır. Yönetim, şahsi çıkar endişesi, gruplaşma, siyasî bölünmeler, ahlâkî çöküntü, vazife bilincinden yoksun olma gibi sebeplerle işlemez hale gelmiştir. İnsanların hayat standartlarının işsizlik, pahalılık, gibi sebepler neticesinde düşmesiyle toplumda huzursuzluk başlamıştır. Ahlâk, toplumun bilgisizliği ve ekonomik

yetersizlikler sonucunda çöküntüye uğramıştır.109

107 el-Bennâ, Risaleler, 44-45. 108 el-Bennâ, Risaleler, 154. 109 el-Bennâ, Risaleler, 275.

el-Bennâ, İslam devletlerinin ve dolasıyla İslam toplumlarının gerilemesinin

sebeplerini şöyle sıralar: 110

1.Müslüman toplumlarda ortaya çıkan siyasî ve etnik ayrılıklar. Allah’a ve

Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir,111

2.Dini anlayış farklılıkları, Kur’an’ın ve sünnetin ihlâl ve ihmâl edilmesi, fikirlerde donuklaşma,

3.Müslüman toplumların dünya hayatının zevklerine dalması, yöneticilerin zevk ve sefaya düşkün olması. Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde

yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.112

4. İktidarın Araplar dışındaki milletlerin eline geçmesi.113

5. Nazarî ve kevnî bilimler ile ilgilenilmemesi, aksine felsefî tartışmalara dalınması,

6. Yöneticilerin güçlerine güvenip dünyadaki gelişmelere ayak uyduramaması. 7. Müslümanların düşmanların oyunlarına gelmeleri, onları taklit etmeleri. Hasan el-Bennâ’nın hayal ettiği ve oluşturmak istediği İslam toplumu adım adım oluşacaktır. Temelden yani bireyden başlayarak hükümete kadar uzanan bir süreci

içeren bu yapılanma şu merhalelerden oluşmaktadır: 114

1. İslam toplumunun temel taşı bireydir. Bu nedenle yaşayışında, inancında, akidesinde ve ahlâkında Müslüman bir fert istiyoruz. Bu bizim ferdî oluşumumuzdur.

2. Ferdi oluşumdan sonra yaşayışında, akidesinde, inancında ve ahlâkında Müslüman bir aile istiyoruz. Bu da bizim ailevî oluşumumuzdur.

3. Yine aynı özelliklere sahip Müslüman bir halk istiyoruz.

4. İnsanlara İslamî şuuru gerekli şekilde kazandıracak İslamî bir hükümet istiyoruz.

5. Bu son aşamadan sonrada, bütün İslam topraklarını kendimize katmak istiyoruz. 110 el-Bennâ, Risaleler,199-201. 111 Enfal 8/46. 112 İsra 17/16.

113 Bu milletleri tanımlarken de henüz İslamiyet’i içselleştirememiş olduklarını söyler. Ayrıca ardından mesned olarak kullandığı ayette Araplar dışındaki milletleri Müslüman dışı bir konumda tutar.

İslam dünyası Batının emperyalist anlayışı nedeniyle sömürge haline gelmiş, adeta hastalıklara müptela olmuştur: Bu hastalıklar kendini toplumun her alanına sirayet etmiş ve İslam dünyasında onulmaz yaralara neden olmuştur. Bu hastalıklar kendini şu alanlarda gösterir:

1. Siyasal Alanda

İslam dünyası bir taraftan batılı güçlerin sömürgesi haline gelirken bir taraftan da kendi iç meseleleri nedeniyle kan ağlamaktadır. İç kavgalar, particilik, ötekileştirme, terör gibi hastalıklar neticesinde zor durumdadır.

2.Ekonomik Alanda

Faizin yaygınlaşması ve yabancıların eline geçen gelir kaynakları nedeniyle iç kargaşanın eşiğine gelinmiştir.

3. Düşünce Alanında

İslam dünyası İslam düşüncesini yok eden inkârcılık ve değerleri hiçe sayma hastalıklarına tutulmuşlardır.

4. Sosyal Alanda

İslam dünyası, geçmişin o engin birikiminden kalan mirasları olan erdem, insaniyet gibi değerlerinden uzaklaşarak, gayrî ahlâki yaşam ve özgürlük adı altında her şeyi mübah görme ile İslam dünyasını kasıp kavuran değerlerini yitirten Batı hayranlığı ve taklitçiliğine tutulmuşlardır. Ayrıca İslam’ı hayatın her alanın dışına itmeye başlayarak hukuk gibi toplumun temel dinamiklerinden olan yapılarda beşerî oluşumları kabul ederek yoz toplum olma yolunda hızla ilerlemesine neden olmuştur.

5. Eğitim Alanında

Eğitim alanındaki düzensizlikler nedeniyle gelecek kuşaklar boş bir biçimde yetiştirilmiş ve nice kuşakların kaybolup gitmesine neden olunmuştur.

6. Ruhsal Gelişim Alanında

Ruhsal bakımdan, İslam dışı hayat tarzının getirmiş olduğu maneviyatsızlık

neticesinde İslam dünyası, Müslümanlar başıboşluk, korkaklık, egoist,

vurdumduymazlık gibi hastalıklara yakalanmıştır.115

Bu hastalıklar nedeniyle bölük pörçük bir hale bürünen Müslümanlar birbirlerinden habersiz, yardımlaşma, çalışıp üretme, diğergamlık gibi Müslüman vasıflarından uzaklaşarak zevk ve eğlence düşkünü bir halet-i ruhiye içerisine girmişlerdir. Bu illetlerin bir tanesi bile bir toplumun mahvına sebep olurken hepsine

birden yakalanan İslam Dünyasının ne halde olduğu tasavvur edilemez bir haldedir. Batı dünyasının dört bir koldan hazırladığı tuzaklara rağmen hâlâ tarih sahnesinde varlıklarını sürdüren İslam ülkeleri geçmişten gelen sağlam yapıları, koruma ve karşı durma potansiyelleri sayesinde hâlâ varlıklarını devam ettirmektedirler. Aksi halde şu an izleri dahi olamazdı. Kur’an, Müslümanları insanların velisi, vasisi tayin etmiş, bu hedefi gerçekleştirmek için dünyaya hâkim olma hakkını onlara vermiştir.

Bütün bu olumsuz durumlar neticesinde İslam ülkeleri şu hale gelmiştir.

1) Filistin: Amerika, İngiltere, Rusya gibi güçlü devletlerin oyunları sebebiyle çok büyük bir tehlike altındadır. Siyonizm, Filistin’i kendi topraklarına katmak için olağanüstü bir çaba harcamaktadır.

2) Pakistan: Bu devlet yeni kurulmasına rağmen sırf Müslüman olduğu için Batılı ülkelerin tehdidi altındadır.

3) Endonezya: Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip olan bu ülke Hollanda’nın tehdidi altındadır. Hollanda, Endonezya’nın egemenliğine kavuşmaması için yoğun bir propaganda faaliyeti içerisine girmiştir.

4) Trablusgarb ve Berka: Osmanlı yönetiminde çok gelişen Trablusgarb Osmanlı’dan ayrılması neticesinde İtalya tehdidi altına girmiştir. Siyasî oyunların altında bulunan bu ülkede neler olacağı hususunda kimse fikir dahi yürütememektedir.

5) Kuzey Afrika Ülkeleri: Cezayir, Tunus gibi ülkeler Fransa’nın sömürgesinden

kurtulmak için yardım beklemektedir.116

Arap ve diğer İslam ülkeleri de sömürgeci devletlerin elinde oyuncak olmuştur. Ancak bu donuk, umursamaz tutumlarından yeni yeni uyanmaya başlayan Müslümanlar, zincirlerinden yavaş yavaş kurtulmaya başladılar. Eğer esaretin ağırlığı ve istikrarsız yönetimler olmasaydı şu an Müslümanların muhteşem uyanışını tarih

yazacaktı. Ama bu durum sonsuza kadar devam etmeyecektir.117

Çünkü “ Emir eninde

sonunda Allah’ındır.”118

Hasan el-Bennâ İslam toplumunu, uyuşuk ve batının kültürel ve ekonomik baskısı altında yeniden şekillenen bir toplum olduğu görüşündedir. İslam ülkelerinin yöneticilerini zevk ve sefaya düşkünlüğü yönetim alanında zaafiyetin oluşmasına ve Müslümanların gücünü yitirmelerine neden olmuştur. Bu durumdan kurtulamak için kurtuluş reçetesini hazırlayan el-Bennâ, Müslüman fertten Müslüman bir topluma giden

116 el-Bennâ, Risaleler, 275-276. 117el-Bennâ, Risaleler, 65. 118 Rûm, 30/4.

bir yol çizer. Ferdî bazda başlayan kurtuluş bütün Müslümanların bir araya gelmesiyle son bulur.