• Sonuç bulunamadı

SEMA KAYGUSUZ ÖYKÜCÜLÜĞÜ

2.5. Dil ve Üslup

2.5.1 Üslup Özellikler

2.5.1.4. Dil Sapmaları

Kaygusuz öykülerinde çeşitli dil sapmalarının olduğunu söyleyebiliriz. Kaygusuz öykülerinde dil sapmalarına sıkça rastlanır. Kaygusuz dili yaratıcılığının bir alanı olarak gördüğünde standart Türkçe’nin dışına zaman zaman çıkmıştır.

Kaygusuz bilinen kelimeleri başka şekillerde ifade ederek kelimelere yeni bir söyleyiş kazandırmıştır. Bazen de ayrı yazılması gereken kelimeleri birleşik yazarak dilden sapmalar yapmıştır. Bu kelimelere örnek olarak; kışlangıç, yülerzik, ossaat, Hanımteyze, beşibiryerde, beyazgömlekli, ilkyardım, sulu göz vb. gösterilebilir.

161

Kaygusuz öykülerinde kelime sapmaları görüldüğü gibi noktalama ve yazım sapması örneklerine de rastlanır:

“gözleri böcek gibidir, saçları kısacıktır aynı oğlan çocukları gibi,

cincik boncukla doldurmuştur boynunu “Sen boşuna arıyorsun kadınları!” Sesi gittikçe bayatlaşıyor,

Bu ne tuhaf kadın böyle” (SL, 38)

Bu öyküdeki sapma öykü karakterini derinleştirmek için öykü akışı içinde benzetmelere ya da açıklamalara başvurarak yapılmıştır.

Esir Sözler Kuyusu adlı kitaptaki “Soyunuk” adlı öykü noktalama işaretlerinin hiç

kullanılmadığı ve tamamının küçük harf ile kaleme alındığı bir öyküdür. Baştan sona bir bilinçaltı dökümü olan öyküde noktalama işaretleri hiç kullanılmayarak öykü atmosferi oluşturulmuştur.

Kaygusuz birçok öyküsünün il cümlesinde birkaç kelimeyi ya da cümlenin tamamını büyük harfle yazmıştır:

“BORNOVA’NIN yüksek mahallelerinden…” (SL, 11) “İKİ TANE ADAMDAN BOZMA hıyarto…” (SL,17) “DİYELİM Kİ GECE.” (SL, 23)

YILAN EVE GELDİ, köyün en güzel evine.” (SL, 29) “B HANIM TER İÇİNDE UYANDI.” (SL, 33)

“HER ŞEY O AKŞAM OLDU.”

ANASON BULUTU bahçeli meyhanede he masaya…” (SL, 47) “CENAZE EVİNE daha önce…” (SL, 53)

“YÜLERZİĞİ BULMAK İSTİYORSAN… (SL, 59) “ODUN KOKUSU…” (SL, 65)

“TATLICI SOKAĞI…” ( SL, 73)

“27 YAŞINA GELENE KADAR” (SL, 77) “KENTİ TOZA BOĞAN kirli…”(DN, 9) “ÖYLECE YATIYORDU.”(DN, 41)

“KADİR BEY’İN GELMESİNE birkaç dakika…” (DN, 45) “GÜZEL GÖZLÜM… (DN, 51)

“EŞİĞE KADAR SÜRÜNMÜŞ, evin…” (DN, 57) “ADAMIN ÇIPLAK ayaklarını…” (DN, 67) “KABURGA!” (DN, 75)

“TÜYLERİ YOLMAYA başlamadan önce…” (DN, 87) “GÜRÜLTÜYLE…” (DN, 93)

162 “HER ÖĞLEN üç tas…” (ESK,17)

“HER YÜZ METREDE BİR…” (ESK, 25) “FEYMAN TEYZE TELAŞLI.” (ESK, 45)

“YARASA SOKAK’IN canı sıkıldığında…” (ESK, 55)

“BU KENTTE YAPILAN bütün ödül törenlerinde…” (ESK, 59) “ “TEK ŞİFASI BUDUR” dediler.” (ESK, 65)

“SANDALDAN kolunu sarkıtmış…” (ESK, 67) “ÇANTASINDAN tanıyabilirler Zilşan’ı.” (ESK, 71) “SİZİN SEMTİNİZDE göğe bakınca…” (ESK, 79) “OMUZLARIMDA tuhaf bir ağrı var.” (ESK, 87)

Kaygusuz, ilk kitabı Ortadan Yarısından’da öykülere büyük harfle başlamamıştır. İkinci kitabı olan Sandık Lekesi’nden itibaren ise kitabın içindeki bir iki öykü hariç diğerlerinde bazen kelimeyi, bazen ifadeyi, bazen ise cümleyi büyük harflerle yazarak standart dilden sapmalar yapmıştır. Çocukluk öykülerini sonradan yayımladığı Esir

Sözler Kuyusu adlı kitabında da görülen bu sapmalar Kaygusuz’un Sandık Lekesi’nde

böyle bir tarz geliştirdiğini ve diğer öykülerinde de bunu sürdürdüğünü kanıtlar niteliktedir.

Kaygusuz’un büyük harfle öyküye başlaması okuyucunun dikkatini toplaması ya da öyküdeki bazı detayların vurgulanmasına olanak sağlasa da Türkçe’nin dil yapısına aykırı bir durumdur.

Kaygusuz öykülerinde pek çok kelime, yazım ya da noktalama sapmasına rastlamak mümkündür. Kaygusuz standart dilin dışına çıkmaktan geri durmamış, dilini kendi ifadesiyle “evcilleştirmemiştir. Yazarın öykülerinde sık sık dilden sapmalar yapması dilin kurallı yapısına karşı muhalif tavrının bir sonucudur.

2.5.1.5. Diyaloglar

Kaygusuz öykülerinde diyaloglara sıkça rastlarız. Öykülerde karşılıklı gelişen konuşmalarla öykü karakterinin fiziksel, ruhsal ve kültürel özelliklerini aracısız bir şekilde öğreniriz. Öykülerdeki diyaloglar öykü kahramanlarının kimliğini ortaya koyar.

Kaygusuz ilk öykü kitabı Ortadan Yarısından’da diyaloglara pek yer vermez. Bu kitaptaki öyküler genellikle yalnız, ruhsal sıkıntıları olan, bireysel problemleriyle meşgul olan kişilerdir ve öykülerde iç konuşmalara yer verilir. Öykü kişileri karşısındakine kendini ifade etmekten ziyade kendiyle konuşmayı tercih etmektedir. Öykülerin ana temaları ya da ana karakterin ruhsal durumları diyalog kullanımını doğrudan etkiler.

163

İlk kitapta diyalogu “Çitlembik Yiyen Ölüler” adlı öyküde görebiliriz. Annesinin mezarı başında ona dert yanan bir gencin annesinin birden mezardan çıkmasıyla birlikte konuşmanın karşılıklı bir hal aldığını görürüz. Oğlunun yaşadığı ruhsal sıkıntılar üzerine konuşan anne oğlunu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için onu kendiyle yüzleştirmeye çalışarak aslında genç karakterin bir iç sesi vazifesi görmüştür. Öyküdeki diyaloglar içsel bir yüzleşme üzerine kurulmuştur.

Kaygusuz, ikinci kitabı Sandık Lekesi’nde ise genellikle sokağı, gündelik hayatta karşımıza çıkacak insanları konu alır ve bu öykü kitabında da diyaloglara sıkça başvurur. Toplumsal olayları konu edindiğini ve halktan tipleri öykü kahramanları yaptığı bu kitapta sokak, mahalle yaşantısını anlatırken karşılıklı konuşmalara geniş yer verildiğini görürüz. Öykülerin sıradan halk kesimi arasında geçmesi öyküde kişilerin karşılıklı konuşmasını ve kendilerini ifade etmesine olanak sağlamıştır. “Elif’in E’si” adlı öyküde bir karı kocanın yeni doğan torunlarına isim bulma telaşı karşılıklı konuşmalar şeklinde aktarılır:

“ -On gün oldu şu kıza bir ad veremedik hala, diyor nazlı bir sesle. Tombul ellerini, Ahmet’in ağrılı karnını sıvazlamaya başlıyor. Gelen giden, adını ne koydunuz, diye soruyor…

Ahmet, sarımsaklı nefesiyle, nihayet yüzünü Neriman’a dönüyor. Uykulu gözlerini açmamaya direnerek, burnunda konuşuyor.

-Her kafadan bir ses çıkıyor, ne yapalım!

Neriman, battaniyeyi Ahmet’in omuzlarına kadar çekip, altına doğru tıkıştırarak söyleniyor.

-İyi de ona ad vermek sana düşer. O senin ilk torunun, hem de sen kız babasısın. Ahmet birkaç saniye düşünüyor. Gözünün beyazını fosforlu bir balık gibi döndürerek, bir ad söylüyor.

-Tamam, Ayşen koyalım o zaman. Ayşen güzel isim.” (SL, 24)

Diyaloglarda dikkat çeken unsur kişilerin sosyal sınıflarına uygun biçimde konuşmasıdır. Öykü toplumsal bir konuyu işlerken gerçekçi bir üslup kullanılmış ve bu diyaloglara da yansımıştır. Yaşananlar tıpkı halkın arasında olduğu gibi öyküde de gelişir. Kurgu ile gerçek iç içedir.

İki kadının karşılıklı konuşması üzerine kurulu olan “Kadın Sesleri” adlı öyküde diyaloglar öykünün ana temasını ortaya koyar. Evli sevgilisinin karısını merak eden ve bulduğu bahaneyle ona telefon edip hakkında fikir sahibi olmak isteyen Berna, Ayşe ile bir görüşme gerçekleştirir. Bu görüşme başladığında kadın karakterlerin isimleri A ve B olarak verilmiş konuşma ilerledikçe isimlerine birer harfler eklenerek en son Ayşe ve Berna olarak görünür hale gelmişlerdir. İsimlerin belirsizlikten bir kimlik kazanmaya doğru gitmesi aslında öyküdeki karşılıklı konuşmalar sayesinde

164

olmuştur. Birbirini hiç tanımayan, birbiri hakkında fikir sahibi olmayan ama aynı adamı paylaşan A ve B hanım bu telefon görüşmesinde yaptıkları konuşmalar sayesinde gittikçe birbirileri hakkında fikir sahibi olmaya ve belirginlik kazanmaya başlarlar. Diyaloglar ilerledikçe isimler ve kimlikler de netleşerek Ayşe ve Berna olur. Öyküdeki diyaloglar öykü karakterlerinin fiziksel, ruhsal ve kültürel özelliklerini de aktarır:

““Sen de kimsin? Telefonumu nereden buldun?!”

ne kaba, e’leri a’lara karıştırarak, kabarık kabarık söylüyor.

Dirsekleriyle tuvalet masasına dayandı Be Hanım. Konuşurken teklememek için, aynadaki gözlerinden gözlerini kaçırdı.

“Numaranızı gelişigüzel çevirdim. Merak etmeyin adınızı, adresinizi sormayacağım. Siz soruları yanıtlayın yeter.” …

“E iyi madem konuşalım.”

fazla bekledi, ürkütmeden yavaş yavaş

“Teşekkürler, hemen sorularıma geçiyorum. Kaç yaşındasınız?”

Ayşe, alnından düşüp burnuna yapışan bir tutam saçı, geriye doğru götürüp kafasına sokuşturdu. Saçının yağı avuçlarına geçti.

“Otuz iki yaşındayım ama, daha genç göründüğümü söylüyorlar.”

Berna’nın yüzünde, buruk, kırışık bir gülümseme. Dudağını kemirdi.” (SL, 34-35) Öyküdeki iki kadın birbiriyle karşılıklı konuşma içerisindeyken kendi kimliklerini de ortaya koyarlar. Diyaloglar arasındaki iç konuşmalar diyalog akışında kırılmalar yaşatsa da öykünün genel atmosferine katkı sağlayıcı detayları içinde bulundurması açısından önemli bir işlev görmektedir.

İki arkadaşın bir meyhaneye giderek eski günleri yad ettiği “Sarhoştuk Yıldızların Altında” adlı öyküde de eski dost olan Kemal ve Muhsin’in meyhaneden çıkıp yağmur altında ettikleri sohbet diyaloglar halinde okuyucuyla paylaşılır:

“ “Ne geldi aklına söyle?”

Muhsin şemsiyeyi döndüre döndüre sallamış eski günlerin gülünç tokadını, “Ulan Kemal, sen ne sulu gözlü adamdın ha, baban sen, kahvede bezik oynarken yakaladıydı da nasıl da ağlamıştın çocuk gibi.”

Kemal bunca yıldan sonra Muhsin’den sakınacak değil ya, bildiği her güneşli havada, her tıraş kesiğinde, ilk tütün öksürüğünde, kırmızı kafalı orospunun o

kinayeli bakışı altında, her karanlık kuytuda yanında kim vardı Muhsin’den başka…” “Ne ağlardım doğru ya, Fener iki gol kaçırırdı ben ağlardım, Ecevit’i içeri alırlardı ben ağlardım, kızım anasına küserdi gene ben ağlardım! Bu ne gözyaşıymış kardeşim, ellimi geçtim hala ağlamaya doyamadım.”” (SL, 48-49)

165

Diyaloglarla kahramanların bakış açıları da ortaya konmuştur.

Yukarıda örneklerini verdiklerimizin dışında Sandık Lekesi adlı kitaptaki “Sarı”, “Aşkar”, “Küllük” adlı öykülerde de diyaloglara rastlarız. Diyalogların bu öykülerde çeşitli işlevleri vardır.

Kaygusuz’un üçüncü öykü kitabı olan Doyma Noktası’nda ana tema açlık, doyum ya da doyumsuzluktur. Bu temalar işlenirken diyaloglara çok fazla başvurulmamış öykülerde daha çok iç konuşmalara ağırlık verilmiştir. Birkaç öykü dışında karşılıklı konuşmalar bu öykü kitabında geniş yer tutmaz. Öykü kişilerinin daha çok şehir hayatına, ya da yaşama tutunamamış yalnız ve ruhsal problemleri olan insanlar olduğunu göz önünde bulundurursak karşılıklı konuşmaların yerini içsel sorgulamaların aldığını, kendini ifade etme isteğinin azaldığını ve bu sebeple bu kitaptaki öykülerde pek diyalog kullanmadığını görebiliriz.

Kaygusuz’un ilk gençlik çağında yazdığı öyküleri derlediği Esir Sözler Kuyusu adlı kitaptaki bazı öykülerde de diyaloglara rastlamak mümkündür. Özellikle çocuk diliyle kaleme alınan öykülerde karşılıklı konuşmalar daha yoğunluktadır.

“Esir Sözler Kuyusu” adlı öyküde anlatıcı bir çocuktur ve birinci tekil bakış açısıyla öykü kaleme alınmıştır. Babaannesine yemek götürmek için çıktığı yolda başına gelenleri anlatan çocuk karakter karşısına çıkan bir kadınla şu konuşmaları yapmaktadır:

“ “Bu ev sizin mi, teyze?” “Benim değil babamın.” “Peki bu cevizlik? “Orası da ağabeyimin.” “Ya bu kuyu?”

“Kuyu benimdir, yalnızca benim.” “Onlar nerdeler, baban, ağabeyin?..” “Gittiler.”

“Nereye?”

“Uzaklara, büyük şehirlere.” (ESK, 19)

Çocuk kahramanın öyküde yaşına uygun bir dil kullandığını görürüz. Öykünün karşılıklı konuşmalara dayanması ve birinci ağızdan anlatım yazarı aradan çekmiş ve kahramanlar ile okuru baş başa bırakmıştır.

166

Yine çocuk diliyle kaleme alınan “Üzüntü Avcısı” adlı öyküde ergenlik dönemindeki iki kızın karşılıklı konuşmalarını görürüz. Çocukların yaşına uygun konuşturulması öyküdeki inandırıcılığı artırmıştır.

Kaygusuz’un incelediğimiz dört kitabı göz önünde bulunduğunda öykülerinde diyaloglara yer verdiğini, karşılıklı konuşmalarla öykünün gelişimini sağladığını görmek mümkündür. Öykülerinin teması ve kişileri öykülerde diyalog kullanımı doğrudan etkilemiştir. Yalnız, kendini sorgulayan bireylerin bulunduğu öykülerde genellikle karşılıklı konuşmalara pek başvurulmamış, toplumsal olayları konu alan, sıradan insanların öykü karakterleri olduğu öykülerde ise karşılıklı konuşmalara sıkça başvurulduğunu görürüz. Öykü tarzının değişmesi diyalog kullanımında belirleyici rol oynar.

Diyaloglardaki üslup öykü kişilerinin sosyal kimliklerini, yaşam tarzlarını, sosyo ekonomik durumlarına da yansımıştır. Diyaloglar, öykü karakterinin özellikleri göz önünde bulundurularak oluşturulduğundan öykünün gerçekçiliğini artırmış ve farklı konuşma tarzları konuşma dilinin zenginliğini de ortaya koymuştur.

Öykü kahramanları kendilerini diyaloglarla okuyucuya tanıtır. Öykü karakterinin konuşması, kendini ifade etmesi bir yerde ona geniş bir yetki vermektedir ve böylelikle okuyucu ile öykü karakteri arasındaki mesafe kısalır. Diyaloglar öykünün gelişimini sağlamıştır.

Kaygusuz diyaloglara öykülerinde yer vererek gözlem yeteneğini de ortaya koymuştur.