• Sonuç bulunamadı

Beyazlatma yöntemleri öncelikle vital ve devital dişlere yapılan tedaviler olmak üzere ikiye ayrılır:

3.1. VİTAL OLMAYAN DİŞLERDE (DEVİTAL) BEYAZLATMA

Devital dişlerde; kök kanal dolgu maddeleri, kron içi kanamalar, kanal içi uygulanan irrigasyon ajanları renklenmeye neden olabilir. Diş hekimliği tarihi boyunca, etkili bir diş beyazlatma yöntemi elde etmek amacıyla harcanan çabalar sonucunda, devital diş beyazlatma ajanı olarak ilk kez 1848 yılında klorür kullanılmaya başlanmıştır. 1861-1893 yılları arasında ise, dişin organik kısmı üzerinde dolaylı oksitleyici etkiyi hedef alan; kalsiyum hidroklorid ve asetik asit çözeltisindeki klorür, sodyum hipokloritin sulu çözeltisi, potasyum siyanid, oksalit asit, sülfürik asit, alüminyum klorid, sodyum hipofosfat, pirozin, hidrojen dioksit (hidrojen peroksit veya perhidrol) ve sodyum peroksit gibi maddeler kullanılmıştır. 1950 yılına gelindiğinde ise, direkt oksitleyici etki gösteren pirozin, superoksol ve sodyum dioksit en etkili oksidanlar olarak belirlenmiştir (32).

Diğerlerinden daha güvenilir olduğu düşünülen pirozin ve superoksol, 1975 yılına kadar diş hekimleri tarafından yaygın olarak kullanılan kimyasal maddeler olmuştur. 1976 yılında Nutting tarafından daha sinerjistik bir etki elde etmek amacıyla; superoksol, sodyum perborat ile birleştirilerek sodyum perborata oranla daha fazla oksijen salınımı yapan sodyum peroksiborat-monohidrat elde edilmiştir (32).

Günümüzde, devital dişlerin beyazlatılmasında “Walking Bleaching”, “Modifiye Walking Bleaching”, “Inside Non-Vital Power Bleaching” ve “Inside/Outside Beyazlatma Tekniği” gibi çeşitli beyazlatma yöntemleri kullanılmaktadır. Walking bleaching yönteminde; renk değişikliğine uğrayan devital dişin pulpa odasına sodyum perborat türevleri ve hidrojen peroksitten oluşan bir karışımın üç ile beş gün boyunca kavite içerisinde bırakılması ve istenen beyazlama sonucu elde edilinceye kadar bu döngünün bir ila üç seans tekrarlanmasını içerir. Aynı tekniğin %30’luk hidrojen peroksit ve sodyum perborat kombinasyonunun pulpa odasına uygulanması şekli ise modifiye edilmiş walking bleaching yöntemi olarak adlandırılmaktadır. Inside non-vital power bleaching yönteminde; pulpa

odasına %30-35’lik hidrojen peroksit jeli yerleştirildikten sonra 50-60°C’de 5 dakika süreyle ısı veya ışıkla aktive edilmekte ve ardından jelin uzaklaştırılması ve dişin kurutulmasını takiben walking bleaching tekniği kullanılarak dişin durumunu değerlendirmek için 2 hafta sonraya randevu verilmektedir. Inside/outside beyazlatma tekniği ise; inside non-vital beyazlatma ve evde beyazlatma tekniğinin bir kombinasyonudur (32, 46).

Diğer bir teknik olan termokatalik yöntem; %35’lik hidrojen peroksitin (Superoksol) kaviteye uygulandıktan sonra oksidasyonu hızlandırmak amacıyla 40°C’yi aşmayan bir ısı kaynağından faydalanılması esasına dayanır. Ancak, ısı ve ağartma ajanının diş ve dişeti dokularına zarar verebilme potansiyeli oladuğu unutulmamalıdır. Sonuç olarak, devital dişlerin beyazlatılmasında kullanılan Walking-bleach tekniğinin, termokatalitik yönteme oranla daha az etkili olmakla birlikte, yan etkisi bulunmayan bir yöntem olduğu bildirilmiştir (47, 48).

3.2. VİTAL DİŞLERDE BEYAZLATMA

Vital dişlerin beyazlatma tedavisine ilk olarak 1868 yılında, oksalik asit veya pirozinle başlanmış olup, daha sonraları hidrojen peroksit yaygın olarak kullanılmıştır. 1911 yılında ise, konsantre hidrojen peroksitin bir ısı veya ışık kaynağı ile birlikte kullanılması yöntemi benimsenmiştir. 1960’ların sonlarında ortodontist Dr.Bill Krusmier tarafından, evde beyazlatma tekniği gündeme getirilmiştir. Bu teknik; %10 karbamit peroksit içeren ve oral bir antiseptik olan glioksitten (GlyOxid) hazırlanan materyalin, kişiye özel olarak hazırlanan ve sadece geceleri kullanılabilen apareylerle uygulanması yöntemini içermektedir. GlyOxide içeriğindeki karbamit peroksitin yavaş salınımı nedeniyle, sonradan piyasaya sürülen ve Proxigel adı verilen (%10 karbamit peroksit, su, gliserin ve karbopol karışımı) materyalin klinik etkinliğinin GlyOxide’den daha yüksek olduğu belirlenmiştir. 1989 yılında ise, Haywood ve Heymann tarafından “night guard vital beyazlatma” olarak tanımlanan evde beyazlatma tekniğinde beyazlatma ajanı olarak “White&Brite’’ isimli materyal kullanılmıştır (32).

1990’lara gelindiğinde özellikle ABD’de, düşük konsantrasyonlu karbamit peroksit veya hidrojen peroksit içeren ağartıcı ajanların tüketicilere reçetesiz olarak doğrudan satışı yapılmaya başlanmıştır. Son yıllarda, diş hekimleri tarafından %15-

40 arası farklı konsantrasyonlardaki hidrojen peroksitin ışıkla birlikte veya ışıksız kullanılması esasına dayanan ofis beyazlatma tekniği de sıkça kullanılmaya başlanmıştır (32).

Vital dişlerin beyazlatılmasında kullanılan ajanların pulpa odasına ulaşarak pulpayı sadece termik değil aynı zamanda kimyasal yolla da etkileyebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, yüksek konstrasyonlu ajanların kullanımından kaçınmak ve özellikle restore edilmiş dişlerde çok dikkatli olmak gerektiği unutulmamalıdır. Pulpası canlı dişlerin beyazlatılma sürecinde uygulanan başlıca 3 teknik vardır (32).

1- ISI-IŞIK TEKNİĞİ

* Genel hazırlık kaideleri uygulanır,

* Minenin beyazlatma yapılacak bölgesine 20 saniye süre ile asit (genellikle %37 ‘lik fosforik asit) uygulanır,

* Asit 30-40 saniye süreyle yıkanır ve dişler kurulanır,

* Superoxol ile ıslatılmış pamuk pelet dişlerin yüzeylerine yerleştirilir,

* Isı yada genellikle ışık uygulanılır. Işık kaynağı (ısı oluşturma etkisinden faydalanılır) ile diş yüzeyleri arasındaki mesafenin 33-38 cm olması gereklidir. Önerilen ısı uygulama derecesi ise, 33-45 derecedir. Daha yüksek ısı dereceleri ile daha çabuk sonuçlar elde edilse de, yüksek ısının pulpada oluşturabileceği hasarlar unutulmamalıdır.

* Isı derecesi yavaş yavaş arttırılmalıdır. Isı uygulaması hastanın yaşı ve renklenmenin şiddetine göre, 5-30 dakika arasında olmalıdır. Genel uygulama süresi ise 10 dakika civarındadır.

* Uygulama süresi sonunda rubber-dam uzaklaştırılmadan önce, dişler ılık su ile yıkanır.

* İstenen sonuçlar elde edilene kadar işlem, 4-7 gün aralıklarla tekrarlanır. Toplamda 3-5 uygulama yeterli olmaktadır (36).

2- MİKROABRAZYON TEKNİĞİ

* Hidroklorik asit, sitrik asit, fosforik asit, nitrik asit gibi düşük

yüzeylerine uygulanması esasına dayanır. Bu esnada lekeler, düşük devirli mikromotor ve lastikle uzaklaştırılır,

* Selektif etkisi olmadığı için, sağlam mine dokusunun da uzaklaşması önemli dezavantajıdır. Bununla birlikte, yüzeyel mine renklenmeleri ve çocuk dişlerinde ilk düşünülecek teknik olmalıdır,

* Yetersiz kaldığı durumlarda diğer teknikler kullanılmalıdır.

Mikroabrazyon tekniğinin modifikasyonu olarak, etkinin arttırılması amacıyla Hidroklorik asit + Hidrojen peroksit birlikte kullanılabilir. Bu teknik ‘’Mc Innes’’ tekniği olarak adlandırılır.

* 1 ml %36’lık HCl,

*1 ml %30’luk Hidrojen peroksit,

* 0.2 ml anestezik eter bir cam gode içerisinde karıştırılır. Bu karıştırma esnasında metal spatül kullanılmamalı, çalışma alanına alev yaratabilecek maddeler sokulmamalıdır (eterin alev karşısında parlama ihtimali nedeni ile),

* Bu karışımla ıslatılmış pamuk peletler diş yüzeyine uygulanıp 3-5 dakika beklenir. Daha sonra mine yüzeyi zımparalanıp, solüsyon tekrar uygulanır. İşleme istenen sonuç elde edilene kadar devam edilir. Son olarak diş %5’lik sodyum hipoklorit ile nötralize edilir ve dişler yıkanır (36).

3- JEL TEKNİKLERİ

Vital dişlerde uygulanan jel teknikleri; ofis tipi, ev tipi ve over-the counter (reçetesiz) olmak üzere üçe ayrılır.

Benzer Belgeler