• Sonuç bulunamadı

YURT DIŞINDA DOĞU TÜRKİSTAN’LA İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR VE BUNLARIN ÇİN TÜRKOLOJİ’SİNE ETKİSİ

ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NDE TÜRKOLOJİ

2.1. YURT DIŞINDA DOĞU TÜRKİSTAN’LA İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR VE BUNLARIN ÇİN TÜRKOLOJİ’SİNE ETKİSİ

Çin’in kuzeybatısında yer alan Doğu Türkistan’da yaşayan Türk halkları üzerinde modern anlamda ilk bilimsel çalışmaların yapıldığı yer kuşkusuz Avrupa’dır. O dönemlerde Avrupa’da Türkler ile ilgili yapılan bilimsel çalışmaların Oryantalizm’in yan dalı olarak gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bilindiği üzere Oryantalizm, Batı Avrupa’da 18. yüzyılda ortaya çıkmış olup, Batı Avrupa ülkelerinin siyasi amaç ve ekonomik çıkarları için 18. yüzyıldan itibaren Asya ülkelerine özellikle doğu ülkelerine yayılmaya başlamıştır. Ayrıca Batı Avrupa ülkeleri, Asya ülkeleri ile her alanda kapsamlı ilişkiler kurmaya da özen göstermiştir. Batılılar; Doğulular ile ilişkisini geliştirmek için onların kültürünü, tarihini, toplumsal yapısını, geleneklerini kısacası onlarla ilgili ne varsa bilmeye ihtiyaç duymuştur. Dolaysıyla, Batı Avrupa’da bu ihtiyacı gidermek için Oryantalizm ya da Şarkiyatçılık bilim dalı olarak oluşmaya başlamıştır (Bulut, 2007: 429).

Batı Avrupa’da Şarkiyatçılığın ortaya çıkması ve gelişmesine paralel olarak Sinoloji, Şarkiyatçılığın yan dalı olarak gelişme göstermeye başlamıştır ve 18. yüzyılda bazı Hristiyan misyonerleri Çin’e yerleşmiş ve Çin kültürünü Batılılara her yönüyle tanıtmıştır. Antoni Gawil (1759-1722), Alksander Weili, Hinzi Masero, W. Hartiz gibi isimler Çin’in astroloji, denizcilik ve biyolojisi gibi bilim dalları üzerine inceleme yapmış ve elde edilen sonuçları Batı bilim dünyasına tanıtmıştır ve zamanla Sinoloji alanında eserler ortaya çıkmaya başlamıştır (Komisyon, 1985:56).

Eski Çin kaynaklarında Hunlar, Türkler ve Uygurların kültürel, siyasi, toplumsal durumlarıyla ilgili geniş bilgilere yer verilmiştir. Batılı bilim insanları, bu kaynaklar ile tanıştıktan sonra araştırma alanlarını daha da genişletir. Avrupa’da Fransız bilim insanı Josepf de Guignes (Sarı, 2017:346) ilk olarak Çince kaynaklara göre eski Türkler ve Uygurlar üzerine araştırma yapar. Onun 1756-1758 tarihlerinde yayımlanan ve sonra

15 Almancaya çevrilen “Hunlar, Türkler, Moğollar ve Batı Tatarların İsa’nın Doğumundan Önceki ve Sonraki Tarihi” adlı beş ciltlik eseri Türklerin genel durumuyla ilgili geniş kapsamlı bilgi verir.Josepf de Guignes’tan sonra Sinoloji’nin kurucularından olan bilim insanı A. Remosat (1788-1832) ve onunla aynı dönemde yaşayan Alman bilim insanı Sinolog, aynı zamanda Türkolog olan Julius Heinrich Klaproth (1783-1835) gibi isimler “Çin Yıllıkları”nı esas alarak Merkezi Asya (Orta Asya), özellikle Doğu Türkistan Tarihi, Doğu Türkistan’daki diller ve Uygur Türkçesi üzerine araştırma yaparlar. Sonra Fransız Şarkiyatçılarından S. Julin (1799-1893), E. Shawan (1865-1918) ve onun öğrencisi P. Pelliot (1878-1945) (Kırpık, 2008:252) Türkoloji alanında önemli eserlere imza atarak Türkoloji’nin gelişmesine büyük katı sağlar.

Avrupa’da Fransa’dan sonra İngiltere bilim insanları da Türkler, özellikle Uygurlar üzerine akademik anlamda araştırma yapmaya başlar. Georg Dinga (1895-1815), Georg Ugayli (1815-1887), S. Beili (1825-1889) gibi isimler Uygurlarla ilgili çalışmalara öncülük eden önemli kişilerdir (Abdulkadir, 2010: 260). Rus bilim insanlarının da Doğu Türkistan üzerine yaptığı bilimsel çalışmalar, azımsanacak kadar az değildir.

Oryantalizm, Sinoloji ve Türkoloji Batı Avrupa’da ortaya çıksa da Rusya’da bu bilim alanları daha gelişerek belli bir düzeye ulaşmıştır. Sene 1725’te Kral 1. Peter,

“Petersburg Bilimler Akademisi”ni kurarak Rus bilim insanlarının araştırma yapmasına büyük imkân sağlar, hatta yurt dışından bilim insanlarını Bilimler Akademisinde çalışmaya davet eder. Rusya’ya gelen yabancı bilim insanları arasında Oryantalist isimler de vardı. Onlar Rusya’da Oryantalizmin gelişmesine büyük katkı sağlarlar.

Oryantalistlerden Julius Heinrich Klaproth, E. Shawan ve P. Pelliot gibi bilim insanları, Rus bilim insanları ile birlikte bilimsel çalışmalar yaparlar. Bu durum, Rusya’da Orta Asya Türkleri özellikle Doğu Türkistan ile ilgili araştırmaların gelişmesine vesile olur.

Rus Oryantalistleri arasında N. Y Bičurin (1777-1853), Doğu Türkistan üzerine ilk araştırma yapan Rus bilim insanı sayılır. O, Batı Avrupa bilim insanlarının bilimsel yöntemlerini örnek alıp Çin kaynaklarına dayanarak Orta Asya, özellikle Uygurlar üzerine araştırma yapmıştır. O, Çin kaynaklarını kapsamlı bir şekilde inceleyerek 3 ciltlik “Orta Asya’da Yaşayan Kadim Halklara Dair Malzemeler” ve “Eski ve Şimdiki Cungar Ovası ve Türkistan’ın Umumi Durumu” (1851) adlı eserlerini bilim dünyası ile buluşturmuştur (Tanay, www.turkcenindirilisi.com). İyi derecede Çince bilen N. Y Bičurin, Doğu Türkistan’ın eski, orta ve yakın zaman tarihiyle ilgili Çince kaynaklar üzerine inceleme yapmıştır, Onun Doğu Türkistan üzerine yaptığı araştırmalar nicel ve

16 niteliksel açıdan Batılı bilim insanlarının ilgili araştırmalarına kıyasla daha çoktur.

Sonraki dönemlerde Batılı ve Rus bilim insanları Doğu Türkistan’da saha çalışması yaparken N. Y Bičurin’in eserlerine müracaat etmiştir (Abdulkadir, 2010:261).

1897 tarihinde Rus araştırmacı Reigin Doğu Türkistan’ın Turfan bölgesine gelerek, buradan bitki örnekleri toplamakla beraber, Turfan’daki tarihî mekânları bilimsel rapor yazmak için gezmiştir. O Rusya’ya döndükten sonra “Turfan Gezi Raporu” nu yayımlamıştır. 1893 ve 1897 tarihlerinde Pavloviski, Kozlof ve Klementz gibi Rus araştırmacılar, Turfan bölgesine gelerek buradaki Binöy Duvar Resimleri, Çince, Sanskritçe ve Eski Uygurcayla yazılan birçok malzemeleri yanına alıp Rusya’ya dönmüşlerdir. 19. yüzyılın ikinci yarısında Doğu Türkistan’ın durumunda özellikle siyasi alanda önemli değişimler gerçekleşmiş ve bu durum bilim insanlarının da ilgisini çekmiştir. O dönemde Rusyalı V. V. Girigoriyef (1881-1816); Kadim Yunan, Roma, Çince, Orta Çağ Arapça ve Farsça, Türkçe kaynaklara müracaat ederek iki ciltlik “Doğu Türkistan-Çin Türkistan’ı” adlı eserini kaleme almıştır (Erşidin, 2001:9). Bu eserde eski zamandan başlayarak 19. yüzyılın 70’li yıllarına dek olan Doğu Türkistan’ın tarih, etnografya ve coğrafyası gibi alanlarla ilgili malzemelere yer verilmiş olup, günümüzde bile oldukça yüksek belge değerine haizdir. “Karahanlı Hanlığı” siyasi terimini V. V.

Girigoriyef bilim dünyasına kazandıran kişidir (Abdulkadir, 2010:264).

18. yüzyılda Batı Avrupa’da gelişen Oryantalizm’e paralel olarak ortaya çıkan Doğu Türkistan araştırmaları, bu yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında bağımsız bir araştırma alanı kimliğine kavuşur ve bu alanda bilim insanları yetiştir. Doğu Türkistan, özellikle Uygurlar ile ilgili araştırmalar, Oryantalizm’in yan dalı olmaktan kurtulup Türkoloji’nin bir parçası olarak yürütülmeye başlamıştır. Türkoloji’nin dünya çapında gelişmesine paralel olarak 20. yüzyılın başında Doğu Türkistan araştırmaları da hız kazanır. Doğu Türkistan’da yaşayan Türk halklarının durumu; etnoloji, dilbilim, tarih, etimoloji ve etnografya gibi bilim dalları açısından incelenerek değerli eserler ortaya çıkarılmıştır. Örneğin, Rus bilim insanı A. Kazimbik (1802-1870) Doğu Türkistan ve Uygurların tarihini Çince, Arapça, Farsça ve Türkçe kaynaklara göre inceleyip

“Uygurlar Hakkında Araştırma” adlı eseri kaleme almış ve Uygurların da Türk kökenli etnik grup olduğu sonuca varmıştır (Sayrani, 2000,02). Ünlü tarih araştırmacısı W.

Wasliyef onun bu görüşünü olumlu karşılamıştır. Üstelik bu görüşü V. V. Radlof

17

“Uygurların Tarihiyle İlgili Meseleler Hakkında” (1893) adlı eserinde güçlü deliller ile desteklemiştir (Abdulkadir,2010: 264).

Rusya’da yetişen Kazak tarihçisi, etnograf ve folklor araştırmacısı (Kalkan, 2016: 653) Çokan Velihanov (1835-1865); 1858-1859 tarihlerinde Kaşgar’a tüccar kılığında gelerek Uygurların tarihi ve Doğu Türkistan’ın ekonomik, coğrafi ve toplumsal özellikleriyle ilgili malzemeleri toplar. Rusya’ya döndükten sonra toplanan bu malzemelerden yararlanarak “Kaşgar”, “Cungarya’nın Genel Durumu” adlı bilimsel raporları yayımlar. Çokan Velihanov’dan sonra, N. Kropatkin de Doğu Türkistan’a gelerek Kaşgar’la ilgili kapsamlı malzeme toplar ve bu malzemeler ışığında “Kaşgariye”

adlı eseri yayımlayarak Rusya Coğrafya Cemiyetinin Altın Madalyon ödülünün sahibi olur. Bir başka Rus araştırmacısı N. M Prijewaliskiy, Türkistan’da, özellikle Orta Asya’da dört defa bilimsel gezi yaparak “Usuriye”, “Moğollar ve Tangutlar”, “Ğulca ve Tanrı Dağlarından Geçerek Lopnur’a Doğru Gitmek” adlı eserleri yazmakla kalmayıp, 15 bin çeşit bitki örneği ve 7000 çeşit hayvan örneği toplamayı başarır (Töpe, 2010:280). Bundan sonraki dönemlerde Orta Asya, özellikle Doğu Türkistan yabancı bilim seyyahlarının ilgi odağı olmaya başlar. N. M Prijewaliskiy’den sonra Rus araştırmacılarından A. Sosnowiskiy, E. Li Matsowiskiy ve G. N Potanin gibi isimler Doğu Türkistan’ın Kumul bölgesine gelerek birçok Folklor malzemesi toplar ve ülkesine götürür. A. N Krasov (1886), M. Pewsov (1876 ve 1889) , W. İ Robrowiskiy, Girim Girijemaylo Kardeşler ve D. A Klementz gibi Rus araştırmacılar da Doğu Türkistan’da bilimsel incelemeler yaparak birçok değerli malzemeyi ülkesine götüren bilimsel seyyahlar arasındadır (Abduveli, 2010:500).

19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başlarında Doğu Türkistan ile ilgili araştırmalarda belli bir aşmaya gelindiği söylenebilir. Bu defa Doğu Türkistan’ın arkeolojisi, dili ve yazısı, folkloru ve kültürü de araştırılmaya başlanmıştır. 1889’da Rus Coğrafya Cemiyeti Doğu Sibirya Bölümünce bilimsel bir gezi heyetinin başında Moğolistan’a gönderilen gazeteci ve etnograf Nikolay M. Yadrintsev, Orhun Irmağı kıyılarında Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarını tesadüfen bulur ve aynı yıl bu buluşunu tanıtır (Ercilasun, 2013:149). Bu önemli buluşlardan sonra Fin Arkeolojisi Cemiyeti ve Fin-Ugor Cemiyetince bölgeye Heikil başkanlığında yeni bir heyet gönderilir. 1892 tarihinde bu heyet, Helsinki’de açıklama, rapor yayımlama ve araştırma yapmakla kalmayıp bu yeni yazıtların mükemmel bir atlasını yayımlar (Ata, 2011:61). Danimarkalı genel dilbilim

18 profesörü Vilhelm Ludwig Peter Thomsen, Rus bilim insanı W. Radloff bu Bengü Taşlar üzerine araştırma yapmakla beraber ilgili kısımların tercümesini yaptırırlar.

Tonyukuk Anıtı ise 1897’de F. Klementz tarafından bulunur (Ata, 2011:66). Orhun Abideleri’nin bulunup araştırılması, dünya Türkoloji araştırmalarında çığır açıcı özelliğe sahiptir. Bu sayede Eski Uygurca geniş kapsamlı araştırılmaya başlanmıştır.

Eski Uygurca metinlerin araştırılıp bilim dünyasına tanıtılmasında W. Radloff, Pawi De Kortel, Harman Vambery ve Karl Brokkkelmen büyük katkı sağlayan önemli bilim insanları arasındadır.

1870’te Vambery, Fransız Oryantalist Jaobrit Ambreni’nin 1823’te “Kutadgu Bilig” ile ilgili yazdığı haber niteliğindeki yazısı ve Kutadgu Bilig’in yayımlan bazı tercümelerini esas alarak, Kutadgu Bilig’in önemli kısımlarını Almancaya çevirmiştir. W. Radloff ve V. Thomsen’in de Kutadgu Bilig üzerine yaptıkları çalışmalar kayda değerdir (Komisyon, 2015:19). Bu dönemlerde Rus bilginleri; Doğu Türkistan’da Sak, Soğdlar, Eski Uygur yazısı, Çince yazılan birçok eski metinleri bulurlar. Sven Hedin (1952-1865 ), Bortold (1930-1869 ), A. Stein (1943-1862) gibi Rus bilginler Orta Asya ve Doğu Türkistan’da bilimsel gezi gerçekleştirerek birçok arkeolojik malzeme toplayıp önemli eserlere imza atmışlardır. Bundan sonraki zaman dilimindeyse Orta Asya ve Doğu Türkistan ile ilgili bilimsel çalışmalar artarak devam etmiştir. Özellikle Oryantalistlerin Doğu Türkistan’ın tarihi ve kültürüne ilgisi de güçlenmeye başlamıştır (Abdulkadir, 2010:216).

Rus bilim insanı Malov, 1909 ve 1913 yıllarında iki kere Uygurcayı araştırmak için Doğu Türkistan’a gelerek birçok eski metni toplamış ve onlarla ilgili eser yayımlamıştır.

O, Doğu Türkistan’dayken Lopnor, Kumul, Hoten, Kaşgar, Aksu, Turfan ve Kuçar gibi ağız ve şiveleri araştırmıştır. 31 yaşında “Moğol İstilasına Kadar Türkistan” (1900) adlı doktora tezini savunan ve İslam araştırmaları ve Türkoloji dallarında büyük bir nüfuza sahip olan Bartold (1869-1930) , “Müslüman Kültürü”, “Türkistan”, “Türkistan”ın Kültürel Yaşamı”, “Halk ve Sultan” gibi önemli eserlere imza atarak Türkistan’daki Türklerin tarihinin aydınlanmasında büyük çaba göstermiştir (Eyice, 85). Rus Bilginlerin Doğu Türkistan ilgili yayımladığı eserler İngiliz, Fransız, Japon ve Alman bilim insanlarının da dikkatini çekmiştir. 20. yüzyılın başı ve 1940’lı yıllar arasında İsviçreli bilim insanı Swen Hedin, Fon Bregman, İngiliz bilgin Stein, Fransız bilgin Pelliot, Alman bilgin Lecoc, Japon bilgin Nishi Tokojiro gibi isimler Doğu Türkistan’a

19 peş peşe gelerek kazı çalışmaları yapmış ve eski eserleri ülkesine götürmüştür (Niu Ruji, 1994:13 ). Aynı zamanda Doğu Türkistan ile ilgili götürülen bu eski malzemeler üzerinden geniş kapsamlı bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Bu alanda önemli eserlere imza atan değerli bilim insanları şunlardır: Alman bilim insanı Lecoc (1860-? ), Willy Bang-Kauf (1869-1934), Müeller (1863-1930 ), Annemarie von Gabain (1901-1993) (Özdemir, 2009:34), Rus bilim insanlarından Radloff, Malov, Tehonof, Japon bilim insanlarından Haneda Toru, Mori Masao, Yamada Nobuo, Mano Eiji, Hamada Masami, Fransız bilim insanlarından Pelliot (1945-1874), Hamilton, Macar Türkolog Vambery, Luis Ligeti, Türk bilim insanlarından Saadet Çağatay, Talat Tekin, Fuat Köprülü, İngiliz bilim insanı Sir Gerard Clauson (1891-1974) (woodhead, 1993:48). Bu bilim insanları, Doğu Türkistan hatta özellikle Uygur araştırmalarının temelini atmıştır.

1929-1930 yılları arasında İsveç Türkolog G. Jarring Kaşgar civarında araştırmalarda bulunur. O, Uygurcayı güney ve kuzey olarak iki kola ayırır (Xi, 1994:9). Doğu Türkistan araştırmaları 20. yüzyılın 30’lu yıllarından 90’lı yıllarına kadar olan zaman diliminde hatırı sayılır gelişme göstermiştir. Bu zaman zarfında Doğu Türkistan’ın tarihi, kültürü, folkloru, dili ve arkeolojisiyle ilgili birçok bilimsel çalışma yapılmıştır.

Çin bilim insanları da kendi tabiriyle Xinjiang ve Türk dilli halklar üzerine araştırma yapmaya başlamıştır. Yabancı bilim insanlarının Orta Asya ve Doğu Türkistan’la ilgili yaptığı bilimsel çalışmalar; Çince, Uygurca ve Kazakça gibi Türk dillerine çevrilerek Çin’de ve Doğu Türkistan’da Türkoloji’nin oluşmasına zemin hazırlanmıştır.

Türkiye’de Dîvânü Lûgati't-Türk’ün yayımlanması da Çin Türkologlarına özellikle Uygur Türkologlarına büyük isteklendirme kaynağı olmuştur.