• Sonuç bulunamadı

2. DEPREMDEN ETKİLENEBİLİR FİZİKSEL BİLEŞENLER

2.1 Bina Yerleşim Alanı Zemin Özellikleri

2.1.4 Deprem ve Mikrobölgeleme Çalışmaları

Mikrobölgeleme, coğrafik bölgelerin doğal tehlikelerin olası etkileri açısından sınıflandırılmasıdır. Doğal tehlikeler; yer sarsıntısı, heyelan (depremle ilişkili olan veya olmayan), zemin sıvılaşması, sel, çığ, rüzgâr (fırtına, hortum vb.), kuraklık, tsunami (depreşim dalgası) gibi pek çok farklı tehlikeyi içermekle birlikte, depreme bağlı tehlikeler sarsıntı, heyelan (yamaç kayması), sıvılaşma, sel ve tsunamidir. Mikrobölgeleme doğal tehlike riski ve arazi kullanımı yönetimi uygulamaları arasındaki sıkı ilişkinin gösterilmesinde etkin bir araçtır (PUB, 2006).

Sismik mikrobölgeleme yapılmasının temel nedeni kent planlaması ve arazi kullanımına yönelik kararlar için yardımcı bilginin oluşturulmasıdır. Sismik mikrobölgeleme çalışmasının temel amacı yapay fiziksel çevrenin deprem hasarının en aza indirilmesidir. Bu nedenle parametrelerin de bu amaca uygun olması gereklidir (Ansal vd., 2003).

Sismik mikrobölgeleme çalışmalarında, planlama kararlarına temel bilgi oluşturacak şekilde hazırlanması temel olarak amaçlansa da, Türkiye’de bu yöndeki çalışmalar 1999 Marmara depremi sonrasına tarihlenir. Mevcut yerleşim alanlarında yapılan çalışmalar, ilgili mevcut yerleşimin gelecek planlaması için de ayrıca bir altlık oluşturacaktır. Ancak bu çalışmalar şimdiye kadar çeşitli kurumlar tarafından farklı standartlarda yürütülmüş ve belediyelerin imar uygulamalarına esas oluşturacak yerleşime uygunluk haritalarının üretilmesi sürecinde gelişmiştir. UDK (2002) Strateji Raporunda da vurgulandığı gibi; yerleşimin tamamını ve yakın gelişme çevresini kapsayacak biçimde hazırlanması gereken “doğal tehlikeler” ve

“mikro bölgeleme haritaları” ve eki belgeler, yapılacak her tür ve ölçekteki planlamada başvurusu zorunlu olan resmi referanslardan olmalıdır.

Sismik mikrobölgeleme, bir bölgede olabilecek deprem özellikleri dikkate alınarak deprem kuvvetlerinin ve zemin tabakalarının inceleme alanında nasıl bir değişim ve davranış göstereceğinin belirlenmesi olarak tanımlanabilir. Geçmişte yapılan yerleşime uygunluk haritalarında genel eğilim, makro ölçekteki deprem tehlikesi haritalarında tanımlanan bölgelerin deprem tehlikesi özelliklerinin esas alınmasıdır. Türkiye deprem bölgeleri haritası 1/1.800.000 ölçeğinde hazırlanmıştır. Bir il veya ilçenin mikrobölgeleme haritası çalışma ölçeği 1/5000, 1/1000 olabilmektedir. Bu ölçek farkı yapılacak çalışmanın hassasiyetini de o oranda etkileyecektir. Diğer bir önemli konu da geoteknik bilgilerin sınırlı olması nedeniyle mikrobölgeleme çalışmasının jeolojik formasyonlar cinsinden yapılmasıdır. Yapılan deneysel çalışmalar jeolojik katmanlar homojen bir yapıda olmadıklarını göstermektedir. Bu nedenle her katmanın arazide yapılacak sondaj ve deneysel çalışmalara göre sınıflandırılması daha doğru olacaktır (Ansal vd., 2003).

Geçmişte gerçekleşen depremler dolayısıyla oluşan hasar dağılım değerlendirmeleri ve elde edilen kuvvetli yer hareketi kayıtları üzerinde yapılan çalışmalar, deprem kaynağı ve yerel zemin özelliklerinin (faya yakınlık, kırılma doğrultusu, süre, yüzey ve yer altı topografyası, doğrusal olmayan zemin davranışları gibi) önemli olduğunu göstermiştir. Genellikle yerleşime uygunluk veya mikrobölgeleme çalışmalarında bu ölçütlerin dikkate alınmaması önemli bir eksikliktir (Ansal vd.,2003).

Mikrobölgeleme için inceleme alanının jeolojik ve geoteknik yapısının yeterli detayda belirlenmesinde iki konu önemlidir. Bunlardan ilki bölgedeki jeolojik formasyonlar ve bunlara bağlı olarak yer altı topografyasının belirlenmesi, diğeri ise sondajlar, arazi deneyleri ve jeofizik deneyler sonucu belirlenen zemin profilleri özelliklerinin laboratuar ve arazi deneyleri yardımıyla incelenmesi ve değerlendirilmesidir (Ansal vd., 2003).

Mikrobölgeleme haritalarının içeriğini Ansal ve Studer, (2004) Bayındırlık ve İskân Bakanlığının DRM ile hazırladığı Belediyeler için Sismik Bölgeleme El Kitabında, aşağıdaki şekilde belirlemektedir:

• Yüzey fay haritası, (-Proje alanında aktif fay zonları, yüzeyde faylanma gözlenmiştir (iki farklı zon: yüksek/yok) -Uygun olduğu yerde, özel bölgeler için bina standartlarına ilişkin tavsiyeler)

zonlarında ve özel bölgeler için bina standartlarına ilişkin tavsiyeler.)

• Sıvılaşma duyarlılık haritası, (Yüksek/orta/düşük olarak üç sıvılaşma olasılık sınıfındaki yerler, özel bölgeler için bina standartlarına ilişkin tavsiyeler.)

• Heyelan tehlike haritası, (Yüksek/orta/düşük olarak üç tehlike sınıfı ile karakterize edilen heyelan tehlikesi olduğu yerlerde, özel bölgeler için bina standartlarına ilişkin tavsiyeler.)

• Depremle ilgili tehlike sel haritası ya da depremle ilgili tehlikelerin diğer bölgesel haritaları (Yüksek/düşük tehlike olarak iki tehlike sınıfı ile karakterize deprem ilişkili sel tehlikesi ve olduğu yerlerde özel bölgeler için bina standartlarına ilişkin tavsiyeler.)

Mikrobölgeleme haritaları 1:5000 ölçeğinde, özel durumlarda 1:1000 ölçeğindedir. Türkiye’de imar planları 1:1000 ölçektir. Pratikliği nedeniyle, mikrobölgeleme haritaları 1:5000 ölçeğinde çalışılması önerilir. Final haritalar daha sonra mühendislik onayı ile kolaylıkla imar planlarına uygun ölçeğe dönüştürülebilir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve DRM ile yürüttüğü Belediyeler için Sismik Bölgeleme El Kitabı, (Ocak 2004) Mikrobölgeleme konusunda yapılacakların genel çerçevesini belirlemektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 17 Ağustos 1999 Marmara depremin takiben geliştirdiği ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (Dünya Bankası) da destek aldığı MEER Projesi Kapsamında mikrobölgeleme esasları belirleme çalışması yapılmış ve 2006’da yayınlanmıştır. MEER projesi fiziksel rehabilitasyon ve kurumsal geliştirme çalışmaları iki temel konudan oluşmaktadır. Fiziksel rehabilitasyon kapsamını; Ulusal acil durum ve yönetim sistemleri, afet sigorta programı, arazi kullanım planı ve yapı yönetmeliklerinin uygulatılması ve kadastro yenileme ve arazi kullanım yönetimi konuları oluşturmaktadır. Arazi kullanım planı ve yapı yönetmeliklerinin uygulatılması konusu çerçevesinde Türk Hükümetince Afet Zararlarının Azaltılması Çalışmaları için Mikrobölgeleme ve Hasar Görebilirlik (MHVDMS) projesi gerçekleştirilmiştir. Projenin ilk amacı bütün risklerin yönetimini hedefleyen ve belediyeleri teşvik için tasarlanan Türkiye için bir tür çoklu-tehlike zararlarını azaltma planlama el kitabının geliştirilmesidir. Projede; çoklu afet mikrobölgeleme ve riske maruz kalma duyarlılığı çalışmalarını, imar planlama sürecine dahil etmelerine yönelik belediyeler için bir metodoloji geliştirmek ve afet zararlarının azaltılma planlarının oluşturulmasında bu metodolojinin kullanımı hedeflenmektedir. Metodoloji Bakırköy, Bandırma, Eskişehir,

Gemlik, Körfez ve Tekirdağ için pilot uygulama olarak tamamlanmıştır (PUB, 2006).

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünce, farklı kurum, kuruluş ve tüzel kişilikler tarafından hazırlanan Plana Esas Jeolojik Etüt, Jeolojik- Jeoteknik Etüt ve Mikrobölgeleme Raporları’nın bugünün şartlarına uygun hale getirilmesi, standartlarının geliştirilmesi ve yükseltilmesi, daha fazla teknik bilgi, yorum ve öneri içermesi 2008 tarihli Genelgeyle yeniden belirlenmiştir (BİB, 2008). Genelge çerçevesinde nüfusu 30bin’den küçük ve büyük yerleşimlerde esas alınacak, farklı amaçlara hizmet edecek çeşitli ölçeklerdeki mikrobölgeleme çalışmaları ve buna bağlı yerleşime uygunluk çalışmalarının kapsamı belirlenmiş, buna göre farklı kapsamda formatlar geliştirilmiştir. Genelge, belirlenmiş sınıflandırmalar çerçevesinde yerleşime uygunluk haritaları üretimini de tanımlamaktadır. Yerleşime uygunluk haritaları mikrobölgeleme çalışmalarından elde edilen çeşitli tehlike haritalarının bir veya bir kaçının bir arada değerlendirilerek yorumlanmasını içermektedir. Kentsel planlama başka disiplinlerin uzmanlık alanına girmektedir. Planlamada, karar üretilecek alanla ilgili yorumlanmış yerleşime uygunluk haritası yerine doğrudan mikrobölgeleme verilerinin kullanılması, dikkate alınacak parametrelerin ilgili disiplinlerce değerlendirilmesini olanaklı kılar.

Hâlihazırda geçerli olan Türkiye deprem bölgeleri haritası mikrobölgeleme amaçlı kullanımı açısından yetersizdir. 1/25bin ölçekli sismik çalışmalarla destekli ve bölgesel jeolojik araştırmalara dayalı bölgesel deprem tehlike haritalarının yapılması gereklidir (Şengezer, 2009).

Belediyelerin mikrobölgeleme çalışmalarına rehberlik etmesi amacıyla hazırlanan mikrobölgeleme el kitabı, gerekli standartları tarif etmekle birlikte; mikrobölgeleme çalışması için gerekli tehlike haritalarının elde edilmesinde sorun olabileceği düşünülmektedir (Şengezer, 2009). Mikrobölgeleme çalışmasının belediyelerin sorumluluğuna bırakılması, yan yana farklı belediyelerin yapacağı çalışmalarda farklı yönelimler olasılığını da beraberinde getirebilir. Deprem tehlikesi “fay” merkezli ve plansal düzlemde süreklilik içeren ve belediye sınırları ile tanımlanamayacak bir yapıdır. Bu yapının sürekliliğinin değerlendirmede dikkate alınmasını sağlayacak bölgesel deprem tehlike haritalarının üretilmesi gerekmektedir. Bölgesel düzeyde tek standartta deprem tehlike haritalarını yapacak bir kurumsal yapılaşma gereği söz konusudur. Eşdeğer özellikte hazırlanmış Bölgesel Deprem Tehlike Haritaları, yapılacak mikrobölgeleme çalışmaları için de standart bir altlık oluşturacaktır. Ayrıca mikrobölgeleme çalışması yapılmayan yerler için de bölgesel deprem tehlike haritası olması sağlanacaktır (Şengezer, 2009). Amerika’da USGS (Birleşik Devletler Jeolojik Araştırma

Dairesi) bu araştırmaları ülke düzeyinde yaparak gerekli haritaları üretmekte ve ilgili yerel yönetimlerin kullanımına sunmaktadır. Diğer ülkelerde de benzer kurumsallaşma söz konusudur.