• Sonuç bulunamadı

Denizlerdeki Silahlanma Yarışında İki Örnek: Latin Amerika ve

BÖLÜM 3: SİLAHLANMA YARIŞI BAĞLAMINDA OSMANLI GEMİ

3.1. Denizcilik Alanında Silahlanma Yarışı ve Gemi Tedarikine Etkileri

3.1.1. Denizlerdeki Silahlanma Yarışında İki Örnek: Latin Amerika ve

Bu doğrultu da Güney Amerika ve Asya’daki denizcilik alanındaki silahlanma yarışının aynı döneme denk gelmesi, rastlantının çok ötesindedir. Her iki silahlanma yarışı kendine has, farklı dinamiklere bağlansa da kullandıkları teknoloji ve teçhizat Avrupa merkezliydi. Örneğin Şili ve Arjantin arasındaki silahlanma yarışı, bölgesel caydırıcılık üzerine kuruluydu. Her iki ülkenin de Güney Amerika’nın en güçlü devleti olduğu iddiası vardı. Nitekim Güney Amerika’daki silahlanma yarışının stratejik bir temelden ve buna bağlı planlamadan oldukça yoksun oluşu, rekabetin güvenlik kaygısı dışında prestij odaklı, büyük meblağlı donanmaların teşkili üzerinde evrilmesine yol açmıştı. Güney Amerika ülkelerine göre donanma bölgesel caydırıcılığı elde tutma ve komşulara karşı uygulanacak güç gösterileri için biçilmiş kaftandı.

Bu çerçevede Brezilya, Arjantin ve Uruguay saldırgan Paraguay’a karşı uzun bir savaş (1864-1870) yürüttü. Brezilya, zırhlıları ve monitörleriyle Paraguay Filosu’nu yok edene kadar, nehirlerde filotillaların çarpıştığı birçok muharebe vuku buldu. Aslında Brezilya, nüfus ve yüz ölçümü bakımından Güney Amerika’nın en büyük ülkesi konumdaydı. Kâğıt üzerinde 14 demir zırhlı muharebe gemisi ve 30’dan fazla buharlı gemiyle oldukça etkiliydi. Ayrıca Brezilya, nehirlerde ve kıyı savunmasında kullanılan monitör ve gambotları da kendi tezgâhlarında inşa edebilmekteydi. Brezilya’nın Arjantin ile çekişmesi ona Güney Amerika’nın en büyük zırhlı filosunu teşkil etmesini sağlamıştı. 1882 yılında Brezilya Denizcilik Bakanı Sabina Elay Pessoa, yeni zırhlıların alımına yönelik yeni donanma reformunu sundu. Pessoa’nın önerisi, 18 ay içinde edinilmek şartıyla, iki zırhlı, iki kruvazör, iki zırhlı monitör, 14 gambot ve 20 torpido bottan müteşekkildi. Böylece, donanmadaki tüm gemilerin sahip olduğu top sayısı 188, toplam tonajları ise 26.000 tonu geçmekteydi (Grant: 119). Brezilya Donanması’nın, İngiltere’nin Samuda Brothers tezgâhlarından sipariş ettiği en önemli iki gemisi 5000 tonluk Riachuelo ve Aquidabã zırhlılarıydı. Çelik gövdeye sahip bu gemilerin borda kuşağı bileşik zırh ile kaplanmıştı. Ayrıca toplam dört adet 9,2 inçlik (234 mm) toplara sahip iki taret, geminin merkez hattı üzerine konumlandırılmıştı. Bu iki modern

113

muharebe gemisi dışında, 1884 yılında donanmaya sekiz adet zırhlı, Whitehead torpidosu atabilen Thornycroft tasarımı altı adet torpido botunun katılımıyla Brezilya, Batı yarımküredeki en güçlü donanmaya sahip olmuştu (Parkinson, 2008: 60-128). Ancak ödenen büyük meblağlarla alınan bu zırhlıları aktif hizmette tutabilmek, Brezilya gibi bölgenin göreceli müreffeh ülkesi için de ciddi mali sorunlar doğurmuştu. 1906 yılına gelindiğinde Brezilya Donanması’nda aktif hizmette olan zırhlılardan sadece iki adedi kıyı savunması görevi icra edebilecek durumdaydı (Sondhaus, 2001: 216).

Brezilya’nın denizlerde rakibi Arjantin ise 1870’lere kadar zırhlı bir muharebe gemisine sahip olamadı. Domingo Faustino Sarmiento’nun başkanlığı döneminde (1866-1874) Arjantin Donanması’na göz ardı edilmeyecek derecede ödenek ayrıldı. 1872 yılında Arjantin Hükümeti, Birkenhead’da bulunan İngiliz Laird Brothers Firması’na bir zırhlı taret gemisi ve bir adet de zırhsız gambot için sipariş verdi. Armstrong toplarıyla donatılan bu gemilerin dışında, her biri 85.600 sterline mal olacak La Plate ve Los

Andes adında iki zırhlı monitör de sipariş edilmişti. Daha sonra “Sarmiento Filosu”

olarak anılacak olan bu gemiler, Arjantin Donanması’nın nehir ve kıyı savunma tertiplenmesinin ötesine geçmesine ve başta Brezilya ve Şili ile sürdürdüğü bölgesel çekişmelerden dolayı silahlanma yarışına girişmesine ön ayak olmuştu. Böylece Arjantin Hükümeti, ilk defa açık denizde görev yapacak merkez bataryalı bir zırhlıyı İngiliz Samuda Brothers Firması’na 270.000 sterlin ödeyerek sipariş etmişti. Almirante

Brown ismi verilen, 4.200 tonluk deplasmana sahip gemi, kazamatlarında taşıdığı sekiz

adet 8,4 inçlik Armstrong toplarıyla Arjantin Donanması’nın en büyük zırhlısıydı. Kısa bir süre sonra, Arjantin Hükümeti, İtalyan Ansaldo Firması’ndan Almirante Brown zırhlısından çok daha üstün olan 7.600 tonluk dört adet, zırhlı kruvazör siparişi ederek donanmasını, Güney Amerika’daki dikkate değer bir güç hâline getirmişti. Şili ile süregelen sınır anlaşmazlığı69, Arjantin’in kısıtlı finansal kaynaklarına rağmen 1874 ile 1885 arasında, donanmasına 565.200 sterlinden fazla harcamasına neden olmuştu. Bu rakam 1890-1898 arasında İtalya’dan alınan yeni zırhlılar ve İngiliz Yarrow’dan ısmarlanan torpidobotlarla 4.534.800 sterlini bulmuştu (Grant: 131).

Tüm bu mali yükün dışında, Arjantin Donanması’nın en büyük sorunlarından bir diğeri de teknik subay ve uzman kadrosunun yeterli olmamasıydı. Dışarıdan alınan en yeni

69 Arjantin ve Şili arasındaki en önemli sınır anlaşmazlığı Patangoya meselesiydi. Şili’nin Brezilya’nın müttefiki olması Arjantin’in her iki ülkeye karşı büyük oranda silahlanmasına yol açmıştı. Daha teferruatlı bilgi için bkz. (Grant: 116-144).

114

teknolojiye sahip zırhlıların kullanımı, teçhiz ve tadili gibi hususlarda Arjantin Donanması ekseriyetle yabancı uzmanlarından faydalanmıştı. Bu da donanmayı hem teçhizat hem de kalifiye insan gücü açısından dışa bağımlı yapmıştı. Diğer taraftan donanma envanterine giren birçok yeni gemi için de işin ehli personele de ihtiyaç duyuldu. Bu yüzden 1880’lerin başında 2.000 kişiden mürekkep olan donanma personeli, 1890’ların sonuna doğru 8.400 kişiye çıkarıldı. Güney Amerika’daki silahlanma yarışı Arjantin Donanması’nın stratejik bakış açısını da değiştirmişti. Eski nazariye, Brezilya’nın Río de la Plata üzerinden Arjantin’i vuracağı ve buna göre kıyı savunması yapabilecek gemilere ağırlık verilmesi üzerineyken silahlanma yarışının alevlendiği dönemde açık denizde görev icra edebilecek kruvazör ve muharebe gemilerinin katılımıyla donanma, daha geniş ölçekli savunma ve taarruz planlarını70 uygulama kabiliyetine erişmişti (Rauch, 1999: 118-119).

Aslında Brezilya, Arjantin ve Şili üçgeninde silahlanma yarışının parametrelerini belirleyen ve pazardaki en büyük silah tedarikçisi konumundaki ülke de İngiltere’ydi. Güney Amerika örneğinde görüldüğü gibi rakipten farklılaşma yerine rakibe benzeyerek ondan üstün olma çabasının getirdiği “homojenleşme” durumu, küresel boyutta denizcilik kültürünü ve teknolojisini tekelinde bulunduran İngiliz firmalarının, bu ülkelerde daha etkin rol üstlenmesini sağlamıştı. Güney Amerika’da liderliğe oynayan ülkelerin neredeyse tamamının muharebe gemisi ve kruvazörlerini ekseriyetle Armstrong Firması’ndan, torpidobot ya da ufak çaplı monitör ve zırhlılarının da birçoğunu Yarrow ve Samuda Brothers firmalarından tedarik etmesi, İngilizlerin, Latin Amerika pazarındaki tartışmasız üstünlüğünün göstergeleriydi71.

Bu minvalde 1880 yılı boyunca İngiltere’nin, Güney Amerika donanmalarının modernizasyonu ve teşkili üzerine doğrudan etkisi vardı. Bu yüzden bu bölgedeki denizcilik alanındaki silahlanma yarışında aslan payı İngiltere’ye aitti. Özelikle Armstrong, Arjantin, Brezilya ve Şili’ye üç kruvazör, birçok muhrip ve gambot satarak

70 Bu planlamalar arasında en göze çarpanı, Arjantin Hükümeti’nin büyük zırhlıları için Punta Alta’da Güney Amerika’nın en büyük deniz üssünü inşa ettirmesiydi. İlginç bir şekilde donanmada İngiliz ekolünü kullanan Arjantin Donanması, üssün savunulmasında kullanılacak kıyı bataryası için Alman Krupp Firması’nı seçmiş ve buna mukabil 240 milimetrelik bir düzine Krupp topu satın almıştı. Donanmanın diğer üslerinde kullanılan kıyı bataryalarının İngiliz Armstrong olması ise dikkat çekiciydi. Bu konuyla ilgili detaylı bilgi ve İngiliz-Alman firmalarının çekişmesi için bkz. (Rauch, 1999: 113-130).

71 Armstrong’un Elswick Tersanesi, 19’uncu yüzyılda dünyanın en önemli tersanelerinden biriydi. Vickers Firması’nın gemi inşa pazarına girip ciddi bir rakip olana kadar neredeyse birçok donanmanın ana tedarikçisi konumundaydı. Geniş kapsamlı inceleme için bkz. (Heald, 2011: 135-150).

115

Güney Amerika pazarının tartışmasız en etkili İngiliz firması hâline gelmişti. 1860’dan 1905’e kadar Güney Amerika’ya 44 adet zırhlı satılmıştı. Bunlardan 28 adedi İngiltere’de, 10 adedi Almanya’da ve beş adedi ise İtalya’da inşa edilmişti. Sadece biri, Güney Amerika’daki tersanede inşa edilmişti. Bununla birlikte, Güney Amerika’daki ülkelerin İngiliz yapımı zırhlılara olan doymak bilmez iştahı, kısıtlı kaynaklarıyla giriştikleri silahlanma yarışını yine Avrupa’dan alınan kredilerle finanse etmelerine yol açıyordu. Silah firmaları ile çok uluslu finans ve borsalar arasındaki organik bağ, bir tarafıyla silah temini için kolayca borçlanmanın yolunu aralamıştı. Dış yatırım ve sermaye ihracının doruk yaptığı 1880’lerde büyük silah firmaları, silah satışlarından yaptıkları büyük miktarda sermayenin, yerkürenin her yanına akmasıyla adeta dünyanın bankeri konumuna gelmişti. Ayrıca bu firmalar tarafından sürdürülen gayri resmi ilişkiler, özellikle silah satılacak hedef ülke içindeki yerel nüfuzlu kişilerle iş birliğinin sağlanması ve bu kişilere satışlardan pay verilmesi, hatta silah alımı konusunda yerel otoritelere politik baskı oluşturulması, silahlanma yarışını firmalar nazarında “gayri resmi emperyalizme” de (Informal Imperialism) dönüştürmüştü (Grant: 130-136). Bir tarafıyla Güney Amerika’daki yoğun silahlanma yarışının, Yunanistan, Osmanlı Devleti ve Doğu Asya’daki birçok ülkenin de silahlanma yarışı modeline dolaylı etkileri olmuştu.

Benzer bir şekilde, Meiji Restorasyonu’ndan72 sonra denizcilik alanında dikkate değer atılımlar yapan Japonya, denizlerdeki silahlanma yarışının Uzak Doğu’daki müstesna temsilcisi konumundaydı. 1870’lere kadar Japon donanma komutanları, deniz kökenli insanlar değildi. Ayrıca, Japonların kendine ait bir denizcilik geleneğinden ve modern bir filoyu destekleyecek alt yapıdan söz etmek de oldukça zordu. Bu yüzden 1873-1879

72 Japonya’da 1868’den 1912 yılına kadar 45 yıl boyunca süregelen Batı tipi modernleşme sürecine ”Meiji yada Meici Restorasyonu” denilmektedir. Japonya bu dönemde siyasal, ekonomik, askerî ve toplumsal alanda büyük atılımlar gerçekleştirdi. Anayasal monarşi uygulanmaya başlandı ve 1889 tarihli Prusya tarzı anayasa ile Japon kurumları Batı modelleri temelinde yeniden düzenlendi. Giyim kuşamdan çağdaş bankacılık sistemine ve takvime kadar birçok alanda Batı modernizmini örnek alındı. Amerikan tarzı resmi ilköğretim düzeyine geçilerek okur-yazar oranı artırılmaya çalışıldı. İngiliz donanma ekolü, Japon İmparatorluk Bahriyesi için de örnek teşkil etmişti. Bu yüzden, Japon İmparatorluk Donanması’nın modernizasyonunda İngiliz teknik ve subay heyetinden bir hayli faydalanıldı. Birçok Japon subay, eğitim için Avrupa’ya gönderildi. Diğer taraftan, Kara kuvvetleri için de Prusya’dan subaylar getirildi. Ordu ağırlıklı olarak Alman silahları ve taktiklerini benimsedi. Silah üretiminde Batı tarzı seri üretim örnek alınarak yerli üretim artırıldı. Japonlar, demiryolu, denizyolları, telgraf derken ulaşım ve haberleşmede çağ atladı. Meiji Restorasyonu ile Japonya, sanayi alanında da büyük hamleler atmaya başladı. Ağır sanayi, demir-çelik, gemi inşa sanayi, devletin de katkısıyla fark edilir derecede gelişti. Daha ayrıntılı için bkz. Encyclopædia Britannica, http://global.britannica.com/event/Meiji-Restoration

116

yıllarında İngiliz tarzı denizci geleneği ve uygulamaları, Tokyo’daki Japon Deniz Akademisi’nde yoğun olarak subaylara öğretilmişti. Böylece İngiliz deniz misyonunun Japonya’ya ihracı, İngiliz silahları ve sanayisinin bu ülkede etkin olmasını sağladı (Sondhaus, 2002: 133).

Mamafih Japonlar, Güney Amerika’daki ülkelerden farklı olarak kendilerine ait ve kendi öz kaynaklarıyla sübvanse edilen deniz silahlanma endüstrisi kurma girişiminde de bulunmuştu. Zırhlı gemi inşası için İngiliz teknik desteği ve vasıflı işçilerinden faydalanarak Tokyo ve Yokosuka’da tersaneler kurulsa da büyük oranda Avrupa’dan gemi ithaline devam edildi. İlk olarak 1885 yılında Japon Kraliyet Bahriyesi, ilk korumasız kruvazörü olan Tsukushi’yi Armstrong’dan satın aldı. Tasarım planları Edward Reed tarafından çizilen bu gemi, yeni tip makineleriyle yüksek sürat ve 12 inçlik kuyruktan dolma Armstrong Whitworth toplarıyla da dikkate değer bir ateş gücünü elinde tutmaktaydı. İlginç bir şekilde Japon İmparatorluk Bahriyesi, İngiltere dışında diğer deniz güçleriyle de iyi ilişkiler sürdürmek için büyük çaba sarf etmişti. Özellikle Fransa, Yokosuka’daki tersanenin kurulmasında kilit rol üstlenmişti. Bu minvalde, Fransız gemi inşa mühendisi Emile Bertin’in, Yokosuka Tersanesi’nin yönetimini devralarak Japon İmparatorluk Donanması’nın modernizasyonu ve teşkilinde hatırı sayılır katkıları olmuştu. Nitekim Japon İmparatorluk Bahriyesi, İngiltere dışında Fransa’nın da teknik desteğinden faydalanarak, maliyetli zırhlılar yerine kıyı savunmasına yönelik kruvazör ve torpidobotlara yatırım yapma yolunu seçmişti. Japonlar, 1888 yılında Fransız La Seyne tezgâhlarına deplasmanı 4.000 ton olan Itsukushima ve Matsushima adında iki korumalı kruvazör siparişi dışında, Fransız Schneider-Creusot Firması’ndan da 10 adet torpidobot siparişi verdi (Parkinson: 196). Diğer taraftan 1894-1895 Çin-Japon Savaşı’nın hemen öncesinde açık deniz donanmasının teşkiline ağırlık veren Japon İmparatorluk Bahriyesi’nde İngiliz etkisi tekrar ağırlık kazanmaya başlamış ve İngiliz tersanelerine büyük oranda kruvazör siparişi verilmişti. Bununla birlikte 1890’ların sonlarına doğru Japon tersaneleri de ufak çaplı yedi adet kruvazör inşa etmişti. Bu siparişler ve silahlanma sonucunda Japon İmparatorluk Donanması’nın hızla artan harcamaları ve bütçede yaptığı ağır yüke karşılık ağırlıklı dış borç almak yerine vergi oranlarını arttırma, saray harcamalarını kısma ve hatta subay maaşlarının düşürülmesi yoluna da gidilmişti (Grant: 136).

117

Öte yandan Japonya, deniz silahlanma yarışının önemli aktörlerinden biri olmasıyla birlikte bölgesinde daha yayılmacı (expansionist) bir tavır takınarak donanmasını bu doktrinin temeline oturtmuştu. Donanmayı bir prestij aracı olarak gören Güney Amerika ülkelerinin tersine, Japon karar alıcıları nazarında donanma, bir tarafıyla modernleşme ve sanayileşmeye bağlı ortak stratejinin bir ürünüydü. Diğer tarafıyla da bölgesel çıkarlarına ters düşecek komşularına karşı “katı güç” (hard power) uygulamalarının bel kemiğini oluşturan operatif bir unsurdu (Grant: 137). Japonya’nın, doğal kaynakları zengin ve stratejik konuma sahip Kore’yi nüfuz alanına katma teşebbüsü ve buna bağlı saldırgan politikaları, kısa sürede Çin ile anlaşmazlıklara sebep olmuş ve bu durum Uzak Doğu’daki silahlanma yarışını da körüklemişti. Japonya için hayati öneme sahip olan donanma, ilk sınavını 1894-1895 Çin-Japon Savaşı’nda başarıyla vermiş; Meiji Restorasyonu ile başlatılan donanma reformunun yerinde olduğu inancını da doğrulamıştı. Daha sonraki süreçte Japon İmparatorluk Donanması, Uzak Doğu ve Pasifik üzerinde Rusya ile süregelen rekabetin sıcak çatışmaya dönüşmesiyle ortaya çıkan 1904-1905 Savaşı’ndan da zaferle çıkarak dünyadaki büyük deniz güçleri arasına yer edinebilmişti.

Tablo 4

1863-1914 Yılları Arasında Silah Firmaları Tarafından Muhtelif Bölgelere İhraç Edilen Kruvazör, Muharebe Gemisi, Zırhlı Gemi Rakamları

Firma Asya Güney

Amerika Doğu Avrupa (Osmanlı) Toplam Laird (İngiltere) - 6 - 6 Samuda (İngiltere) 1 3 1 5 Armstrong (İngiltere) 13 15 3 31 Vickers (İngiltere) 3 1 1 5 La Seyne (Fransa) 2 6 6 14

118 St. Nazaire (Fransa) - - 1 1 Vulcan (Almanya) 9 - 1 10 Schichau (Almanya) - - 1 1 Ansaldo (İtalya) 2 2 - 4 Orlando (İtalya) - 2 1 3 Danubius (Avusturya) 1 - - 1 New York SB (ABD) - 1 - 1

Fore River (ABD) - 1 - 1

Toplam 31 37 15 83

Kaynak: (Grant, 2007: 147).