• Sonuç bulunamadı

DENİZLİ KENTSEL ALANINI YÖNETMEK İÇİN ARAYIŞLARA

Denizli kentsel alanının yönetiminde karşılaşılan sorunların giderilmesi ve kentsel alanda daha etkili ve verimli hizmet sunumunun gerçekleştirilmesinin, var olan yönetim sistemiyle (belediye yönetimi) sağlanmasının mümkün olamadığının anlaşılmasıyla, kentsel alanı yönetmek için çeşitli arayışların geçekleştiği görülmektedir. Bu bağlamda özellikle büyükşehir belediyesi olma özlemi içinde olan Denizli kenti için Denizli milletvekillerinin 1990’lı yıllardan itibaren sundukları büyükşehir belediyesi olma teklifleri, Denizli Belediyesi’nin Merkez İlçe’deki belediyeler arasında protokoller imzalamak suretiyle hizmet sunumlarının gerçekleştirilmesi ve birlik kurma yoluyla işbirliği içinde hareket etme çabaları, 2003 yılında gündeme gelen ve “Bütünşehir Yasası” olarak da anılan Kanun Tasarısı ve son olarak 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “tüzel kişiliğin sona erdirilmesi” başlığını taşıyan 11. maddesinin uygulanma çalışmaları söz konusu arayışlar sonucunda ortaya çıkan çözüm alternatiflerinin başında gelmektedirler.

Denizli kentsel alanını yönetmek için yukarıda bahsedilen ve bazılarının halihazırda uygulanma şansı bulduğu alternatifler, bu alternatiflerin Denizli açısından uygulanabilirliği ve hangisinin kentsel alanın yönetiminde en uygun çözüm yolu olabileceği çalışmanın dördüncü bölümünde ayrıntılı olarak inceleneceğinden, burada söz konusu alternatifler kısaca sayılarak geçilmekte, ayrıntılı olarak incelenmemektedir.

İKİNCİ BÖLÜM ORTA ÖLÇEKLİ KENTSEL ALAN YÖNETİMİ MODELLERİ

Zaman akışı içerisinde kentsel ve metropoliten sorunların artmasıyla birlikte kentsel alanların yönetiminde var olan yönetim modelleri yetersiz kalmaya başlamış, artan gereksinimler ve fonksiyonlar çerçevesinde kentsel yönetim modelleri yeniden şekillendirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmalar, genellikle hızlı kentleşmeyle birlikte metropoliten alanların dünya genelinde hızla artması dolayısıyla daha çok, metropoliten alanların sorunlarının çözümüne ve yönetimine ilişkin model ve düzenlemelerin oluşmasıyla sonuçlanmıştır.

Söz konusu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan modeller ve düzenlemelerin, literatürde genellikle iki ana küme altında sınıflandırıldıkları görülmektedir. Bu sınıflandırmaya göre; yönetimler arasında hizmet anlaşmaları gerçekleştirmek, kentsel birlikler ve kurullar oluşturmak ya da özel amaçlı örgütler kurmak metropoliten sorunları çözmede geçici, kısa süreli ve küçük ölçekli çözümler olarak değerlendirilmektedir. Birleştirmelerin ve yerel federasyon modeli kurmanın ise uzun süreli ve daha büyük ölçekli çözümler oldukları belirtilmektedir (Eke, 1982: 17, Kavruk, 2002: 51-52, Keleş, 2006a: 276).

Metropoliten alanların yönetim modellerinin yeniden şekillendirilmesine ilişkin çeşitli çalışmaların yapılmasının yanında literatürde tartışma alanı bulan bir diğer önemli konu ise tam anlamıyla metropoliten olmayan/olamayan ancak; küçük kent olarak da değerlendirilemeyen kentsel alanların etkin ve verimli bir şekilde nasıl yönetilebileceği sorunudur. Orta ölçekli olarak tanımlayabileceğimiz bu kentsel alanların yönetimine ilişkin kesin ve net yönetim modelleri bulunmamakla birlikte bu alanların nasıl yönetilebileceği ile ilgili yapılan çalışmalar göstermektedir ki metropoliten alanların yönetimi için önerilen/uygulanan modellerden çoğu orta ölçekli kentsel alanların yönetilmesi için de elverişli olmaktadır. Bu düşünceden hareketle, bu bölümde öncelikle alternatif kentsel alan yönetimi hakkındaki genel tartışmaya değinildikten sonra, metropoliten alanlar için önerilen/uygulanan ve orta ölçekli kentsel

alanların yönetiminde de uygulama alanı bulabilecek modeller ve söz konusu kentsel alanlar için olası yönetim tercihleri incelenmektedir.

2.1. KENT, KENTSEL ALAN, ORTA ÖLÇEKLİ KENTSEL ALAN VE METROPOLİTEN ALAN

Metropoliten ve orta ölçekli kentsel alanların yönetiminde uygulanabilecek modelleri incelemeden önce kent, kentsel alan, orta ölçekli kentsel alan ve metropol kent gibi temel kavramların tanımları üzerinde durulması gerekmektedir. Bu noktadan hareketle diğer kavramları açıklamadan önce tanımlanması gereken ilk kavram “kent” kavramı olmaktadır.

Keleş (1998: 75), kenti, sürekli toplumsal gelişme içinde bulunan ve toplumun yerleşme, barınma, gidiş-geliş, çalışma, dinlenme ve eğlenme gibi gereksinimlerinin karşılandığı, çok az sayıda kişinin tarımsal uğraşılarda bulunduğu, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşme birimi olarak tanımlamaktadır. Lee (1955: 7), kentleri; geniş, hetorojen ve sınırlı bir toprak alanı üzerinde yoğun olarak yerleşen nüfus toplulukları olarak tanımlarken, Erten (1999: 30) içinde yaşayanların geçim kaynağı olarak tarım ve hayvancılık dışındaki uğraşları kullandığı ve toplumsal ilişkiler, kültürel alanlar, nüfusun yoğunluğu gibi bir çok konuda kırlardan farklı olan yerleşimler olarak tanımlamıştır.

Kentleri siyasal, fiziksel ve fonksiyonel açılardan inceleyen İsbir (1982: 4) ise; siyasal açıdan belirli idari sınırlar içerisinde görev yapan ve belirli bir yönetime sahip olan, fiziksel anlamda çok sayıda ve değişik amaçlar için kullanılan binalar ile ulaşımı sağlayan yollardan oluşan, fonksiyonel anlamda ise ekonomik ve sosyal faaliyetlerin yapıldığı alanları kent olarak tanımlamaktadır.

Kentsel alan kavramı ise Keleş (1998: 80) tarafından; genellikle bir kent yönetimi biriminin sınırları içinde kalmakla birlikte, kimi zaman ondan daha geniş olan ve kırsal niteliğini yitirmiş ya da yitirmek üzere bulunan yörekentleri de kapsayan alan olarak tanımlanmaktadır.

Orta ölçekli kentsel alanlar olarak adlandırabileceğimiz alanların tam/kesin bir tanımı olmamakla birlikte, söz konusu alanlara ilişkin tanımların daha çok nüfus kriteri dikkate alınarak oluşturulduğu görülmektedir. Nüfus büyüklüğü açısından metropol ya

da büyükkent olarak sınıfandırılamayan ancak, kendinden daha az nüfusa sahip alanlardan hem demografik, hem ekonomik hem de sosyal anlamda farklılık ve üstünlük gösteren alanları orta ölçekli kentsel alanlar olarak tanımlamak mümkün olabilmektedir. Bu noktadan hareketle bir tanımlama denemesi yapan Özgür (2005: 476)’e göre; nüfusu 50.000 olan bir çekirdek/merkez kent ile bunun çevresindeki yerleşimlerle birlikte oluşturduğu kent bütünü için 100.000’lik bir alan nüfusundan, 750.000’lik bir kentsel alan nüfusuna kadar olan aralıktaki yerleşim öbekleri orta ölçekli kentsel alanlar olarak tanımlanabilir.

Metropol yada metropoliten alanlar ise, bir ülke ya da bölgenin tüm kentsel ve kırsal yerleşim yerlerine ekonomik ve toplumsal yönlerden egemen bulunan ve genellikle ülkenin başka ülkelerle olan her türlü ilişkilerinin sağlandığı en büyük kenti veya bu kentlerden herhangi bir olarak tanımlanmaktadır (Keleş, 1998: 17-18). İsbir (1986: 167) de, genel bir ifadeyle metropolleri, nüfusun yoğun olduğu, ekonomik, sosyal ve idari açıdan bölgenin merkezi durumunda olan kent ya da kentlerin çevre kentleriyle birlikte oluşturduğu bir birim olarak tarif etmektedir. Jones (1962: 2) ise, metropolü bir merkez kent ve çevresindeki çok sayıda yerleşim alanlarından oluşan ve çevrede yaşayanların bu merkez kentte çalışıp oradaki kültürel, profesyonel ve ekonomik olanakları serbestçe kullandıkları alan olarak tanımlamaktadır.